KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, konuşmama başlamadan önce bir konuyu sormak istiyorum, kimse de sormadı, ondan sonra müsaadenizle yorum yapacağım. Bu 20, 21, 22 tarihlerinde ya da yanlış ifade etmiş olabilirim, bir gün fazla olabilir- 20, 21, 22, 23 Kasım tarihlerinde bir isyan söz konusu olabilecek cezaevlerinde diyorsunuz, böyle bir genelge yayımlamışsınız, sizin adınıza yayımlanmış, dikkatli olunmasını, işte jandarmanın teyakkuza geçirilmesini, özel harekâtın vesaire. Zaten uçaksavarlar konulmuş bazı cezaevlerine, hava savunma sistemleri kurulmuş, siz de böyle bir isyanın olabileceğini teyit ediyorsunuz televizyon konuşmanızda, nedir bu, bu, çok ciddi bir konu ya, kimse bunu dile getirmedi de ben de şaşırdım, son konuşmacı olarak öncelikle bunu sorayım dedim. Bu kadar önemli bir konu yani Türkiye cezaevlerinin havadan baskına uğraması durumu söz konusu, bunun için Bakanlık olarak genelge yayımlamışsınız, tedbir alıyorsunuz bu konuşulmadı, siz de sunumunuzda bundan bahsetmediniz nedir bu, ne kadar ciddidir bu? Ona göre ben de konuşmamı yorumlayayım, gerçekten böyle bir durum var mıdır, bu çok önemli bir iddia. Duydunuz mu arkadaşlar, böyle bir konu var ve bununla ilgili 8 maddelik de bir genelge yayımlamış. Sayın Bakanım, ne kadar ciddidir bu konu? Yani bugün ikinci günü.

MUSA ÇAM (İzmir) - Öğrenelim, Sayın Bakan cevap versin.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "21, 22, 23 özellikle bu tarihlerde." diyorsunuz Sayın Başkanım, bunu öğrenebilirsem ona göre ben de konuşmamı, yorumumu ona göre yapacağım, lütfen çok önemli.

BAŞKAN - Siz kendi normal yorumunuzu yapın.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Hayır, bu, olağanüstü bir durum Sayın Başkan ama buna göre ben de konuşmamı yapmak istiyorum. Böyle bir durum varsa farklı yoksa farklı.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tamam cevap vereceğim.

BAŞKAN - Yok, Sayın Bakan cevap vermek istedi de ben söz vereceğim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır cevap vereceğim ben, genelgeyi getirteceğim.

BAŞKAN - Hayır, "Genelgeyi getirteceğim, ondan sonra vereceğim." diyor Sayın Bakan.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet, özellikle diyorsunuz "Ceza ve tevkifevlerini bugünden başlayarak, 19 Kasımdan başlayarak 21, 22, 23 Kasım tarihlerinde özellikle kapsayacak şekilde ikinci bir talimata kadar güvenlik tedbirlerinin artırılarak özellikle gece vardiyalarının güçlendirilmesi, işte jandarmanın, özel harekâtın teyakkuza geçirilmesi..." Yani böyle ciddi bir ihbarda mı bulunuldu, böyle bir veriler mi var, böyle bilgiler mi var? Bu, çok önemli bir durum, olağanüstü bir durum, her zaman olabilecek bir durum değil, çok anormal bir durum, ona göre bizim de gerçekten muhalefet olarak ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak yapmamız gerekenler var, bizim de sorumluluğumuz var. Ne demek: "Türkiye Cumhuriyeti'nde bazı cezaevlerinin havadan baskına uğrayabilme ihtimali var." Kim tarafından yapılabilir yani bu, şimdiye kadar PKK için dahi varit olmadı böyle bir iddia, kim tarafından yapılabilir? Bunu ancak kendi ordumuzu suçlayabiliriz böyle bir şey için yani böyle bir durum mu var Sayın Bakanım, bu, ne kadar vahim bir durumdur? Ancak kendi Hava Kuvvetlerimizin yapabileceği bir şeydir, böyle bir durum mu söz konusu? Ne kadar vahim, ne kadar anormal bir durum, düşünebiliyor musunuz? Onun için özellikle soruyorum, onun için bu kadar önem verdim ve gerçekten hiç kimsenin bu konuyu dillendirmemesi ve sizin sunumunuzda bu konunun geçmemesine de şaşırdım. Madem bu kadar önemli bir konu, böyle bir durum var, kendi içimizdeki, Türkiye Cumhuriyeti'nin bazı kurumlarının içinde çatışıyor olması demektir, bu çatışmanın devam ediyor olması demektir 15 Temmuz sonrası. O zaman diyecek hiçbir şey bulamıyorum, gerçekten çok zor, çok sıkıntılı bir durum.

Evet, bizim adalet sistemimiz sorunlu, adaletin çok hızlı tecelli etmesi lazım, güçlü olması lazım, sorunsuz olması lazım ve herkese güven vermesi lazım ama biraz önce bir arkadaşımdan öğrendim, güven endeksi yüzde 30'lara düşmüş, aslında yüzde 30 bile bu durumda çok fazla. Biz adalet sistemimizi artık kendi içimizde tartışmıyoruz Sayın Bakanım, artık dışarıda tartışılıyoruz, bütün Batı, gelişmiş dünya demokrasileri bizim adalet sistemimizi eleştiriyor, bize yönelik eleştirilerde bulunuyor, utanılacak bir durum kendi adımıza bu, size söylemiyorum, Türkiye için utanılacak bir durum. Böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar kötü, bu kadar olumsuz bir noktaya gelmişiz ve bunlarla ilgili olarak hepimizin yapması gerekenler var.

Külliyede açılış yaptık, Sayın Cumhurbaşkanı devletin başıdır ama aynı zamanda diyor ki: "Ben fiilen de idarenin başıyım." O zaman güçler ayrılığı ilkesi ne oluyor? Sizin buna karşı çıkmanız lazımdı, yanınızda oturan veya arkanızda oturan bağımsız yargı kurumlarının buna karşı çıkması lazım, her şeyden önce, herkesten önce bunlara karşı çıkması lazımdı. Adalet bir toplumun vicdanıdır her şeyden önce.

Sayın Bakanım, bugün yayımlanan kanun hükmünde kararnamede bir konu var, size özellikle sormak istiyorum. Bu 678'in 28'inci maddesi bazı şeyleri değiştirmiş, 15 gün önceye alıyor, diyor ki: "18/4/2013 tarihinden itibaren geçerli olacaktır." Yani bir anlamı var mı yürürlüğünün on beş gün önceye alınmasının? "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten..." ibaresi 18/4/2013 olarak değiştiriliyor. Ondan sonra "kullanma izni" ibaresinden sonra gelmek üzere "...mevcut tesisle proje bütünlüğü bulunan ve izinsiz kullanılan alanlar için ön izin verilmesi, irtifak hakkı tesis edilmesi ve/veya kullanma izni verilmesi hâlinde ecrimisil ve katılım payı..." ibaresi ekleniyor ve ondan sonra da "...ihale sonucunda en yüksek teklifte bulunan yatırımcıdan katılım payı tahsil edilerek kırk dokuz yıl süreyle bağımsız ve..." bilmem ne diye devam ediyor. Sayın Bakan, bu, ısmarlama bir şey. Bu aykırı olabilir ama ne sizin aranızdan ne bizim aramızdan hiç kimsenin buna alet olmaması lazım. Bu, birisine ısmarlama bir ayrıcalık getiriyor Sayın Bakanım. Olur mu bu? Hem de KHK'yla yapılıyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Hiçbirimizin, siz de dâhil, böyle bir şeye alet olmaması lazımdır. KHK'yla böyle bir şey yapılabilir mi, birilerine iltimas sağlanabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti'nde bugün bu KHK'yla bu yapılmıştır. Üzülüyorum ve arkadaşlarım adına iktidarıyla muhalefetiyle protesto ediyorum. Böyle bir rezalet olmaz, böyle bir skandal olmaz. Yazıktır, günahtır bu millete. Allah'tan korkmamız lazım.

Şimdi, Sayın Bakanım, sizin konuşmanız sırasında usulle ilgili söz aldım, geçen yıl da öyleydi, dedim ki: Adalet Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz ama yüksek yargı organlarının kendi bütçelerini bağımsız kurumlar olarak sunmaları gerekir, sunumlarını yapmaları gerekir ya da ayrı bir tarihte toplanmamız gerekir. Sayın Başkan da geçen yıl bunu kabul etmişti. Bu dönem de tutanaklarda var, genel sekreterlerle görüşüp birer sunum yapmalarını ayarlayacaktı ama unutuldu, yeni dönemden itibaren bunu inşallah yaparız, özellikle kesin hesaba yönelik olarak bunları yaparız.

Şöyle bir durum var: Sayıştay raporundan öğreniyoruz ki sizin Bakanlığınızla ilgili... Şimdi, Sayın Bakanım, YSK'nın HSYK'dan bir farkı var mı kurum olarak, yapı olarak bir farkı var mı? Her ikisi de ayrı, bağımsız kurumlar, bağımsız olabilmesi gereken, olması gereken kurumlar. YSK'nın Yargıtaydan bir farkı var mı ya da Adli Tıp Kurumunun ya da Uyuşmazlık Mahkemesinin? Bakın, şu anda bunlar sizin arkanızda oturuyorlar, Uyuşmazlık Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu, YSK ve sizin bütçenizden bunlar pay alıyorlar Sayın Başkanım, bunu düzeltmemiz lazım, bu büyük bir yanlışlıktır. Maliye Bakanlığı da şimdiye kadar buna itiraz etmemiş. Hükûmet adına, size söylüyorum Sayın Bakanım, bu, Hükûmetin büyük bir yanlışlığıdır, böyle bir yanlışlık olmaz. Bu, maliye açısından, kamu maliyesi açısından da bir rezalettir. HSYK'yla, Danıştayla arasında bir fark olmayan bu 3 kurumun bütçelerinin Adalet Bakanlığı bütçesi içerisinde olması büyük bir rezalettir ve Sayıştay tarafından da bu eleştirilmiş. Size de sorulmuş, siz de Adalet Bakanlığı olarak bunu kabul etmişsiniz, "Bununla ilgili süreç takip ediliyor." demişsiniz ama düzeltilmemiş. 2015'ten beri, daha doğrusu daha önceki yıllardan beri de düzeltilmemiş, bunun düzeltilmesi lazım. Sayın Başkanım, bununla ilgili düzeltmeyi yapalım, burada Komisyonda yapalım, Genel Kurulda da bu şekilde bağımsız olarak çıksın bunların bütçeleri. Bakın, Adli Tıp Kurumunun 2015'te 57 milyon liralık bir bütçesi var, Uyuşmazlık Mahkemesinin 1 milyon 385 bin, YSK'nın 356 milyon lira. Şimdi, YSK'nın 2015 yılında 356 milyon lirası vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - YSK'nın, YSK yöneticilerinin Adalet Bakanlığı Müsteşarının veya Bakanının veya diğer yöneticilerinin önüne gelerek ödenek talep etmesi, dilenmesi doğru bir şey midir? Bu, seçimlere bile leke vurdurmuştur. Yani YSK Adalet Bakanlığına 2015 yılında gitmiş, ödenek talep etmiş. Ödeneğini alabilmek için kapı önünde beklemiş, sıkıntıya girmiş. Böyle bir durum var, böyle olmasa bile bunu bir siyasi olarak ben iddia edebilirim Sayın Bakanım, gülümsemeyin, böyle ama. Bunu söyleme hakkım var tabii ki. Olur mu böyle bir şey? Bu tam bir skandal. YSK gibi bağımsız bir kurumunun Adalet Bakanlığı alsın bütçesini, ödeneklerini, istediği zaman serbest bıraksın, transfer etsin veya etmesin. Olur mu böyle bir şey? Fiilen böyle ama durum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bizimle doğrudan onun alakası yok.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - İşte, usulü böyle değil, kamu maliyesi böyle değildir ama. Hükûmet adına sizi bu konuda eleştiriyorum, bunun doğrusunun yapılması lazım. Biz cuma günü Maliye bütçesini de görüşeceğiz, orada da tekrar konu gündeme gelecek ama bu yanlış. Sayın Başkanım, bunu düzeltiyor muyuz Komisyon olarak? Genel Kurula düzeltilmiş şekliyle gitsin, çok açık bir yanlışlık, maddi hata. Ben size teklif ediyorum, değerli arkadaşlarıma teklif ediyorum, bunun düzelmesi lazım, sizin bunu oya sunmanız lazım. Genel Kurulda da o şekilde çıksın, biz düzeltelim Maliye Bakanlığının bir yanlışını. Ne diyorsunuz?

BAŞKAN - Dinliyorum sizi.

Buyurunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gereğini yapmanızı da bekliyorum o zaman Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, konuşmanız sırasında bir de dediniz ki gündemde olan bu son konuyla ilgili olarak, bu tecavüz, çocuk tecavüzleri vesaireyle ilgili olarak: "Toplumumuzun bir gerçeği." Şimdi, toplumumuzun bir gerçeği olabilir ama toplumumuzun maalesef çok olumsuz gerçekleri de var. Bunları bizim devlet olarak savunmamız, devam ettirmeye çalışmamız olmaz. Biz tam tersine bunları düzeltmek yolunda adım atması gereken pozisyonlarda olan insanlarız, bu sorumluluğumuz var. Bunlar olumsuz konular, çocuk evliliği, kız çocuklarının evliliği, bunlar olumsuz konular. Bunlar çağımıza, zamanımıza, dinimize de aykırı olan hususlardır. Toplumumuzda böyle bir gelenek olabilir, çok yanlış gelenekler var, bunların hepsine bizim devlet olarak karşı çıkmamız lazım, desteklemememiz lazım, tam tersine. Yani bazılarının anne, babası yoksul diye, eğitimsiz diye birilerinin o çocukları bu duruma düşürmeye, devletin bunu devam ettirmesine hakkı var mıdır? Aramızda hiçbirimiz 15 yaşındaki kızımızı evlensin diye düşünür müyüz, kabul eder miyiz? Hangi vicdan bunu kabul edebilir? Başkaları için de aynı şekilde aynı sorumluluğu hissetmemiz lazım. Nasıl kabul edebiliriz bunu? Hepimizin bu sorumluluk içerisinde olması lazım. Ben ayrıca dinî açıdan da bunun sakıncalı olduğuna inanıyorum. Örnekler farklı olarak verilebilir, farklı düşüncede olanlar olabilir, farklı hocalar farklı şekilde düşünebilir ama dinimize gerçekten bu konu aykırıdır da aynı zamanda, hukuka da aykırıdır, çağımıza da aykırıdır. Bunun düzelmesi lazım, onun için bu sorumluluk da bu dönemde sizde, bu konuyla ilgili olarak daha fazla hassasiyet göstermenizi bekliyorum.

Birçok konu var ama girmeyeyim son konuşmacı olarak çünkü daha da fazla uzayacak bunlar. Hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Bir konu var Sayın Bakanım, bu FETÖ meselesi yanlış yargılanıyor, toplum vicdanında da yanlış yargılanıyor. Ben 15 Temmuzun bir darbe teşebbüsü olduğuna kesin olarak inanan birisiyim ama bu konunun böyle alınmaması lazım. Bakın, yukarıda, hemen üstte bir Darbe Komisyonu var, bu Darbe Komisyonu henüz darbeci olduğu iddia edilen o generallerle, subaylarla, hiçbirisiyle görüşmedi, rapor yazım aşamasına gelmiş. Ya, rapor nasıl yazılır? Böyle bir konuda darbeci olduğu iddia edilen hiçbir generalle, subayla görüşmeden Darbe Komisyonu darbeyi yazmaya başlıyor. Ondan sonra da biz diyoruz ki yurt dışındakilere: "Efendim, siz nasıl 15 Temmuza inanmıyorsunuz?" Yargıtay bir iki gün önce bir bildiri yayımlamış, yurt dışını kınıyor, Avrupa Parlamentosunu kınıyor. Peki, size "Siz darbe komisyonu kurup da darbeci olduğunu iddia ettiğiniz kişilerle görüşmemişsiniz, Darbe Komisyonu olarak böyle rapor yazmışsınız. Ne diyorsunuz? Bundan sonra diyeceğiniz hiçbir şey yoktur." dese ne diyeceksiniz? Bunun gereğini yapmıyoruz, FETÖ meselesini gerektiği gibi yargılamıyoruz. Yüz yıl sonra bile bu konu birçok açıdan, hem inançlarımız açısından hem hukuk açısından Türkiye toplumunda büyük travmalar yaratacaktır, büyük sıkıntılara sebep olacaktır.

Tekrar, bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.