KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Bakanım, önemli bir Bakanlığınız var tabii, önemli bir göreviniz var ama çok da sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Böyle sıkıntılı bir dönemde böyle bir işi üstlenmiş olmak, Allah kolaylık versin, işiniz zor tabii. Yalnız, Hükûmetinizin uyguladığı politikaların da size yardım ettiğini çok fazla düşünmüyorum. Temel olarak işin özünde, temel politikalarınızda da yanlışlıklar yaptığınızı düşünüyorum. Neden?

Şimdi, uluslararası konjonktürle ilgili olarak sizin açıklamalarınız da öyleydi, bundan önce bütçenin sunumuyla ilgili ya da ekonomiyle ilgili tüm bakanlarımız, başbakan yardımcılarımız küresel piyasalardaki gelişmelerle ilgili olarak benzeri açıklamaları yaptılar. Efendim, küresel piyasalar, dünya ekonomisi kötüye gidiyor, bütün dünyada büyüme oranları düşüyor, büyüme tahminleri hep revize ediliyor olumsuza doğru, sıkıntı var. Bunların aşılmasıyla ilgili olarak, bu olumsuz durumun aşılmasıyla ilgili olarak gelişmiş ülkelerde, özellikle Amerika'da şöyle bir şey var: Harcamaların artması lazım, kamu harcamalarının daha doğrusu artması lazım. Evet, Amerika'da kamu harcamalarının artırılması çünkü Amerika karşılıksız para basabiliyor, Avrupa Birliği benzeri şeyi yapabiliyor. Bunlarda yani rezerv paraya sahip olan bu tür ülkelerde kamu harcamaları artacak, faizler de yükselecek. Trump geldi, gerçi Trump'ın kamu harcamalarının artmasıyla ilgili düşüncesi, evet, onun devam etmesi lazım ama faizlerin yükselmesini çok istemiyor ama sanırım, mani olamayacak, faizlerde de yükselme söz konusu olacak çünkü bankacılar, finans çevreleri gelişmiş ülkelerde faizlerde bir miktar yükselme talep ediyor. Dolayısıyla, bir yükselme olacak, kamu harcamaları oralarda artacak. Peki, Sayın Bakanım, soruyorum: Bizde neden kamu harcamaları artsın? Neden artırıyoruz, kamu harcamalarını neden zorluyoruz, bu kadar borcumuz var? Evet, büyüme muhakkak olmalı, büyüme sağlamak zorundayız ama her şeye rağmen mi yani bu borcu artırmaya rağmen mi sağlamak zorundayız?

Bakın, elimde orta vadeli programlar var. 2014'te ihracatı 2015 için ne öngörmüşüz biliyor musunuz? 184 milyar dolar öngörmüşüz 2014 Orta Vadeli Programı'nda, şimdi 2017 revizesinde 143,8 milyar dolar yani 184'ten 143'e düşmüş, sürekli olarak düşüyor. İthalatı 282 öngörmüşüz, şimdi 207 öngörüyoruz. Bunlar 2015'le ilgili hedefler, üç yılda bu kadar değişmiş. Bütün hedeflerimiz aynı şekilde olumsuz; büyüme hedefleri olumsuz, enflasyon hedefleri olumsuz, ihracatımız, ithalatımız...

Tasarruflarımızı artıramıyoruz, bakın, böyle bir sorunumuz var. Türkiye teknolojik ürün ihracatında sıkıntılı. 2013'te yüzde 13,7 olan hane halkı tasarruf oranı yüzde 5'e düşmüş. 2003'lerde 100 dolar harcama olduğunda... Hane halkı tasarruf oranı 13,7'den yüzde 5'e düşmüş vaziyette. 2002'de 100 lira harcama yapıldığında 5 lira civarında borç vardı hane halkında, şimdi 55 liraya çıkmış vaziyette. Bunu çok zorluyoruz. Evet, büyüyelim ama borcu özel sektörün ve hane halkının yani vatandaşın çok arttı, devletin de aynı şekilde artıyor. Evet, hâlâ gayrisafi millî hasılamızla, yurt içi hasılayla mukayese edince oran olarak düşük kalıyor ama nominalde yükseliyor sürekli olarak ve dövizdeki bu yükselmeyle beraber önümüzdeki günlerde hiç beklemediğimiz bir rakama gelebilir. Bizim kamu harcamalarını bu kadar artırmamızla ilgili bir yanlışlık söz konusu. Kamu harcamalarımızı ne olursa olsun artıralım, büyüme sağlayalım; burada bir yanlışlık söz konusu Sayın Bakanım, bunu düzeltmemiz lazım.

Üretimle ilgili politikalarımızda da yanlışlık var. Yani, o kamu harcamalarını artırıyoruz. Peki, hangi alanlarda artırıyoruz? Biraz sonra gizli oturum yaptığımızda, özellikle merak ediyorum, siz hangi alanlarla ilgili teşvikler getiriyorsunuz? Ama, her alanla ilgili teşvik getirmek, hiçbir alanla ilgili, hiçbir sektörle ilgili teşvik getirmemek demektedir, o paraların boşuna harcanması demektir; böyle bir yanlışlığı yapmamamız lazım, inşallah, siz de bunu görmüşsünüzdür. Spesifik alanları, spesifik sektörleri, hatta spesifik bölgeleri, spesifik şirketleri destekliyor oluruz, yoksa bu genel anlamdaki politikalarımızla, 2017 yılı bütçesi bütçe rakamlarıyla ve vergi rakamlarıyla...

Şimdi, kamu harcamalarını bir taraftan artırıyoruz, vergi rakamları da anormal bir şekilde artıyor. Biz bu sene bir vergi affı çıkardık, sosyal güvenlik affı çıkardık. Buna göre bizim, vergi ve sosyal güvenlikte halktan 250 milyar liraya yakın para toplamamız lazım, 250 milyar. Evet, bu birkaç yıla dağılıyor ama önemli meblağlar. Hâlbuki kurumlar vergisini biz tahsil edemiyoruz, geçen sene çok geride kaldık kurumlar vergisi tahsilatında. İthalde alınan katma değer vergisinde yüzde 48 tahakkuk tahsilat oranımız ama vergi hedeflerini de sürekli olarak yükseltiyoruz. Yani, global bütçe hedeflerimizde, orta vadeli programda bir yanlışlık var. Uygulamada bu yanlışlığı devam ettirmeyiz inşallah, doğru işler yaparız diye düşünüyorum. Bir taraftan cari açık veriyoruz, bütçe açığı veriyoruz, bir taraftan da bu kamu harcamalarını, ithalatı, harcama yapmayı artırmaya çalışıyoruz; anlamam mümkün değil bunu, orada önemli bir sıkıntı söz konusu olacak.

Lale Hanım değindiği için girmiyorum. Açılan şirket sayısı azaldı, kapanan şirket sayısı artıyor. Yani, piyasada bir durgunluk var, sıkıntı var. Bunun özellikle teşvik edilmesi gerekiyor, sektörel olarak görülmesi, sektörel olarak teşvik edilmesi gerekiyor. Ya, böyle genel bir şey yapmamız Türkiye'nin aleyhine olacaktır, lehine olmayacaktır ama şimdiye kadar bize anlatılan OVP'deki ve bütçedeki hedefler hep böyleydi. Onun için, sizin gizli oturumda anlatacaklarınızı gerçekten merak ediyorum.

Teknolojik ürün ihracatında -demin söylemeyi unuttum- G20'de sondan 2'nci vaziyetteyiz, G20'de, Arabistan'ın da olduğu G20 ülkelerinde sondan 2'nci vaziyetteyiz, katma değeri en yüksek ürünler bunlar. OECD'de de 35 ülke var, 35 ülke arasında sonuncu vaziyetteyiz. Yani, özellikle bu teknolojik ürün ithalatına hangi alanlarda... Yani, her alanda da AR-GE çalışması yapmanın anlamı yok. Biz AR-GE çalışması yapıyoruz diye personel harcamalarını artırıyoruz bir taraftan da. Personel harcamalarının AR-GE harcamaları içerisinde çok önemli bir yer tuttuğunu söyleyeyim. Personel harcaması çok yüksek tutuyor, bunu da AR-GE harcaması olarak gösteriyoruz. Her alanda AR-GE çalışması olmaz, her alan teşvik edilmez, bunları görmemiz lazım.

Bir de darbe girişimiyle ilgili olarak Sayın Bakanım, bir giriş yaptınız, güzel bir giriş yaptınız ama darbe sonrası bu OHAL ilan edilmesiyle, darbe sonrası demeçlerle ekonomiye çok zarar verdik. Yani, bugün dövizin bu 3,20'nin üzerinde olmasında ne kadarının ekonomik etkiler olduğunu, ne kadarının siyasi etkiler olduğunu yani bizim yöneticilerimizin, bakanlarımızın, Başbakanımızın, Cumhurbaşkanımızın verdiği demeçlerin ya da yaptıklarının ne kadar olumsuz olduğunu da hesaplamak lazım. İnanın, bu bölümdeki olumsuz etkinin çoğu siyasidir, bakmak lazım ona, orada yanlış işler yapıyoruz. OHAL'in ilan edilmesi ve OHAL uygulamalarıyla yaptığımız KHK'larla bazı işler yaptık, bazı değişiklikler yaptık, onlarla 15 Temmuz sonrası ekonomiye çok zarar verdik. O konularla ilgili olarak da daha fazla dikkatli olmamız gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Bakanım, 2015'le ilgili olarak da Bakanlığınızın harcamalarıyla ilgili bir hesap verme durumu var biliyorsunuz. Ona hiç değinmediniz siz sunumunuzda.

Bakanlığınızla ilgili Sayıştayın çok güzel bir raporu var. Sayıştay raporunda 2 bulgu var denetim görüşünü etkileyen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kuşoğlu, buyurunuz.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - ...9 da denetim görüşünü etkilemeyen bulgu var. Performans denetim raporu da var, orada da 6 bulgu var. Çok güzel bir rapor, okumanızı öneririm, faydalı olacaktır. Bazı arkadaşlar değindikleri için ben çok fazla girmeyeceğim ama Sayıştay raporları bu sene daha güzel içerik olarak, daha güzel çalışmalar var. Mesela bir tanesi, buna değinmek istiyorum müsaadenizle, denetim görüşünü etkilemeyen bir bulgu ama bu, sizin Bakanlığınız açısından çok önemli. Bulgu 1 diyor ki: "Türk ürünlerinin yurt dışında markalaşması, Türk malı imajının yerleştirilmesi ve TURQUALITY'nin desteklenmesi hakkında tebliğ kapsamında desteklenen firmaların çoğunluk hisseleri yabancı şirketlere satılan markaların..."

Şimdi, TURQUALITY, Türk markalarını desteklemek için getirilmiş güzel bir düzenleme Bakanlığınız tarafından. Türk markası nedir? Türk şirketlerinin olduğu Türk markaları değil mi? Şimdi, burada, bir Japon firmasına bir de Belçikalı firmaya satılan, çoğunluk hisseleri bu firmalara satılan Türk markalarının desteklenmesine devam edilmiş yani artık o şirketler yani o markalar yabancıların eline geçmiş, birisi Japon şirketi olmuş, Japon markası hâline dönüşmüş adı Türk markası olsa da başlangıçta, öbürü de Belçikalı olmuş ama desteklemeye devam edilmiş. Burada kriteriniz nedir? Size sorulmuş, Bakanlığınız bununla ilgili olarak da bir şeyler söylemiş ama eğer amaç Türk markasına ve Türk firmasına ait olan bir markayı desteklemekse yabancıların eline geçmiş markaları desteklemek artık anlamsızlaşıyor. Mesela, bir çikolata markası var, Türkler tarafından alındı, Ülker tarafından alındı, artık o Türk markası sayılır ama Türklerin ürettiği, ortaya çıkardığı bir marka yabancılar tarafından alınmışsa, ele geçirilmişse artık Türk markası mıdır? Bu konunun da iyi tartışılması lazım. Desteklenmesi konusunda ben bir soru işareti koyuyorum oraya. Bilmiyorum tartıştınız mı bunu Bakanlıkta ama önemli olarak görüyorum.

Mesela, şöyle bir şey yapmış arkadaşlarımız: "Dünya markaları incelendiğinde sermayelerinde ciddi değişmeler ve el değiştirmeler yaşandığı görülecektir. Bir misal vermek gerekirse Apple veya Samsung markalarının sermayelerinin büyük bir kısmı uluslararası fonlara ve yabancılara satılmış olmasına rağmen, Apple'ın Amerikan markası, Samsung'un ise Güney Kore markası algısını değiştirmemektedir. Bahse konu markaların ait oldukları şirketlerin sermaye yapıları değişmiş olsa bile bu markaların doğdukları ülkeye mal olmuşlardır." şeklinde bir cevap var. Ama buradaki durum galiba daha farklı yani sonuçta Samsung bir Güney Kore markası, Apple da Amerikan markası. Nerede üretim yaparlarsa yapsınlar onlara ait ama bizdeki örnekler TURQUALITY kapsamında desteklediğimiz markaların durumu biraz farklı. Onun için sizin Bakanlık olarak savunmanızdaki durumu biraz daha farklı olarak anlıyorum ben.

Sayıştay denetçisi de burada güzel ifadelerde bulunmuş, güzel bir savunma yapmış; dikkate alınması gerekir, tartışılması gerekir diyorum. Buradaki sınırlı zamanda daha fazla girmek istemiyorum; girmek istiyordum hakikaten çok önemli bir konu çünkü bu. Diğer konular da aşağı yukarı önemli. Bakanlığın icraatlarıyla ilgili çok güzel konular var.

Sayın Bakan, tekrar söylüyorum: Genel olarak bu OVP ve bütçedeki hedefler net olarak ortaya konulmadı, yanlış. Kamu harcamalarını bu şekilde toptan artırmak ihracatı düşüreceği net. Bu şartlar altında çok fazla zorlamaya gerek yok yani Türkiye'nin biraz daha küçülmesi lazım bu dönemde. Farklı bir ekonomik konjonktüre girdik; bunu kabul etmek, bu konjonktürün gereklerini yerine getirmek gerekiyor. Bu hafta içerisinde olan bir olay. Mesela, ekonomideki daralmayı o kadar net gösteriyor ki, Türk Hava Yollarının 198 uçağının 30'u bu kış hiç kullanılmayacak. 17 dış, 5 iç hat uçuş noktası iptal. Anadolu'daki Anadolu Jet'in birçok yere olan seferi iptal edilmiş vaziyette. Bunlar sadece bizden kaynaklanmıyor; global gelişmeler, o küresel piyasadaki gelişmeler sonucu bunlar yaşanmış vaziyette. Onun için hâlâ bu 2000'li yılların başındaki gelişmelerin devam edeceğini düşünerek hiçbir şey olmamış gibi bütçemizi ve OVP'mizi ayarlamamız, aynı mantaliteyle devam ettirmemizin bir anlamı yok. Daha farklı bir anlayışa ihtiyaç var; harcamalarımızı, hedeflerimizi de o anlayış doğrultusunda değiştirmek, yenilemek zorundayız ama ben OVP'de ve bütçede bunu göremedim. Tekrar ediyorum, onun için sizin biraz sonra yapacağınız açıklamayı merakla bekliyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

Bütçenizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.