KOMİSYON KONUŞMASI

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Teşekkür ederim.

Tarım Türkiye'deki sektörler içerisinde en geriye gideni ve acil tedbirler alınması gereken bir sektör arkadaşlar. Bunu defalarca konuşuyoruz, 4 tane koyundan 2'ye düşmüş ortalama nüfusumuz artarken, ciddi anlamda artarken nüfusumuz, 4 koyundan 2'ye düşmüşüz, işte, 10 mandadan 9'u kaybolmuş, 1'e düşmüşüz. Saman ithal eder duruma gelmişiz, buğday ithal eder duruma gelmişiz. Tüm tarımsal ürünlerde, mısır dışındaki tüm tarımsal ürünlerde nüfusa oranla üretimimiz ciddi şekilde düşmüş, nüfusumuz artarken ciddi şekilde düşmüş, hatta yani hepsini de ithal eder duruma gelmişiz. Niye mısır artmış? Mısırın artma nedenini de defalarca konuştuk, Şeker Fabrikalarını da konuşuyoruz burada. Tatlandırıcı yapımı çok üst seviyelerde, fabrika kapasiteleri çok yüksek olmasına rağmen devletin vermiş olduğu kotayı da delerek piyasaya pazarlamaları nişasta bazlı tatlandırıcıları ve çocuklarımızla beraber bizi zehirlemeleri nedeniyle mısır üretimi Türkiye'de artıyor. Hatta geçen günlerde Mardin'e gittiğimde buğday üretiminden vazgeçiyorlardı insanlar, işte, mısır gibi şeylere döneceklerini ifade ettiler orada çünkü piyasasının iyi olduğunu bu tatlandırıcılardan dolayı... Demek ki tarım başlı başına ele alınmalı ve güçlendirilmeli Türkiye'de. Eğer Konya kadar bir ülke olmayan Hollanda tarım ihracatında bizim 4 katımız ihracat yapıyorsa bunu düşünmeliyiz. Bununla ilgili de millî bir tarım projesi açıklandı yakında yani sanki Türkiye'de uygulanan politikalar millî değilmiş, gayri millîymiş şimdiye kadar, bunun içerisinde sizler de varsınız, eski hükûmetler de var demek ki şimdiye kadar hep gayri millî yürümüş tarım politikası, şimdi millîleştiriyoruz. Arazi toplulaştırması doğruydu, yapılmalıydı, yapılıyor. Doğruya da doğru diyeceğiz ama eksikleri de söyleyeceğiz. Cumhuriyet Dönemi bir bankaya görev vermiş bu tarımın önemini hissettiği için, tarımın geliştirilmesi gerektiğini ve tarımdaki ihracat rakamlarımızın veya üretim rakamlarımızın artırılması gerektiği için bir bankaya görev vermiş. Şimdi, banka diyor ki: "Yüzde 27 tarım kredilerimizin toplam krediler içerisindeki payı." Bunun da yüzde 77'si sübvansiyonlu kredi değil mi Sayın Genel Müdürüm, rakamları yanlış telaffuz etmeyeyim? Yani kredinin içerisindeki yüzde 27'lik toplam kredinin yüzde 77'si sübvansiyonlu kredi. Demek ki ana krediye baktığımızda hem sektörün altında olduğumuzu görüyoruz. Sektör dediğimiz kim? Bu tarımsal kredi veren bankaları kastediyoruz. Onların altında olduğumuzu görüyoruz, hem de sıralamada her geçen gün geriye gittiğini görüyoruz. Şimdi, bunun düzeltilmesi lazım. Evet, bankacılık yapacak, genel müdürle beraber Ziraat Bankasının imajı değişti, biraz daha özel bankalar gibi çalışmaya başladı, mevduatları arttı, kaynaklarını çeşitlendirdi, bunların hepsi var. Ama bakıyoruz, kredilendirme oranı sektöre nazaran düşüyor. Evet, geri alınması, kredinin geri dönmesi, takipteki krediler, bu oranlar düşük olabilir ama sektör içerisindeki rakamı düşük. Bana göre çok daha yukarıya çıkılması gerektiğine inanıyorum.

Ham maddeden alacaksınız, üreteceğiniz ürüne kadar gideceksiniz. Ama krediyi kullananlara baktığım zaman bireysel kredi kullananların, kurumsaldan çok bireysel yani şöyle anlatayım onu: 2-3 tane ineği var, 5 dönüm tarlası var, bunu ekmek için krediye ihtiyacı olmuş; işte 1 inek alabilmek için ihtiyacı olmuş, böyle krediler kullanmış çiftçi, çok sayıda insan ama kurumsal kullanımlara baktığımızda düşük görünüyor henüz. Onun için de proje olarak sundukları ham maddeden yani başlangıçtan sonuna kadar, sütüne, yoğurduna kadar olaya doğru bakıyorum. Bir tarımda işletme kredisi, işletmeye finansman sağlamaktan ziyade tarımda yatırıma bir krediyi öne geçirmek gerekiyor. Yatırımı, tabii, bir insanın tek bir inek almasıyla yatırımı kastetmiyorum ben. Büyük yatırımlar, kurumsallaşması lazım, çiftliklerin büyümesi lazım ve günün şartlarına göre, teknolojisine göre, bilimine göre üretimi yapılacak tesisleri çoklandırmamız lazım. Bankanın şeylerine baktığım zaman bunun henüz başarılmadığını, başarılsa zaten Türkiye'deki tarım sektöründeki artışı hep birlikte görebiliriz. Bence buna yoğunlaşmalı, banka buna yoğunlaşmalı.

Banka, geneli üzerinde söyleyeceğim ama, Hükûmetin verdiği görevleri yerine getireceğim diye asli görevlerini eğer aksatırsa bu hoş olmaz, doğru olmaz. Tabii, oralarda da ihtiyaç var ama birinci önceliği bu. Onları yaparken, siz ürünlerinizi üretemez, çoklandıramazsanız, bu sektörü geliştiremezseniz ithal etmek zorunda kalırız samanı da, pirinci de, buğdayı da, nohudu da, mercimeği de. Bakın, bütün saydığım kalemlerin -aklıma gelenleri sayıyorum- hepsi ithal ediliyor arkadaşlar. Pamuk ya pamuk, pamuğu ürettiğimiz kadar ithal ediyoruz. Böyle bir şey var mıydı on-on beş sene evvel? Yoktu değil mi? Yani bu realite, gerçek, ben bir siyasi algı olsun diye söylemiyorum, bütün kalemlerde böyleyiz. Bunu birinin üstlenmesi lazım. Tamam, Tarım Bakanlığımız var, millî proje açıklıyor, tamam. Buna finans desteği sağlayacak, bu işi hızlandıracak bir kuruma ihtiyaç var, bankaya ihtiyaç var; bu da Ziraat Bankası. Ama Ziraat Bankası asıl işlevinden çıkmış, "Bankacılık yapmayacak mıyız?" diyorlar genelde bunları konuşurken, "Biz öbür bankalarla nasıl yarışacağız?" diyorlar. Evet, bankacılık yapacaksınız ama bankacılıktaki ziraatteki payınız herkesin önünde olacak. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu o finansı bu bankanın sağlaması gerekiyor diye düşünüyorum.

Söyleyeceklerim bunlar, sağ olun.