KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, ben Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunun bir üyesiyim yani bu Bakanlığın bütçesiyle yakından ilgilenen Komisyonun üyesiyim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olduğunda bizler sizleri ağır eleştirmekten ziyade, "Ortak ne yapabiliriz? Toplumda nasıl birlikte hareket edip de aileyi ve sosyal politikaları destekleriz?"i düşünme çabası içerisinde oluruz.

Şimdi, size üç öneride bulunacağım, birlikte çalışma önerisi; ondan sonra da bazı ufak tefek eleştirilerimiz olacak. Bu eleştirileri de kesinlikle doğruyu daha iyi bulma adına, lütfen, değerlendirin. Sizin Bakanlığınız diğer bakanlıklara göre bizim nazarımızda biraz daha farklıdır.

Birinci önerimiz şudur: Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçen dönemde, 24'üncü Dönemde çocuk cezaevleriyle ilgili ciddi bir çalışma yaptık. Çocuklar cezaevlerinde ne durumdalar, annelerinin yanında kalmak zorunda olan küçük bebekler ne durumdalar, bunları tek tek inceledik ve bir rapor hâline getirdik. Bununla ilgili de 5 tane kanun teklifi hazırlayıp Meclise sunduk 24, 25 ve 26'ncı Dönemde. Bir küçük örnek vereyim size: Örneğin, bir annenin 3 aylık bir bebeği var ise ve cezaevine konmuş ise emziriyorsa bebeğini ayda bir kere koklayabiliyor Sayın Bakan. Bakın, o anne cezaevindeyse çocuğuna da dışarıda bakılacak durumu var ise ve dışarıya baktıysa bu anne çocuğunu ayda bir kere koklayıp emzirebiliyor. Şimdi, bu durumu, siz bir hekimsiniz, lütfen değerlendirin. Biz bunun çözümü için kanun teklifi verdik. Burada ortak çalışmak zorundayız. Bunlar olmayacak şeyler değil. Adalet Bakanlığının, sizin ve bizim ortak önergelerle çocukların cezaevlerindeki durumlarını muhakkak düzeltmemiz gerekiyor. Raporumuz hazır, Mecliste de bizim kanun tekliflerimiz var.

İkinci birlikte çalışmamız gereken konu: Çocuklarda madde bağımlılığı ve uyuşturucu. Deminden beri siz pek çok alanda bu konuda önemli işler yaptığınızı söylediniz. Şimdi, bizim ikinci olarak açtığımız tematik çalışma alanı, çocuklarda uyuşturucunun önlenmesi. Bundan sekiz sene önce Mecliste bir uyuşturucu komisyonu kuruldu ancak bu komisyon istenilen başarıya ulaşamadı. Şimdi, yine hep birlikte böyle bir komisyonu kuralım. Ben sizin Bakanlığınızın bütçesi görüşüleceği için bugüne özgü olarak beklettim ve bugün Meclise böyle bir önerge sundum. Daha önce AKP'li arkadaşlarımız da bu konuyu gündem dışı yapmışlardı, biraz umutlandım. Şimdi hep beraber, gelin, bu çocukları uyuşturucu batağına düşmekten nasıl koruruz; düştükten sonra bir şey yapamıyoruz, yüzde 90'ı perişan durumdalar; o yüzden, böyle bir komisyonu el birliğiyle kuralım.

Size sadece şu rakamları vereceğim Sayın Bakan. Hani, diyorsunuz ya "Biz uyuşturucuda çok ciddi paralar harcıyoruz." filan. Rakamlarınızı anlıyorum, polemiğe girmeyeceğim. Eğer benim ülkemde, bakın, 2011 yılında 105 çocuk doğrudan uyuşturucudan ölmüş ise bu rakam 2012 yılında 105'ten 162'ye çıkmışsa, 2013 yılında ise tam yüzde 43 artarak 232 sayısına ulaşmış ise çocuk ölümü bu uyuşturucudan dolayı demek ki biz -bakın siz demiyorum- bir yerde yanlış yapıyoruz Sayın Bakan. Bu sadece sizin Bakanlığınızın sorumluluğunda olmayabilir, elbette hep siyasi polemik yaparsak çok yere çekeriz ama burada biz sorumluluğu hepimizde görüyoruz. O yüzden acilen çocuklarda uyuşturucuyla ilgili, bunun önlenmesiyle ilgili bir komisyonu kuralım ve birlikte çalışalım, bunun ilgili politikaları üretelim.

Üçüncü önerimiz bir gebe okulunun kurulmasıdır. Bu daha önce Mersin'de, dönemin Mersin Valisinin önderliğinde bizim yaptığımız -ben bir çocuk hekimiyim aynı zamanda- çok güzel, çok başarılı bir çalışma oldu. Gebeliğin yirminci haftasından sonra yani artık tam yarıya geldikten sonra bu okula anne baba, mümkünse anneanne babaanne birlikte gelerek nasıl gebelik seyretmeli beslenmesi dâhil, normal doğuma bir anne nasıl hazırlanmalı, çocuğunu nasıl emzirmeli, emzirme tekniklerin uygulamalı olarak maketler üzerinde, çocuk nasıl yıkanmalı, nasıl aşılanmalı hepsini yaptık, kitabı hazır, slaytları hazır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili Mehmet Şükrü Erdinç geçti)

BAŞKAN - Sayın Atıcı, ek süre veriyorum.

Buyurun.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bütün bunlar hazır Sayın Bakan, sadece burada sizin projelerinize gebe okulunu eklemeniz yeterli olacaktır.

Şimdi, birkaç konuda da önemli eleştirilerimizi başlıklar hâlinde sunacağım sürem elverdiği ölçüde.

Sosyal yardımlardan bahsettiniz. Gururla dediniz ki, kitapçığınızda da yazıyor: "2002 yılında 1 milyar 376 milyon, 2016 yılında 35 milyar sosyal yardım yaptık." Sayın Bakan, bu övünülecek değil bizce utanılacak bir durumdur çünkü sizin döneminizde sosyal yardıma muhtaç insan sayısının net bir şekilde arttığını gösteriyor. Nereden söylüyorum? Bakın bu da polemik değil TÜRK-İŞ, AKP'ye de yakındır maalesef. TÜRK-İŞ diyor ki: "4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.386 liradır." Sizin asgari ücret uygulamanız 1.300 liradır yani milyonlarca insan bu ülkede sizin döneminizde açlık sınırının altında yaşamaktadır. Boş verin siz 2,15 dolar, 4,3 doların altında, bunların hepsi hikâye, doların alım gücünü filan bunları hep tartışırız ama rakam mı rakam. Evet, iyi misiniz o konuda? Evet, öyle görünüyor. Ama milyonlarca insan sizin döneminizde açlık sınırının altında yaşıyor. O nedenle burada önemli bir nokta var.

Ayrıca bu sosyal yardımları siyasi silah olarak kullananlar varsa bu ahlaksızlıktır, net olarak. Eğer "Sosyal yardımını keserim bize oy vermezsen." diyorsa herhangi bir belediye, parti ayrımı yapmaksızın, bu, gerçekten siyasi ahlaksızlıktır.

Efendim "Türkiye'de 25 milyon çocuk yaşıyor." dediniz, doğrudur. 25 milyon çocuğu Sayın Bakan biz giderek kutuplaştırıyoruz. Daha önce bu çocuklar Ankara, İstanbul'a gelip tıp fakültesi okuyorlardı, siyasal okuyorlardı. Şimdi hepsi kendi illerinde var ve orada yaşayan Kürt çocuklarıyla, güneyde yaşayan Arap çocuklarıyla Türk çocukları arasında ciddi kutuplaşmalar var. Burada da siyasi söylemlere dikkat edilmesi gerektiğini sizin mutlaka söylemeniz lazım.

Bir diğer önemli konu koruyucu aileye verilen çocuk sayısı, 2002'de 520, 2016'da 4.849. Utanılacak bir tablo. Aileye, koruyucu aileye vermek zorunda kalan aile sayısını siz itiraf etmişsiniz. Keşke böyle olmasa, keşke bu durum bu kadar ağır olmasa, keşke bu kadar sıkıntı olmasa. Diyorsunuz ki...

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Çocuk Esirgeme Kurumlarından alıp onları aile yanına veriyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, size söz vereceğim, lütfen.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bakın, ben dersimi çalışmadan gelmem. Çocuk Esirgeme Kurumlarına verilen çocukların sayısındaki artışı da size söylerim. Yani aileler "Ben boşandım." demin boşanma rakamları söylendi "Ben çocuğuma bakamıyorum, devlet baksın." demeye başladı. Bu rakam artıyor, ne olur bunu siyasi polemik olarak görmeyin. Bu bir realitedir ve siz de bu realiteyi göreceksiniz.

Her aileye "3 çocuk yapın." diyorsunuz. Sizin açıkladığınız rakamlara göre genç işsizlik oranı yüzde 21 Sayın Bakan. Yüzde 21 genç işsizliğin olduğu bir ülkede siz bu çocukların işsizlik oranını düşürmeden "3 çocuk yapın." deme hakkına sahip değilsiniz. Kadının bedenine karışma hakkınız zaten yok, zaten aileye bu şekilde müdahale etme hakkınız, şansınız yok ancak hiç olmazsa işsizliği halletmeden ne olur bunu söylemeyin, Cumhurbaşkanına, Başbakana söyletmeyin, bu sizin sorumluluk alanınız.

Son olarak akülü sandalye. Gelin, ülkeyi bu ayıptan kurtaralım. Eğer bir engellinin iki parmağı dışında, iki parmağı bile çalışmıyorsa ona siz aküsüz sandalye veriyorsunuz ya da vermeye çalışılıyor. Bunun da veriliş koşullarını değiştirilelim. Akülü sandalye verelim Sayın Bakan, biz bunu veremeyecek kadar fakir bir ülke değiliz. Milyonlarca lirayı Suriyelilere harcadınız, tabii ki harcayacağız ama bunu yaparken kendi vatandaşlarımızın da ne olur, sıkıntıda olduğunu mutlaka görmemiz gerekiyor ve bunu da bu şekilde çözmemiz gerekiyor.

En son olarak da şehitlerimiz ve gazilerimizle ilgili. Allah aşkına, ne olur Dumlupınar, Çanakkale şehitleriyle mevcut şehitlerimizi mukayese ederek, 15 Temmuz şehitleriyle mukayese ederek bir daha böyle bir ayrım yapmayın. Selamlamanızda da dediniz ki bitirme konuşmanızda: "Başta 15 Temmuz şehitleri olmak üzere bütün şehitlerimize gazilerimize..." Ne demek "Başta 15 Temmuz şehitleri" ya, böyle bir ayrım yapmaya hakkınız var mı? Niye başta 15 Temmuz şehitleri? Bunu yapamazsınız!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Atıcı, ek süre de verdim.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bitiriyorum.

BAŞKAN - Lütfen, hemen.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - İlk önce Kaymakamımızı rahmetle analım.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Bakan, Kaymakamımızı ben de rahmetle anıyorum ama sizin döneminizde kayyum şehitleri diye bir kavram çıkacak ortaya. İnsanları kayyum olarak atıyorsunuz ve bu insanlar şehit oluyorlar.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA BETÜL SAYAN KAYA (İstanbul) - Lütfen şehitliği siyasi...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Kayyum olarak atadığınız insanları önce koruyacaksınız. Oradaki hassasiyeti, dengeleri bileceksiniz. Tabii bu sizin göreviniz değil Bakanlık olarak. Hükûmet olarak kayyum olarak atadığınız adamı koruyacaksınız, o insanı koruyacaksınız. Kayyum şehitleri diye bir kavramı bizim ülkemize kazandırıyorsunuz. Şehitler ve gaziler arasında ayrım yapıyorsunuz. Hakları farklı birbirinden.

BAŞKAN - Sayın Atıcı...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - 15 Temmuz şehitleri diğer şehitlerden daha farklı değil, hepsi bizim başımızın tacıdır, buna göre de davranmanız gerekir.

Teşekkür ederim.