KOMİSYON KONUŞMASI

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Teşekkür ediyorum.

Başkanım, değerli komisyon üyelerimiz, değerli davetliler; Cemal Bey sarkıntılık durumunda cezanın düşürüldüğüne yönelik bir beyanda bulundu ama ayrıldı toplantıdan.

SERAP YAŞAR (İstanbul) - "Ben katılmıyorum buna." dedi ama...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - "Düşürülmesine katılmıyorum." ama sanki tasarıda düşürülüyormuş gibi bir...

SERAP YAŞAR (İstanbul) - "Kadın örgütleri bunu iddia ediyorlar." dedi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Evet. Mevcut düzenleme sarkıntılık durumunda üç yıldan sekiz yıla kadar.

BAŞKAN - O yaş diyor, yaş.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Tasarıda sarkıntılıkta alt sınır beşe çıkarılıyor, istismar durumunda on yıla çıkarılıyor, vücuda organ sokulması durumunda da...

BAŞKAN - Yaş... Yaş...

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 12 yaş için söylüyorum ben de zaten, yani orada sanki çocuklara sarkıntılık cezası düşürülüyor gibi bir anlam çıkmasın.

Şimdi, değerli arkadaşlar...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ondan bahsetmiyorlar Yılmaz Bey. "Rıza yaşı 12'ye düşüyor." gibi bir algı var, bunun açıklanması lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şenal Hanım zaten o algının da doğru olmadığını ifade etti.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - İşte, bunun açıklanması lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Burada da yanlış bir şey var. Burada 15 yaş, rıza yaşı devam ediyor. 15 yaş cezası da, on altı yıldan az olmamak üzere, devam ediyor.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Nerede devam ediyor bu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Burada Anayasa Mahkemesi mağdurun...

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Neresinde devam ediyor, hangi madde?

BAŞKAN - "Hangi madde?" diyor Yılmaz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 103, 103.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Tamam, 103'ün neresinde?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 103'ün (2)'nci fıkrası.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - 103'ün (2)'nci fıkrasında.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şimdi...

BAŞKAN - Yürürlükteki kanuna bakalım Candan.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yürürlükteki kanun aynen devam ediyor. Anayasa Mahkemesinin "Mağdurların yaşını dikkate alın, faillerin yaşını dikkate alın, evlenme durumunu dikkate alın." şeklindeki gerekçelerinden özellikle "Mağdurun yaşını dikkate alın." gerekçesi bu tasarıyla karşılanmış oluyor. "Eğer mağdurun yaşı daha küçükse cezası daha ağır olmalıdır." diyoruz, burada bir kademeli artış getiriyor. Yani, mağdur 12 yaşından küçükse cezası on altı yıldan değil on sekiz yıldan başlamış olacak.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - O tamam. 12 yaşından büyükse?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 12 yaşından büyükse on altı yıldan başlayacak. Yani, burada yaş küçüklüğünü daha da bir artırım sebebi olarak görüyoruz. Yani, burada, kademeli bir artışı Anayasa Mahkemesi de tavsiye etti. Hukukçular da zaten, bizim -Filiz Hanım, Nurhayat Hanım- Komisyonda davet ettiğimiz hukukçular da bu kademeli artışın olması gerektiğini ifade ettiler.

Şimdi, ben bu konuda birkaç hususu açıklamak istiyorum Sayın Başkanım. Tabii, sizler 102'den 105'e kadar cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarla ilgili bir doktora tezini Komisyon üyelerimize verdiniz. Tabii ki önemli bir kaynak. Bu alanda yazılmış bazı eserler de var, onları da inceledik. Tabii, bu, işin cezalandırma boyutu.

BAŞKAN - Tabii canım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yani, asıl iş: Cezalandırmadan önce bu suçların önlenmesine yönelik tedbirler alınması gerekiyor. Bu anlamda da çok önemli çalışmalar yapıldı yani bu çalışmaları da aslında küçümsememek gerekir. Ülkemiz Anayasa'sı çocuk haklarından bahsetmeyen bir Anayasa'ydı 2010 yılına kadar. Sadece "Ailenin Korunması" başlıklı bir madde vardı, 41'inci madde. "Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları" şeklinde çocuk hakları Anayasa'ya ilk kez 2010 yılında girdi yani, bu iktidar döneminde. Ve çocukların her türlü istismardan korunması noktasındaki yükümlülüğü Anayasa'mıza daha 2010'da koyduk. Çocuk Koruma Kanunu 2005'te çıktı. Tabii, bunlar keşke yıllar önce çıksaydı, yıllar önce, 1990'lı yıllarda Çocuk Koruma Kanunu çıksaydı da çocuk koruma kurulları ilçelerde, kaymakamlıkların başkanlıklarında çalışmalarına daha erken başlasalardı, bilinçlendirme daha fazla olsaydı. Hakkı Bey "Kaymakamlıklarda yapılan toplantılarda sadece yol konuşuluyor, su konuşuluyor." dedi; evet, bu sosyal sorunlar da konuşulabilseydi yıllar önce. Ama, şu anda, çocuk koruma kurulları ilçelerde başladı. Hâlâ eksiklikler var. Yani, bunu bir yasak savma, yani "Kanundaki bir zorunluluktan dolayı yapıyor." havasından çıkıp gerçekten çocuklara faydalı bir hâle getirmemiz lazım. Yani, bir belediyenin oraya gönderdiği kişinin çocuk konusunda hassas olan, o konuda çalışan birisi olması lazım. Yani, bir itfaiye memurunu sadece "Belediye temsilcisi orada bulunsun." diye çocuk koruma kuruluna göndermemesi lazım. Yani, daha yapılacak çok şey var. Yani, Aile Bakanlığımızın Alo 183 Hattı var, evet, ailenin korunmasıyla ilgili, çocuklar da burayı arayabilir. Ama biz Komisyonumuzda çocuk istismarının önlenmesiyle ilgili gerçekten çalıştık, iktidarıyla, muhalefetiyle arkadaşlarımız özverili bir şekilde çalıştılar ve bunun tüm boyutlarıyla ortaya konulmasını istedik. Bu anlamda, alınması gereken ne tedbir varsa, gerek adli gerek hukuki gerek eğitimle alakalı gerek tanıtımla ilgili gerekse pedagojik rehberlik boyutları, adli tıpla ilgili, güvelikle ilgili alınması gereken ne kadar tedbir varsa -gerek yasal düzenleme açısından gerekse idari tedbir ve uygulama açısından- hepsi raporumuzda mevcut. Yani, şu, cezalandırmayla ilgili önemli bir kaynak olabilir ama Komisyon raporumuz -şu anda baskı aşamasında- basıldıktan sonra içerisinde gerek Türk Ceza Kanunu 103 ve diğer maddeler gerekse Ceza Muhakemesi Kanunu'muzda çocuklarla ilgili yapılması gereken yasal düzenlemeler var. Bunları biz, raporu kaldırıp rafa koymayacağız. Bu anlamda, hayata geçirilmesi anlamında Komisyon üyeleri de gerçekten istekliler ve hayata geçirilmesi için çalışacağız. Şu anda rapor taslak hâlindeyken bile Bakanlıklar bizden istedi, "Bizim yapmamız gereken nedir?" diye... Mesela Sağlık Bakanlığı Müsteşarı aradı, "Raporunuz, taslak çıkmış. Bize düşen neyse biz önceden bir bakalım, ne var." Çocuk izlem merkezleri şu anda göre yapıyor. 2011 yılında Başbakanlık genelgesiyle oluşturuldu. 27 merkezde var. Mağdur çocukların ifadeleri örselenmeden alınıyor; adli tıbba sevk edilmiyor, adli tıpçı ayağına geliyor; savcının ayağına gitmiyor, adliyeye gitmiyor, savcı oraya geliyor ve savcıyla karşı karşıya gelmiyor mağdure, sanki orada bir oyun oynarken ifadesi alınıyor çocuğun. Bu merkezlerin yasal statüsü yok, bir kere yasal statüye kavuşması lazım; Sağlık Bakanlığı mı burada yetkili, hangisi yetkili...

Şimdi, alınması gereken tedbirleri hep birlikte almamız lazım. Yani, çocuk konusunda, bunu siyasi malzeme yapmaktan daha kötü bir şey yok. "Çocuk konusunda siz daha çok hassassınız, biz daha az hassasız." Hayır, hepimizin çocukları var. Akşam eve gittiğimizde, onlara sarıldığımızda bütün yorgunluğumuz gidiyor ama o tehlikelere karşı korumayı da burada, bunu bir siyaset ya da oy kaygısına dönüştürmeden samimi bir şekilde yapmamız lazım.

Ali Bey'in bir senaryosu vardı, o senaryo gerçek bir senaryo. Yani, bize gelen mesajlar -çocuğunun resmi, eşinin resmi- bu mesajlar gerçekten sürekli, son zamanlarda artmıştı. Ama Filiz Hanım'ın da bir senaryosu var, yani o senaryo da gerçek. Yani, "Bu benim senaryom, mesaj değil." dedi ama o tür olaylar da olabilir toplumda. Dolayısıyla...

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Senaryo değil, vakıa, vakıa.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sizinki gerçek diyorum ya, vakıa diyorum işte. Vakıa. Bende de var aynı numaralar.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - O vakaları görmediniz mi siz? Yani, yıllardır... Bu gerçek.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şimdi, Filiz Hanım'ın senaryosu da gerçek diyorum. Ali Bey'in senaryosu da gerçek diyorum. Şimdi, bu iki gerçek senaryoyu biz bir araya getirecek, bünyesinde barındıracak bir düzenleme yapamıyorsak, o zaman şu masanın etrafında oturmamızın hiçbir anlamı yok, öncelikle bir kere bunu düşünmemiz lazım.

Şimdi, "Getirilen düzenleme tecavüzcülere af getiriyor.", vesaire, birtakım tartışmalar oldu. Bunlar konuşuldu, geri çekildi, zaten şu anda geri çekme önergesi de var ama bundan sonra bu sosyal sorun ortadan kalktı mı? Şimdi bizi bırakacaklar, sizin kapılarınıza gelecekler. Çocuklarını kucaklarına alacaklar, CHP'li, diğer partilerimizin bürolarının milletvekillerinin kapılarında bekleyecekler. Şu anda başlamışlar zaten. Nurhayat Hanım'ın odasında aileler bekliyor.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Hayır, siz yönlendiriyorsunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şimdi, bakın, burada Cemal Bey Lanzarote Sözleşmesi'nden bahsetti. Çocukların Cinsel İstismar ve Sömürüye Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi. Biz, bunu da bu dönemde imzaladık, bu iktidar imzaladı, duyarsız kalmadı. Yani, Çocuk Hakları Sözleşmesini Türkiye ilk imzalayan ülkelerden. Amerika Birleşik Devletleri, dünyada insan haklarının savunuculuğunu yapan ülke hâlâ Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalamış değil. Ama Türkiye olarak bizim bu konuda imzalamadığımız uluslararası sözleşme yok. Çekince de koymuyoruz yani "Evrenseldir bu konu." diyoruz ve imzalıyoruz. Lanzarote Sözleşmesi'nde akranlar arası ilişki, "Yaşlar birbirine yakınsa..." diyor; biz de zaten yaşları birbirine yakını konuşuyoruz yani 14 yaşında kız, 15-16 yaşında erkek; evlenmişler. Lanzarote Sözleşmesi diyor ki: "Akranlar arasındaysa cezasız olsun." Yani, sözleşme dışı bırakmış bunu, yani Avrupa Konseyi bu konuyu sözleşme dışı bırakmış. Yani, tabii, ben buna katıldığımı söylediğim için söylemiyorum. Yani, Avrupa Sözleşmesi'nden bahsedildi.

Şimdi...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Yılmaz Bey, o cinsellik; cinsel istismar değil.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şöyle: Cinsellik, tamam, yani çocukların cinsel özgürlüğü diyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Evet.

YILMAZ TUNÇ (Bartın)- Şimdi, bu cinsel özgürlük...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstismar) - Oraya girmeyin, oraya girmeyin. İstismara girelim ama oraya girmeyin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - ...bu cinsel davranış eğer çocuk doğumuna neden olmuşsa, şimdi, bu doğan çocuğun üstün yararını gözetmek de aslında bizlerin görevi değil mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Evet.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - "Çocuğun üstün yararı var." diyoruz. Çocuk doğdu...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Dağdaki çocuklar ne olacak, dağdaki? Onları konuşalım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Onu ayrı konuşalım, gelin. Tövbe tövbe Yarabbi! Yani, böyle bir şuursuzluk yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Şimdi, tabii, burada, tamamen insani bir durum. Bu, şöyle olabilirdi: Aslında bu önergeyi...

BAŞKAN - Ya, Yılmaz, tamam ya, sözünü bitir ya.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - ...geri çekme önergesini verdik. Aslında bu konuda birlikte, tüm siyasi partiler bir araya gelip konuşabilirdik; failin yaşına göre bir sınırlama yapabilirdik, mağdurun yaşına göre bir sınırlama yapabilirdik; yargıya, sosyal inceleme raporu için "Evet, gerçekten bu bir evlilik midir yoksa tecavüzle mi başlamıştır?"; tüm bunlar sosyal inceleme raporuyla hâkimin önüne konulabilir, yine de hâkime takdir yetkisi verebilirdik. Yani, bu düzenleme yapılabilir; yeter ki konuşalım, bir araya gelelim, bu sorunu ortadan kaldıralım. Hem çocuklarımızı koruyalım hem aileyi koruyalım, böyle bir toplumsal sorunu da ortadan kaldıralım.

Bitireyim mi Başkanım?

BAŞKAN - Yok, dinliyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yani, faydalı değilse bitireyim.

BAŞKAN - Faydalı, felaket faydalı ya, çok faydalı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN - Yılmazcığım, çok faydalı. Niye bitiriyorsun Yılmaz, sana demiyorum ben, arkadaşlarla konuşuyorum.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Biz birbirimizle konuşuyoruz.

BAŞKAN - Ya, dinliyorum Yılmaz ya, dinlemez olur muyum, kesinlikle dinliyorum. Evet, Yılmazcığım, teşekkürden sonraki cümleleri benim hatırım için tamamlamanı istiyorum. Seni seviyoruz, dinliyoruz. Hiç kimsenin sözünü kesmem.

MURAT GÖKTÜRK (Nevşehir) - Biz kendi kendimize konuşuyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Evet, ben konuşurken kendi kendinize konuşmanızdan demek ki biraz rahatsız oldum.

BAŞKAN - Anladım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yani, burada, çocuk konusunda konuşurken kendi kendimize konuşmayalım, çocuklar önemli.

Şimdi, bir kere, Türkiye Büyük Millet Meclisi çocukları yeniden ele almalı.

BAŞKAN - Doğru.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Bir çocuk paketini gündemimize almalıyız, çocuk korunması paketini gündemimize almalıyız. Bir kere, tüm yasalar gündeme geldiğinde, çocuğun üstün yararı açısından inceleyecek bir mekanizma Türkiye Büyük Millet Meclisinde şu anda yok. Var mı? Yok. Yani, şu kanun gelirken tali komisyon olarak gönderebileceğimiz yer neresi? İnsan Hakları, geniş bir alan. Çocuk hakları alanında daimî bir komisyon olsaydı bu komisyonda hepimiz tartışırdık, olgunlaşırdı, o komisyonunun görüşü çocuğun üstün yararını gözeterek gelirdi ve topluma da bunun izahı kolay olabilirdi. O nedenle, hem çocuklarla ilgili uygulamalarda yasama denetimini getirmek hem de kanunların çocuklarla ilgili bölümleri Meclisten geçerken çocuğun üstün yararını gözetme adına çocuk hakları daimî komisyonunun mutlaka kurulması lazım. Onun da bu çocuk koruma paketi içerisinde değerlendirilmesi lazım. Suça sürüklenen çocuklarla ilgili yapılacak çok şey var, yani hâlâ karakolda "suça sürüklenen çocuk" diyoruz yani "suça sürüklendiği iddia edilen" bile diyemiyoruz, belki de suça sürüklenmedi ve o çocuk büyüdüğünde de suça sürüklenmiş bir çocuk olarak damgalanmış oluyor. Yani, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, İnfaz Kanunu'nda yapılacak çok şey var. Türk Ceza Kanunu'nun sadece 103'üncü maddesi meselesi değil. 103'te Anayasa Mahkemesi gerekçeleri ortaya koydu ama o gerekçelerin hepsini karşılayabilecek bir formül, şu anda, bulunamadı. Toplumsal sorun da devam ediyor. Eğer siyaseti toplumsal sorunları çözme sanatı olarak söylüyorsak, o zaman oturup konuşmamız gerekiyor diyorum, teşekkür ediyorum.