| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı b) Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .11.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun; ben aslında bu konuşmaya başlarken öncelikle acı bir gün, üzücü bir gün, şehitlerimiz var. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabır diliyorum. Diliyorum ki acı günler, bu acı günleri yaşatan süreç bir an evvel ülkemizin kaderi olmaktan uzaklaşsın ve terör denilen kanlı eller ve o kanlı elleri tutanların desteği bir an önce güçlü bir şekilde ortadan kaldırılsın.
Ben, öncelikle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının 2015 yılı Sayıştay Denetim Raporu'nu hazırlayan değerli uzmanlara çok teşekkür ederek başlamak istiyorum. Sayın Bakanım, Bakanlığınızın Sayıştay denetim raporunu inceleme imkânınız ve zamanınız oldu mu, bilmiyorum. Bu raporu inceledim ki gerçekten bir denetim raporu ötesinde çok iyi bir uzman gözüyle bakılmış, değerlendirilmiş ve vizyonel bir gelecek bakış açısını ortaya koyan mevcut istatistikler ve "Ortaya çıkmış olan sonuçlardan gelecek için nasıl tedbirler alınması gerekir?" konusunda da yapıcı eleştirileri ve tavsiyeleri içeren bir rapor. O yüzden, öncelikle bu raporu hazırlayan değerli uzman arkadaşa gerçekten çok teşekkür etmek istiyorum. Burada başlıklar hâlinde yer alan ve bence de çok önemli bulguların var olduğu raporla ilgili bazı başlıkları paylaşmayı istiyorum.
Şimdi, tabii, 5018 sayılı Kanun'a dayalı olarak kurumla ilgili birtakım tespitler, bakıldığında bunun uygulanma açısından eksiklerin devam ettiğine dair tespitler hâlâ süregitmekte. Ama şimdi biz destekleri konuşuyoruz, desteklerin miktarını konuşuyoruz. Hangi ürüne, hangi şekilde tarımsal üretim yapan şirket veya çiftçinin kendisine desteklerin ulaştırılıp millî bir tarım politikası veya millî tarım politikasının içerisinde güçlenecek, rekabet edecek ve bizi bu küresel dünya oluşumunda, üretim ve tüketim oluşumunda güçlü kılıp mücadele ve rekabette öne çıkacak sonuçları elde edeceğiz diye bir inceleme, değerlendirme süreci geçirirken bazı başlıkları ve sonuçları iyi görmemiz, elimizdeki istatistik ve ona bağlı olarak değerlendirmeleri doğru tespit etmemiz ve ona göre bir süreç idaresinin şart olduğu yadsınamaz. Şimdi, burada baktığımızda bir kere istatistiki bilgiler açısından belli tespitler var ancak ilk bulgulardan bence önemli gördüğüm bir tanesi tarımsal amaçlı kooperatiflere kullandırılan kredilerle ilgili ödemelerin takibi. Mesela, bakıyorsunuz, kredi kullandırılan kooperatif sayısı 2001'den 2015'e kadar tutarlarla beraber ortaya konmuş yani gerçekten önemli bir bilgi. Ama birden bakıldığında bu kooperatifler 2001'den 2014'e kadar değişik sayılarda ve bu sayıların içerisinde tutarların da belli bir meblağdan hızla arttığı görülürken sonra 2014-2015'e geldiğimizde bu kooperatiflerin sayısının azaldığını, kredi tutarlarının azaldığını, uygulamalardaki değişikliklerin hangi sonuçlara taşıdığını ve buradaki tespitlere de baktığınız zaman çok önemli bir tespit daha karşımıza çıkıyor.
Şimdi, yine, tarımsal amaçlı kooperatiflerle ilgili tespit yapılırken Bakanlık ve Ziraat Bankasının birlikte çalışmalarıyla, bir protokolle kredi kullandırılması noktasında kredi hesaplarının izleneceğine dair tespitler yapılmış ancak bu görevin Ziraat Bankası tarafından gereği gibi yapılamadığı tespit edilmiş. Şimdi görüyoruz ki bizim ülkemizde iki tane önemli banka var: Ziraat Bankası ve Halk Bankası. Ben her iki bankanın da asli görevlerinin hem tarım açısından... Türkiye'nin gelecek dönemle ilgili refah seviyesini güçlendirecek tarımla ilgili bir çalışma artışı yerine her iki bankanın da Halk Bankasının esnafı desteklemekten... Sevgili Genel Müdür Yardımcısı burada. Şimdi, şeylere baktığınızda...
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Halk Bankası denince...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Halk Bankası deyince gördüm, hemen kulağınızı kaldırdınız yani dinlemeye başladınız da.
Ama bir gerçek var: Yani dünya, o küresel ekonomik düzen, ülkeler açısından yaptığı para akımı, o para akımından tüketimin her şekilde canlandırılması ve üretimin geriye bıraktırılarak bağımlı bir toplumun ortaya çıkması. Şimdi, hadi, Halk Bankası demeyeyim, Ziraat Bankasıyla ilgili konuşalım. Yani kendi kuruluş felsefesiyle ilgili olarak ekonomik refahı artıracak katkı payının hangi noktada olduğuna baktığınızda geriye gidiş, ticari bankacılığın alternatiflerini daha çok artırma ve yine tüketici toplum yaratma noktasındaki etkin katılımı sağlama. Bugün bize bu neyi getirdi? Yıllar geçti, bugün bakıyorum her konunun başına bir "millî" koyuyoruz. Yani yıllarca tohumla ilgili baktığınızda tohum politikasında uygulanan ve kendi... Yaşlılar eskiden birbirlerine köylerde tohum hediye götürürlerdi çünkü çok önemli görürlerdi. Bu önemli görüşün sebebi de kendi var olan o öz yapısını koruyabilmek içindi. Ondan sonra belki de çeşitli alternatif şartlar yaratma arayışıyla tohumda biz millîliği kaybettik, sonra anladık ki gerçekten bu çok önemliymiş. Şimdi, Millî Tohum Projesi'yle ilgili çalışmalar, ıslah çalışmaları kendini gösteriyor. Bir anda "millî tarımsal üretim" dedik ama biraz önce değerli arkadaşlarım hangi ülkelerden... Ben tekrar tekrar saymayayım. Latin Amerika'dan Orta Asya'ya, Afrika'dan Avrupa'ya her taraftan ithalat yapan bir Türkiye hâline gelmiş bir tabloyla karşı karşıya geldikten sonra bu koşulları getiren, sorunları yaşatan süreci idare ettikten sonra bir "millî" söyleminin içerisine girmenin ki bu söylemi geliştiren, getiren dönemin tamamında da siyasi erk, siyasi iktidarda sizin siyasi yönetim erkini taşıdığınız açıkça ortadayken baştan nerede hata yaptığınızı herhâlde çok iyi bir şekilde hep beraber düşünüp değerlendiriyorsunuz.
Diğer taraftan, devam ettiğimde burada Ziraat Bankasıyla ilgili olarak ortaya konulan tarımsal amaçlı kredilerle ilgili sorunlar var. Tabii, destekleme ödemeleriyle ilgili tespitler var Çiftçi Kayıt Sistemi'nden ortaya çıkan sonuçlarla ilgili olarak. Çünkü Çiftçi Kayıt Sistemi'nin doğruluğu, işte buradan çıkacak olan sonuçlardan elde edilecek bilgilerin sağlıklılığı verilecek olan bundan sonraki teşvik ve kararlarda en etkin yol gösterici pusula olacaktır diye düşünüyorum açıkçası.
Yine, aynı şekilde baktığınızda "Tarımsal destekleme ödemelerine ilişkin olarak Tarım Kanunu'nda hedeflenen amaçlara ulaşıldığına dair doğru bir etki analizi yapacak sistem yoktur." diyor. Şimdi, biraz önce de söylemeye çalıştığım gibi, tarımsal desteklemenin doğru ya da yanlış tercihlerin uygulamadaki karşılığının pozitif veya negatif etkilerini görmek için bunun yapılması gerekir ama baktığımda hem çok güzel tablolar var burada. O tablolarda -bütün arkadaşlarımın muhtemelen elinde bu raporlar vardır- hangi başlıklarda, hangi ölçüde, hangi desteklerin nasıl yapıldığını yıllar içindeki gelişimine kadar gösteren çok önemli bir çalışma. Şurada mesela bitkisel üretim desteklemeye baktığınız zaman hani hep diyoruz ya dünyada -siz de başta konuşurken onu dile getirdiniz- büyük bir çoğunluk gelir ve servetin ve üretilenin çok azını kullanıyor, çok az bir azınlık çok geniş bir servet, üretim ve kaynak kullanıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.
Sayın Tamaylıgil, buyurunuz.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - 2015 yılı bitkisel üretim desteklemelerine baktığınızda sıfır ile 500 TL arasında 1 milyon 619 bin kişi, kişi olarak yüzde 43, toplam aldıkları destekleme genelin yüzde 6,5'u. 50 bin üstü desteklere baktığınızda 7.837 kişi ve aldıkları genelin yüzde 12'si. Şimdi, ya bu dağılımdaki haksızlık ve dengesizlik bizim tarımsal açıdan baktığımızda almamız gereken önlemlerde önemli bir göstergeyi yeterli okumadığımız ya da destekleri belli bir noktada biriktirirken bu birikim doğru mu, sonuçları ne, hangi başarıyı neticede getiriyor diye sorgulanması gerektiğine inanıyorum.
Yine çok önemli, tarımsal teknoloji ve tarımla ilgili olarak bilgi ve bilimin çok önemli olduğuna yürekten inanıyorum. Çünkü ben toprakla büyümüş olan bir kişiyim ve teknolojinin, doğru ürün tercihinin, katma değerin, verimliliğin, hangi noktalarda sağlanması gerektiğini... Mesela, gördüğüm, verim için gübre ve ilaç kullanımı... "Biz gübre ve ilaçta KDV'yi sıfıra indirdik." diyor arkadaşlarım, tamam. Peki, gübre ve ilaç kullanımıyla ilgili, ortaya çıkan negatif sonuçlarla ilgili neleri ne kadar indirebildik? Yani, birçok hastaneye gidin hastalıkların temelinde bu son dönemde özellikle ortaya çıkan, ürünsel olarak metabolizma ve hücrelere zarar veren bir üretim süreci var. Şimdi geçen sene de aynı konuyu söylediğim zaman "Biz miktar olarak kullanımı da azalttık." dendi.
Değerli arkadaşlarım, bakın, çok açık bir örneğini vereyim: Yumuşatıcı olarak çamaşırda kullandığımız ürünler. Eskiden büyük kutular kullanılırdı, şimdi küçük kutulara geçti, işte, daha küçük miktarda ama ektileri o kadar yüksek ki. Şimdi, bugün bunun anlaşılması için aynı şekilde ilaç ve gübre açısından da ve kimyasal olarak kimyasal gübre açısından da üretimi ve daha doğrusu satışını azaltmak, miktarı azaltmak değil, etkileriyle ortaya koyduğu ölümcül sonuçları azaltacak hangi tedbirlerin alındığını da çok iyi sorgulamak gerekiyor ve bu konuda da eksiklerimiz var. Niye bu konuyu söyledim? Çünkü AR-GE Destek Programı Etki Analizi Projeleri var. Burada aşağı yukarı 34 projeden tamamlananın sayısı 10 tane gibi ama proje başlıklarına baktığımız zaman o millî tarım hedeflerinin ortaya konduğu başlıklarda çok önemli tespitler var. Burası daha çok fazla gidecek ama benim zamanım yetmeyecek. Birçok arkadaşım da yine aynı şekilde bu konuyla ilgili herhâlde paylaşımda olacaktır.
Bir de bu at yarışlarıyla ilgili olarak Bakanlık bütçesine dâhil edilmesi gereken gelirlerin dâhil edilmemesi ki bu geçen sene de devam etmişti, vardı. Neden böyle devam ediyor, onu sormak isterim.
Şimdi, Sayın Bakanım, Genç Çiftçileri Destekleme Projesi kapsamında 45 bin koyunun genç çiftçilere verilmesi yönünde bir proje başlatıldı. Bu proje başlatıldıktan sonra 45 bin koyunun Fransa'dan ithal edileceği ve maliyetinin 650 lira olacağı ve merinos ırkından bir koyun olacağı yönünde değerlendirmeler ve bilgi paylaşıldı. Şimdi, bu merinos ırkının bizim ülkemizde daha önce saf olarak yetiştirilemeyip belli bir melez cinsin ortaya çıkarıldığı ve bunun Malya koyunu, Karacabey merinosu ve Anadolu merinosu olarak melezlendiği bilgisi de var. Ancak bu saf merinosun maalesef bizim şartlarımızda yaşayamayacağına dair de iddialar söz konusu. Birincisi: Böyle bir iddia varken genç arkadaşlara böyle bir işe girdiklerinde başarısızlık duygusunu yaratacak böyle bir tercih varsa dikkat edildi mi? İki: Mali yükü ve buradaki gelişmelere dikkat edildi mi veya böyle bir şeyin gerçekten var olup olmadığı konusunda sizin değerlendirmeniz nedir?
Tabii, birçok karşılaştırma var. Yani ülkemizde insan sayısının artışı ve toplumsal nüfus artışına göre kullanacağı kullanım ürünlerinin üretiminde bu bitkiden hayvana kadar nasıl gerçekleştiği çok çok açık ortada. Biz istatistikleri, gelişmeleri ve vizyonel bakış açısını nasıl değerlendirip nasıl kullanıyoruz?
Şimdi, ben bir konuda daha... Çünkü organik tarımı değerlendirdi arkadaşlarım. Havza bazında organik tarımın ürün ve pazarlama açısından çok önemli olduğunu ve bilincin de Türkiye'de artırılması gerektiğini ben de yürekten destekliyorum ama bununla beraber bir konu daha var o da fitoterapi denen bir başlık. Fitoterapi konusunda bir kere toplumun büyük bir kısmının bilgi sahibi olup olmadığı zaten şu anda biraz daha belki belli medya kanallarıyla paylaşılıyor. Ancak, dünyada en büyük endüstri ve küresel mücadele gücünün bir ilaç sektöründe gerçekleştiği dikkate alınırsa ilaç sektörü açısından baktığınızda Türkiye'nin hem tıbbi filoratik yapısı hem de aromatik bitkilerle ilgili sahip olduğu o bitki örtüsü fitoterapinin bence en önemli gelişme göstereceği alan olarak Türkiye'nin var olduğunu ortaya koyuyor. Yine birçok kültür bitkisinin gen merkezi ülkemiz olduğu için ve bizim ülkemizde özellikle tohumlu bitki sayısındaki bu tür sayısı aşağı yukarı 12 bin. Bu çok büyük bir zenginlik. Yine, bu zengin flora içerisinde 3.700'ü aşkın endemik ürün var, endemik tür var. Şimdi, böyle baktığınızda bu kadar zenginliğin içinde ve bu kadar -işte yan etkiler- bir tıbbi alan olarak ve üretim alanı olarak biz kendi varlıklarımızdan, sahip olduğumuz zenginliklerimizden katma değeri, verimliliği en iyi şekilde artıracağımız alanların -ki bunun içinde insan sağlığı da var- insan sağlığı açısından etkin olacak olan bu türe bir üretimin neresinde, ne kadar millî tarım politikamız içerisinde yer verip bunu geliştiriyoruz?
Bunun ötesinde, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım; tabii, herkesin dile getirdiği "Girdilerimiz çok yüksek, girdilerimizin çoğu ithal bağımlısı. Herkesin gözü..." "Kurlar nasıl hareket ediyor?" dediğinizde kurun hareketi her ülkede takip edilir ama bizde gıdamızdan, hayvan ve bitki açısından baktığımızda bağımlılığa kadar, en önemli, gözümüzün üzerinde olduğu bir başlık. Çünkü, üretmediğiniz ve bağımsız olmadığınız bir konuda millî olmanız söz konusu olamaz. O yüzden, bu konuda alınacak tedbirler, aynı zamanda tarımsal eğitim ve tarımsal öğretimin içinde yaşanan eksikliklerin giderilmesi, sistemlerdeki eksiklikler, üniversitelerin ne derece çiftçiyi bilinçlendirip o... Hep diyoruz ya sanayi iş birliği, iş alanı veya sanayi ile okul iş birliği. Bence üniversite tarım iş birliğinde daha etkin kılınacak pozisyonların da yaratılması ve tarımsal pazarlamada yaşadığımız eksiklikler... Çevreyi sadece çevre söylemiyle değil, çevrenin ortaya koyduğu halk ve çiftçi açısından etkiyi çok iyi değerlendirmemiz lazım.
Biz şeker yasaları çıkardık, Tütün Yasası çıkardık, tohum yasaları çıkarıldı ve değişiklikler gösterdi ama eğer millî olacaksak, eğer millî gücü yaratacaksak önce bu yasaları bir daha gözden geçirip millî bir tarım için gereken düzenlemeleri yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Tarımsal araştırma enstitülerini kapatarak, çiftçilerin bir araya geldikleri üretici birliklerine baskı yapıp onları güçsüz hâle getirerek tarımda bir gelecek sağlanmaz. Beraber güçlü bir gelecek için tarıma çok önem veriyorum; sağlık için önem veriyorum; zenginlik için, refah için, bolluk için ama en önemlisi, bizim var olan bu gücümüzü ve kaynağımızı çok doğru şekilde kullanmamız gerektiğine inanıyorum. Bu konuda atılacak adımların kalıcı, stratejik ve doğru olmasını diliyorum.
2017 bütçesinin de umut ediyorum...
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, son cümlenizi alıyorum.
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bitiriyorum.
Hedefler ortaya koydunuz, bu hedefler "millî hayvancılık" deyip ithal hayvancılıkla millileştirilen bir yapı değil, gerçekten üretken ve kendi neslini devam ettirecek, ıslahla devam edecek bir sürecin işlemesidir.
Ben başarılar diliyorum.
Hayırlı olsun diyorum.