KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakanım, değerli bürokrat arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir konuda -herkesin de üzerinde hemfikir olduğu üzere- konuşuyoruz, bundan bahsediyoruz; bütçesini ve 2015 kesin hesabını görüşüyoruz. Bu önemi anlatmak için "yüzde 72 oranında dışa bağımlı, ithale bağımlı bir sektör" demek kâfi herhâlde ve siz söylediniz, önümüzdeki on yıl içerisinde de bu enerji ihtiyacımız, enerjiye olan talebimiz bir kat daha artacak. Demek ki çok daha fazla ithale bağlı, bağımlı bir hâle geleceğiz. Dolayısıyla, Türkiye'nin çok dikkatli bir şekilde enerji politikalarını tespit etmesi ve uygulaması gerekiyor. Bunun için, tabii, dış politikayla da çok uyumlu olması gerekiyor; daha doğrusu, dış politikanın enerjiye uyumlu olması gerekiyor, herhâlde enerji politikalarına uyumlu olması gerekiyor. Sayın Bakan, bu konuda çok netlik ya da çok doğru işlerin yapıldığını söylemek zor.

Yani çok küçük bir tarih gezintisi yaparsak, Osmanlı'nın son döneminde biz petrol havzalarını, aşağı yukarı etrafımızdaki bütün petrol havzalarını kaybettik. Nereleri? İşte, Bakü Hazar havzasını kaybettik, burada Musul, Kerkük havzasını kaybettik; Halep, Akdeniz bölgesini kaybettik; bir de Arap bölgesini, Suudi bölgesini ve Akdeniz'de yine Afrika havzasını kaybettik. Çok önemli bölgeler bunlar. Sevr Anlaşması'yla sadece Anadolu'ya girdik. Enerjiyi kaybettiğimiz gibi, petrolü kaybettiğimiz gibi, o dönemde bir de "ittihadı anasır" denen, yani Osmanlı'yı oluşturan unsurları da kaybettik, milletleri de kaybettik. Yani hem devleti kaybettik hem milletleri kaybettik biz o dönemde. Malum, İstiklal Savaşı'nı yaptık, İstiklal Savaşı'yla milleti kazandık. İttihadı anasırı tekrar kazanamadık ama bir millet, bir ulus devlet olduk İstiklal Savaşı'yla. Lozan Anlaşması'nı yaptık, onunla da tekrar petrol bölgelerini kazanamadık ama en azından devletimizi, bağımsız bir devleti ve milleti kazandık tekrar. Şimdi, bu dönemde dış politikamız sanki o dönemde kaybettiğimiz yerleri kazanmaya yönelik. Ama bakıyoruz, aynı önemde ve aynı paralelde değil yani Osmanlı'nın yıkılma dönemindeki gibi değil, en azından mesela Musul, Kerkük bölgesi o zamanki... En azından Musul bu önemini yitirmiş vaziyette. Diğer yerlerle ilgili olarak da yapabileceğimiz çok şey yokmuş gibi görünüyor, öyle görünüyor. Bunu bilmemiz lazım.

Şimdi, sizin bazı politikalarınız var -bu konulara çok girmiyorsunuz takip ettiğim kadarıyla- bir TANAP projesi var, anlaşması Ruslarla yapılan Türk Akımı Projesi var; bunlar doğru projeler. Ben 23'üncü Dünya Enerji Konferansı'nı da olumlu buluyorum, bazı eksikler olmasına rağmen. Katılmayanlar oldu herhâlde, onu kastediyorum. Irak gibi, İran da resmen katılmadı galiba.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Katıldı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Resmen mi katıldı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Her ikisi de resmen katıldı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama biraz daha düşük seviyede katıldı herhâlde.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI BERAT ALBAYRAK (İstanbul) - Irak'tan bakan katıldı.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sonuç olarak bizim bu eksiğimizi ve arz güvenliğini halletmeye yönelik, bu sorunu çözmeye yönelik politikalar geliştirmemiz lazım ve gücümüzün farkında olmamız lazım. Bunu yaparken doğu ile batı arasında git gel, bizim dış politikamızdaki gidiş gelişler büyük sıkıntı. Biz bugün buralarla ilgili olarak, o bölgelerle, o enerji havzalarıyla ilgili olarak kimle beraberiz? Amerika'yla mı beraberiz? Avrupa Birliği mi ya da Rusya'yla mı beraberiz? Aslında hiçbirisiyle beraber olmamızın bir anlamı yok, hiçbirisi bizim yanımızda olmaz çünkü, hiçbirisi bizim oralara tekrardan eskisi gibi hâkim olmamızı istemez. Dolayısıyla, şu anda bir maceraya girmeye gerek yok. Biraz önce söylediğim o projelerin gerçekleşmesini sağlamaya çalışın, Türkiye için çok büyük bir iş yaparsınız, yeter. O doğrultudaki çalışmalarınız bizim gelecekteki güvencemiz olacaktır, ona bakmamız lazım.

Ha, bir de bununla beraber -çok uzatmayayım- bor meselesi... 19'uncu yüzyıl petrol yüzyılıydı, petrolün dönemi geçiyor; yeni enerji kaynaklarına, alternatif kaynaklara ihtiyaç var, siz de çok iyi biliyorsunuz. Bunları devreye sokmamız lazım. Bizim elimizde olan ve doğal kaynak olarak kullanabileceğimiz, geliştireceğimiz bor var. Borla ilgili olarak bir şeyler yapabilmemiz lazım, kullanımını yaygınlaştırmamız lazım, daha teknolojik hâle getirmemiz lazım. Bor Enstitüsünün kuruluşu doğru bir iş, o konuda araştırmalar yapılması doğru bir iş. Ama Sayın Bakanım, bakıyorum -şimdi benim elimde mesela o zamanki Sayın Bakanın 2013 sunumu da var, 2014 sunumu da var- onunla ilgili, borla ilgili yapılanlara, Bor Enstitüsüne falan bakıyorum, çok farklı ifadeler var. Mesela 2014'te diyor ki: "Atılım Üniversitesiyle bir yetkinlik merkezi kuruldu. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi bünyesinde BOREN Ahşap Kompozit ve Uygulamaları Yetkinlik Merkezi kuruldu. 2012 yılında da Yeditepe Üniversitesi bünyesinde bir 3'üncü yetkinlik merkezi kuruldu." Bunlardan daha sonra hiç bahsedilmiyor. Bunlar ne oldu, ne yaptılar; bununla ilgili bilgiler verilmemiş. Hâlbuki bu araştırmalar, buradan çıkacak sonuçlar çok önemli. 2013'te de öyle, 2014'te de öyle; bahsedilen projelerin akıbetlerini bilmiyoruz.

Ben arkadaşların yardımıyla şeyi çıkardım, ödenek durumlarına baktım. Sayın Bakanım, 2014'de 11 milyon liralık bir başlangıç ödeneği kullanımı söz konusu, bu 11 milyonun 7 milyon 900 binini kullanmışız. 11 milyon 739 bin başlangıç ödeneği, 7 milyon 901 bin lira harcamışız, harcama bu kadar. 2015'te başlangıç ödeneği 11 milyon 603 bin olmuş, düşürmüşüz; harcama 9 milyon 836 bin olmuş. 2016'da 13 milyon 962 bin başlangıç ödeneği var, henüz 5 milyon harcama var. Harcamalar düşük de neden düşük? Personel ödemeleriyle ilgili bir sorun yok, yatırım ödenekleri kullanılmamış. Sermaye giderleri, sermaye transferleri kalemlerine bakıyorsunuz, kullanılmamış. Yani yatırım yapacağım diye ödenek tahsis ediliyor ama kullanılmıyor. Sorun, demek ki Bor Enstitüsünde araştırmalarda yeteri kadar araştırma yapmamak. Hâlbuki bütçe de çok yüksek değil, araştırma bütçesinin daha da fazla olması lazım. Bunun önemli bir kısmı da personel gideri olduğuna göre, daha büyük bütçeleri ayırmamız lazım. Ayırdığımız bu küçük bütçeleri dahi kullanmamışız geçmiş dönemlerde, bunu yapmamız lazım, kullanmamız lazım, araştırmaya daha fazla yer vermemiz lazım. Sizin sunumunuzda İHA'larda kullanıldığından bahsediyor. Çok güzel bir şey, yani gurur duyuyoruz, bunun geliştirilmesi lazım. Zırh üretimiyle ilgili kullanıldığından bahsediyor. Yaygınlaşması lazım, bu araştırmaların daha fazla olması lazım.

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, BOREN'le ilgili olarak Sayıştayın güzel bir raporu var. Performans raporunda 4 bulgu var. Burada neden aşağı yukarı doğru dürüst çalışma yapılmadığı belli ediliyor. Şöyle: Mesela "Bulgu 1) Amaçların gerçekleştirilmesine yönelik hedeflerin nasıl ölçülebileceği hususunda belirsizlik var." diyor. Yani hedefler ortaya konuluyor ama o hedeflere nasıl ulaşılacak? Nasıl ölçeceğiz ulaşıp ulaşmadığımızı? Bu daha başlangıçta, diğerlerine girmeme gerek yok. Hem hedeflerin doğru belirlenmesi hem de ölçülebilir olması gerekiyor malum, eksik var.

Bakanlığınızın Sayıştay denetim raporunda da 3 bulgu var, önemli. Performans raporunda da 1 bulgu var, önemli. Ama Atom Enerjisiyle ilgili olarak -Sayın Bakan, muhakkak okumanız gerekiyor bu raporu- 7 bulgu var. Diyor ki: "Atom Enerjisi Kurumunda yeniden yapılandırma ve yeni bir mevzuat şart." Büyük sıkıntılar var kurumun...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bir dakika, ek süre vereyim Sayın Kuşoğlu.

Buyurun.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - TAEK'in yeniden yapılandırılması, mevzuatın yeniden oluşturulması şart; böyle bir tavsiyesi var. MTA'nın raporları da, EPDK'nın raporları da var ama onlarda pek bir şey yok.

Sayın Bakanım, bir de -galiba Musa Bey söz konusu etti- bu yaz kış saati uygulaması var. Yıllardan beri alıştık ve bazı hesaplara göre, bilimsel bir değerlendirme sonucuna göre yaz saati, kış saati uygulamaları vardı. Bu dönem birdenbire değişti. Nedir bunun gerekçesi? Yani bunun bir bilimselliği var mı? Geçmiştekiler mi hatalıydı, bu dönem mi hatalı oldu? Yani bu sizin uzmanlık alanınız değil ama bir şeyi olması lazım. Sonuçta evde kullandığımız enerji ise o, enerji tüketiminin az bir bölümünü oluşturuyor. Nedir bunun bazı, Nasıl hesaplandı; bir türlü anlayamadığımız, basına da intikal eden bir konu ama bununla ilgili bir açıklama yaparsanız memnun oluruz.

Çok teşekkür ediyorum. Bütçelerimizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.