KOMİSYON KONUŞMASI

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; ben de 2017 yılının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını dileyerek sözlerime başlamak istiyorum ve tek kadın Bakanımız, genç Bakanımıza çalışmalarında başarılar dileyerek sözüme başlamak istiyorum. Bu Bakanlığın tabii ki genel değerlendirmelerde günlük siyasi karşılaştırmalı tablolar dışında geleceği inşa edecek bir Türkiye açısından önemi, değeri ve paylaşımını dikkate alarak tespitleri dile getirmek, yapılması gerekenleri çok net ortaya koymak amacıyla bir şeyler söylemek isterim.

Sevgili Bakanımız, biliyorsunuz, biz buradan hem bütçeleri konuşurken bir de geçmiş yıllarla ilgili -ki 2015'i konuşuyoruz şu anda- Sayıştay denetim raporlarıyla beraber bütçe hakkından doğan denetim hakkımızı ve oradaki tespitleri paylaşmayı da bu görüşmeler içeriğinde ortaya koyuyoruz.

Şimdi, benim elimde Bakanlığınızın Sayıştay denetim raporu var ve bu denetim raporuna baktığım zaman ki kaldı ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı açısından baktığımızda mevcut olan durum yapılan çalışmaların sonuçları ne başarı elde edilmiş veya başarısızlık ortaya çıkmış ne eksik yapılmış doğru tespiti ve yapılması gerekenler konusunda da vizyonel ve doğru bir stratejinin ortaya konulması olmazsa olmaz şartlarımız. Şimdi, olayın ben tabii, raporlar açısından baktığımda muhasebe kayıtlarıyla ilgili kısmını geçmek istiyorum ama bunların da çok önemli olduğunu vurgulamak dileğindeyim. Çünkü baktığınızda huzurevlerinin döner sermayesiyle ilgili yapılan tespitlerden başlıyor, yetiştirme yurdu döner sermayesiyle ilgili tespitler var, buradaki kamunun verdiği cevapları uzun uzun söylemeye vaktimiz yok ama bizim 5018 sayılı bir Mali Kontrol Kanunu'muz var. Ona uygunluğa dile getirilmiş. Sizin de Bakanlığınızdaki görevli arkadaşların cevap verirken cevabın belli bir yönde kendilerine dayanaksız savunma noktasından öte veya gecikmeden öte gerekli kanuni altyapı ve onun şartlarına uygun hareket etme zorunluluğunu bilmesi gerekiyor. Bunu da yine tabii, ilgili denetim birimi tarafından ortaya konmuş olan sonuçlar.

Şimdi, diğer taraftan, performansla ilgili denetim raporuna baktığım zaman ise gerçekten -bunu daha önce Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımız da dile getirdi- önemli olan vizyonel bakabilmek için ortaya konan hedeflerin gerçekleşme derecesi ve onlardaki elde edilen sonuçlarla çözüme doğru gidebilmek. Şimdi, burada tek tek bütün tespitleri inceledim Sevgili Bakanımız. Birincisi, Toplam Kaynak İhtiyacı Tablosu'nun Performans Programı Hazırlama Rehberi'ne uygun olarak hazırlanmaması, çok önemli çünkü siz toplumun büyük bir kısmına... Yani rakamsal olarak baktığınızda... Biraz önce "Tam rakamlar belli değil 2012'den itibaren." diye... Evet, 2012'den itibaren -burada biraz sonra onları da söyleyeceğim- kimi aile bazında kimi hane bazında kimi kişi bazında yapılan sosyal yardımlarla ilgili bilgi var ama biz envanter olarak baktığımızda envanter doğru olacak, tespit edilecek, ne yapıldı ve yapılanların dönüşümü sosyal açıdan ne getiriyor, ona bakılacak ve ya devam edecek ya edilmeyecek, yenileri çıkacak.

Şimdi, burada baktığımızda, bir kere, rakamsal olarak sorunlar olduğu gibi, bir de ortaya konan performans göstergesi sonuçlarını da tek tek inceledim. Ve ben burada biraz fazlasıyla... Hani çocuk istismarı, kadın istismarı dile getirildi ama yaşlı istismarını da vurgulamak istiyorum biraz sonra. Ve ne yazık ki burada ortaya çıkan hedef, gerçekleşme ve sapmalarda nedense yaşlılarla ilgili çalışmalarda önemli sapmalar, eksiklikler kendini gösteriyor. Şimdi, bütün bunları tek tek inceledim, yine, onlar için... Sizin tabii ki Sayıştaydan bu rapor elinize geçecektir, geçmiştir. Sanırım incelediniz ama inceleme imkânınız olmadıysa değerli arkadaşlar sizle detayıyla bu konuda bilgileri paylaşacaklardır. Ama nihai sonuç açısından değerlendirdiğinizde ortaya konan bir gerçek var. Yani diyor ki ilgili Sayıştay: Bütün alınan bulgu ve göstergelere göre... Çünkü gelen cevaplarda da cevapların tatmin edici olmadığını ortaya koyan raporlarını da dile getirmişler. Söz konusu göstergelerin gerçekleşmemesiyle ilgili olarak bir iç denetim biriminin açıklamasında iç denetçi yetersizliğinin vurgulanması veya denetim hizmetleriyle ilgili olarak ortaya konan gerekçeler veya çocuk hizmetleriyle ilgili elimizde veri olmadı diye bir açıklama var. Yani Bakanlığın bir biriminin "Elimizde veri yok." diye bir açıklama içerisinde olması o bakanlığın etkin çalışma ve performansının güçlü olması noktasında ne derece başarılı olacağını hep beraber sorgulamamız gerektiği üzerinde düşünüyorum.

Yani burada da sokak çocuklarının okula yönlendirilenlerinin oranıyla ilgili gösterge... Yani böyle, değişik değişik şeyler ve önemli konular. Ben böyle bir cevabın ve buradaki raporun çok önemli olduğunu, önemsenmesi gerektiği, dikkate alınarak bundan sonra yapılacak çalışmalarda da sanırım bütün arkadaşlar ve beraber çalıştığınız ekibiniz açısından da daha bir başarılı olacak çalışmaların önünü açacağına inanıyorum.

Diğer taraftan, evet, sosyal yardımlarla ilgili bize verdiğiniz bütçe sunumuzun içerisindeki rakamlara baktığım zaman, birincisi, sormak istediğim, sayfa 39'da "öğle yemeği yardımı için Millî Eğitim Bakanlığı kaynak transferi" diye... 2014, faydalanıcı sayısı 672 bin öğrenci ve rakam verilmiş ama 2015'te sayı yok. Burada da mı acaba veri belirlemede eksik kalındı? Aynı şekilde, yine, sayı olmayan ücretsiz ders kitabı ve bu rakam 2015. Biz Kasım 2016'dayız ve burada yine rakamlar var ve işin enteresanı 125 milyondan 240 milyona çıkmış kaynak ama sayı nedir, neye göre çıktı? Yani çıkan da ders kitabı için verilen kaynak. Neredeyse 2 katı artmış. Sonra, engelli öğrenciler için, aynı şekilde, ücretsiz taşınmasıyla ilgili, kaç öğrenci taşınıyor, bu rakam neye göre değişti? Burada bir sapma var, onu görüyoruz. Diğer taraftan, rakamsal olarak baktığımda da bir anda çok hızlı artışların olduğu iki yıl arasındaki değişimleri de açıkçası görüyoruz. Bu değişimlerin de tabii ki, herhâlde açıklaması, özellikle, mesela, şartlı eğitim ve sağlık; 872 milyondan 1 milyar 27 milyona çıkış. Yani bu çıkışın, böyle bir yüksek artışın sebebi ne olacak? Veya işte, bir anda yardımlarla ilgili rakamlarda, yine, yüzdesel olarak baktığımızda ekonomik datalarla hesaplandığında oldukça önemli bir sapma olduğunu gösteriyor. Uzatmayayım, buradaki rakamlar hem kişi ve, dediğim gibi şey birimler açısından farkların olduğu kendini gösteriyor.

Sevgili Bakanım, şimdi, sosyal yardım ve sosyal politikalar diye baktığımızda sosyal yardımın Türkiye açısından anlayış ve algılanış karşılaştırmasında hak görülerek eşitlikçi ve demokrat bir şekilde dağıtılması ortaya konulurken hedefte, maalesef, bunu gerçekleştirecek uygulamalarla karşılaşmıyoruz. Yani sosyal yardımı bir siyasi promosyon gibi gösteren yaklaşımların ötesinde, bir de toplum şekillendirme, toplum modelleme açısından belli tercihlerde yoğunlaştırılması ve sonrasında hangi dönüşleri sağladığının doğru sorgulanıp sorgulanmaması da önemli bir soru işareti.

"Nasıl? derseniz, bakın, sosyal yardımlar yapılmadan ve yapıldığı zaman... Ki dünya örneklerine baktığınız zaman "asgari gelir" diye bir gerçeklik var ve sosyal yardımlar açısından toplumdaki... Ki özellikle dünyadaki ekonomik model, o 1980'ler sonrasındaki küresel, ortaya çıkan neoliberal politikalar ve onların topluma yansıması, dünyadaki açlığın, dünyadaki gelir dağılımının, dünyadaki işsizliğin artışı ve onun sonucunda ortaya çıkan sosyal sonuçları değerlendirmede aynısını Türkiye de bazen de çok daha ağır şartlarla yaşıyor.

O zaman, mesela "yoksulluk" dediğimiz... Şimdi, dünyadaki yoksulluk, dünyadaki yoksulluğun bölgesel dağılımı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim.

Şunu açayım, kayda girsin.

Buyurun.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunun için de Türkiye'yi de dikkate alarak bir değerlendirme yapmamız gerektiği çok önemli. Şimdi, Türkiye'de sosyal yardımlar yapıldıktan veya yapılmadan önce ve yapıldıktan sonra yoksulluk riskiyle karşı karşıya kalan nüfusun toplam nüfusa oranında bir düşme var, yüzde 22'den 19'a düşmüş yani bir yoksulluk yönünde. Ama bizim dışımızdaki ülkeler baktığınızda, biz 3 puan düşerken onlarda, mesela, bir anda, Avusturya'da yüzde 32'den, yapılan sosyal yardımlarla yüzde 9'a düşmüş. Veya işte, Yunanistan'da yüzde 33'ten yüzde 6'ya düşmüş. Bu ne demek yani bu oran ne demek oluyor? Uyguladığınız modeller ve bu sorunu çözmek için ortaya konan çözüm yollarının ne derece toplumun yoksul kesimine bir hedef olarak çözüm getirdiği ve ne kadar başarılı olduğu. Burada görünen o ki yapılan sosyal yardım politikalarının neticelerinin ölçülme açısından veya onların uygulanma alanları açısından toplumun geleceğiyle ilgili olarak sonuç alıcı noktada olmada yeterlilik yok. Yani bu zaten ortaya konan uluslararası karşılaştırmadan da kendini gösteriyor.

Sonra, tabii, bakıldığında, bu konuda ben geçen sene takip etmiştim, bir sosyolog ve psikolog noktasında görevlendirme açısından siz Bakanlık bünyesinde alım yapacaktınız. Bu sosyolog ve psikologların görevlendirilmesinin özellikle sosyal politikaların uygulanması ve neticelerinin takibi konusunda çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ne derece böyle bir görevlendirmeyi yerine getirdiniz? O konuda da herhâlde bir bilgi paylaşımı içerisinde olursunuz.

Diğer taraftan kurumlarınız arasındaki uygulama farkları olduğu zaman bu uygulama farklarında mükerrerlikler de oluyor. Bu mükerrerlikler kaynak israfını getiriyor ve bu çeşitli yardımların farklı ve mükerrer olarak ortaya konduğunda çıkan israfın da iyi tespit edilmesi için doğru bir strateji ve doğru bir çerçevenin oluşması gerektiği yadsınamaz diye düşünüyorum ve bu bağlamda, bu paralelde de bir yapının oluşmasının olmazsa olmaz gerekliliğini dile getirmek istiyorum.

Şimdi, bakın, ben yaşlılarla başlayayım çok kısa. Vaktim kalırsa diğer konularda da aslında paylaşmak istediğim önemli başlıklar var. Tabii, arkadaşlar, işte, çocukların çalışma şartları, çocuk hakları, çocuklarla ilgili rakamları verdiler. Ama burada, bana göre, yine önemli bir rakam, çocuklarla ilgili istismar ve taciz davalarında ortaya çıkan, son on senedeki hızlı artış ve bu davaların özelinde incelenerek yine "Aileye ve topluma hangi başlıklarda, sebepleri nedir?" diye araştırarak bir çalışmanın gerçekleşip gerçekleşmemesi veya başlatılması noktasında ortak paylaşım. Yani bunlar hep beraberce. Ben hiçbir zaman sizin benden az veya benden fazla, kadın ve kadınla ilgili sorunlarda hassas olup olmadığınızı sorgulamam. Siz de en az ben veya ben de en az sizin kadar, ölen bir kadın için, onun haksızca yaşadığı sorunlar için, annelerin yaşadığı problemlerle ilgili, Türkiye'de kadın olmanın zorluklarıyla ilgili aynı hassasiyeti paylaştığımıza inanıyorum. Ama önemli olan, bu hassasiyeti paylaşırken de çözümde önceliklerimizi bir an önce ortaya koyalım.

Yani, Sevgili Bakanım, ekonomi açısından, yine, baktığımızda, "Bugün, Türkiye'de işsizlik yüksek çünkü kadınlar iş arıyorlar." dediğimiz zaman, bugün Türkiye'yi yöneten iradenin bakış açısından, ekonomiyi yöneten bakan arkadaşlar tarafından "O zaman biz kadını iş aradığı için suçlu mu göreceğiz?" diye düşünmeden insan... Ama bunu, bir, en yetkili ağzın söylediğini dikkate aldınız. "Keşke iş aramasalar da işsizlik yüksek çıkmasa." gibi bir söylem var. Bunu söyleyen, sizin beraber, aynı Bakanlar Kurulundaki koltuğu paylaştığınız bir arkadaşınız. Şimdi, böyle olduğunda, önemli olan, bakış açımızı, gördüğümüz yeri ya da yani, bir okulda okul müdürünün -hadi, bakandan geçtik- "Kız çocuğuyla erkek çocuğu yan yana oturmasın. Oturdukları yerleri değiştirsinler, ayırsınlar." dediği bir mantığın geçerli olduğu bir döneme geldiysek bunu da sorgulamalıyız. Onun için, buna göre bir Türkiye gerçeğinde neler yapılması gerektiğini beraberce paylaşmalıyız.

Şimdi, Türkiye'deki yaşlılığa geldiğinizde, gerçekten, yani, bizde çok önemlidir, geriatri konusundaki eksikliğimiz, geriatrik bakımla ilgili eksikliğimiz ve ona yapılması gereken projelerle ilgili eksikliğimiz ama şöyle bir değerlendirdiğinizde, dünyada bir yaşlı istismarı var. Yani, uzayan ömürler, uzayan yaşlar, ondan sonra hayatın içerisinde devamlılık teşkil eden aktif katılımları, yaşlılar için sağlanması gereken projeler içinde yer alması gerektiği gibi, yine, tabii, hastalık ve bakım dönemlerinde, bugün, mesela, ortaya konan, evde bakımla ilgili süreç. Şimdi, tamam, evde bakım, aileye bir destek olunması doğru, güzel ama düşündüğünüzde, acaba o, evde bakım için verilen paranın ne kadarı o yaşlıya gidiyor? Türkiye'de, yoksulluğun ve gelir yetersizliğinin ortaya koyduğu, ailenin harcama veya gelir noktasındaki sorunları, o verilen yardımların ne kadarının gerçek anlamda, o yaşlının bakımıyla ilgili kullanıldığı noktasında soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Yani, gerçek anlamda, direkt yaşlıya ulaşacak, yaşlının o, her şartta, içinde bulunduğu durumu düzeltecek çalışmalarda yapılacak olan projelerin belki de kontrol amaçlı olarak beraberinde götürülmesi gerektiğine yürekten inanıyorum.

BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz lütfen.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tabii ki.

Şimdi, baktığımızda, dünyadaki yaşlılara "Dünyada nerede yaşlanmak istersiniz?" diye sorulduğunda 96 ülke içinde 75'inci sırada Türkiye yer almış. Keşke 1'inci sırada yer alsa çünkü Türkiye bunu, dünya açısından da baktığınızda, sahip olduğu birçok değerleriyle hak ediyor ama maalesef 75'inci sırada yer alıyor.

Aynı şekilde, hayat becerisi, istihdam ve eğitim açısından da yetersizlikler hissedildiğinde, bu kendine yetebilme becerisinde ne yazık ki Türkiye geri sıralarda ve bu alanda sondan 3'üncü noktada. Ve, yine, yaşlı yoksulluğu diye düşündüğümüz zaman da bu yaşlı yoksulluğu özellikle kadınlar açısından oldukça yüksek. Ve gelirlerinin olmayışı, bu, gelirlerinin olmayışından kaynaklanan bağımlılıkları, gerçekten, yaşlılar açısından baktığımızda, bizi çok üzüntü verecek bir tabloyla karşı karşıya getiriyor. Ve şimdi, bakıldığında, kendi kendilerine yaşamıyorlar, bir yerlere bağımlı olmak durumundalar ve dediğim gibi, o dönemin getirdiği sosyal ve ekonomik şartlara sahip olamıyorlar. Bu yönde yapılan çalışmalara ve bu yönde ortaya koyulan, özellikle, dediğim gibi, "yaşlı istismarı" diye başlık içerisinde değerlendirilen konularda sizin de oldukça hassas davranacağınızı ve ona göre bir çalışmayı ortaya koyacağınıza inanıyorum.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızla ilgili yine, bir soru sormak istiyorum: Bir sözlü sınavla ilgili, geçtiğimiz bu seneyle ilgili, basına da düşen bir konu oldu. Yani, sözlü sınavdan sonra yedek ve asil kazanan 2 kişinin mülakata çağırılanlar arasında olmadığı şeklinde basına yansıyan bir haber olmuştu. Bunun doğruluk derecesi nedir, böyle bir şey var mıdır? Gerçekten mülakata çağırılmadıkları hâlde yedek ve asil olarak kazanmış listesinde görülen kişiler olmuş mudur? Bu konuda bilgi verirseniz de sevinirim.

Teşekkür ederim.