| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Kalkınma Bakanlığı b) Türkiye İstatistik Kurumu c) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .11.2016 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığımızın çok değerli bürokratları, değerli basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 2017 Kalkınma Bakanlığı bütçemizin başarılı olmasını diliyorum.
Kalkınma Bakanlığı, özellikle ülkemiz için, bölgeler arası iklim, kültürel
farklılıklarına sahip iller için önemli bakanlıklardan biridir. Kalkınma, taşradaki kentlerin en önemli beklentisidir. Bakanlık olarak tabii ki görevleriniz var; müşavirlik göreviniz var, Hükûmete müşavirlik yapıyorsunuz, bölgesel veya sektörel bazda gelişme programları hazırlamak ve onları koordine etmek de yine görevleriniz arasında.
Sayın Bakanım, "Tarımı modern teknolojiyle dönüştüremeyen, hayvancılıktan, teknolojik gelişmeden, toplumsal ve kültürel gelişmeden uzak, sanayileşemeyen bir ekonominin gerçek anlamda kalkınması mümkün değildir. "Biz tarım sektörünü stratejik bir sektör olarak görüyoruz. Çeşitlenen ihtiyaçlar, talep koşulları dikkate alındığında, tarım eskisinden daha verimli bir duruma gelmiştir." diyoruz. Bu sözler size aittir Sayın Bakanım.
Bu sözlerin gereği ne zaman yapılacak? Tarımda, hayvancılıkta ülkemizin durumu ortada. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde en geri ülkelerden bile birinciyiz. Daha dün, tecavüzcüleri aklamaya çalışan, tecavüzcüsüyle evlenmeyi yasalaştıran bir önerge Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemindeydi. Gün geçtikçe geriye giden uygulamalar, laik cumhuriyetin değerlerini koruyamayan, evrensel hukuk normlarından yönetme erkiyle hızla uzaklaşan bir yönetim anlayışıyla nasıl kalkınacağız, çok merak etmekteyim.
Çiftçinin ürettiği ürünle emeğini alamıyorken, köylünün 1 liraya sattığını biz pazardan 5 liraya alıyorken bu durumda ne üreten çiftçi ne de biz tüketiciler nasıl yaşamımızı devam ettireceğiz? Bu sorunları çözmeden ülkemizin kalkınmadaki yerini değerlendiremezsiniz. En önemli konulardan biri, ovalarımızı sulayan akarsuların kirlenmesini önleyecek, sanayi bölgeleri, şehirler ve köylerin kesin arıtma sistemlerini denetim ve kontrollü olarak çağdaş bir norma kazandırmak durumundayız.
Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; biliyorsunuz ki 2015'te Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler "2030 Gündemi" adı altında, sürdürülebilir kalkınma amacıyla, 17 hedef ve onun altında, 169 alt hedeften oluşan yeni "Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri"ni kabul ettik. Türkiye bu 17 hedefi hayata geçirmeyi taahhüt eden ülkelerden biri. Kalkınma Bakanlığı olarak, bu süreçte, yine, koordinatör bakanlık ve bazı çalışmalar yürütüldüğünü genel anlamıyla biliyoruz.
Sayın Bakanım, bu 17 hedefi bütünüyle uygulamaya koyacağınıza dair bir açıklamanız da oldu. Ancak burada daha kapsamlı bir şekilde bilgi vermenizi istiyoruz. Türkiye olarak 17 hedef ve 169 alt hedefi için nasıl bir yol haritası geliştirdiniz? Kamu dışında paydaşların sürece etkin bir şekilde; yani, sadece danışma ve bilgi alma verme değil, etkin bir şekilde katılımı için nasıl bir mekanizma kuracaksınız? Sivil toplum örgütleri, özel sektör ve üniversiteler bu sürecin neresinde olacak? Bu 17 küresel hedeften bazıları Hükûmetinizin politikalarıyla taban tabana zıt. Örneğin, "Hedef 13" iklim değişikliğiyle mücadeleyi hedeflerken, Hükûmet, bunun tam tersi bir biçimde, kömüre dayalı termik santralleri destekleyeceğini açıklıyor. Ve henüz Paris İklim Anlaşması'na taraf olamamışken, Hedef 15, doğal açıdan hassas alanların -ormanlar, sulak alanlar gibi- korunmasını önemle hedeflerken, Hükûmet akan her dereye bir HES yapmaya veya millî parkları yapılaşmaya açmaya yönelik projelere önem veriyor. Böyle bir zıtlık açıkça ortadayken, koordinatör bakanlık olarak bu süreçte diğer bakanların rant merkezlerine bakışlarına rağmen neler yapacaksınız? Küresel hedeflere ulaşmak için gerekli revizyonları yapacak mısınız? Yoksa her konuda olduğu gibi burada da Türk tipi bir sürdürülebilir kalkınma modeli mi geliştireceksiniz?
Onbirinci Kalkınma Planı'nın bu küresel hedeflerle uyumlu olması için nasıl bir çalışma yapıyorsunuz? Biliyoruz ki, 2017 yılı itibarıyla yeni bir beş yıllık planınız ve hazırlıkları başlayacak. Bu küresel hedef yeni plana nasıl bir entegreyle uyumlanacak?
Onuncu Kalkınma Planı'na ek olarak 25 tane Öncelikli Dönüşüm Programı var ve bu programda 1.248 tane eylem yer alıyor. Bakanlığınızın koordinatör rolü göz önünde bulundurulduğunda bu 25 Öncelikli Dönüşüm Programı'ndan bugüne kadar kaç tane eylem yerine getirilmiştir? Ne tür bir izleme ve değerlendirme yöntemi uyguluyorsunuz? Başarı göstergeleriniz neler ve bugüne kadar yüzde kaç oranında bu 25 program için başarıyı yakaladık?
KOBİ'lere yeniden öncelik verilmelidir, kaynakları arttırılmalıdır. Ülkemizde bir kaynak aktarma karmaşası da var. Bakanlığınızın herkesten ve diğer bakanlıklardan bir adım önde olmasına rağmen... Hükûmet eliyle birçok bakanlık ve kuruluş destekler veriyor. Ülkemizde destek karmaşasının disipline edilmesi gerekiyor. Bu konudaki çalışmalarınızı önemsiyoruz, tabanda da böyle bir beklenti var.
Bölgesel kalkınma ajanslarının etkinliğinin izleme ve değerlendirmesini nasıl yapıyorsunuz? Bu ajansların stratejik planlarında öngördüğü hedefler ve harcadığı bütçe ile elde edilen çıktıları karşılaştırarak bir performans değerlendirmesi yapıyor musunuz? Bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması konusunda; örneğin, bu ajansların nasıl bir katkısı oldu? Bölgesel gelişmişlik farkları neleri değiştirdi?
Ajanslara çok ciddi denetim yapılması gereklidir. İnsan, çevre ve doğaya dost, kentleri geliştirecek projeler öncelik almalıdır. Belediyeler asli işlerinde dahi bu kaynakları kullanarak bu projelerin amaç dışı bütçe kullanımına neden olmaktadır. Bunun bir çerçevesinin, denetim mekanizmasının olmamasından kaynaklıdır diyorum.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; Tokat en çok göç veren kentlerden biri. Gençlerimiz işsiz, esnafımız zararda, köylü ürettiği ürünü yok pahasına satmak durumunda, dünya markası niteliğindeki cevizimiz, yaprağımız, domatesimiz, kirazımız, şeftalimiz var; yazmacılık gibi önemli sanatlarımız var ama arzu edilen noktada değiliz, yatırımlar zayıf. Kentin değerleri belirlenip kalkınma planlanmasında bu değerlere öncelik verilmeli, bu eksende de yatırımlar, kalkınma planları hazırlanmalıdır. Ürün bazlı teşviklerin mutlak Anadolu'ya yansıtılması gerekiyor.
Bölgemizde çok önemli bir turizm potansiyeli varken, turizmi de geliştiremiyoruz. Oysa bu potansiyel devlet desteğiyle büyük getiriler oluşturabilir. Çorum, Tokat, Amasya, Yozgat gibi küçük eylem planları, gelen turistlerin bir mekânda değil, birkaç ilde bu değerlerle buluşması sağlanıp yöreye artı değerler bu ajanslar aracılığıyla sağlanabilir.
Tarımın, hayvancılığın, sanayinin, turizmin gelişmediği bir kentin bu kadar çok göç vermesi kaçınılmaz oluyor maalesef.
Büyük şehirlere sürekli yatırımlar yapılıyor. Ama bizim gibi Anadolu kentleri kendi kaderine terk ediliyor. Metropollere yapılan her yatırım daha pahalı ama Anadolu'ya yapılan yatırım daha az maliyetlidir.
Kalkınma Bakanlığımızın şehirlerdeki ticaret sanayi odaları, ziraat odaları, TESOB, ticaret borsaları ve diğer sivil toplum örgütleriyle iletişiminin biraz daha sık olmasında yarar var diyorum.
Kalkınmanın bir diğer ayağı ise sanayi biliyorsunuz. Tokat ilinde faal nüfusun ancak yüzde 5'i imalat sanayisinde çalışıyor. 10 ve daha fazla işçi çalıştıran iş yeri sayısı sadece 100. Tütün, gıda, taş ve toprağa dayalı sanayi ve kimya sanayisi dalı iş yerlerinin mühim kısmını teşkil eder. Yine havasından RES ve suyundan HES gelir elde eden kuruluşlar doğayı tahrip ederek kazanmaya devam ediyor. Ancak bölgemizde bulunan yaklaşık bin kişinin çalıştığı, günde 2.550 ton şeker pancarı işleyen 78 bin çiftçinin göz bebeği Turhal Şeker Fabrikası da -bildiğiniz gibi- özelleştirme kapsamındadır. Bura da özelleştiğinde, sigara fabrikasından sonra şeker fabrikası da gittiğinde on yılda 400 bin göç veren Tokat, muhtemeldir yeni göçleri de beraberinde bekleme durumundadır.
Sayın Bakanım, Kalkınma Bakanlığına bağlı faaliyet gösteren SODES (Sosyal Destek Programı) bütün verileri uymasına rağmen 2008 yılından itibaren ülke çapında proje faaliyetleri göstermektedir. Sosyal Destek Programı (SODES) dezavantajlı bölgelerimizin beşerî sermayesini güçlendirmek ve toplumsal bütünleşme sürecine destek olmak amacıyla bu bölgelerdeki göç, yoksulluk ve işsizlik gibi sorunların ve değişen sosyal yapının ortaya çıkardığı ihtiyaçlara kısa sürede karşılık vermeyi, sosyal bütünleşme ve gelişmeyi sağlayan insan odaklı bir projedir.
Türkiye'nin en çok göç veren kentlerinden biri olan Tokat, defalarca yapılan başvurulara rağmen hâlâ SODES programı kapsamına alınmamıştır. Bölgenin kalkınması, göç eden halkımızın yeniden Tokat'a dönmesi, gençlerimizin işsiz kalmaması, Tokat'ın üretmesi için SODES gibi programların uygulanmasına önemle ihtiyaç vardır. Her yıl göç vermeye devam eden Tokat'ın ciddi proje destek...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica edeyim Sayın Durmaz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.
Göçü önlemek ve işsizliğe çözüm bulmak için Kazova, Erbaa, Niksar, Zile, Artova, Sulusaray, Yeşilyurt ovaları ile buna bağlı tarım, turizm ve sanayi potansiyelini güçlendirecek destekler olmazsa olmazımızdır. Bu ovalarda yaşayan, uygulanan tarımsal üretim ve taban fiyatsızlık insanları göç ettiriyor.
SODES'in kapsadığı nüfus kesimleri, özellikle yoksulluk ve sosyal imkânlara erişimde sıkıntı yaşayan çocuklar, gençler, kadınlar, işsizler, yoksullar, göç etmişler ve kentlerin gecekondu bölgelerinde yaşayan bireyler ve gruplardır. Tokat SODES kapsamına girdiği takdirde Tokat halkı toplumsal hayata etkin bir şekilde katılacak, göç sebebiyle ayrılmış olan yurttaşlarımızın geri dönmesi, üretmesi için de son derece önemlidir.
Birçok ekonomik ve sosyal sorunla karşı karşıya olan, Türkiye'nin en çok göç veren kentlerinden Tokat'ın SODES kapsamında yer almamasının nedeni nedir bunu da merak ediyoruz ve Tokat'ı ne zaman bu proje kapsamına almayı düşünüyorsunuz? Tokat Valiliğinin birkaç kez başvurusuna rağmen bu kapsama giremedik. Yine, Tokat, kalkınmada öncelikli iller listesinde de değil.
Sayın Bakanım, sürekli göç veren, kan kaybeden, boşalan Anadolu'ya taze kan vermek bu ajansların olmazsa olmaz görevidir biliyorum. Sosyal Destek Programı kapsamına girmemiz ve kalkınmada öncelikli iller arasında olmamız beklenmektedir. Tokatlılar bu konuda sizden müjdeli haberi bekliyor. Ayrıca yıllardır mücadelesini verdiğimiz konulardan biriydi DOKAP. Bu konuda şahsınızda, Bakanlığınızın tüm bürokratlarına -Tokat'ın bu proje kapsamına alındığı müjdesini kıvançla paylaştık- teşekkür ediyoruz.
Son yıllarda Kalkınma Ajansları bazılarının sihirli sonuçlar beklediği kurumlarımız arasında ilk sıraya tırmandınız. Aşırı beklenti yaratmamak için Kalkınma Ajanslarının envanter eksikliği, plan ve strateji eksikliği, uzman eksikliği, kaynak yetersizliği, üniversite ve STK'larla ilişkileri, üretimde iş bölümü ve kümelenme sorunları, gözetim ve denetim mekanizmaları ve yönetim özerkliği gibi kimi sorunları artık tartışmaya açılmalıdır. Uygulamada belediye ve valiliklerin "mega projeler" deyip OKA, DOKAP kaynaklarını kullandıklarını görüyoruz. Bunun için rantabl olan, üretime dayanan, geri dönüşümü olan, sıkı denetimli, yöreye hızlı getirisi olan projelerin hayata geçirilmesine ancak izin verilmedir.
Bir ülkede maddi ve kültürel zenginlik üretimini hızlandırabilmenin gerçek şartı net bilgi sahibi, etkin koordinasyon ve odaklanmaktır. Kalkınma Ajansları sorumluluk taşıdıkları yörenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını, insan eliyle oluşturulan fiziki sermaye stokunu, insan kaynağının nicelik ve niteliğini, ulaşılan teknolojik düzeyi ne kadar net bilirse görevlerinde de o kadar etkin ve verimli olurlar. Bu etkinliği yaracak olan da dinamik bir envantere dayalı değerlendirme yapmaktır. Dinamik ve işlevsel bir döküm, bir dizi kamu kuruluş ve kurumunun yanında sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla, yurttaşların güveniyle hayata taşınabilir. Envanter konusu seferberlik anlayışıyla ele alınması gereken çok önemli kalkınma sorunlarımızdan da biridir. Yıllardır ihtiyaç ortaya konduğu hâlde üstüne maalesef gidilemiyor.
Ülke genelinde ihtiyaçların öncelik sıralamasına ilişkin net bilgimiz yoksa üretim alanını doğru seçemez, uygun ölçekler belirleyemez, rekabet edebilir teknolojik donanımın neler olduğunu netleştiremez ve doğru yönetimle rekabet edebilir zenginlikte üretemeyiz. Biz Tokat'ta oluşturulacak her proje için envanter sağlamaya, tüm kurumlarımızla, STK'Iarla seferber olmaya hazırız.
Yerel projelerin başarılı olabilmesi için yurt içi ve yurt dışı pazarın ihtiyaçlarını temel alan bir piyasa değerlendirmesine ve etkin yönlendirmeye de ihtiyaç var. Bu açıdan, her ülke kendi özgül koşullarına göre önceliklerini belirler, kaynaklarını bu önceliklere göre yönlendirir, rakiplerine göre bir adım önde gidebilmenin yol ve yöntemlerini öngörür, yapılar oluşturur, içine hayat doldurur.
Ülkemizde planlama, sosyalist ülkelerde merkezî plan uygulamaları ile kaynak planlamasını birbirine karıştıranların kurbanı olmuştur. DPT gibi büyük umutlarla kurulan ve yarım yüzyıllık birikimi olan bir kurum giderek işlevsiz hâle dönüştürülmüştür. Oysa, DPT'nin hazırladığı planlar hayata geçirilmiş olsaydı ülkenin rekabet edebilir üretim alanları tanımlanabilir, kalkınma ajansları önlerine gelen her projeye değil, bu ülkenin özellikle üretim merkezli tercih ettiklerinin önünü açardı.
Ülke ölçeğinde üretimdeki gelişmeyi sürükleyecek alan keşifleri konusunda bir ortak anlayış ve ortak dil netleşseydi, kurumlar izleyecekleri yolları el yordamıyla, siyasilerin yönlendirmesiyle değil, bilimsel verilerle sonuç odaklı yaparlardı.
En son 2014 Şubat ayı KOBİ'lere yönelik çağrıya çıktı OKA, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı. 1 kere KOBİ'lere imkân sunuyorsa 3 kere kurumlara sunmakta. Hangi projeye destek vereceği daha çağrı açıklanmadan kararlaştırılabiliyor, listeler çıkıyor; valilerin, belediye başkanlarının tercihlerine göre proje kullanımı olmaktadır. Bunlar bağımsız bir şekilde değerlendirilmeli. Kurumlar proje yazmaya zorlanmakta ama resmî kurum, kuruluşlarda yeteri kadar proje üretecek donanımlı insanların olmadığı da Anadolu'da gözlenmektedir. Zaten proje değerlendirilirken destek alan kurumların projeleri destek almayanlara göre puanlamada eksi olarak değerlendirmeye girmektedir.
Sayın Bakanımız, yine, hayvancılıkta canlı hayvan hibe desteğinin Tokat'ta olmadığını biliyorsunuz ama Tokat, yaylasıyla, ovasıyla, yem bitkileriyle bunu hak eden bir ildir.
Yine, Tokat'ta dünya markası olan asma yaprağına destek verilmesi için kalkınma programlarına alınması gereklidir.
Yine, yörede özel aromasıyla cevize destek verilmesi sağlanmalıdır.
Desteklemelerde KDV muafiyetinin mutlak bu bölgelerde hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Çiftçilere yapılan desteklerin genelde paraya ihtiyacı olmayanlara yaradığı söyleniyor. Bu konuda daha hassas incelemenin yapılmasını istiyoruz.
Parası olan, bir bölümünün yatırımını yapamayan çiftçi, o kurumlara girip kırsal kalkınma ajanslarına, tekrar kendini dışarı atmaktadır.
BAŞKAN - Sayın Durmaz, toparlayabilir miyiz artık, lütfen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Hemen toparlıyorum Sayın Başkanım.
Yatırım teşvik alanında Tokat sadece organize sanayi bölgesinde 6'ncı, diğer alanda 5'inci grupta. Bunun da 6'ncı bölgeye alınmasını istiyoruz.
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu 42 il içerisinde Tokat'ta var. Bunu olumlu buluyoruz, şahsınıza teşekkür ediyoruz.
Tekrar, 2017 yılı bütçesiniz şahsınızda, emek veren tüm arkadaşlarla hedefine ulaşmış, bizden gelen olumlu eleştirilerin de dikkate alınabilir bir bütçe olmasını diliyorum.
Hayırlı uğurlu olsun. Tebrik ediyorum.