KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları, değerli Komisyon üyeleri milletvekili arkadaşlar; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Tabii, can alıcı konu, bu cinsel saldırı, istismarın önlenmesiyle ilgili düzenleme, gerçekten kamuoyunda çok tartışılan bir konu ancak bununla ilgili sorunu çıkaran yine Anayasa Mahkemesi. Neden Anayasa Mahkemesi sorunu çıkardı? 11 Aralık 2015 tarihinde Ceza Kanunu'nun 103'üncü maddesinin 2'nci fıkrasını ölçüsüzlük nedeniyle iptal etti. Şimdi, aynı Anayasa Mahkemesine şunu sormak gerekmez mi? "Ey Anayasa Mahkemesi, siz 2009/34, 2009/35 sayılı, 26 Şubat 2009 tarihinde aynı mahiyette geldiği zaman 'Ölçüsüzlük yoktur' diye o davayı reddetmiştiniz. Siyasi konjonktüre uygun olarak ne diye Anayasa Mahkemesi karar verir?" Yani bu karar dahi, iki karar arasında bir tezatlık var. 2009 yılında ölçüsüz görmeyen Anayasa Mahkemesi, geliyoruz, yıl 2015 tarihinde "Ölçüsüzdür." diyor, o kanunu iptal ediyor. Onun için, Anayasa Mahkemesinin siyasi konjonktüre, siyasi mülahazalarla karar vermemesi lazım ve verilen bu karar, toplumda büyük bir sıkıntı yaratmış durumda. Biz gayet açık ve net diyoruz ki... Ceza hukukçularının hepsi şunu der: "Ceza hukukunun toplumu geliştirici özelliğinin olması lazım." Ceza hukukunun toplumu geriye götürücü vasıf ve niteliklerde bulunmaması gerekirken maalesef hem yeni getirilen önerge hem de Anayasa Mahkemesinin o kararı toplumu âdeta geriye götüren... Geliştirici görevini yapamamıştır. Bunu burada noktalıyorum.

Gelelim, Adalet Bakanlığına bağlı Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına. Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı, hacizlere giden... En yakın mesafede minibüslerde 20 TL ile 30 TL arası para alınıyor. Yani şeye geçin, binin ve inin en az 20 ile 30 TL. Borçlu zaten borçlu. Yani taksimetreyi açsanız yani inanın belki taksimetreyle 30 liraya gideceğiniz yere, mevcut olan bu Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfının araçları en az 75, 50, 60, 100'e kadar rakam yazıyor. İcra dosyalarında buna bakın. Borçlu zaten borçlu, bir daha onun sırtına binmemek lazım, yazık günah.

Mademki bu kadar gelir getirici, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfına bir para geliyor, bunu niçin Adalet Bakanlığı kendisi yapmaz da denetim dışına bırakıp bu gelirleri bir vakfa gönderir? Vakfın oradaki paraları da çarçur ediliyor.

Ben size bir ipucu daha vereyim. 3 tane nüsha düzenleniyor orada. Bir tane nüshası icra dosyasında, bir tanesi avukatlara veriliyor. O evrakların üzerinde sahtecilikten bugüne kadar kaç tane memur açığa alındı, kaç tane şoför içeri alındı, ne kadar para zimmete geçti? Bunlarla ilgili karanlıkta kalan hususlar var.

Ayrıca, Adalet Teşkilatı Vakfının kaç tane aracı var, kaç tane şoför var? Bu şoförleri seçerken Adalet Bakanlığı... Sizin döneminizde Yozgatlılar şoför olarak alınmadı ama bir dönem Sayın Çiçek oradayken "Çiçek Taksi" diyorlardı, tüm Yozgatlılar alınmıştı. Acaba, kadro dolduğu için mi sizin döneminizde alınmadı, bilemiyorum. Daha önceki dönemde "Çankırılılar" denildi. Yani oraya hangi bakan eğer geliyorsa, o bakanın memleketine göre maalesef kişi istihdam ediliyor. Bu liyakat esasına göre alınması gerekirken maalesef alınmıyor. Bu husus bence yeniden ele alınmalı. Bu tür gelirleri denetim dışına atmamak lazım, Adalet Bakanının kendi bünyesine alması lazım. Kaldı ki bu bir kamu hizmeti. Kamu hizmetine iktisadi, kâr getirir amacıyla da bakılmaması lazım ama burada, tamamen âdeta tekel bir husus var, karaborsacılık var; Anayasa'mızın hükümleri de tekelciliği engelliyor değerli arkadaşlar. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.

Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesine yine biraz daha yükleneceğim. Anayasa Mahkemesinin 1 Kasım 2016 tarihli kararı elimde benim. Bu kararda "Üzerinde gizlilik talebi vardır." deniliyor. Bu karar, gayet rahat, hatırlanırsa, "Kanun hükmünde kararnamelerle yürütmeyi durdurma kararı verilemez." deniliyordu ancak burada 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen sözlerinizi toparlayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bitiriyorum, toparlıyorum.

6458 sayılı Kanun'un 53'üncü ve 54'üncü maddesi uyarınca vatandaş gayet rahat yürütmeyi durdurma talebini vermiş. Anayasa Mahkemesi bugüne kadar tüm talepleri reddettiği hâlde, herhâlde bu siyasi politikada yeri olmadığı için bununla ilgili yürütmeyi durdurma kararını vermiş. Anayasa Mahkemesi kararı niçin bu kadar ikircil davranıyor. İkircil davrandığında ben bir türlü bunu hazmedemiyorum. Yani bu Anayasa Mahkemesi, bizim bildiğimiz...

Çok önemli, son cümlelerle bitiriyorum.

Sayın Adalet Bakanımız, çocuklarla ilgili, çocukların korunmasıyla ilgili temyiz mahkemesinde bir daire yok. Temyiz mahkemesinde, çocuk mahkemesiyle ilgili bir dairenin olması gerekir. İstinaf yok; istinafta da yok. Yani bunlar gerçekten kanayan yaralar ve çocuklarla ilgili... Aynı zamanda şu anda içeride bulunan, annesi tutuklu, anneyle birlikte kaç tane çocuk tutuklu?

Yani ben şu anlamda da teşekkür ediyorum, mesela, Bakırköy Kadın Tutukevindeki kreş mükemmel. Keşke hepsi onun gibi olsa ama diğer taraflarda rezil rüsva, dökülüyor. Yani neden hepsi acaba Bakırköy'deki çocuk ıslahevi gibi yani oradaki kreş gibi yapılamaz? Çok pahalı bir malzeme de değil, gayet rahat. Temizlik açısından; atanan, görev yapan personel açısından... Demek ki yapılmak istenilirse yapılabilir. Bu açıdan, çocuklarla ilgili de gerçekten büyük bir sıkıntı var.

Ve aynı zamanda, bu çocukların tutuklu bulunduğu yerlerle ilgili kanunumuz açık ve net. Deniliyor ki yani akran olanları, 15 yaşında onları biz bir arada bulunduralım. 15 yaş ile 18 yaş veya 17 yaş, aynı anda, aynı yerde tutuluyor ve hatırlanırsa, Maltepe'deki o öldürülen çocuğun hadisesinde çocukların arasında yaş farkı vardı. Orada bir husus daha bize gösterdi ama yine aynı sıkıntılarımız devam ediyor. Her tarafta kamera kaydımız var ama geçip de o kamera kayıtlarını izleyip o çocuğun her gün dayak yemekten kurtaracak bir sistemimiz var, kontrol edecek insan yok. Dışarıda zaten çok fazla insan iş arıyor, istihdam yapılabilir. "Personel azlığı" deniliyor. Bu personel azlığı bence giderilebilir. Eğer o denilen Maltepe Çocukevinde kontrol edilmiş olsaydı o ekranlar, o çocuk ölmeyecekti çünkü bir hafta boyunca -biz o görüntüyü izledik İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak- o çocuk sürekli dayak yiyor. Bunu biz cezaevine sorduğumuz zaman "Personelimiz yetersiz." deniliyor. Onun için, o zaman eğer personel yetersizse o kamera kayıtlarının bir özelliği olmaz ki üstat. Yani bu açıdan büyük bir sıkıntı o var.

Çalışanlarla ilgili, bir, gerçekten yargı personeli ikinci evlat muamelesi görüyor, cezaevlerinde infaz koruma memurları da ikinci evlat muamelesi görüyor. Bunların hiçbirinin güvencesi, vesairesi yok. Sıkıntılar yaşanıyor. Bu anlamda...

BAŞKAN - Artık son sözlerinizi alayım lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Son söz, avukatlarla ilgili. Kamuda çalışan avukatlar iki kurum tarafından denetleniyor; bir, hem disiplin yönünden barolar denetliyor, ceza alıyor; bulunduğu kurumla ilgili kurum amirleri tarafından ceza alıyor. Bu, aynı posttan iki ceza çıkmaz. Gerçekten bunu düzenlemek lazım.

İki: Kamu kurumlarında Avukatlık Kanunu'nun 35'inci maddesi uyarınca avukatlık mesleği avukatların tekelindedir ancak son kanun hükmünde kararnamelerle çıkarmış olduğunuz, işte kurumun üst amirleri de vekâleten oradaki davalara... Tamam, görevi gereği cevap verebilir ama ücreti vekâlete hak kazanılmaması lazım. Ücreti vekâlet ancak avukatlık mesleğini ifa edenlere verilmesi gerekirken yapılan kanun hükmünde kararnamelerle... Genel müdür zaten görevi gereği kurumu savunacak, genel müdür kurumu savunmayıp da kimi savunacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tanal, son cümleniz...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yazılı savunmayı verdiği andan itibaren ücreti vekâlete hak kazanıyor. Bu, adaletsiz bir uygulamadır. Bu adaletsiz uygulamaya son verilmesini talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.