KOMİSYON KONUŞMASI

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Genelkurmay Başkanım, size "Hocam" diye hitap etmiyorum devlet terbiyem gereği, "Sayın Genelkurmay Başkanım" ya da "Paşam" diye hitap edeceğim izninizle.

Paşam, konuşmanızı dikkatle dinledik. Esasen, sadece bu konuşma bile bu Komisyonun kurulmasının ne kadar önemli olduğunu gösteren bir konuşmaydı. Tarihe notlar düştünüz. Sizden önce gelen değerli genelkurmay eski başkanları da bu kadar çerçevesi geniş, tespitleri açık ve net olan bir konuşma yapmasalar da burada yaptıkları konuşmalarla çok önemli konulara açıklık getirdiler.

2010'dan bu yana, sizin Genelkurmay Başkanlığını bırakmanızdan bu yana altı yıl geçti. Bırakın bir insan ömrünü, bu altı yıl sonra sizi yargılamaya çalışanların yargılandığına şahit oluyoruz. İnşallah bir altı yıl içinde de onlarla iş birliği yapanların da yargılandığını göreceğiz. Bir kısa insan ömrüne bu kadar olayın sığması herhâlde ancak Türkiye gibi dinamik bir ülkede olabilir.

Şimdi, notlara madem bir not düşüldü... Bir şeyden söz ettiniz. Ben bir tıp doktoruyum. Teşhislerin yanlış konması hâlinde tedavilerin ölümcül olduğunu bilirim. Dolayısıyla Türkiye'yi buraya getiren, belli bir dönem ve zaman zaman... Hani, çok eskilere gidersek, bu, işi Komisyona havale etmek olur yani gidip de "1970'leri, 1960'ları konuşalım." derseniz bu işin içinden çıkamazsınız, zaten şartlar da çok farklı ama bu yakın dönemimize baktığımızda, 2002'den itibaren konulan teşhis hatası, bu "FETÖ" denen terör örgütünün bu noktaya gelmesinin en önemli nedenidir. 2004 yılındaki MGK'nın tavsiye kararından sonra, zamanın Başbakanlık Müsteşarı bu teşhis hatasını şöyle dillendiriyor: "Bu karar Başbakanlığa bildirildikten sonra konuyu Başbakanımıza açtım ve gelen yazıyı 2004 MGK kararını dosyasına kaldırmaya karar verdik. Hukuki sorumluluğu ben aldım, siyasi sorumluluğu Başbakan aldı." Çiziyorum altını, bu bir teşhis hatasıdır.

Sonra burada çeşitli misafirlerimizi dinlerken önemli misafirlerimizden birisi de bir döneme tanıklık eden, hatta gazetecilik görevi dışında FETÖ'yle siyasiler arasında ara buluculuk da yapan Fehmi Koru'ydu. Fehmi Koru o anlatımında şunu söyledi: "MİT Müsteşarı Fetullah Gülen'e 2 defa gitti, Dışişleri Bakanı ve sonra da Başbakan olan Davutoğlu da 1 defa gitti benim bildiğim." Bunun üzerine bu Komisyonun üyesi olan Değerli Milletvekili Mithat Bey sordu, "Bu ilişkiyi nasıl yorumluyorsunuz?" dedi. Fehmi Koru "yol arkadaşlığı" diye yorumladı.

Sayın Genelkurmay Başkanımız ve değerli arkadaşlar, bütün bunları söylemekteki maksadım bir siyasi muhalefet yapmak değil. Teşhisin hâlâ doğru konmadığını gördüğüm için söylüyorum. 2 tane şey söyleyeyim size. Sayın Başbakanın "ByLock'ta siyasiler yoktur." demesiyle, "Ergenekon ve Balyoz davaları devam edecek." demesiyle yine bir teşhis hatasına girildiğini ve bir felaketin habercisi olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda, bu tespitleri yapmayı bu tarihî Komisyonda bir borç bildim sizin konuşmanızdan sonra.

Şimdi bir kısa sorum da var. Geride bıraktığımız on dört yıla ilişkin değerlendirmeleriniz gerçek entelektüel kişiliğinizi yansıtıyor. Askerlikle bilgeliğin böylesine sentezlenmiş olması bizi gururlandırdı bir Genelkurmay Başkanımızın bu seviyede olması açısından.

GENELKURMAY ESKİ BAŞKANI İLKER BAŞBUĞ - Teşekkür ederim.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - 2004 Ağustosundaki millî güvenlik bildirisi, sizin 14 Nisan 2009 harp akademilerinde yaptığınız tarihî konuşma, 29 Nisan 2009'daki basın toplatınız, Sayın Işık Koşaner döneminde kendisinin ve diğer kuvvet komutanlarının, Sayın Necdet Özel hariç, 2011 YAŞ kararları öncesinde toplu istifaları gerektiği gibi değerlendirilebilseydi 15 Temmuz felaketi yaşanır mıydı? Size göre, siyasi iktidar bu uyarıları o dönemde neden ciddiye almadı? Tam tersine, onları niçin tamamen farklı bir şekilde değerlendirdi?

Siz, dönemin Başbakanı, günümüz Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir noktadan itibaren tehdidin büyüklüğünü gördüğünü ve gerçekten mücadeleye başladığını düşünüyorsunuz ama bu mücadelede aslında yalnız olduğunu belirtiyorsunuz, ki ben de sizinle bu konuda hemfikirim, bunu da söyleyeyim. Peki, Sayın Erdoğan neden tehlikeyi bu dönemde geç gördü? Bunda cemaatle mi yoksa Sayın Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarlarıyla ilgili unsurlar mı belirleyici oldu?

Teşekkür ederim.