| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .11.2016 |
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında işin adı belli, yönetilemeyen bir tarım politikasıyla karşı karşıyayız. Bütün vekil arkadaşlarımız söylediler, özellikle siyasal iktidarın milletvekilleri, Komisyon üyeleri çok açık ifade ettiler; üzümden bahsettiler, diğer ürünlerden bahsettiler. Elbette Rus uçağını bizim köylümüz düşürmedi, Suriye krizini de bizim üreticimiz çıkarmadı, Fetullah Gülen Cemaati darbe girişimini üreticilerimiz ve köylülerimiz yapmadı. Ne yazık ki bu kadar ağır bir şekilde yaşanan bunca olayın karşısında ezilen bir köylü var. İşin adı belli, on dört yıllık tarihsel süreç içerisinde ne yazık ki bitkisel üretimde ve hayvansal üretimde dışarıya bağımlı bir ülke hâline geldik. Aslında uygulanan bir politika var, politikanın adı şudur: Büyük kartellerin, büyük şirketlerin yerli iş birlikçilerle desteklendiği bir modeldir bu. Küçük çiftçinin tarımdan uzaklaştırıldığı, girdiler ve doğru desteklemeler yapılmadığı için küçük çiftçinin üretimden koptuğu çok açıktır. Çok basit bir örnek, 2002 ile bugün arasında 700 bin çiftçi ailesi ne yazık ki yerini terk etmiştir. Diğer bir örnek, AKP'nin uyguladığı tarım politikaları nedeniyle sadece 10 milyon dekar tarım alanı imar, konut, sanayi, diğer yapılaşmalar nedeniyle tarımdan çıkarılmıştır. 27 milyon dekar arazi de şu anda tarıma uygun olduğu hâlde ekilmemektedir. Ama bunun karşılığında ne var? Şöyle bir tarihsel sürece bakmamız gerekiyor. 2003-2015 tarihleri arasında 37 milyon 252 bin ton buğday satın almışız karşılığında 10 milyar 875 bin dolar para ödemişiz; 11 milyon 980 bin ton mısır almışız 2 milyar 985 bin dolar para ödemişiz; çeltik 4 milyar 117 milyon ton almışız 1 milyar 915 milyon dolar para ödemişiz; ayçiçeği 7 milyon 323 bin ton almışız 3 milyar 957 bin dolar ödemişiz. Devamı sadece 3 ürün; pirinç, mısır ve ayçiçeğinde bir üretim artışı söz konusudur, bunun dışındaki bütün ürünlerde ne yazık ki ithalatçıyız ve karşılığında on dört yıllık süreçte 155 milyar dolar ithalata para vermişiz, 155 milyar dolar. Bunun karşılığı şudur: Aynen söyleyeceklerdir "Bu kadar da ihracat yaptık." Biz şuna bakıyoruz: Ben köylüyüm, ben 1 kilo armut üretiyordum 2002 yılında 1 litre mazot alıyordum ama şu anda 4 kilo armudu ancak verebiliyorum ki 1 litre mazot alıyorum. İşin adı, işin özü budur. Gayrisafi millî hasılanın 3 kat arttığını görüyoruz, asgari ücretin de 3 kat arttığını görüyoruz ama çiftçinin borcuna bakıyoruz kaç kat artmış ne yazık ki 100 kat artmış bir çiftçi borcuyla karşı karşıyayız.
Sayın Bakanım, çiftçi borcunun acele ve acele yapılandırılması lazım. Şu anda su parası ödeyemediği için icra gelen, tutuklanan çiftçilerimiz var. Çok açık, çok net. Sizin durduğunuz yerden durum nasıl görünüyor bilmiyorum ama çiftçi gerçekten yerle bir. Bir politika var, zengin destekleniyor, büyük şirketler destekleniyor. Belki şunu yapabilirsiniz: 2002'den bu yana kadar ne kadar tarım arazisi el değiştirdi, kime gitti? Mesela, Trakya'yı kim parselledi? Mesela, Bakanlığa ait olan kurumları kim aldı? Bu kurumlara ait arazileri kim aldı? Örneğin, "Millî Tarım Projesi" diyorsunuz, ben bunu 2002 yılından itibaren başlayan millî çöküş projesinin bir halkası olarak değerlendiriyorum. Örneğin, "500 baştan daha büyük işletmelere yüzde 50 destek vereceğim." diyorsunuz. Yahu ne gereği var? Ne oldu bu ülkenin TİGEM'leri, Karacabey Harası ne oldu, diğer haraları ne oldu, nerede duruyor bunlar? Neden yüzde 50'yi ille de bir şirkete, ille de bir şahsa, ille de bir kuruluşa vermek zorundayız, neden bu kentin, bu ülkenin çiftçisine vermiyoruz? 20 baş büyükbaştan daha fazla üretim yapan saygıdeğer üreticidir, kıymetli üreticidir; hem etin ucuzlamasına neden olacaktır hem de sütün olağan biçimiyle piyasada olmasına yeterli olacaktır.
Bunları yapmayın. Siz de biliyorsunuz, bu bütçeyle bu ülkedeki tarımın ayağa kalkma şansı söz konusu değildir. 2005 yılını hatırlayınız lütfen, Ankara'nın göbeğinde "Avrupa Birliğiyle müzakere sürecini başlatacağız." diye gündüz gözüyle havai fişek attınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Orada 4 temel şey vardı, orada Avrupa Birliği şunu diyordu...
BAŞKAN - Sayın Sarıbal, süreniz sona erdi, lütfen sözünüzü tamamlayınız.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Tabii ki.
Söylenecek çok söz var. Sayın Başkanım, son iki cümle.
Bu bütçe gerçekten dünyanın her yerinde olduğu gibi bu ülkede de devletin içerisinde olmadığı bir tarım sektörünün ayakta kalma şansı yoktur. Sadece uyguladığınız bu politikaları devam ettirirsiniz, küçük köylü biter, bu ilkeyi de şirketlere peşkeş çekersiniz, kendiniz de bu sistemden uzaklaşırsınız, tarım topyekûn yok olur; örnektir, Şili, Tunus, Cezayir, inceleyin, Türkiye de aynı gidiyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
ORHAN SARIBAL (Bursa) - Son sözüm, özür diliyorum Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, 28 soruluk kırmızı et ithalatıyla ilgili size bir soru önergesi verdik, lütfen bir cevaplayın, şu kırmızı etteki var olan sorunları -size güveniyoruz- bir temizleyin. Bir açıklayın olur mu Sayın Bakanım?
Teşekkür ediyorum.