KOMİSYON KONUŞMASI

İLHAN CİHANER (Denizli) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Bir kere, ben de, doğrusu, gerekçesini anlayabilmiş değilim; Faruk Bey'in, Murat Bey'in söylediklerine ben de katılıyorum. Şimdi, savcı-başsavcı arasındaki ilişki belki benzetme için yapıldı ama yanında adam çalıştıranla çalışanın ilişkisi gibi değildir ama başsavcı savcılık teşkilatlarının hepsinde olduğu gibi bir kül olarak, klasikleşmiş bir terimdir.

BAŞKAN - "Bölünmezlik" diyor ona. Selahattin Keyman'ın savcılıkla ilgili ilk doktora tezi, değil mi? Benim hocam.

İLHAN CİHANER (Denizli) - "Savcılık bir küldür." denir, bu şu anlama gelir: Bir eşgüdümün, ahengin, uyumun olması gerekir. Yani, diyelim ki bölümler arasında bile çelişkinin olmaması gerekir. Aynı benzer suçlara farklı bölümler bakabiliyor, oradan başsavcılık adına düzenlenen tebliğnamelerin bile birbiriyle çelişkili olmaması gerekir. Aksi takdirde, o karmaşa, işte, içtihat birliği falan sağlanamaz. Yani, sadece, işte, bir insani ilişki, uyumsuzluk falan anlamında değil, hukuken de bir karmaşaya yol açabilir ve başsavcının buradaki yetkisine, hatta bence onayına tabii olması gerekir. Yani, bırakın görüş... Gerçi, fiilen böyle işliyordu galiba, başsavcının görüşü olmadan pek olmuyordu, burada görüş bildirmek olarak geçiyordu ama fiilen bu belirleyicilik olarak görülüyordu, bu da dediğim gerekçelerle anlaşılabilir bir şey. Bunu alt derece mahkemelerin savcılık teşkilatlarında da görüyorduk. İşte, diyelim ki telefon dolandırıcılığı; birisi hukuki uyuşmazlık dediği zaman, diğer savcı suç olarak nitelendirdiği zaman orada bir karmaşa oluyordu. Birine takipsizlik veriyordu savcı, öbürüne dava açılıyordu. Bu, adalete olan inancı oldukça sarsıyordu. Dolayısıyla, bir kere, işin işleyişi gereği bu kabul edilebilir bir şey olmasa gerek. Zaten, Yargıtay başsavcısının, başsavcı yardımcısının görevlerine baktığınız zaman bu kabul edilebilir bir şey değil. Ama, burada tabii niye isteniyor? Şimdi, eğer, Yargıtaydaki cemaatçi yapılanma nedeniyle Yargıtay başsavcısının seçilememe riski var da onun için getiriliyorsa gerçekten anlayabilmiş değilim ben bunu.

Bence bu genele söyleyeceğim şeyde, dün ifade edemedim, sorunun özüne dönük herkesin üzerinde uzlaştığı bir çözüm bulmak lazım. Böyle arızi sorunlarla ilgili olarak yine arızi çözümler bulunursa hiç beklenmedik başka semptomlar çıkar. Orayı elde edecek başka bir yapı, başka bir şey ortaya koyar. Dolayısıyla, ideale göre çözüm bulup arızi sorunu doğrudan hedefle alan başka şeyler üretmek lazım. Eğer, o yapı varsa -ki anlaşılıyor ki bu değişikliklerin temel hedefi o- o yapıya dönük doğrudan net, etkin bir çözüm üretmek gerekir toplumun tüm kesimlerinin de üzerinde uzlaştığı. Aksi takdirde, yeniden üç ay sonra bir araya gelip "Ya, şöyle oldu, böyle oldu." deyip bu maddeyi getirmeye çalışırız. Çünkü, oraya girecek tek bir dirençli, tek bir farklı ses -çünkü, çok önemli yetkiler var, siyasi partiler üzerinde etkiler var, sadece yargısal süreç değil- orada tek bir ses iç uyumunun, ahenginin olduğu bir yapıya ihtiyaç var. Aynısı daireler için de geçerli. Ve başsavcının tek yetkisi de burada bildirdiği görüş. Onun dışında, yasanın ona verdiği çok böyle zorlayıcı, adam çalıştıran ilişkisinde olduğu gibi bir belirleyicilik yok. Dolayısıyla, bu maddeyi ya çok iyi argümante etmesi lazım arkadaşların ya da anlamsız. Sıkıntılı bir madde.