KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSMEN KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlarımız ve basının kıymetli emekçileri; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bütçenin milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Sayın Bakan, sunumunuz için de sizlere teşekkür ediyoruz.

2025 yılı bütçe teklifini görüşüyoruz. Bütçenin içeriğinden ve Hükûmetin yaklaşımlarından anlaşılacağı üzere, önümüz karanlık. İktidarın ekonomiden tutun da ülkenin diğer mühim meselelerinde sergilediği destansı beceriksizliklerinin yarattığı sonuçların endişesini taşıyoruz. Endişemiz elbette milletimizin geleceğiyle ilgilidir. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz; ülkemizin iyi yönetilmesi, her şeyin iyiye gitmesi en büyük arzumuzdur fakat 2025 bütçesi hiçbir kesime umut vadetmemektedir, insanımızın refah seviyesini artırmaya yönelik de değildir, devletimizi güçlü kılacak yatırımlar ve istihdamları da maalesef yok.

2025 yılı Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçe teklifini incelediğimizde, geçen seneye nazaran yüzde 35,6'lık artışla 231 milyar 922 milyon TL olduğunu görüyoruz. Bütçe gelirleri arasında dikkatimizi çeken bir kalem var ki o konunun üzerinde özellikle duracağım: Bakanlık bütçesi ekonomik sınıflandırma kalemlerindeki cari transferler yüzde 36,5'lik artışla 178 milyar 400 milyon lira olarak öngörülmüştür. Bakanlığın bütçesinde karşılıksız olarak yapılan bu ödemeler yüzde 77'yle en büyük dilime sahiptir. Yükseköğretimde okuyan öğrencilerimize verilecek karşılıksız burs desteği ödemeleri bu başlık altında yer almaktadır. 2024 yılı başlangıç ödeneği bir önceki yıla kıyasla yüzde 297 artırılarak 33,9 milyar TL olmuştur; 2025 yılı bütçe teklifinde ise bırakın artış yapılmasını, 2024 yılına göre yüzde 40 oranında azaltılarak bu yıl 20,6 milyar lira olarak teklif edilmiştir. Bula bula tasarruf için yükseköğretimde eğitim gören öğrencilerin bursunu mu buldunuz?

Sayın Bakan, geçen yıl 33,9 milyar lira teklif edilen burs ödeneği bu yıl hangi gerekçeyle 20,6 milyar liraya düşürülmüştür? Yüzde 40 oranındaki bu ciddi düşüşün sebebi nedir? Geçtiğimiz yıl ekim ayının sonunda açıklanan kredi ve burs ücretleri bu yıl ne zaman açıklanacaktır? 2025 yılı için kredi ve burs ücretleri ne kadar olacaktır? Burs desteği için ayrılan kaynaktan çok düşük ücretlerin reva görüleceğini tahmin etmek hiç de zor değil. Yükseköğretimde okuyan öğrencilerimize verilecek olan kredi desteğinde yüzde 22 oranında artış yapılmış ve bütçe 27,8 milyar TL olarak teklif edilmiştir.

Sayın Bakan, öğrenim kredisi yüzünden borçlu yaşayan kişi sayısı kaç olmuştur? Bu kredilere hangi oranda faiz uygulanmaktadır? Kaç öğrencimiz borcunu ödeyemediği için icralık olmuştur? Kaçının maaşına haciz konulmuştur? İstediğinizde holdinglerin vergi borçlarını ve vergi cezalarını pekâlâ silebiliyorsunuz, neden gençlerimizin öğrenim kredisi borçlarını da silmiyorsunuz? Geçen yıl da söylemiştik, yine söylüyoruz: Milyonlarca gencimiz mezun olur olmaz hayatına borçlu olarak başlıyor. Bu kredileri bursa çevirin. Gücünüz yetiyorsa 2023'te vergisini ödemeyen devasa büyüklükteki şirketlerin peşine düşün.

Kâr amacı gütmeyen kuruluşlara 2020 yılından -2024 yılının başlangıç ödeneği de dâhil- bu döneme kadar 2,77 milyar TL kaynak aktarımı yapılmıştır. 2025 yılında ise aslında vakıf ve derneklere yapılacak transferler amacıyla 1,9 milyar TL bütçe teklif edilmektedir. 2020 yılı dâhil edilerek 2027 yılına kadar aktarılacak olan toplam kamu kaynağı ise 9,1 milyar TL olarak hesap edilmektedir. Sayın Bakan, "kâr amacı gütmeyen kuruluşlar" adı altında kamu kaynaklarını transfer ettiğiniz vakıf ve dernekler hangileridir? 2020'den 2024 yılına kadar hangi dernek ve vakıflara kamu kaynağı aktarılmıştır?

Sermaye giderleri için teklif edilen bütçe 12,5 milyar TL'dir. Bu bütçenin 10,2 milyar TL'si gayrimenkul sermaye üretim gideri olarak planlanmaktadır. Sayın Bakan, 2025 yılı Bütçe Teklifi'nde Bakanlığınıza ait gayrimenkul sermaye üretim giderleri kalemi için öngörülen kaynağı hangi yapıların inşasına ve projelere aktarmayı planlıyorsunuz? Bakanlık, sermaye transferleri amacıyla 2023 yılındaki başlangıç ödemesini aşarak 720 milyon lira harcama yapmıştır. 2024 yılı Bütçe Teklifi'nde ise yaklaşık yüzde 1,08 oranında artışa gitmiştir. 2025 yılındaki sermaye transferlerine ayrılan bütçe ise 7,9 milyar TL olarak öngörülmektedir. Yani bu harcama kalemi son iki yılda yüzde 1.780 oranında artırılmıştır. Aklımıza gelen ilk soru, Bakanlığınız hangi sebeple böyle ciddi bir artışa gitmiştir? Geçen yıl hangi kurum ve kuruluşlara karşılıksız olarak ödeme yapılmıştır? Karşılık gözetmeden bu yılın bütçesinden nerelere kaynak aktarımı yapmayı planlıyorsunuz?

Sayın Bakan, kıymetli hazırun; konuşmama gençlerimizi yakından ilgilendiren sorunlardan bahsederek devam etmek istiyorum. Ekonominin acımasız gerçekleri, gelecek kaygısı, şiddet olayları, toplumsal baskılar ve işsizlik gençlerimizi hayat tercihlerini değiştirmeye zorluyor. Kendilerini ne değerli ne de güvende hissedebiliyorlar. Nereden mi biliyoruz? Hayallerini haram ettiğiniz gençlerimiz, bugün, vize kuyruklarında gelecekleri için yurt dışından medet umarak yaşıyorlar çünkü iş ve yeniden umut verecek politikalar yirmi iki yıllık iktidarınız tarafından hâlâ üretilmiş değil.

Meşruiyeti sadece iktidar tarafından kabul edilen TÜİK'in kâğıt üzerinde düşük gösterdiği rakamlar bile vaziyeti kurtarmaya yetmiyor. 2023 Uluslararası Göç İstatistikleri'ne göre, Türkiye'den göç edenler son bir yılda oldukça arttı. 2023'te bir önceki yıla göre göç edenlerin sayısı yüzde 53 artarak 714.579'a çıkmış durumda. Türkiye'den giden nüfusun yaş grupları incelendiğinde, en fazla göç edenlerin yüzde 35'le 25-29 yaş arası gençler olduğu açıkça görülmektedir, bu yaş grubunu yüzde 12,5'la 20-24 yaş grubu izlemektedir; bu göç dalgasında en fazla 25-29 yaş grubundaki gençlerimiz yer alıyor. TÜİK verilerine göre, yurt dışından Türkiye'ye göç edenlerin sayısına baktığımızda ise 2022'ye göre yüzde 35,9 azalarak 316.456 kişi olmuştur. Bu durum, Türkiye'nin son yıllarda nitelikli iş gücü çekme konusundaki cazibesini nasıl kaybettiğinin bir göstergesidir. Türkiye, yükseköğrenim görmüş nitelikli iş gücünün en az tercih ettiği ülkeler arasında bulunuyor.

Her şeyden önce, gençlerimizin işe ve aşa ihtiyacı var. 2024 yılı itibarıyla Türkiye'deki genç işsizlik oranına baktığımızda yüzde 16,5 olduğunu görüyoruz. Bu oran, OECD ortalamasının oldukça üzerinde ve gençler arasında iş bulma konusunda ciddi zorluklar yaşandığına işaret ediyor. 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 31,1'i de ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor yani her 3 gençten 1'i ev genci olarak hayatını sürdürmek zorunda kalıyor, OECD ülkeleri ortalamasında bu oran yüzde 13,7'dir. Türkiye'de 18-24 yaş aralığında ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı ise yüzde 41,4 iken erkeklerin oranı yüzde 21,4'tür, OECD ortalamasında ise ne eğitimde ne de istihdamda olan kadınların oranı yüzde 14,4; erkeklerin oranı ise yüzde 13,1'dir. Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye 183 ülke içinde 136'ncı sırayla genç işsizliğinde en yüksek orana sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Eurostat 2023 rakamlarına göre, Türkiye, ev genci sayısı olarak 33 ülke içerisinde zirvede yer almaktadır.

Nüfusun durağan hâle gelmesinin sebebi 20 ila 44 yaş arası gençler arasında evlenmelerin son zamanlarda oldukça azalmasıdır. Bu azalmanın tek nedeni olmasa da önemli nedenlerinden biri gençlerimizin aile geçimini sağlayabilecek ekonomik güce sahip olmamasıdır. Bu veriler, aslında, dertlerine çare bulmak için çırpınan işsiz gençlerimiz ile iş bulma umudunu yitiren ve aramaktan vazgeçenlerin ortaya koyduğu hazin bir tablodur.

Bu çocuklar bizim, bizim çocuklarımız. Aileleri zor şartlarda geçimlerinden kısarak çocuklarını okuttular, geleceklerini kurtarsın istediler. Şimdi, bu çocuklar ailelerinden de harçlık istemeye utanıyorlar, asgari ücretle bile iş bulamıyorlar; bulduklarını varsayalım, asgari ücretle geçinmek bugünün şartlarında asla mümkün değil. Yazık değil mi bu gençlerimizin emeklerine? Bu ülkede yıllarca sınav soruları çalındı; aslında, çalınan sadece sınav soruları değil gençlerimizin emekleriydi; hakları, umutları ve gelecekleri çalınmış oldu. Çalanlar FETÖ'cüydü ama şimdi yapılanlar da benzer değil mi Allah aşkına? Mülakat uygulaması yine haksızlık yaratmıyor mu? Birilerinin hakları çalınmıyor mu? Buna hangi vicdan "Evet." diyebilir? KPSS puanıyla göreve atanmayı bekleyen, hak eden yüz binlerce adayın iş hakkı objektif ve ölçülebilir kriterlere göre yapılmayan mülakatlarla elinden alınıyor. Liyakatin göz ardı edildiği ve fırsat eşitliğinin işlemediği istihdam politikası yüzünden Türkiye yokuş aşağı yuvarlanmaya tam gaz devam ediyor.

Tartışmalara yol açan ve akıllarda soru işareti bırakan mülakatlar yüzünden hak ihlallerini ortadan kaldırmanızı ve istihdamı adil bir şekilde sağlamanızı bekliyoruz. Bugün gençlerimizin bilim, sanat ve spor, teknoloji gibi alanlarda elde etmelerini beklediğimiz başarıları konuşmak yerine intihar eden, katledilen, tecavüze, istismara ve şiddete maruz kalan gençlerimizi konuşuyoruz. Gençlerimizi her türlü ihmal ve istismardan korumak, suça karışmalarını önlemek, suça karışmalarının sebeplerini de ortadan kaldırmak gibi ciddi bir sorumluluğunuz olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Madde bağımlısı gençlerin sokaklarda cirit attığı, çeteleşme yaşının çocuk yaşlara düştüğü bir ortamda yüzlerce genç yaştaki katil, sapık, terörist ve hırsız sokaklarda kol geziyor; siz de Hükûmet olarak olanları öylece izliyorsunuz. Burada öncelikli olarak sormamız gereken soru, okul çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin nasıl oluyor da birer suç makinesi hâline dönüşüyor olması.

Okulunda, eğitiminde olan gençlerimiz ise başka sorunlarla boğuşuyor. Öğrencilerimiz yıllardır KYK yurtlarında insanca yaşama koşullarının olmadığını söylüyor. Sorunun temel nedeni gençliğe ayrılan bütçenin yurtlara harcanmaması. Öğrencilerin barınma sorununa yönelik yeterli adım atılmadığını düşünüyoruz. Fahiş kiralar ve özel yurt ücretleri karşısında ezilen öğrencilerimizin barınma sorununa yönelik herhangi bir çözümün 2025 yılı BütçeTeklifi'nde yeri yok.

Yurt çıktığı için sevinen öğrencilerimizin de sevinci erken bitiyor. Evet, bazı öğrencilerin yurda yerleşiyor olması ve yurtların okullarına kilometrelerce uzakta kalması... "Öğrencilerin okullarına nasıl gideceğini hiç hesaba katmadan yurt kapasiteleri artırıldı." deniyor, oysa yaptığınız şey yatak kapasitesini artırmaktan başka bir şey değil.

İnsanlık dışı bir odada 10-12 öğrencinin kaldığı yurtlarımız var. Yaşanan onca felaketten sonra hâlâ asansör kazalarının yaşanması söz konusu. Asansör kazaları ve hijyen sorunları dışında, bitirilmemiş KYK yurtları, zehirlenmeler, sağlıksız ve lezzetsiz yemekler, yurtları saran böcekler, duvarları dört bir yandan dökülen, daha fiziki koşulları bile tamamlanmamış yurtlar ve maalesef yurtlarda yaşanan taciz vakaları ve bunun gibi problemler yurtlarda çözülmeyi bekliyor.

KYK yurtlarıyla alakalı olarak önerge vermeden önce Bakanlıktan bilgi istemiştik, görevli arkadaşlar "Ancak önerge verip sorarsanız bilgi verebiliriz." demişlerdi. Soru önergesini verdik fakat önergemize hâlâ cevap verilmedi. Zaten bu zamana kadar verdiğimiz önergelerden de yalnızca 1 tanesine cevap gelmişti, o da İzmir Karşıyaka Spor Kulübü'nün stadının akıbetiyle ilgiliydi. Bakanlığınızdan önergemize verilen cevabı yetersiz bulduğumuz için geçen yıl bu konuyu bugün olduğu gibi Komisyonda dile getirmiştik, aradan geçen bir yıla rağmen yine Karşıyaka Stadı'nın yapımı hakkında konuşmak zorunda kalıyoruz çünkü ortada yapılan stat olmadığı gibi, statla alakalı herhangi bir gelişme de yok. Karşıyaka Stadı'nın hâlâ yapılmamış olması İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Bakanlığın arasında orta yerde öylece durmasından kaynaklanıyor. Her seçim öncesi iktidar tarafından vadediliyor ancak bu vaat yerine getirilmiyor.

Karşıyaka Spor Kulübü 1912 yılında kurulmuş, kuruluş tarihi itibarıyla da ülkemizin en köklü 4'üncü spor kulübü olarak faaliyetini sürdürmektedir, her alanda ve her dalda yüzlerce sporcu yetiştiren büyük bir kulüp ve camiadır. Sayın Bakan, Türkiye'nin yani sizin ifadenizle eski Türkiye'nin 1971 yılında Akdeniz Oyunları'na yetiştirilen 70 bin kişilik İzmir Stadı'nı neden çürümeye terk ettiniz? Türkiye'nin en yüksek kapasiteli ilk stadı olan İzmir Atatürk Stadı'nı neden çürümeye terk ettiniz? Sebebi nedir? Yoksa oraya da mı gökdelenler, AVM'ler yapmayı düşünüyorsunuz? İzmir'de metropol dışında kalan 80 bin nüfuslu, 40 bin nüfuslu ilçelerde stat yapılırken Karşıyaka Spor Kulübü'nün stadını neden yapmıyorsunuz? Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adı verilen stat ve salonlara "arena" adını vererek yerli ve millî olmayı böyle mi dile getiriyorsunuz? Halbuki arena eski Yunan ve Roma'da gladyatörlerin dövüştüğü alanlara denir.

Türkiye'deki spor kulüplerinin durumu gerçekten endişe verici bir hâl almıştır, sektör kara para aklama ve bahis sektörüne dönmüştür. Bakın, buradan ifade edeyim: Gelen çok pis kokulara bakacak olursak çok yakın bir zamanda -bugünün tarihini baz alarak söylüyorum, 5 Kasım 2024- önümüzdeki kısa bir zaman içinde bu kulüplerin bahis çeteleri ve kara para aklayıcılarla olan iş birlikleri ifşa edilecektir. Birçok kulüp mali sıkıntılar ve yönetim sorunlarıyla boğuşuyor -bu böyle- özellikle futbol kulüpleri borç yükü altında eziliyor ve finansal sürdürülebilirliklerini sağlamakta zorlanıyorlar. Bu durum sporun tabana yayılması ve genç yeteneklerin keşfedilmesi açısından da olumsuz etkiler yaratıyor. Spor kulüplerinin daha etkin ve verimli bir şekilde örgütlenmesi ve yönetilmesi için kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, Futbol Federasyonu Başkanlığı seçimlerine müdahil oldunuz ve Konya Milletvekilimiz orada Divan Başkanlığı yaptı ama sonuç ortada, kaybettiniz. Sayın Bakan, buna rağmen Bakanlık olarak bu kulüplerle ilgili çalışmalarınız var mı, varsa ne gibi reformlar söz konusu olacaktır?

Bildiğiniz üzere 2024 Olimpiyatları'nda da tam bir hezimet yaşadık. Bir önceki konuşmacının ifade ettiği gibi, size denk geldi, sizin Bakanlık döneminize denk geldi ama bu Bakanlık dönemini kendiniz üzerinize alınmayın, önceki Bakanların da bu konuda dahli ve suçu vardır diye düşünüyorum. Maalesef, 2024 Olimpiyatları'nda bu hezimeti yaşadık; 101 sporcuyla katılan Türkiye 18 branşta mücadele etti, bu mücadelelerde 3 gümüş, 5 bronz madalya alarak ancak 64'üncü sırada yer aldı. Olimpiyata ev sahipliği yapan Fransa sıralamamız kadar madalya kazandı. Kırk yıl sonra Türkiye ilk kez bir olimpiyattan altın madalyasız döndü.

Geçtiğimiz yıl Bakanlığınızın bütçe görüşmelerinde şu ifadeleri kullanmıştım: Bütçede yapılan artışlar bizi uluslararası camiada daha başarılı, daha fazla kupa ve madalya kazanan ve daha iyi işler yapan bir ülke konumuna getiriyor mu diye sordum, sorumun cevabını maalesef olimpiyat oyunlarının başarısızlığıyla almış oldum. Gerçekten merak ediyoruz: Olimpiyatlardaki başarısızlığınızı neye borçlusunuz? Bu kadar yatırım, bu kadar sporcu sayısındaki artışla sıfır altın, gerçekten çok yazık.

Sözlerime son verirken bu hâliyle 2025 yılı bütçesini oldukça zayıf bulduğumuzu ifade ediyor, fikir, öneri ve söylemlerimizi dikkate alarak yeniden gözden geçirmenizi öneriyor, herkesi saygıyla selamlıyorum.