KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Müsteşarım, hoş geldiniz.

Biz aynı dönemde görev yapmışız, aynı Hükûmet döneminde.

RIFAT ÖZER - Evet, siz yabancı gelmiyorsunuz.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Ben Sağlık Bakanlığı Müsteşarıydım, siz de Sosyal Güvenlik Müsteşar Yardımcısı. Ben de siz söyleyince simanızı toplantılardan biraz hatırladım.

Tekrar geçmiş olsun size.

RIFAT ÖZER - Sağ olun efendim, eksik olmayın.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Fikirlerinize büyük oranda katılıyorum, bunu ifade etmek isterim.

Geçenlerde burada Ali Bardakoğlu, Sayın Diyanet İşleri Başkanımız vardı. Ben kendisine aydın bir din alimi olarak saygı duyarım. O gün önemli şeyler söyledi. Bugünkü toplantımız da daha ziyade zaten hasbihâl tarzında geçiyor, sorgulama tarzında değil.

BAŞKAN - Tabii, tabii.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - O toplantıda önemli bir tespitte bulundu, dedi ki: "Mesihçi, Deccalcı, Mehdici, Tekfirci zihniyetlerden İslam'ı kurtarmalıyız." Ve bir konuşmasında da...

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Benim bir soruma da cevap verdi biliyorsunuz, ölçü koydu diğer cemaatler açısından da. Dinen... Siyaset, ticaret...

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Evet, doğru, Sayın Vekilimin de bir sorusuna cevap verdi. Bir makalesinde de tarikatların artık bir sektör hâline geldiğini söylüyor Bardakoğlu, diyor ki: "Günümüzde tarikatlar, din üzerinden din ticareti yapan, din üzerinden kazanan ve dünyaya yatıran bir ekonomik geliri, siyasi manevraları önemseyen, dünyevileşmenin tam göbeğinde bir oluşuma dönüşmüştür."

RIFAT ÖZER - Doğru söylemiş.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Ben bunu hakikaten o manada sordum yani bu işler böyle dönüşüyorsa nereye gideceği belli olmuyor sonunun, aynı bu ihanet şebekesinin yaptığı gibi.

Bu arada, yaşadıklarımız bir şeyi daha gösterdi hepimize. Yani, 28 Şubatı biz sizinle beraber yaşadık, Hüseyin Bey başka bir anlamda yaşadı. Yani, o sırada bana telefon açıp "Seni ayağından asacağız, orayı terk et." diyenler bugün demokrasi havarisi; ironik, bunları isim isim de biliyoruz ama tabii yeni bir tartışma açmamak, geçmişe takılı yaşamamak durumunda olduğumuz için, ülkemiz geleceğe baksın diye yeni tartışmalar açmak istemiyoruz.

Bu süreç bize bir şey daha öğretti. Yani, elhamdülillah, şükür, ben Müslümanım ama olmayabilirdim de, ateist de olabilirdim. Ama, bir şey öğrendim ben: Atatürk'ün kurduğu bu laik rejim benim dinimi koruyor. Sadece din-devlet işlerini düzenlemiyor, benim inançlarımı özgürce yaşamamı garanti ediyor. Allah korusun bu adamlar bu darbede başarılı olsaydı bize hangi inancı mecbur kılacaklarını bilebiliyor muyuz şimdi? Hangi sapkın inancın baskısı altında kalabileceğimizi bilebiliyor muyuz? Bilmiyoruz. Dolayısıyla, bu süreç eğer hepimize bir şey... Çok bedeller ödedik, ağır ve daha ödemeye devam edecek Türkiye. Bana sorarsanız mükemmel bir fırtına başlatıldı, nerede biteceğini bilmiyoruz; birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız var bu süreçte. Şimdi, onun için hem sizin hem hanımefendinin konuşmaları bize moral verdi, buradan onu ifade etmek istiyorum. Bundan sonra da bu birlik ve beraberliğimizi koruyarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki sihirli formülleri artık tartışmaktan vazgeçip geleceğe bakan bir Türkiye'yi yaratarak birbirimizi kırmadan, dökmeden, fikirlere saygı göstererek ancak hukukun üstünlüğüyle bu işin altından kalkabiliriz.

Tek bir şey sorabilir miyim, izninizle.

RIFAT ÖZER - Estağfurullah, ne demek, sabaha kadar sorabilirsiniz bana, benim vaktim var.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Şimdi, Sayın Müsteşarım, bu kadar şey oldu, bu kadar şeyi yaşadık. Nezaket gösterdiniz, bana göre en yüksek makamlarda olan gaziler olarak buraya geldiniz, bize anlatıyorsunuz. Bu Komisyonun tarihî görevi sizi tatmin etmektir, milletin vicdanını tatmin etmektir. Dolayısıyla, buraya gelmekte direnen bürokratlar olabilir Genelkurmay Başkanı veya MİT Müsteşarı gibi. Sizce bunlar gelip millet önünde burada, sizinle konuştuğumuz gibi bizimle konuşsa doğru olmaz mı?

RIFAT ÖZER - Elbette, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi yani herkesin gelip konuşması gerekir, paylaşması gerekir. İfadelerini ya da düşüncelerini, görüşlerini, kanaatlerini paylaşmaları gerekir diye düşünüyorum.

Ben severek... Sayın Başkanımız Reşat Bey'in kendilerini ben çok eskiden beri de tanırım, o beni tanımaz ama işte içinde bulunduğumuz hayatta, başımıza gelen hadiselerde Reşat Bey'le, Hüseyin Bey'le, çoğu insanlarla aynı yolda olduğumuzu, aynı sıkıntıları yaşadığımızı biz biliyoruz. O yüzden, onlar bizi tanımasalar da biz onları tanıyoruz. Ama, sizin gibi zeki ve akıllı insanlar beni de hatırlayabiliyorlar.

Teşekkür ederim.