| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri b) Gençlik ve Spor Bakanlığı c) Spor Genel Müdürlüğü ç) Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu d) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 10 .11.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli hazırun; tabii, saatin yine akşam vakti bir noktaya gelmiş olması ve günün içindeki yoğun çalışma temposundan sonra çok önemli gördüğüm, içeriğinde her ne kadar ortaya karışık sunulmuş bir hizmetler bütünü olsa bile Türkiye'nin geleceği açısından o vizyonu oluşturacak hizmetlerde etkin bir sorumluluğu olan bakanlığın görüşmelerini devam ettiriyoruz.
Bir taraftan bakıyoruz spor ama her şeyin başında önce gençlik var. Gençliğin spor faaliyetleri, gençliğin eğitim sürecinde ona burs ve yurt imkânlarıyla sağlanacak olan yaşamsal destek, en sonunda da işin içinde şans oyunları...
Sevgili Bakan, ben "şans oyunları" kısmından başlayarak geriye doğru gitmek istiyorum. Bir İddaa furyasıdır uçuyor, gidiyor. Sizin de Spor Genel Müdürlüğünüze bağlı. Yine bir kurulu şirket tarafından ki Azerbaycan'da da bildiğim kadarıyla bu işlemler aynı şirket tarafından yapılıyor. Milyonlarca genç çocuk milyarlarca lira ödeyerek bu İddaa... Ki bana göre bağımlılık yaratan maddeler kadar tehlikeli bir oyun ve iş alanı yaptırılan, oynatılan ve bu çocuklar, okulda talebe olan çocuklar oturup kâğıt üzerinde matematik denklemi çözmek, üniversite sınavına hazırlanmak yerine "Acaba, bu hafta kim kazanır? Kim berabere kalır? Kim gol atar? Kim farklı galibiyet alır?" olasılıkları üzerinde kafa yorup iş yapıyorlar, oyun oynuyorlar. Bir, gençler açısından zararı; iki, eğitim ve öğretim açısından yarattığı tahribat; üç, bu ülkeye ve ailelerine bu çocukların gelişimi aşamasında ortaya konulan zarar. Kim kârlı? Maliye. Bu paralar toplanıp yüksek vergi ve oluşan bu ranttan maliyeye para aktarılacak, bu ülkede birileri bütçeyle ilgili disiplin sağlayacak. Kimin üzerinden? Böyle bir kumarın öznesi olan çoluk çocuk üzerinden.
Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu furya böyle gidecek mi? Bunun içerisinde bir de bunu izinsiz yapanların bunun daha da ucunu kaçırarak büyük kumara dönüştürenlerin olduğu pek çok çevremizden de bize gelen duyum olarak ortaya çıkıyor. Bu, çok önemli yani bu İddaa olayı çok önemli ve bu konunun sosyolojik açıdan, dediğim gibi, psikolojik açıdan, ekonomik açıdan her yönüyle incelenmesi gerektiğine inanıyorum.
Geliyoruz, geriye doğru, federasyonları konuşuyoruz. Biraz önce sayın milletvekilimiz de federasyonları anlattı. Şimdi, ben bir kadın olarak federasyonlara bakacağım farklı bir yönüyle. 60 tane, yanılmıyorsam, federasyon var değil mi Sayın Bakanım? Bu 60 federasyonun içerisinde kaç tane kadın federasyon başkanınız var? 2.
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - 3...
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - 3'e mi çıktı? "Satranç" ile "Buz Pateni" diye biliyordum. Üçüncü kim oldu?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Yelken de var.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yani böyle bir şey var. 3 olsun, hadi 3 olsun, şu anda 3. Altmışta 3. Peki, kaç tane kadın yönetim kurulu üyesi var?
GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Bilmiyorum.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bunun araştırılması yapıldı Sayın Bakan. Hatta bundan üç ay önce de raporu geldi. Üçte 2'sinde doğru dürüst kadın yönetici yok, üçte 1'inde olan kadın yöneticisi federasyonlarda da oran yüzde 5 yani genelde baktığınızda. Bu bir akademik rapor olarak da iki üç ay önce yayınlandı. Tablo bu ve ondan sonra federasyonlara bakıyoruz. T
Televizyonların pazar ve pazartesi akşamı spor programı olarak çıkan programlar da artık onlar spor magazin ve spor dedikodu programlarına dönüştü bu yapılarla ilgili değerlendirmeler, takımlarla ilgili değerlendirmeler... Spor programı eğitici, ön açıcı olmak yerine bu tür çalışmalarla ilgili ortaya çıkan gerçekten trajikomik ve iç acıtıcı tablolarla bizi karşı karşıya bıraktırıyor.
Şimdi, gelelim spor ve sporla ilgili yeni bir istatistiği de ben size vereyim. Ha, bu söylediğim istatistik, raporlanmış; bu, uluslararası bir rakam. Şimdi, bizim Spor Toto Süper Lig'imiz var. Süper Lig'imiz de artık Spor Toto yani Spor Toto'yla anılıyor. Bu ligdeki oyuncu sayısına baktığınızda, maşallah, yine rekor kırıyoruz Türkiye olarak, yüzde 62'si ithal oyuncu. Bu, İngiltere Premier Ligi ki bunlar en çok toplama oyuncu olan yerler, orada bile onu bile sollayarak biz öne çıkmış durumdayız. Birinci sırada da Kıbrıs Rum kesimi var yani birinciliği ona kaptırmışız ama biz yüzde 62'yle ön sırada yer alıyoruz ki bu da Kasım 2016 tarihi itibarıyla Uluslararası Spor Araştırmaları Merkezinin ortaya koyduğu sonuç.
Şimdi, bakıyoruz, hangi ülkelerde nasıl bir gelişme olduğu gibi, Avrupa'daki gidişat nasıl olduğu gibi bir de altyapıda ne yapıyoruz? Yani "Bunu hazırlayan altyapı sonuçlarımız ne?" diye baktığınız zaman da yine bu uluslararası kurum tarafından ortaya konulan rapor ve rakama göre kulüplerin kadrosunda yer alan oyuncuların sadece yüzde 6,9'u Türkiye'de altyapıdan geliyor. Ya, ben eskiden bilirdim, bizim işte "büyük takım" dediğimiz takımların hepsinin altyapıları vardı, orada hocaları vardı, hocalarıyla yarış hâlindeydiler. Yani şimdi, "Emre" diyoruz, "Arda" diyoruz; bunların hepsi altyapıdan gelmiş, birçok uluslararası başarı... Bizde şimdi artık altyapıdan gelen doğru dürüst oyuncu yok ve bu sayıya baktığınızda burada da en sonuncuyuz, bizden sonra Portekiz geliyor.
Geldiğimiz şu: "Spor" dediğimizde biz öyle tüketim toplumu hâline geldik ve o kadar ithalatın dayanılmaz cazibesine kapıldık ki Türkiye olarak, bunu kendi tüketimimizin genel tercihinde de gördüğümüz gibi artık sporu bile spor üzerinden ithal kullanarak, ona bir de maliyetini yüklenerek Türkiye'deki sporun gelişimi için ve beklentilerimizin gerçekleşmesi için değerlendiren bir politika hâline dönüştürdük. Ve ödenen ücretler, ödenen ücretlerden sonra karşılaşılan hukuki sorunlar ve düşündüğünüzde "Niye bu kadar çok yüksek meblağlar ödeniyor?" dendiğinde, dönüyorum işin başındaki İddaa'ya bu kadar büyük yatırımın muhakkak ki karşılığında bir gelir elde edilmeye çalışılıyor, bu gelirin de kaynağı bu tür düzenlemelerle oluyor yani sporun temel amaçlarından, temel hedeflerinden uzaklaştırılmış, ticarileşmiş bir spor yapısı Türkiye'de de geçerli ve onun iyileştirilmesi yönünde de atılan bir adım yok.
Ben, on bir sene profesyonel voleybol oynadım ve sporun, hem hayata mücadele açısından hem başarı açısından, ekip ve paylaşımı ortaya koyması açısından çok etkin bir özelliği var. Maalesef, biz, ticarileşmiş spor bakış açısıyla Türkiye'de var olan sosyal sorunları çözme yönünde sporun önemini bile göz ardı etmiş oluyoruz.
Şimdi, buradan hareketle bu altyapıya geldiğimizde senelerdir amatör spor kulüplerine giderim. Amatör spor kulüplerinin sadece ve sadece sorununu çözmek yerine "Siyaseten oralarda ne kadar hâkim oluruz da nerelerde hangi federasyona doğru gidişte bir güç gösterisi hâline dönüşür?"'ün dışında bir bakış açısının oluştuğunu maalesef ve maalesef göremiyoruz. Hâlâ bu kulüplerin Belediye Kanunu'ndan olan işte o binde 12'lik ayrılması gereken paylardan bile oluşan payı alamadığını; hâlâ spor sahası açısından, antrenman sahası açısından sorun yaşadığını; hâlâ bunların her yıl ödemek zorunda oldukları lisans, filiz lisansı, vize işlemlerinden dolayı, hele hele bu ekonomik şartlarda kaynak oluşturamamaktan dolayı sorunlarının arttığını, okullara girip sahaları kullanma isteklerinin gerçekleşmediğini, üniversitelerin bu yönde katkılarının çok az olduğunu...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, ek süre veriyorum.
Buyurun.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Yani, bugün, gidin, büyük ülkelere baktığınızda sporcuya spor bursu verilir ve o spor bursuyla beraber çok etkin olarak önemli üniversitelerde eğitimlerini alırlar. Ne kadar var bizim Türkiye'de böyle bir uygulamamız? Yani, spor ve sporculuğun getirdiği bir burs imkânını, bir okuma imkânını işleten sistem bizim ülkemizde niye çalışmaz? Yani, niye bir yerlerden burs ve okumayı kolaylaştırıcı imkân yaratmak için birilerinin yanında taraftar veya birilerine biat edecek noktaya bu çocuklar çekilsin? Yetenekleriyle, birikimleriyle bir liyakate dayalı bursu ortaya koyduğunuzda onların da önünü açacak bir sistem işler. Bunu da işletmeyince, sonra falancaya, filancaya aman ışığıydı, mumuydu diyerek ve bugün terör örgütü noktasında ortaya konulan 15 Temmuzdaki o yapılanıma yol açan en önemli süreç işletildi. Ha, Şimdi "O olmadı, başkasına mı gönderelim, başka birileri mi sahip çıksın?" Ya, bireysel öz güvene dayalı gençlik yetiştirerek onlara ön açacak, sizin gibi genç bir bakanın da başında olduğu bir Bakanlık ve onun sorumlulukları var. Bunların yeterince ortaya konulmadığı da önemli bir soru işareti.
Bakıyorsunuz, Türkiye'de hakem var, herkes şikâyetçi. Niye? Çünkü, hakemler doğru dürüst... Yani, maç kaybeden, hakemden şikâyet ediyor, Merkez Hakem Kurulundan şikâyet ediyor. Öyle mi oluşsun, böyle mi oluşsun ama bir gerçek var ki -hani, her yerde eğitim- hakemde de eğitim yok. Antrenör... Antrenörlerin yeterince eğitimi yok. Spor psikolojisi, sporla ilgili bir kitabımız yok yani okutulacak, hazırlanacak bir doğru dürüst kitabımız bile yok.
Şimdi, böyle baktığınızda, önümüzdeki süreçler açısından Türkiye'de sporun sahip olduğu önem ve o öneme bağlı olarak ortaya çıkacak stratejik bir vizyoner hedef maalesef ve maalesef ortaya konmadığı müddetçe ve dediğim gibi, spor ticaretinin ön plana çıkarıldığı bir süreçte başarıya ne kadar ulaşılır, o bilinmez.
Şimdi, en son, birkaç kelimeyle, izin verirseniz Başkanım, Sayıştay raporunda dikkatimi çeken farklı... Arkadaşlarım TOKİ'yle ilgili, Spor Genel Müdürlüğünün envanter ve muhasebe kayıtlarını söylediler. Yine aynı şekilde, Maliyeye devredilmesi gereken tutarla ilgili... Ama, benim dikkatimi çeken, yine Gençlik ve Spor Bakanlığının kendi Sayıştay raporuyla ilgili bu ikinci çağrı döneminde GAP ve DAP illerindeki 14 üniversiteye yapılan proje destekleri kapsamındaki proje yürütücüleri tarafından oradaki uygulanan, koordinatörlere ödenen ücretler ve bu ücretlerle ilgili tespitler var. Bu tespitler içerisinde bakıldığında, burası Bakanlık çatısı altında bir birim ve yapılan ödemelerin Sayıştay tarafından kanuni olmadığı, hatta Anayasa'nın 128'inci maddesine aykırı olduğu ve burada ödenen ödeneklerle ilgili geri alım işleminin yapılması gerekirken... Ki burada baktığımda -üniversite üniversite sayılmış, bunlara zamanım yok- bulgunun içerisinde, bununla ilgili ısrarcı olan kamu otoritesine karşı Sayıştayın da yine anayasal vurgusunu ortaya koyarak yapılması gerekenin dile getirildiği bir rapor. Siz bu konuda, tabii, ne yaptınız?
Ve aynı şekilde yine, gençlik evi yapımında ve donanımı için, o iş için verilen ve kullanılmayan birtakım tutarların -yani akçeli işler giriyor- iade edilmediğine dair tespitler var.
Bir diğeri, yine çok enteresan, Gençlik ve Spor Bakanlığının destek programı içerisinde mevzuata uygun olmayan proje işlemleri var. Seyahat giderlerinden ekipman, malzeme ve burada, olmayan malzeme alımlarına kadar veya proje bitiş tarihinden sonraki işlemlere ve taşeronlarla ilgili işlemlere kadar tespitler var. Bunlar çok ciddi tespitler Sayın Bakanım, yani diğer kuruluşlarla ve Bakanlıkla ilgili ki Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgili tespitler de var. Bu tespitler içerisinde Kredi ve Yurtlar Kurumunun ortaya koyduğu gerek taşınmaz envanter kayıtlarıyla ilgili problemler gerekse işletimle ilgili muhasebe problemleri var. Biz bu hafta görüşülecek olan Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgili bu yemek, gıda yardımı, barınma yardımlarıyla ilgili süreç değişikliğini kurumun amacını değiştirerek ortaya konulan bir kanun maddesiyle gerçekleştirdik ama o amacı gerçekleştirirken o amacın içerisinde ortaya konulan, biraz önce Sayın Bakanımızın da, Sayın Temizel'in dile getirdiği... Her kurum, her kuruluş önce kendi işini doğru dürüst ve yeterli yapacak, ondan sonra kendi üzerinde sorumluluk almayan, özellikle eğitimi ilgilendiren, eğitimin kendi içindeki pedagojik ve felsefi temel sorumluluklarını ortaya koyan bir yaklaşım yerine, amacı büyüten ama bununla beraber de amacın sonunda nereye varıldığı belli olmayan bir süreç işletmenin sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
Bakanlığınıza çok önem verildiğinin bilinmesini diliyorum. Türkiye'de 15-29 yaş arası açısından baktığınızda, OECD ülkeleri içerisinde işsiz ve okumayan genç sayısının yüzde 29'a geldiği bir oranda size çok önemli görevler düşüyor. Ülkenin huzuru, güvenliği, barışı ve kardeşliği ve adaletli bir yaşamın ortaya çıkması için sizin alacağınız tedbirler, uygulayacağınız politika ve yönlendirmeniz çok önemli. Bunun için de bir an önce bu eksik görülen yönleri değerlendirerek gelecek 21'inci yüzyılın 1923'te kurulmuş olan cumhuriyetin aydınlık ışığını taşıyacak gençler olarak yetişmesini sağlayacak bir vizyon ortaya koymanızı temenni ediyorum.
Çok teşekkür ediyorum.