KOMİSYON KONUŞMASI

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, değerli Komisyon üyelerimiz; Türk Ceza Kanunu'muzun 103'üncü maddesi çocuğun cinsel istismarını düzenliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde çocuğun cinsel istismarı, daha doğrusu başta cinsel istismar olmak üzere çocuklara yönelik her türlü istismar olaylarının araştırılması amacıyla Meclis araştırma komisyonu kurulmuştu, ben de o Komisyonun Başkanı olarak görev yapmıştım. Komisyon çalışmalarını tamamladı ve raporu da Meclis Başkanlığına sundu. Tabii, konuyu detaylı bir şekilde araştırdık. Komisyon raporumuz çocuk istismarı konusunda sadece cinsel istismar değil çocukların ihmali, fiziksel istismar, duygusal istismar, tüm istismar çeşitleriyle ilgili olarak kaynak oluşturacak ve alınması gereken tedbirler noktasında da somut öneriler içeren önemli hususlar barındırıyor. İnşallah uygulamaya ışık tutacak bir rapor. Tabii, Genel Kurulda da görüşmeleri sağlandığı takdirde daha iyi olacaktır kanaatindeyiz.

Tabii, konunun hukuki boyutu var. Bugün burada hukuki boyutuyla ilgili olan bir maddeyi görüşüyoruz, eğitim boyutu var, tıbbi boyutu var, psikolojik boyutu var, rehberlik boyutu var, alınması gereken idari tedbirler var, yasal tedbirler var. Tüm bunlar araştırma komisyonumuzun gündeminde yer aldı ve konunun uzmanlarıyla geniş bir çalışma gerçekleştirdik. Sivil toplum kuruluşlarını da dinlemiştik, üniversitelerimizden, çocuk hakları merkezlerinden, barolarımızın çocuk hakları merkezlerinden görüşler aldık. Tabii, hukuki boyutuyla ilgili olarak da Komisyonumuzun vardığı sonuçlar vardı, özellikle yasama organına tavsiye niteliğinde olacak görüşlerimiz vardı. Bu görüşlerle alakalı olarak da ben birkaç hususu burada ifade etmek istiyorum. Şimdi, tasarıya baktığımız zaman mağdurun yaşına göre cezada kademeli bir artırım getiriliyor. Komisyon çalışmalarımızda da, araştırma komisyonunun çalışmalarında da bu husus gündeme gelmişti. Mağdurun yaş küçüklüğü dikkate alınarak ceza miktarının yeniden düzenlenmesi hususunda Komisyonumuzda iktidarıyla muhalefetiyle bir görüş birliği söz konusu idi. Tasarıya baktığımız zaman bunun karşılandığını görüyoruz. Mağdurun yaşına göre cezada kademeli bir artırım söz konusu. Suçun 12 yaşın altındaki mağdurlara karşı işlenmesi durumunda cezanın alt sınırında artırım yapılıyor. Sarkıntılık durumunda mevcut hâl üç yılken beş yıla, istismar durumunda da mevcutta sekiz yılken on yıldan başlıyor, nitelikli hâlde de on altı yıldan aşağı olmayan hapis cezası on sekiz yıla çıkarılmış oluyor. Yani, cezalarda bir artırım söz konusu. Mağdurun yaş küçüklüğü burada dikkate alınmış, bu da Komisyonumuzun da önerisine uygun bir düzenleme. 2014 yılında Türk Ceza Kanunu'muzun çocuk istismarıyla ilgili maddesinde cezalarda artırım gerçekleştirilmişti. Ancak bu sorun, özellikle cezalardaki caydırıcılık açısından kamuoyunda birtakım olaylar, hepimizi derinden üzen olaylar gerçekleştiğinde 2014'te artırdık, şimdi de Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddeler ve gerekçeler doğrultusunda da yeniden bir düzenleme yapma zarureti var. Tabii, Anayasa Mahkemesinin 103'ün ilgili fıkralarını iptal ederkenki gerekçesi, alt sınır belirlenirken somut olayın özelliklerine göre ihtiyaç duyulabilecek kademelendirmeye imkân tanınması ve burada suçta ve cezada orantılılık ilkesine uygun bir düzenleme yapılması gereği üzerinde durmuştu Anayasa Mahkemesi.

AHMET İYİMAYA (Ankara) - Anayasa 38 ve 13.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Evet.

Fiilin farklı yaşlarda mağdurlara karşı işlendiği durumlarda veya failin de küçük olduğu durumlarda ya da fiilden sonra mağdurun da yaşının ikmaliyle fiilî birlikteliğin resmî evliliğe dönüşmesi durumlarında, bu tür durumlarda her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilmesinin suç ile yaptırım arasında dengenin sağlanması gerektiği hususları üzerinde Anayasa Mahkemesi durmuştu.

Anayasa Mahkemesinin gerekçelerine baktığımız zaman, araştırma komisyonumuzun vardığı sonuçlarla da çelişen bazı durumlar var, mahkemenin gerekçesine baktığımız zaman. Bunlardan birisi, fiilden sonra mağdurun da yaşının ikmaliyle fiilî birlikteliğin resmî evliliğe dönüşmesi, çocuk yaşta evlilikleri teşvik edici bir durum olması nedeniyle karşı çıkılan bir husus oldu Komisyonumuzda. Bu husus, tabii, toplumsal bir yara, toplumsal bir sorun. Bu evliliklerden sonra çocuklar olmuş, tabii yargılamaların uzun sürmesi nedeniyle sekiz yıl, on yıl sonra babanın hapse girmesi nedeniyle bütün milletvekillerimize bu konuda mağdur olduklarını belirten, ailenin korunmasıyla ilgili "Çocukların üstün yararını gözetin." diyen hanımlar, kadınlar arıyor. Bu konuda, tabii, Ceza Kanunu'muzda, 103'te bu anlamda bir indirim yapılması doğru olmaz, Komisyon olarak da biz bu görüşteydik, çocuk evliliklerin teşvik edilmemesi gerekir. Ama, bu sorunun da çözülmesi anlamında da hukuki olarak nasıl bir çözüm bulunabilir, bu konuda da Komisyon olarak kafa yormakta fayda var.

Anayasa Mahkemesinin diğer gerekçesine baktığımız zaman "Fail de küçükse..." diyor, burada da cezada bir indirim söz konusu olsun görüşünde anayasa mahkemesi. Ancak burada biz Komisyon olarak şuna karar vermiştik, araştırma komisyonumuzun bu hususta mağdur ile fail arasında yaş farkı ağırlaştırıcı bir sebep olsun dedik yani bunun hukuki düzenlemesi nasıl olabilir, o artık teknik bir boyut. Zaten failin yaş küçüklüğü Türk Ceza Kanunu'muzun 31'inci maddesinde düzenlenmiş ve gerekli indirimler genel hükümler çerçevesinde yapılıyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin o gerekçesinde de hukuki olarak yapılabilecek bir şey yok, zaten gerekli düzenleme var.

Tasarıyla çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun alt sınırı 12 yaşından küçük çocuklar için artırılarak Anayasa Mahkemesinin gerekçesine de uygun kademeli bir artırım gerçekleştiriliyor. Tasarı, araştırma komisyonumuzun önerdiği mağdurun yaşına göre kademeli artırımı getirdiğinden cezada caydırıcılık açısından da olumlu bir düzenleme.

Bir de Yargıtay uygulamasında cinsel istismarın tanımıyla ilgili bir problem var. Bu problemin de çözülmesi kanaatindeyiz, komisyon raporumuzda da bunu belirttik. Yargıtay fiziksel temas içermeyen, çocuklara yönelik her türlü cinsel davranışları tarif ederken fiziksel temas içermeyen hususları cinsel istismar olarak değerlendirmiyor. Yani burada da iletişim teknolojileri kullanılarak İnternet üzerinden çocuklarla cinsel içerikli yazışmalar, bunlar da aslında çocukların cinsel istismarı kapsamına alınmalıdır ancak Yargıtay uygulaması fiziksel temas içeren hususları sadece cinsel istismar olarak sayıyor. Burada da tasarıda "Cinsel istismar tanımına fiziksel temas içermese dahi her türlü cinsel davranış." şeklinde bir ekleme yapıldığında da bu problem çözülebilecektir diyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.