KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ YİĞİT (İzmir) - Sayın Başkan, Değerli Bakanım, çok değerli bürokratlar, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çok değerli basın mensubu arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanıma da yeni görevinde başarılar diliyorum.

Bürokratlarım değişti mi, değişmedi mi, bilmiyorum ama değiştiyse de yeni bakanlara hayırlı olsun diyorum.

Bir önceki Bakanla aynı komisyonda aşağı yukarı bir yılı geçkin bir süre beraber yaşadık. Çok da önemli yani bize göre önemli değil ama o günkü Bakanımıza göre de çok önemli kanunlar yaptık. Uluslararası iş gücünü getirdiler, özel istihdam bürolarını getirdiler köleliği başlattılar ve o gün de bunları yaparken de şunu söylediler, dediler ki: "Biz Avrupa Birliğine uyum yasaları yapıyoruz." Yani bir bakıma "Avrupa'da var, bizde niye yok?" denildi. O gün sabahlara kadar çalıştık, çabaladık, o kanunları yaptık. Hatta biz dedik ki: "Ya, acele de etmeyin. Tali komisyonlara havale edilmiş. Önce tali komisyonların da sonuçları gelsin, öyle devam edelim." Ama pek de öyle olmadı, apar topar o zamanki sivil toplum kuruluşlarının bile doğru dürüst görüşü alınmadan kanunlar çıkarıldı edildi.

Ve bugün bir bakıyorsun peşi peşine açıklamalar geliyor, Cumhurbaşkanından geliyor, Başbakandan geliyor, Dışişleri Bakanından geliyor: "Avrupa Birliğiyle yollarımızı ayıracağız." diyorlar. Yıllardır, elli yedi yıldır bu insanlarla çalıştık, bunlarla beraber bir araya geldik ara ara, dedik ki: "Sizler gibi olacağız, biz de Avrupalı olmaya çalışacağız sizin gibi." ve biz bugün ise diyoruz ki: "Olmazsa da olmaz."

Şimdi, çok değerli arkadaşlar, o gün Avrupa Birliği uyum yasalarını yaptık ama bugün reddediyoruz. Çok da önemli değil, hayırlısı olsun. Döviz arttı, Avrupa Birliğindeki bu kopuş nedeni de iş adamların da gerçekte tedirginlik yarattı, "Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?" diyoruz. Her gün, son günler Avrupa Birliğine kafa tutuşumuzdan bu yana dolar 3,4; euro 3,6'yı buldu. Daha da sonra ne olacak, bilmiyoruz. Bu gidişat çok iyi değil. Bir an önce aklımızı başımıza toparlamamız gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, bir olağanüstü hâl getirildi, doğruydu ama dedik ki: "İçimizdeki yanlışları ayıklayacağız.", o zamanki Başbakanımız dedi ki: "Biz içimizi temizleyeceğiz, içimizdeki yanlışları temizleyeceğiz." Ama üç ay oldu temizlenmedi, ikinci üç aya girdik, daha temizlenip temizlenmeyeceği belli değil. Bu olağanüstü hâl de Avrupa'daki insanlarda ve tüm iş aleminde bir korku yaratmış durumdadır. Demokrasiye bir bakıma ara veriliyor, ben öyle kabul ediyorum, siz nasıl düşünüyorsunuz, bilmiyorum.

Sayın Devlet Bey bir iki gün önce bir açıklama yaptı, dedi ki: "Ya, bu AKP'nin içinde eski ve yeni vekil olarak 89 tane FETÖ'cü var, 47'si eski, geri kalanı yeni." Bununla ilgili de hiçbir açıklama yapılmadı. Hâlbuki bu olağanüstü hâl getirilirken "Biz içimizdeki ayrıntıları, kırıntıları temizleyeceğiz." dediler. Bu kırıntılar ve bu ayrık otları ne zaman temizlenecek, kimlerdir? Bunu, ne ayrık otlarını tanıyoruz ne de ne zaman temizleneceğini biliyoruz. Bir an önce tekrar demokrasiye geçilmesi, insan haklarına saygı gösterilmesi...

Bir de çok enteresan bir şey var değerli arkadaşlar. Yani bir mal terörden edinilir, o mala en konulur. Eroinden, esrardan edinilir, o mala en konulur. Ama bir bakıyorsun, hiç de öyle olmayan, kimin ne yaptığı belli olmayan... Dilediği insanların mallarına el koyuyorlar, diledikleri insanları hapse atıyorlar. Bu çok adil değil. Yeni baştan, tekrar bu Hükûmetin iyi düşünmesi gerekir. Gerçekten, terörden elde edilen mallar varsa el konulmalı, eroinden, esrardan elde edilen mallar varsa el konulmalı ama herkesin malına da el konulmamalı. İnsanlar yarınını göremiyor, yarınını bile düşünemiyorlar.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun.