| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri c) Avrupa Birliği Bakanlığı ç) Türk Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .11.2016 |
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Evet, ben de Avrupa Birliği Bakanlığının bütçesiyle ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Öncelikle, geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Sunumunuzun sonunda söylediğiniz, Avrupa Birliği personelinin yüzde 55'inin kadınlar olması gayet sevindirici, teşekkür ediyorum.
Evet, yaklaşık elli dokuz yıl -tekrardan kaçınarak sürem kapsamında konuşacağım- süren sürecin neredeyse Sayın Bakan, dörtte 1'i sizin hükûmetleriniz döneminde oldu. Neticede, bugün geldiğimiz noktada tam bir başarısızlık oldu bizim için. Tabii, önemli fırsatlar yakaladık hükûmetleriniz döneminde, müzakere sürecinin başlaması önemli bir kazanımdı. İşte, 16 başlıkta fasılların devam etmesi, bu da önemli. Ancak, ben alanım gereği hükûmetleriniz döneminde Avrupa Birliği alanında çalıştım ve bütün ilerleme raporlarında, baktığımız zaman, giderek artan bir gerileme ve kötüleşme yani bu kelimeler çok çok artmaya başladı ve son raporda neredeyse 14 yerde bu kelimeler daha da bizim için kullanıldı. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, demokrasi, temel hak ve özgürlükler gibi konularda, evet, bunlar Avrupa Birliğinin içinde ya da bizi -sizin sunuşunuzda- o Avrupa Birliğinin açmazı konusunda belki ön yargılı olarak eleştirdiler ama açıklanan bütün ulusal ve uluslararası raporlarda, endekslerde biz bütün bu alanlarda, evrensel değerlerde geriledik Sayın Bakan. İşte, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, istisnasız bütün alanlarda bir gerileme vardı. Evet, Avrupa Birliğinin açmazları ve çıkmazları var ama bizim beklentimiz sizin sunuşunuzda, bu ilişkiler nasıl oldu da hükûmetleriniz, bakanlıklarınız döneminde buraya geldi; bunun bir özeleştirisi olamaz mıydı? Çünkü, neticede muhalefetiyle, iktidarıyla hepimizin ulusal, millî stratejik bir politikası Avrupa Birliği politikası ve uluslararası ilişkiler kazan-kazan politikası üzerinde. Avrupa Birliği için var olan oradaki ilişkiler bizim için bir veridir. Biz onları baz alarak ona göre bir strateji belirlemek durumundayız. Ama, maalesef, öngörüsüz ve tutarsız dış politika nihayetinde, Avrupa Birliğinin, parlamentonun çok ağırlıklı "Evet." oyuyla müzakerenin durdurulması süreci bizim için gerçekten tutarsızlığın ve öngörüsüzlüğün sonuydu. Biz çok uyardık, geri kabul anlaşması ve vize muafiyetinin üyeliğimizin ön koşulu olarak getirilmesine çok karşı çıktık, bunu çok söyledik ama bunu maalesef dinletemedik. İşte, Hükûmetinizin Başbakanının ya da Cumhurbaşkanının bunu siyasi bir kariyer olarak ortaya koyup, hatta insan hakları boyutu dışında, üyeliğimizin bir pazarlık konusu hâline getirilmesi de yine bizim belki kendi açmazımızdı.
Olumlu tavsiye kararı almıştık 4 Mayısta vize muafiyeti noktasında. Bu gerçekten yine bir fırsat ve sevindirici bir durumdu. Ama, Sayın Cumhurbaşkanı tekrar çıkıp "Bu kriterler de nereden çıktı? Biz bu kriterleri kabul etmiyoruz." dedi. Ancak, bu kriterleri yine kendisi... Sizin de bilginiz dâhilinde, vize mutabakatında 2013 yılında biz kabul etmiştik bu kriterleri. Ama, yine burada bir yanılgı ve yine bir siyasi ve iç politika aracı olarak birden sanki önümüze bu kriterler çıkmış gibi bir algı yaratıldı.
Kriterler konusunda gerçekten hepimiz, buradaki bütün milletvekilleri bu kriterlerin Genel Kuruldan hızlı bir şekilde geçmesi için muazzam bir mesai ve çaba harcadı ve biz burada yine eleştirdik; bu kriterlerdeki hatalarımızı, Avrupa Birliğinin bizi eleştireceği noktaları biz ısrarla anlattık Genel Kurulda. Ama, siz yine o Avrupa Birliğinin, bahsettiğiniz, uzlaşmacı, çoğulcu yapısından yine uzak, bizi yine dışlayarak... Neticede, rapor yayınlandı ve bizim yine haklı olduğumuz ortaya çıktı. Yani, bu uzlaşmacı ve çoğulculuğu, maalesef, sizin hükûmetleriniz sağlayamadılar.
Sunumunuzla ilgili birkaç tespitim oldu. Hep Avrupa Birliğinde bir değerler krizinden bahsettiniz. Ama, bizim ülkemizde de gerçekten son on dört yıldır muazzam bir değerler krizi yaşanıyor. İşte, kırmızı çizgilerden bahsediliyor. Biz düşünce, ifade özgürlüğüne, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına; en önemlisi, demokratik işleyen güçler ayrılığı ilkesine hep kırmızı çizgiler çektik ve çekiyoruz. Bu açmazlardan hiç bahsetmediniz siz. Öz eleştiri çok önemliydi, hep birlikte belki bir öz eleştiri yapılması gerekiyordu ve şu konuya değindiniz: Türkiye düşmanlığı, İslamofobi baskısını referans alan...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Özdemir, lütfen son cümlenizi alalım.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - ...ana akım bir siyasetten bahsettiniz ama bizim ülkemizde de Sayın Bakan, Avrupa Birliğini ya da Avrupa Birliği üyeliğini ya da Avrupa Birliği karşıtlığını güncel siyasi çıkarlar ya da iç politika aracı olarak kullanan bir ana akım siyaset oluştu maalesef. Sayın Cumhurbaşkanının sizden önce de çıkıp sürekli bir açıklamada bulunmasıyla, biz sizden bir cevap beklerken Sayın Cumhurbaşkanının açıklama yapmasıyla tamamen bir yetki karmaşası oluşuyor.
Şöyle ki siz Komisyondan bahsettiniz, Avrupa Birliği Komisyonunun uluslararası bir anlaşmayı imzalarken münhasır, kendine ait bir yetkisi olup olmadığı Avrupa Birliğinde bir kriz yaratıyor ama biz kendimize baktığımız zaman, bizde kim yetkili? Bir yetki karmaşası var ve sanki yetkilerin çoğunluğunun Cumhurbaşkanlığında toplandığı gibi bir algı oluşuyor. Bunu da Avrupa Birliğinin o yapısına anlatmakta zorlanabiliyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen, toparlar mısınız.
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Son olarak, dediniz ki: "Adalet, yargı bağımsızlığıyla ilgili 23, 24'üncü fasıllar, hep bunlar tartışılıyor Avrupa Birliğinde, hep bu fasıllar karşımıza çıkarılıyor." Ama, Sayın Bakan, siz de çok iyi biliyorsunuz ki bizim adaylığımızın ve üyelik müzakerelerimizin açılmasının temel koşulu Kopenhag Kriterleri ve bu kriterler üç başlık altında: Birincisi, fasıllar, müktesebat uyumu; ikincisi, ekonomik kriterler ve sonuncusu ve en önemlisi, bizim için en çok sorunlu olan siyasi kriterler ve bu siyasi kriterler de -az evvel söylediğim- kuvvetler ayrılığı ilkesi, demokratik işleyen kurumsal yapılar, hukukun üstünlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü, yargının bağımsızlığı; asıl sorun olan bunlar, bu fasıllardan bağımsız olan... Biz asıl siyasi kriterlerde muazzam bir gerileme kaydediyoruz ve buna da dikkatinizi çekmek istedim.
Teşekkür ederim.