| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un Fetullahçı terör örgütüne ilişkin bilgi vermesi |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 03 .11.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sadece bir açıklama yapacağım, soru sorarak vakit kaybetmeyeceğim.
27 Nisan Bildirisini Işık Koşaner Paşa'ya soran bendim, sebebi şuydu: 27 Nisan bildirisinden sonra Ergenekon, Balyoz, askerî casusluk gibi kumpas davalarının psikolojik zemini olarak bu dava kullanıldı, işte, bakın, şimdi müdahale edecekler, neler yapıyorlar, bilmem ne gibi o günleri yaşayan biri olarak... Bunu Yaşar Paşa'ya sormamız gerekiyor ama Yaşar Paşa'nın sağlığı yerinde olmadığı için, bunun da bağıntılı sorusu olarak Yaşar Paşa'ya sormak istediğim, Dolmabahçe'deki mezarına gidecek sır nedir? Bunu bilmenin hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Sayın Genelkurmay Başkanı yirmi altı ay hapis yattı, büyük bedel ödedi, mücadele de etti. Bu ona, bizim gözümüzde kişisel bir saygınlık veriyor.
GENELKURMAY ESKİ BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ - Sağ olun.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ama bundan sonra gelecek konuklar için de bir norm yaratmamasını şey yapıyorum. Yani Sayın İlker Başbuğ belki beni hatırlıyordur, ziyaretine gelmiştim. Orada ben nasıl moral vereceğimi düşünürken İlker Paşa, benim Hazine kökenli olduğumu düşünerek Türkiye ekonomisi hakkında sorular sormuştu ve Türkiye ekonomisinin iyiye gitmesi için hep beraber mücadele etmemiz gerektiğini tavsiye etmişti. Bunu da benim bir hatıram olarak anlatayım.
Ben, Tayyip Bey'in şu huyunu bu anlamda beğenirim: Dönüp halkına sahip çıktı "Halkım beni yalnız bırakmadı." dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının olduğu dönemde aynen böyle bir ortam vardı, bugün Fetullahçılara nasıl bakılıyorsa, o gün Ergenekon ve Balyoz sanıklarına öyle bakılıyordu ve biz "Postal yalayıcılar, darbeciler, askerlerin uşakları" diye bütün toplumdan dışlanmıştık, kimse askere selam vermiyordu, yanlarına giden de yoktu ve o dönem otobüs otobüs insanlar Anadolu'nun çeşitli yerlerinden gelip Silivri'nin tarlalarında lağımdan çekilmiş su -çünkü üzerimize su geldiğinde o parçaları da geliyordu- ve yoğunlaştırılmış biber gazı baskısı altında, o insanlar bu davalara, haksızlık olduğunu ve on binlerce insan... Bunun içinde kim vardı? CHP örgütleri, dönemin İşçi Partisi örgütleri, Atatürkçü Düşünce Dernekleri gibi örgütler vardı. Darbeye ilk karşı çıkan -bugün 15 Temmuz darbesi var ya hiç hatırlamadığımız- insanlar da onlardı. Mecliste başımıza neler geldiğini biliyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu Silivri'yi arkasına alıp "Burası bir toplama kampıdır." dediğinde başına neler geldiğini biliyoruz. Avukat, savcı meselesini biliyoruz ama bizim şöyle bir kaderimiz var: Biz, yaptığımız her şey dolayısıyla, yaptığımız dönemde de yalnızız, sonrasında da yalnızız ama bu bizim her dönem haktan, hukuktan, adaletten yana olacağımız gerçeğini değiştirmez. Bugün de şunu diyoruz: Bu Fetullahçılara hesap sorulmalıdır ama işkencesiz, hak ve hukuk içinde sorulmalıdır. Yarın kim mağdur olacaksa aynı pozisyonu göstereceğiz. Ama görüyoruz ki bu ülkedeki bizim üzerimize altmış yıldır yapılan iftiralardan her dönem yalnız kalacağız. Bu dönem de yalnız kalsak, gelecekte de yalnız kalsak hak hukuk neredeyse orada olacağız.
Teşekkür ediyorum.