| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Kalkınma Bakanlığı b) Türkiye İstatistik Kurumu c) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .11.2016 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli kurul üyeleri, değerli bürokratlar, çok değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.
Öncelikle, Siirt'in Şirvan ilçesinin Maden köyünde bir maden faciası oldu, 4 vatandaşımız hayatını kaybetti, 11 kişi de kayıp, ulaşılamıyor. Ben ölülere Cenab-ı Allah'tan diliyor, inşallah kayıp olan vatandaşlarımıza da sağ salim kavuşurlar diye temenni ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, 2011 yılında Hükûmetiniz çok büyük bir yanlışlığa imza attı kanun hükmünde kararnamelerle. Bu yanlışlıklardan bir tanesi de Devlet Planlama Teşkilatının Kalkınma Bakanlığına dönüştürülmesiydi. Bunu uzun uzadıya konuşmayacağım, vaktimiz sınırlı. Bir de misafiriz, misafirlerin süresi daha da sınırlı. Yalnız şunu söyleyeyim: Türkiye'de resmin tamamını gören bir kuruma ihtiyaç var. Sunumunuzda "Kalkınma Bakanlığı diğer bakanlıklardan farklıdır." dediniz, ismi "bakanlık" olunca bu farklılığı bir süre sonra kimseye anlatamazsınız. Yani "Ben de bakanlığım, o da bakanlık." Tarım Bakanlığı yarın der: "Niye bizleri ha bire toplantıya çağırıyor, veri istiyor?" Bunlar Türkiye'nin önümüzde karşılaşacağı en büyük riskler, muhtemelen karşılaşıyorsunuzdur. Biz de Kalkınma Bakanlığında çalışırken son dönemlerimizde karşılaştık ama şimdi bireysel ilişkilerle bazı şeyler gidiyor, bir süre sonra bunlar gitmeyecek. Resmin tamamını gören, kamu kuruluşlarını koordine eden bir kuruluşa Türkiye'nin ihtiyacı var. İnşallah, bu yönde gayret gösterirsiniz diye düşünüyorum. Eski Planlamanın ihyası mı olur, daha farklı bir yöntem mi olur, onlar tartışılabilir ama böyle bir kurum ihtiyacı var.
Makroekonomide -buradan göründüğünü söyleyeyim size, oradan nasıl görünüyor bilmiyorum ama- makroekonomik konularda zaten pek fazla bir politika üretildiği yok ama üretilen, konuşulan bir şey varsa da Kalkınma Bakanlığının da isminin geçmediğini size üzülerek ifade etmek isterim.
Şimdi, teknik konulara geçmeden bir iki parça parça konu ifade edeceğim. 15 Temmuzda ülkemiz hain bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Bunu en şiddetli şekilde nefretle kınıyoruz, burada hiçbir sorun yok ve mücadelenin de en etkili şekilde, hiç gevşetilmeden, hiç savsaklanmadan yürütülmesi gerektiği konusunda da Milliyetçi Hareket Partisinin görüşleri zaten biliniyor. Ancak, bunu yaparken çok dikkatli davranılması gerektiği, masum insanların canının yakılmaması gerektiği konusunda da hassasiyetimiz var. Bu şundandır: Eğer biz çok fazla mağdur yaratırsak, masum insanları cezalandırırsak FETÖ'yle mücadelede bu ülke zarar görür ve bu, en fazla darbecilerin işine yarar çünkü onların temel amacı bu ülkede karışıklık çıkarmaktı. Tabii ki sizin elinizdeki bilgiler bizim elimizde yok ancak ben de orada, yıllarca o kurumda çalışmış birisi olarak bu FETÖ kapsamında alınan, ihraç edilen arkadaşların hakikaten bu yapıyla ihracı gerektirecek şekilde bir alakaları var mıydı, bu konuda çok endişeliyim. Bu konudaki endişelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Devletin bazı birimlerinde işlerin hemen hemen durma noktasında olduğu bilinen bir şey. Bu konuda daha dikkatli olunması gerektiğini ifade etmek isterim. Bundan şu anlaşılmasın... Yani, mücadelede hiçbir esneme, gevşeme olmasın ancak masum yere veya "Aman bize laf söz gelmesin." şeklinde birtakım kaygılarla -bu sizin şahsınızla ilgili değil- hareket edilmesi son derece yanlış olur, 1 kişi bile olsa gereksiz yere insanların canını yakmayalım.
Şimdi, diğer bir husus... Bu orta vadeli programın birazdan detaylarını konuşacağız. Bütün dünyada olan bir şey vardır, bir program yapılır, bir de yıl içerisinde bunun "update"i yapılır; "fiscal update", "macro update'" falan derler. Şimdi, bizim ülkemizde bu maalesef yok Sayın Bakan. Şimdi, bu aslında kurguda var yani orta vadeli programın temel kurgusunda mayıs ayının sonunda orta vadeli programın çıkarılması vardı ama krizler girdi, şu oldu, bu oldu, bir şekilde orta vadeli program zamanında çıkarılmadı. Sonra mevzuat düzenlemesi yapıldı, eylül ayına alındı. Bunların yanlış olduğu çok net ortada. Şimdi, dolayısıyla, bunun artık tekrar kendi zamanlamasına çekilmesi lazım. Orta vadeli programla amaçlanan, daha doğrusu kamu mali yönetimiyle amaçlananlardan bir tanesi de bütçe sürecini öne çekmek ve bütçe sürecini yönlendirecek bir doküman üretmekti, orta vadeli program böyle bir doküman olmaktan artık çıkmıştır, orta vadeli mali plan da çıkmıştır. Yani, orta vadeli program ile bütçeyi aynı günde Meclise veriyorsunuz veya kamuoyuna açıklıyorsunuz. Bu, anlamsız bir şey. Ya bundan vazgeçin, bu orta vadeli programı artık hiç çıkarmayın ya da bunu zamanına çekip reformdan amaçlanan faydayı elde etmeye çalışalım. Yani, bu bir yıl değil, iki yıl değil; 2006'da ilki yapıldı -şu anda 12'ncisi mi yapıldı- 1 defa, 2 defa, 3 defa, başlangıçlarda zamanına yakın yapıldı, ondan sonra küresel kriz bahane edilerek bu hep erteleniyor. Sizin ağzınızdan, Hükûmetin ağzından bir "update" ihtiyacı var yılın ortasında. Bu yok ülkede. Dolayısıyla, herkes, piyasalar kendi yapıyor. Hâlbuki, Hükûmetin piyasaları yönlendirmesi açısından da bir güncelleme gereği var. Sadece bu değil tabii benim mayıs ayında çıkmasına ilişkin argümanım, esas bütçe sürecinin yönlendirilmesi ama güncellenme açısından da böyle bir husus var.
Bu TÜİK konusunda: TÜİK uzun süredir vekaletlerle gidiyor Sayın Bakanım. Yani, TÜİK özerk bir kuruluş. Özerk olmasının da belli bir önemi var. Biz, Kalkınma Bakanlığında, sizin Bakanlığınızda TÜİK'in o kanunu çıkarken bu konuda çok ciddi bir destek vermiştik TÜİK'in özerkleştirilmesi konusunda. Yani, vekâletlerle yürütülen bir kurum özerkliğini koruyamaz, sadece bu kadarını söyleyeyim. O anlamda, bir an evvel buradaki atamaların -kimi yapacaksanız, tabii bunlar sizin takdiriniz- yapılması lazım.
Şimdi, Hükûmetinizde bir moda var...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına Kâtip Emine Nur Günay geçti)
BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz?
Ek süre veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Daha başlamadık, kusura bakmayın.
BAŞKAN - Beş dakika doldu.
ERHAN USTA (Samsun) - Kaç dakika verdiniz?
BAŞKAN - Beş dakika.
ERHAN USTA (Samsun) - Herhâlde onu yapmayacaksınızdır.
BAŞKAN - Tamam, ek süre verdim zaten.
Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Yani, beş dakikada burada selam verilmez.
İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Grup Başkan Vekili, Komisyonun eski bir üyesi olarak beş dakika süre verelim.
MUSA ÇAM (İzmir) - Grup Başkan Vekiline, eski üyemize ek süre verelim.
ERHAN USTA (Samsun) - Bir yirmi dakikada toparlarım.
Hükûmetinizde bir moda var, bir şeyler kötüye gidiyorsa o dokümanlar kaldırılıyor, örtbas ediliyor, karartılıyor. Bu furyaya sizin Bakanlığınızın da bir katkısı oldu. Şu haftalık ekonomik gelişmeler güzel bir doküman, aydınlatıyor, herkesi aydınlatıyor fakat burada bir tablo vardı "dış denge faktörleri" diye. Bu tablo kaldırıldı Sayın Bakan, bundan bilginiz var mı bilmiyorum ama işte, o zaman bundan hesap sorulması lazım. Yani, böyle bir şey olmaz. Şimdi, bir şeyler kötüye gitmeye başlayınca hemen... On beş yıldır, on beş yıldır değil, bu 2003'te filan başladı yani on iki yıldır, on üç yıldır olan tabloyu, her hafta yapılan tabloyu bugün kaldırmanın bir gerekçesini lütfen bize söyleyin. Tabii, orada ben bunu anlayabiliyorum ama hele hele siyaseten sizin haberiniz yoksa bir bürokratın bunu yapma hakkının olmaması lazım.
Şimdi, orta vadeli programda geçen orta vadeli programa göre hemen hemen bütün göstergeler kötüleşiyor. Yani, vakit sınırlı olduğu için çok detaylarına girmeden söyleyeceğim, bir miktar detaya gireceğim ama başlangıç tespiti bu. Bütün göstergeler yani büyüme, istihdam, kur, cari açık, kamu maliyesi, hepsinde kötüleşme var. Şunu söyleyeyim: Tabii, orta vadeli programlar, planlar, politika dokümanları var fakat politikalarda ve söylemlerde ciddi bir belirsizlik var. Mesela, Sayın Başbakan diyor ki: "Tüketime dayalı bir büyüme yapısı bizim için uygun değil, bundan çıkmamız lazım." Ama, öbür taraftan kredi kartlarıyla ilgili, kredilerin yaygınlaştırılmasıyla ilgili bir karar alıyorsunuz. Bunlar birbirine taban tabana zıt meseleler. "Teknoloji" diyorsunuz, inşaatla büyüme modeline devam ediyorsunuz. Birazdan soracaktım ama şimdi sorayım: Rant vergisi Hükûmetinizin çok iddialı olduğu, diğer siyasi partilerin, bütün siyasi partilerin iddialı olduğu ve "Mutlaka olması gerekir." dediği bir politika tedbiri vardı, bu son orta vadeli programda bunu çıkarıyorsunuz. Yani, eğer biz ekonomide teknoloji... Çünkü, üretimin teknoloji seviyesi düşüyor Sayın Bakan. Yani, son verilere bakın -TÜİK Başkanı burada, arkadaşlar da zaten bilirler, sosyal sektörler, iktisadi sektörler- teknoloji seviyesinde düşüş var, buraları tersine çevirmemiz lazım. Burada çok iddialı hedefler var ama söylemler ile uygulamalar arasında ciddi bir problem var. Bunlara bakmamız gerekiyor.
Şimdi gelelim orta vadeli programa: Genel olarak orta vadeli programın Türkiye'nin hedefleri açısından iddiasız olduğunu söylüyorum. Yani, Türkiye'nin ciddi hedefleri var ama bu hedefler açısından iddiasız ama gerçekleşebilirlik açısından da aslında son derece yüksek rakamlar yani gerçekleşmesi de mümkün değil. Örneğin, 2017-2019 ortalama büyümesi 4,8 ama aynı dönem için IMF'nin Türkiye tahminleri 3,3 yani onun 1,5 puan üzerinde bir büyüme, ki IMF'nin teknik kapasitesini herkes bilir yani öyle çok fazla sapmaz. Ki bizim revize rakamlarımız en sonunda IMF'nin rakamlarına geliyor. Şimdi, bu anlamda gerçekçi değil ama 4,8 de hele hele geçmiş son beş yıldaki kayıpları dikkate alırsanız Türkiye açısından da uzun dönem hedefleri açısından yetersiz. Anlatabiliyor muyum? Yani, hem yetersiz, iddiasız hem de gerçekçi olmayan bir büyüme çerçeveniz var.
İstihdam: 2019 için işsizlik oranı tahmininiz yüzde 9,8 Sayın Bakan. Bu teslim aldığınız işsizlik oranının hemen hemen üzerinde bir nokta. Yani, 2019 için hâlâ "Biz bu ülkede 9,8 işsizlik olacak." diyoruz, ki bu da çok gerçekçi değil, birazdan 2016'yı konuşurken bakacağız çünkü bunun tabanındaki, bazındaki 2016 işsizlik oranı yüzde 10,5. Herhâlde, bugün hiç kimse "2016'yı 10,5'le yıllık ortalama olarak bitireceğiz." diye iddia edemez.
Yurt içi tasarruflar 2019 için yüzde 16. Yani, yüzde 16 tasarruf, 2019 için, üç yıl sonrası için Türkiye'nin hedefi yüzde 16. Gerçi hedeflemeseniz daha iyi, hedefledikçe aşağı geliyor tasarruflar, o da ayrı bir konu ama. Yani, yüzde 16 tasarrufla bu ülkeyi nasıl kalkındıracağız? Makrocular, uzun vadeli arkadaşlar burada. Yani, yüzde 16 yatırımla, tasarrufla, yüzde 5 de cari açık yapsanız yüzde 21 yatırımla bu ülkenin hedeflerini nasıl gerçekleştireceksiniz? Emsal ülkeler yüzde 30'un üzerinde yatırım yapıyor, yüzde 30'un üzerinde tasarruf ediyor.
Kişi başı gelir 10.920, 2019 rakamları söylüyorum hep. Millî gelir 884 milyar dolar. Birazdan 10'uncu Plan çerçevesindeki değerlendirmelere geleceğim. Yine, 2019 için yatırım tahmininiz yüzde 20,8. Kamu yatırımı tahmininiz, hedefiniz 4,7. Bunlar geçmiş seviyelerin altındaki rakamlar. Yani, 2019 için olan bütün bu şeyleriniz son derece iddiasız, Türkiye için yetersiz ama gerçekleşebilme açısından da bugünkü trentlerle baktığımızda bunları bile yakalama imkânı da yok, onu da söyleyeyim.
Hemen bir soru soracağım: Bugün, kur 3,38. Tabii, kur bugün böyle gider, yarın aşağıya gelebilir, bunlar olabilir ama dünya konjonktürünü şöyle bir değerlendirdiğimizde -dünya konjonktürünü değerlendirmedim, orayı atladım, Türkiye daha fazla ağırlık vereyim diye ama- çok daha fazla yurt içerisinde olanlar, Hükûmetin politikaları, Hükûmetin yaklaşımlarını çerçevesinde baktığımızda bu kurun çok da fazla geriye gelme gibi bir imkânı yokmuş gibi gözüküyor. Bugün 3,38 olan kurda, sizin kullandığınız -"Kurda hedefimiz yok." diyeceksiniz, hedef yok ama kur bir varsayımsal olarak kullanılır ve bütün makro dengeler ona göre yapılır- kur tahmini 3,18 2017 yılı ortalaması için. Bugün kur 3,38. "Bir revizyona gidecek misiniz?" diye sorup bırakayım.
Şimdi, bu enflasyon meselesi vardı. Ekonomi Bakanlığı "Enflasyon sepetini değiştireceğiz." dedi. Buna ilişkin -belki kaçırmış olabilirim ama- sizden bir açıklama gelmedi. Ben bunu televizyonlarda söyledim, enflasyon sepetinin değiştirilmesi konusu teknik bir konudur, özerk bir kurumu vardır, o kurumun konuşması lazım. Hadi, illa bir siyasetçi konuşacaksa Kalkınma Bakanı konuşmalı, o da olmadı derseniz Başbakan konuşmalı ama Ekonomi Bakanının hiçbir şekilde bu işi değil. Bunu şunun için söylüyorum: Yani, bu tür konuşmalar piyasaya çok kötü sinyal veriyor, hiç kimseye bir faydası yok. Nihayetinde, yalanlandı. Yani, dolayısıyla, Hükûmetin söylemlerinde çok dikkat etmesi lazım. Bugün Türkiye'yi niye kötü diyorsak, işte kötü olmasının arkasında bir kısım bu tür şeyler de var.
Şimdi, Çin ve Hindistan'ı dışarı alarak bir analiziniz var, bunları niye dışarı aldığınızı bir sormam lazım. Yani "Çin ve Hindistan iyi büyüyor, biz onlar gibi büyüyemeyiz. O zaman Çin ve Hindistan dışı bakalım mı?" diyorsunuz. Yani, Türkiye'ye yakıştıramıyor musunuz yüzde 6-7 büyümeleri? Onu bir söylemeniz lazım.
İkincisi, o zaman -yani, böyle bir şey olamaz zaten de- gelişmekte olan ülkelerin ortalamasına bakarız çünkü iyisi vardır, kötüsü vardır. E, Brezilya ve Rusya'yı çıkartın bir bakın. Eksi büyüyenleri işin içine katacaksın, yüksek büyüyenleri... "Outline"ları çıkartacaksan alttan da, üstten de çıkar; çıkarmayacaksan hepsini koy. Yani, hiç olmazsa teknik açıdan bu dürüstlüğü göstermek lazım. O zaman baktığımızda, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkelerle arasındaki büyüme farkı açılıyor olumsuz, Türkiye aleyhine. O beğenmediğimiz 1990'lı yıllarda -ben haksızlık etmemek için on üç yıl alıyorum, AKP'li on üç yıl, AKP'siz on üç yıl- AKP'siz on üç yılda gelişmekte olan ülkelerle bizim büyüme farkımız -onların altındayız yine- 0,3; AKP'li on üç yılda 1,6 Sayın Bakanım. Ve daha kötüsünü söyleyeyim size: Önümüzdeki beş yıl için, 2021'e kadar olan süreçte de 1,5'luk; 1,6'lık büyüme farkı devam edecek gelişmekte olan ülkelerle. Yani, hani, böyle siyaseten belki bunlar söylenebilir ama eğer analizi yanlış yaparsak yani kendi kendimizi kandırırsak bu çok daha vahim bir hata olur.
Şimdi, 2016 yılına çok kısaca bakacak olursak, 2016 yılına ilişkin, hatta diğer yıllara ilişkin olarak önceki, orijinal OVP'ye göre temel yaptığınız şey; büyümeyi düşürüyoruz, cari açığı artırıyoruz. Bunun anlamı nedir? Normal şartlarda, büyüme düştüğü zaman cari açığın düşmesi beklenir. Yani, beraber hareket ederler. Çünkü büyüme ithalat talebini azaltır, ithalat talebinin az olması da cari açığı da düşürmesi beklenir ama tam tersi, büyümeyi düşüren, cari açığı artıran bir makro çerçeve sunuyorsunuz bize. Bunun çok özet olarak anlamı şudur: Bu yapısal bir sorundur, Türkiye'nin yapısal sorunları artarak devam ediyor ama artarak devam ediyor. Yani, devam ediyor değil, artarak devam ediyor.
Şimdi, yurt içi tasarrufları 16,5 hedefledik, bugün 13,5 diye tahmin ediliyor. Zaten düşüktü bunlar yani yüzde 20'lerden geldi buralara. Daha vahimi, 2014 yılında yüzde 15. "Aman yurt için tasarrufları artırmamız lazım." diye söylenmeye başladı, söyledikçe düştü, 2015'te 14,3'e düştü, şimdi 13,5'a düşecek diye tahmininiz var. Yani, bu yurt dışı tasarruflarla bu işi sürdürme anlamı yok.
Bireysel emeklilik... Şimdi, böyle birisi bir şey söylüyor, koro hâlinde bütün Hükûmet, bürokrat aynı şeyi söylüyor. "Efendim, cari açık düşüyor, biz Bireysel Emeklilik Yasası'nı çıkardık, bu cari açığı artıracağız." Ben buradan bas bas bağırdım bunun kanunu çıkarken. Buradaki bireysel emekliliğe yatırılacak paranın tamamı ilave tasarruf olsa dahi Sayın Bakanım -ilave tasarruf olmayabilir çünkü kaydırma olabilir, bir başka şeye, altını, dövizi vardır, oraya yatırır- bunun yurt içi tasarruflara katkısı 0,3 puan. Yani, 13'se 13,3'e çıkar. Ki, biz destekledik bireysel emeklilikle ilgili yapılan şeyleri ama yani böyle bir tane bir şey tutturulup herkes... Toplum da yanılıyor. Tabii, herkesin bu hesabı yapma imkânı yok. "A, iyi, Bireysel Emeklilik Yasası çıktı, yurt dışı tasarruflar artacak." Böyle bir şey yok. Yurt içi tasarrufları artıracağı deyip ondan sonra çıkıp kredi kartlarıyla ilgili 2012 yılında alınmış o kararları gevşetmenin hiçbir anlamı yok.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Çeyiz hesabı da var.
ERHAN USTA (Samsun) - Çeyiz hesabı... Yani, he, tasarruf açısından...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim.
Arkadaşlardan çok özür diliyorum ama yani uzun süredir gelmediğimi düşünürseniz eski şeylerden dolayı biraz beni tolere edersiniz. Bir de en son genelinde geleceğim.
SALİH CORA (Trabzon) - Özledik, evet.
ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, büyümeye katkı açısından büyümenin niteliğine bir bakalım Sayın Bakanım. Yani, bunlar bilinmeyen şeyler değil ama toplumun bunu bilmesi lazım. Şimdi, 2016 için söylüyorum, orijinal hedefte diyorsunuz ki: "Net ihracatın büyümeye katkısı 0,2." Burası bir pozitife dönünce bütün bakanlar başlıyor "Efendim, büyümede dengelenme başladı, ekonomi dengeye geliyor, bilmem ne." diye. Şimdi diyorsunuz ki: "Eksi 1,1." Yani net ihracattan büyümeye 1,1 negatif katkı geliyor. Yatırımdan 1,2 pozitif katkı beklerken 0,2 negatif katkıya dönüştürdünüz. Tüketimden 3,1 pozitif katkı beklerken 4,5 pozitif katkı. Bakın, tüketim üzerinden büyümenin olmayacağını şu rakamlar net bir şekilde gösteriyor. Tüketimin büyümeye katkısını artırdığınız zaman hemen oradan net ihracatın büyümeye katkısı düşüyor, yatırımların büyümeye katkısı düşüyor. Yani, neticede, büyümeyi artıramıyorsunuz ama büyümenin niteliğini bozuyorsunuz. Türkiye uzun süredir yatırım yapmıyor. Bakın, makine tesisat yatırımını arkadaşlar söylesinler, hep negatif gider. Yani, Türkiye'nin bırakın büyümesini, küçülmesini, büyüme potansiyeli düşüyor. Yani, bunları tersine çevirmemiz lazım.
Şimdi, şu yurt içi tasarrufları daha fazla uzatmayayım. Az önce şey sordu, ben anlayamadım. Yani "Tasarruflardaki düşüşün temel nedeni özel tüketimdeki artıştır." dediniz. Yani, bu bir özdeşlik zaten, tasarruf ama hakikaten bize bu tasarruflardaki düşüşün temel nedeninin ne olduğunu biraz daha belki -hani teknik arkadaşlar var- izah etmelerinde fayda olabilir.
Şimdi "Cari açık düşüyor mu?" Soru bu. Bir süredir hep şey hâlinde. Yani, ben bakıyorum Mecliste, hiç iktisatla alakası olmayan -tabii, konuşma hakkı var elbette- milletvekillerimiz bile bakanlardan duyuyor, "Cari açık düşüyor." diye herkes "Cari açık düşüyor." diyor. Cari açık düşüyor mu hakikaten?
Şimdi, manşet rakamlar: 2014 yılında cari açığın millî gelire oranı yüzde 5,4; 2015'te 4,5'e düşmüş, 0,9 düşüş var hakikaten; 2016'da 4,3'e düşecek diye bakıyorsunuz ama eğer "Biz bir tedbir aldık, Türkiye'nin dinamikleri iyiye gidiyor." gibi bir sonuca ulaşacaksak buradan bir bakmamız, bunu bir analiz etmemiz lazım. Bir defa altın ticareti var, tamamen ekonominin dinamiklerinden bağımsız gider. Sizin tahmini toplamınız da o, o yüzden altın ticareti hariç bakılır. Bir de enerji fiyatlarında bir gerileme var. Yani, bunları dışarı alarak cari açığın düşüp düşmediğine yani bizim politikalarımız çalışıyor mu diye bir bakmak lazım. Şimdi, böyle baktığımız zaman -çok uzatmayacağım, burada detaylar var elimde- 2014 için baz alarak söyleyelim yani 2014'te 5 olan cari açık, 2015 yılında 6,6'ya çıkıyor Sayın Bakanım. Dolayısıyla, cari açık düşmüyor. Yani, normalde 5,4'ten 4,5 dediğimiz cari açık, manşet rakamı olarak dediğimiz cari açık altın ticaretini ve enerjiyi 2014 fiyatları olarak alırsak yani 2015'e geçişte o fiyatı sabit tutarsak 6,6'ya çıkıyor. Aynı şeyi 2015'ten 2016'ya da yapabiliriz. Orada da 2015'i bu sefer 5 olarak tutalım çünkü altın hariç cari açık 5; 2016'da 6,3'e çıkıyor. 2014 fiyatlarına getirirsek, sadece iki yıl diye bakarsak altın ticareti hariç ve 2014 enerji fiyatlarıyla cari açık diye baktığımızda 2014 yılında 5 olan cari açık -bakın burası çok mühim- 2016 yılında yüzde 8,1'e çıkıyor. Cari açık bu ülkede düşmüyor, birbirimizi kandırmayalım. Eğer böyle düşüyormuş gibi davranırsak ondan sonra bunun vebalini, sıkıntısını bu ekonomi ağır ağır çeker.
Şimdi, istihdam meselesi... 2016 için hedefiniz 10,5. Son mevsimsel düzeltilmiş rakam ağustos ayında 11,4. Türkiye en zor zamanlarında bile istihdamı artırmayı başarmıştır ama son dört ayda -işsizlik zaten artıyor da- istihdam kayıpları da var. Bunu daha fazla uzatmayacağım ama şu 15-24 yaş arası gençlerin "Ne istihdamdayım ne de eğitimdeyim." diyenlerin oranı yüzde 27,7. İşte "Demografik fırsat penceresi." diyoruz, "Fırsat penceresi 2000'de açıldı, 2028'de kapanacak." diyoruz. Türkiye on beş-on altı yılını kaybetti, kaybetti veya geçti ama elimizde bir on-on iki yıl var. Dolayısıyla, buralarda bir şeyler yapabilirsek Türkiye'yi belli bir yere taşıyabiliriz. Onun haricinde, yoksa, Türkiye bütün fırsatları kaçırıyor.
Sadece soru olarak soracağım: Bu büyümeler 3,2 ama burada da hem geçen yılda hem bu yılda petrol fiyatlarının düşüşünün büyüme üzerinde olumlu bir etkisi var. Bunları analiz olarak şey yapmak istiyorum. Dolayısıyla, soru olarak, 2015 yılında ve 2016 yılında petrol fiyatlarının bizim büyümemiz üzerindeki etkisi ne olmuştur diye onu sormak isterim Sayın Bakanım.
Şimdi, Onuncu Plan hedefleri açısından baktığımızda -hızlı hızlı geçmeye çalışıyorum- 16 bin dolar hedeflemiştik. Şu anda OVP'niz diyor ki: "10 bin dolar", 2016 için, 16 bin dolar hedef, 10.164 dolar. 2019 için de 10.926 dolar. Yani 6 bin dolar sapma, 16 binden 10'a düşen bir şey var. GSYH 1,3 trilyon diye hedef koşmuşuz, dolayısıyla siz Kalkınma Bakanlığısınız. Yani şunu soracağım: Planı revize edecek misiniz, plan ne oldu, plan tamamen rafa mı kaldırıldı? 16 bin dolar kişi başı geliri bugün kendi dokümanlarınızla "10 bin dolar olacak." diyorsunuz. 1,3 trilyon dolar diye hedeflediğiniz -daha üç yıl Sayın Bakanım, çok fazla bir zaman değil bunlar- toplam GSYH 815 milyar dolara düşüyor, 471 milyar dolar sapma var.
"Toplam faktörlerinin büyümeye katkısı plan döneminde 1,2 olacak." diyordunuz, ben bunu sormak istiyorum, bunun büyümeye katkısında şu an için öngörünüz nedir, yani plan dönemi için, 2014-2018, toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısını lütfederseniz çok memnun olurum.
İşsizlik oranı planda 7,2 fakat orada istihdamdaki o seri düzeltmesi yok. Yeni seriye göre uydurursak, kabaca ben geçmişte arkadaşlarıma da yaptırmıştım, oradan hatırladım, 6,5 civarında. Yani planda 6,5 işsizlik oranı tahmin ediyoruz, bugün kendi dokümanlarınızda -yani olup olmayacağı daha meçhul- 10,1; 6,5 işsizlik oranı hedefine karşılık 10,1. Dolayısıyla ihracat 277 milyar dolar planda, şu andaki tahmininiz -olup olmayacağı o da meçhul- 170 milyar dolar, yani 277 milyar dolarda 100 milyar dolar, 107 milyar dolar sapmanız var Sayın Bakanım. Dolayısıyla hâlâ "2023" diyor musunuz? Sayın Başbakan, Başbakan da demiyor da, çok şükür bakanlardan diyen kalmadı, çünkü biz bunları sürekli onlara hatırlatıyoruz ama Sayın Cumhurbaşkanı mesela bunları söylüyor. Ben bilerek mi söylüyor bilmeyerek mi söylüyor bilmiyorum ama bence planlama olarak bir yükümlülüğünüz var, bu 2023 hedeflerinin artık Türkiye için gerçekçi olmaktan çıktığını Sayın Cumhurbaşkanına da ifade etmenin ben faydalı olacağını düşünüyorum.
Temel yapısal sorunlar devam ediyor. Kayıt dışı, normal trendlere baktığımızda, Türkiye'nin zaten kendisinin bir kayıt dışı çalışması yok, Schneider'in çalışmasına dayalı olarak bir kayıt dışı rakamları var. Ama şunu iddia ediyorum, farklı bir şey söyleyen olursa tartışabiliriz. Göreceli olarak 31 diğer ülkeyle baktığımızda Türkiye'nin kayıt dışılık oranı artıyor, sadece bu kadar söyleyip ben geçmek istiyorum.
2023 açısından 25 bin dolar olan kişi başı gelir bugünkü trendlerle baktığımızda, yani son dört yıl kişi başı büyümesini, kişi başı gelir büyümesini Sayın Bakanım kendi tahminlerinizdeki, 2019 var ya elimizde, 2019'u 2023'e taşıdığımızda 12.800 dolar civarında, yani 12.500 dersek, 25 bin dolar hedef, 12.500 dolar şu andaki tahmin. 2 trilyon dolar hedef, 2023 hedefi, 1.050 aynı trendlerle. Sizin kendi tahminlerinizi ileriye taşıdığım zaman bulduğum rakam 1.050, gayrisafi yurt içi hasıla. Dolayısıyla 2023 hedefleri hâlâ geçerli mi değil mi bu konuda bize bir şey söylerseniz.
İş dünyasının açık pozisyonları -risklerin arttığı- dış borçlardaki artışlar bunlar çok ortada. Yalnız şunu soracağım: Şimdi, bakın, on üç yılda Adalet ve Kalkınma Partisinin Hükûmette olduğu on üç yılda bu ülke 468 milyar dolar cari açık verdi, 468 milyar dolar, üst üste topladığımız zaman nominal dolarla, bu yılı da katarsak yaklaşık 500 milyar dolar. Bu 500 milyar dolarla Türkiye neler yaptı diye Sayın Bakan bir analiz yaptırmanızı isterim. Yani hakikaten bunu açıklamanıza gerek yok ama ne olup ne bittiğini görelim, 500 milyar dolar. Kendisinden önceki on üç yılda Türkiye 20 milyar dolar cari açık verdi, yani kendisinden önceki on üç yılda 20 milyar dolar cari açık vererek yaptığı yatırımların millî gelire oranı da AKP dönemindeki yatırımların millî gelire oranının 1,2 puan üzerinde. Hani, cari açık niye böyle? Tasarruf-yatırım farkıdır, yatırım yapmak için verirsiniz. Yani Türkiye çok yüksek cari açıklar verdi ama kendisinden önceki -yani AKP dönemi için söylüyorum- on üç yılla mukayese ettiğimizde çok daha az, millî gelire oran olarak daha az yatırım yapıyor, bunun bir bakılması lazım, bunun bir çalışılması lazım. Yani Türkiye, bu ülke hepimizin ülkesi ve hepimiz ülkemizi çok seviyoruz ama meselelere biraz bu çerçevede bakmak lazım.
Ben artık bu kamu maliyesi kısmına çok fazla girmeyeceğim, onu Maliye Bakanıyla konuşuruz, yani tabii sizin konunuz ama konunuz olmadığı için demiyorum, vakit az, arkadaşların sabrını zorlamak istemiyorum. Ama tek kelimeyle şunu söyleyeyim, kamu maliyesi de bozuluyor.
Bakın, Türkiye'nin 2000 yılından beri yürüttüğü programların bir eseridir bugün. Çok iyi noktalara gelmiştir kamu maliyesi ama bunu bozacaksak tamam bilelim, iradi bozuyorsanız ama dikkatli olmak lazım, yani ikiz açığa doğru bu ülkeyi götürürsek kimse tutamaz zaten bu ülkeyi.
Şimdi, 2015 yılına göre -tek kelimeyle bir şey söyleyeceğim- 2016 yılında hangi göstergeyle bakarsanız bakın kamu maliyesinde millî gelirin yüzde 2'si kadar 2 puanlık bozulma var. Genel devlet olarak bakın, FDF olarak bakın, başka şekillerde bakın, kabaca. Kimisi 1,9 çıkar kimisi şey. Ama 2016 yılında, tekrarlıyorum, 2015 yılına göre 2 puanlık azalma var. Daha vahim şeyler var.
KALKINMA BAKANI LÜTFİ ELVAN (Mersin) - 2017 için mi diyorsunuz?
ERHAN USTA (Samsun) - 2016 için diyorum, 2016'daki bozulmayı söylüyorum, 2017'de de devam ediyor bu bozulma, orada bir düzelme çok fazla yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkanım, bitiriyorum artık.
Şimdi, diğer bir husus, Türkiye'nin 2000 yılından itibaren sıkı bir maliye politikasını sürdürdüğünü söylemiştik. 2009 küresel krizinde karşılaştık bir şeyle, onun haricinde hiç karşılaşmamıştık. Türkiye 2000 yılından beri küresel krizdeki o 2009-2010'u dışarıya alırsak ilk kez 2016 yılında faiz dışı açık veriyor. Yani ta, yüzde 6 civarı, o zaman 6,5'taydık, yeni seviyeye göre yüzde 5 civarında faiz dışı fazlalardan bu ülke faiz dışı açığa geldi 2016 yılında.
BAŞKAN - Toparlayabilir miyiz Sayın Usta?
ERHAN USTA (Samsun) - Tamam, bitiriyorum.
2017 programında da faiz dışı açığın devam etmesini öngörüyorsunuz. Dolayısıyla Sayın Bakanım, planlama olduğu için bir şey daha söyleyeyim, bu bozulmanın temelinde de faiz dışı harcamalardaki artış var. Bakın, hiçbir ülke bir yılda 3 puanlık harcama artışını tolere edemez. "2016 yılında 38,2 olan faiz dışı genel devlet harcamaları 2017 yılında yüzde 41,2'ye çıkacak." diyorsunuz. 3 puanlık bir artış tolere edilebilir bir artış değil. Vergi konusunda, diğer konularda...
Kamu yatırımlarının sadece düştüğü ifade edeyim, farklı bir şey söylerseniz tartışabiliriz. Dolayısıyla daha planlı, programlı ve daha reformist, artık reformlara dönmesi lazım Türkiye'nin. Reform yapmadığımız zaman kısa dönem işlerle veya işte böyle biraz da...
BAŞKAN - 2 konuşmacımız daha var 12.30'a kadar.
ERHAN USTA (Samsun) - ...sizin için söylemiyorum ama Hükûmet için söylüyorum, hamasetle bu işi çözme imkânımız yok.
Ben sabrınız için çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum bütçeniz hayırlı olsun diyorum.