KOMİSYON KONUŞMASI

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, ben de öncelikle Sayın Bekaroğlu'na çok teşekkür ederek başlamak istiyorum sözlerime.

Biliyorsunuz, bizlerin Cumhuriyet Halk Partisi bünyesinde kurduğumuz bir cezaevi komisyonu var. Bu cezaevi komisyonuyla birlikte birçok cezaevini ziyaret ediyoruz. Cezaevindeki sorunları iki bölüme ayırmak mümkün. Bir, cezaevine yasama ve hukuk yoluyla giren mahkûmların sorunları; bir de atamayla, sınavla giren infaz koruma memurlarının sorunları.

Sayın Bakan, biliyorsunuz, bizler, hiç ayırmadan, kimden talep gelirse cezaevlerine gidiyoruz, bu problemleri de sizlere duyurmaya çalışıyoruz. Cezaevlerinin sıkıntısı, sorunu tipine göre değişirken şikâyetler kimi zaman mahpuslardan kimi zaman da mahpus yakınlarından gelmekte. Cezaevlerinde geçtiğimiz yıllardan beri birçok şikâyet varken OHAL'le birlikte şikâyetlerde anormal bir artış olmuştur. OHAL'de öyle çıplak arama, keyfî yönetim, anlamsız yasaklar olduğu gibi... Örneğin bu yasaklardan boyalı kalemin yasak olması, karikatür çizmenin yasak olması, kırmızı rengin, hâkî yeşil rengin, lacivertin yasak olması gibi yasaklar varken OHAL'le birlikte yasaklar çok sayıda arttı.

Cezaevlerinin tipine göre problem var diyoruz. F tiplerinde tam tecrit hâli varken özellikle E tiplerinde maalesef hâlâ üst üste yatan mahkûmların olduğu bir gerçektir, nöbetleşe nefes alan mahkûmların olduğu bir gerçektir. Birçok cezaevinde -gidiyoruz- maalesef OHAL'le birlikte de daha önce var olan E tiplerindeki problemin çok arttığını görüyoruz. Açık cezaevlerinde bu son dönemde bir rahatlama oldu ama geçtiğimiz dönemde sağlık problemleri gibi yoğunluğun da olduğunu biliyoruz.

Şimdi, bir de geçtiğimiz dönemde... Bunu da belirtmek istiyorum, milletvekillerine de çeşitli zorluklar çıkarılmaya başlandı bu dönemde. Biz geçtiğimiz hafta Silivri Cezaevine gittik. Silivri Cezaevine Muğla Milletvekili Nurettin Demir'le birlikte... Bize "Mahkûmlarla ayrı ayrı görüşebilirsiniz." dendi, öyle bir yazı çıkarılmış. Sayın genel müdür yardımcısına ilettik, bu sorun çözüldü ama bu, milletvekili için kabul edilemez. Yani biz 2 kişi gidiyoruz, 3 kişi gidiyoruz, "Bir mahpusla ayrı ayrı görüşeceksiniz." diyorlar yani 3 milletvekili gidiyorsak 3'ümüz ayrı ayrı görüşmeye zorlanıyoruz. Bunun bir anlamı yok, bunun bir faydası da yok. Ayrıca yine aynı koğuşta kalan ve aynı odada kalan 3 mahkûm var diyelim, o 3 mahkûmla aynı anda görüşemiyoruz yani ayrı ayrı görüştürülmeye zorlanıyoruz. Bunun da bir anlamı olduğunu düşünmüyoruz ve lütfen bunun da düzeltilmesini sizlerden bekliyoruz.

Yine, mahkûmlara gelmeden önce, mahkûm yakınlarının yaşamış olduğu, defalarca size söylemiş olduğumuz bir şey var ki "ince arama" dediğimiz, "çıplak arama" dediğimiz, teknolojinin bu kadar geliştiği dönemde özellikle kadınları iç çamaşırına kadar arama var. X-Ray cihazında ötmese de bu arama yapılıyor. Bununla ilgili çok şikâyet var. Bunu da sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.

Yine OHAL'le birlikte kapalı görüşler haftada birden on beş güne, açık görüşler bir aydan iki aya çıkarılmış, telefon görüşmeleri on beş güne çıkarılmıştır. Bu uygulama sadece 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde cezaevinde bulunan mahkûmlara değil, herkese uygulanmaktadır. Yüzlerce kilometre gelip yarım saat görüşen mahkûm yakınları âdeta bir işkence çekmekte.

Altını çizerek söylemek gerekir ki cezaevinde yatan insanların en büyük problemlerinden biri ailelerine olan uzaklığıdır; imkânsızlıktan yıllarca çocuklar annelerini, babalarını, evlatlarını görememektedir. Mahkûmların geçmişte kullanmış olduğu haklar da bu dönemde ellerinden alınmıştır. Artık mahpuslar dışarıdan kitap alamamaktadır, dışarıdan resmî olarak kendi yazmış olduğu kitapları dahi alamamaktadır. Bunun anlamını da sormakta... Özellikle son dönemde Türkiye'de birçok aydın cezaevine girmiştir. Bunlar kendi yazmış olduğu kitapları dahi okuyamamaktadır. Geçtiğimiz günlerde Ali Bulaç'la görüşmemde aynen şöyle diyor: "Ben oradaki bütün AKP milletvekillerini tanırım, sayın bakanlarla da birçok ilişkim olmuştur. Bu kitap yasağını anlamamız mümkün değil." Yani Ali Bulaç, dışarıdan örneğin kendi yazdığı kitap olmak üzere bir kitabı alamamaktadır. Aynı sorunları diğer mahkûmlar da yaşamaktadır. Bu insanlar şimdiye kadar 30, 40, 50 kitap yazmış insanlardır. Bunların, bir de, yazmalarına izin verilmemektedir. Yani yazdıklarını dışarıya çıkaramamaktadır. Geçmiş dönemde, hatırlayın, Silivri'de yatan insanlar yüzlerce kitap yazmıştı bu Balyoz, Ergenekon sürecinde. Ama şimdi bu insanların yazmalarına izin verilmemektedir. Ahmet Altan diyor ki: "Babamın ölüm yıl dönümünde mesaj göndermek istedim. Benim mesaj göndermeme bile izin verilmedi." Birçok mahkûm gelirken yanımıza ellerine not alarak geliyorlar çünkü açık görüşte mahkûmların bize bir telefon numarası veya bir şeyi yazıp verme şansları bu dönemde ellerinden alınmıştır, onu da belirtmek istiyorum.

Yine, 6'ncı bütçe... Bu cezaevleriyle ilgili çok problem var ama onları zaman olmadığı için hemen... Cezaevlerinde yatan yani hukuk yoluyla yatan infaz koruma memurları gibi, onların sorunlarına da değinmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hemen bitiriyorum Sayın Başkanım, eğer izin verirseniz.

BAŞKAN - Buyurunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bu insanlar, -6'ncı kez söylüyoruz- infaz koruma memurları size söylüyorlar bunu, bizzat iletmemi istediler: "Sayın Bakan, polisin sahibi var, Jandarmanın sahibi var, bizler aynı şekilde görev yapıyoruz, daha fazla riskimiz var, bizim sahibimiz yok." diyorlar. Bunu size söylüyorlar Sayın Bakan. Bu insanların fazla mesai hakları yok. Ömürlerinde infaz koruma memuru olup yılbaşını, bayramı evinde geçiren bir tek infaz koruma memuru göremezsiniz.

Yine, bu insanların yıpranma payları yok. Bakın, elinizi vicdanınıza koyun. İnfaz koruma memurları kadar, cezaevindeki memurlar kadar riskli, stresli görev yapan kimse yok. Orada yatan mahkûm sanki cezayı o vermiş gibi sevmiyor, gelen yakınlar sevmiyor, kimse sevmiyor bu insanları ama bu insanlara yıpranma payı vermemek hakikaten -kusura bakmayın- vicdansızlık yani. Bu insanlara lütfen bu haklarını vermelisiniz.

Ayrıca, emekli olunca silah hakları ellerinden alınıyor. Bu insanlar; infaz koruma memurları, memurlar, idari memurlar, müdürler emekli olmak istemiyorlar çünkü 2.800 lira maaş alan insanın maaşı 1.400 liraya, 4.500 lira maaş alanınki 1.800 liraya düşüyor, bunu da belirtmek istiyorum. Çok zor koşulda yatıyor insanlar, bunları da dikkate almanızı istiyorum.

Ayrıca, bir de, son olarak bu cezaevinde artan intiharların da dikkatlice araştırılması gerekiyor. Kimi aileler bunun bir intihar olduğuna inanmıyorlar. Bunun da ciddi şekilde araştırılması gerekiyor. Sonuçta Türkiye'de cezaevine girip çıkmayan aydın yok. Bu nedenle cezaevlerinin koşullarının biraz daha iyileştirilmesi, özellikle bu keyfî yasakların ortadan kaldırılması hususunu sizin dikkatlerinize sunmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.