| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 23 .11.2016 |
KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Komisyonumuzun çok değerli üyeleri, değerli milletvekillerim, Sayın Bakanım, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; 2017 yılı İçişleri Bakanlığı bütçemizin ülkede hedeflerini yakalayan, ülkemizde var olan gerginliği nötralize etmiş, devlete ve asayiş birimlerine güven tesis edecek bir bütçe olmasını diliyorum.
Ülkemizde içişleri deyince şu süreçte akla ilk gelen kaos, çatışma, göz yaşı, sokağa çıkma yasakları, şiddet geliyor ne yazık ki. Her gün şehit haberleriyle ocaklar sönüyor. "Savaş son bulsun" diye, "Evlatlarımız ölmesin." diye insanlar dua ediyor. Yeniden etrafımızdaki ülkelerle normalleşmiş bir Türkiye'nin hayalini kuruyoruz. Ne yazık ki ülke yangın yeriyken ülkenin gündemi başkanlık tartışmaları. Sanki ülkenin huzuru ve güveni için tek çözümmüş gibi allanıp pullanıp sunulmaya çalışılıyor. Bu nasıl bir anlayıştır, bunu anlamış değiliz.
İşçi sokağa çıkıyor haklarını istemek için, işçiye biber gazı, polisle karşı karşıya. Öğretmen özlük haklarının iyileştirilmesini istiyor, yine şiddet görüyor. Kadınlar kadın cinayetlerine dur demek için sokağa çıkıyor, bu kez yine şiddet görüyor ve hatta milletvekilleri dahi, sokaklarda polis şiddetine uğruyor. Kolluk güçleri milletin değil de sanki iktidarın hizmetinde bir güçmüş gibi algı yaratıyor toplumda. Hukuk ayaklar altına alınıyor. Özgürlükler ülkesi olduğumuzdan, AB hedeflerinden, ileri demokrasiden, istikrardan söz ediyorsunuz. Huzur, bu kadar baskı ve şiddetin olduğu bir ortamda olamaz. OHAL süresinde bu şiddet ortamı daha da büyümeye devam ediyor. Dernekler kapatılıyor, gazeteciler tutuklanıyor, gazeteler, dergiler, televizyonlar kapatılıyor, binlerce kişi ihraç ediliyor. Zaten uzun yıllardır iç işleri FETÖ'ye teslim edilmiş, haberimiz olmadı. Hepimizi birlikte ulusça üzen 15 Temmuz acı garabetini içimiz sızlayarak yaşadık. Emniyetten, Jandarmadan, İçişlerinden ihraç edilenleri görünce olayın vahameti daha da gün ışığına çıkmaktadır. Valiler keyfiyete göre gösteri ve yürüyüşleri yasaklıyor. Özellikle küçük illerde bir bakıyorsunuz, OHAL süresince gösteri, yürüyüş yasak diye bir karar çıkıyor. En önemlisi, insan hak ve özgürlükleri keyfiyete bağlı olarak yürütülmek isteniyor.
Avrupa Birliği uyum raporu Türkiye'deki hak ihlallerinin özellikle üzerinde çok durdu. Güven ortamının yok olmasında, haksız yargılama ve tutuklamalarda ülkemizin karinesi kötü. Ülkedeki hukuksuzluğu, savaş ortamını aratmayan uygulamaları dünya bizimle birlikte görüyor. Uluslararası yatırımcılar, yabancı sermaye bu kaos ortamındaki ülkemizden ne yazık ki hızla çekiliyor. Sivil halkın güvenliği sizden soruluyor. Sivil halk sizi görmezden geliyor ve yavaş yavaş devlete olan güven duygusu hızla dip yapmaya başlıyor. Ülkede bombalar patlıyor, insanlar sokağa çıkarken bomba korkusuyla çıkıyor. Can güvenliği endişesinin tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Sayın Bakanım, farkında mıyız, insanlar geceleri sokaklara çıkamıyor. Kent sokakları akşam olunca insansızlaşmaya başladı. Bakanlığınız bundan sonraki süreçte neler yapacak, merak ediyoruz. Özlenen huzur ve güven ortamının en kısa sürede tesis edilmesi, bu ülkede yaşayan her yurttaş gibi bizlerin de ivedi beklentisi.
Değerli arkadaşlar, son kanun hükmünde kararnameyle öncelikle neredeyse 370 dernek kapatıldı. Bu derneklerin neye göre kapatıldığını da oldukça merak ediyorum. Bunlardan bir tanesi Gündem Çocuk Derneği. Çocuk haklarıyla uğraşan, hiçbir siyasal bağımlılığı olmayan bu dernek neden kapatıldı merak etmekteyiz. Gündem Çocuk Derneği yıllardır gönüllülük esasıyla çocuk haklarını savunan, bu alanda farkındalık yaratarak ve dikkat çeken ve böylelikle bu amaca koşan derneklerden biri. 1 Aralıkta Samsun'da bir çocuğun yüksek yararı üzerinden bir davaya müdahillik dilekçesi vermiş, geri gönderme merkezinde kaybolan çocuklar için mücadele vermiş, okullarda fiziksel yetersizlik nedeniyle benzeri davaların takibini yapmış gibi, bir çok konuların tarafı olmuş. Ve devleti illerde temsil eden sayın valiler, Sayın Bakanım, Parlamentodaki AKP iktidarıyla bir geleneğe dönüştürülmek istenen, çoğunluğun verdiği her karar doğruymuş gibi bu kararlar illerde de çoğunluk olan il genel meclisi üyeleriyle aynen uygulanmaktadır. 2016 yılı programı yapılmadan, bir önceki yıl burada görüşülürken şu anda Emniyet Genel Müdürümüz olan, bizim eski AImus Kaymakamımız Sayın Altınok ve devrin bakanına Tokat İl Özel İdaresinin 2016 yılı programını getirdim ve işaretleyip verdim. Orada kendi inisiyatifleri dışında yaşayan bütün insanları ayrıştırır, ötekileştirir, yok sayarcasına bir programın yapıldığına tanık oldum.
Şimdi geliyorum günümüze. İşte, günümüzde bugün olağanüstü hâl var. Orada birtakım insanlar siyasi düşünebilir ya da siyasi parti tabanına hizmet etmek isteyebilir ama o insanların şunu bilmesi, devlette bir birimin de bunu şiddetle takip etmesi lazım: İl özel idare kasasına her ay giden para bu ülkenin millî gelirinden fert başına düşen para. Her noktasındaki yurttaşına devletin eşit bir yurttaşı önemsediğinin, hakkaniyetle harcaması gereken bir yetim hakkı olduğu sorumluluğunun verilmesi lazım ama bu noktaya bakıyoruz, sayın valiler olağanüstü hâli insanların bireysel özgürlüklerini kısıtlamadan öteye asli işini de unutarak bu konulara duyarsız kalıyor. 2017 programı da şekilleniyor. Yakında onu yeni İçişleri Bakanlığımızın Müsteşarına da getireceğim, göstereceğim.
Sayın Bakanım, illere giden kaynakların yeterli kullanılıp kullanılmadığının bürokratlarca, müfettişlerle çok ciddi denetlenmesi lazım. Köylere kanalizasyonlar yapılıyor ve rastgele derelere, çayırlara bunlar salınıyor ve bunlardan oluşan su kaynaklarından sebze yetişiyor, meyve yetişiyor ve büyük illerde herkes de bunu evine götürüp yiyor ama bunların olmazsa olmazı kesinlikle doğaya ve çevreye, toprağımıza, suyumuza zarar veren, deterjan ve benzeri atıkların salınmaması için öncelikle ve öncelikle, titizlikle arıtma sistemlerinin mutlak ve mutlak hayata geçirilmesi lazım ve buna da bir bütçe konup bunun denetlenmesi lazım. Geçen gün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi görüşülürken de Sayın Bakana ifade ettim, dedim ki: "Şu günlerde il özel idaresi bütçeleri yapılıyor. Deyin ki "Yüzde 20'sini, 25'ini kesinlikle arıtmaya ayırın." Yoksa bu topraklarda ot bitmeyecek, çölleşecek, zehir atıklarıyla dolu olacak Sayın Bakanım."
Yine, son günlerde, tabii, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı bünyesinde FETÖ'ye de karışmamış, çok deneyimli birçok bürokratın da emekli edildiğine tanık olduk. Hatta o kurulda görüşürken "Ya, burada ne kadar da böyle bize yakın olmayan sosyal demokrat müdür varmış. Bunları şöyle bir düzene koyalım. CHP iktidara gelse bayağı da kadro sıkıntısı çekmeyecekmiş bizim Bakanlığımızda." gibi endişelerini dile getirenler de olmuş. Bu, devlet adına son derece yanlış. Eğer bu insanlar böyle düşünmüyor diye emekli edildiyse, bu deneyimli insanlardan bu ülke yararlanmasını bilmiyorsa bir bakanlık adına son derece düşündürücü, üzücü, acı da bir durum Sayın Bakanım. Ben bu isimleri size verebilirim de.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama dedikodu bu.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Bakın, bu isimleri verebilirim de size.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Zan altında bırakıyorsunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ama, bu insanlar FETÖ terör örgütü...
BAŞKAN - Sayın Bakan, kayıt altına geçsin, söyleyin de.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yani, bu, hakikaten dedikodu. Yani, bir teşkilatı, bir yönetimi, devletin bir kurumunu böyle hiç olmayan, mesnedi ve dayanağı olmayan bir süreç üzerinden... Yani, ben burada şunu söylemeyi de elem ederim, bu da yanlış bir şey, bu da ayrı bir ayrımdır: Şu, şu görüşe ait; şu, şu görüşe sahip... Emniyet teşkilatımızın da, İçişleri Bakanlığı teşkilatımızın da tümü birdir hangi görüşe ait olursa olsun ve arkadaşlarımız bugüne kadar -bu benimle alakalı da değildir, benden önce de, benden sonra da- bu anlayışa tamamen bu ülkenin bir ferdi, bir vatandaşı ve orada hizmet edecek bir kişi sıfatıyla bakarlar.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet, ben sizin...
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bu ayrım, Plan Bütçe Komisyonunda bu tip bir değerlendirme bizim teşkilatlarımıza sıkıntı getirir, devletin her kademesine sıkıntı getirir ama özellikle güvenlik teşkilatları açısından son derece hem üzüntü verir hem de zafiyet verir. Yani, lütfen, bu konudaki değerlendirmeleri birilerinin sözleri veya herhangi bir değerlendirmeyi başka bir noktaya taşımak isteyenlerin ortaya koymuş olduğu mesnetsiz tavırlar üzerinden ortaya koymayın, üzülürüz. Yani, başka...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Şimdi, sizin keder ettiğinizi, üzüntü duyduğunuzu ağzınızdan duydum Sayın Bakanım ve buna inanmak istiyorum. Şu anda Türkiye'de siz AKP teşkilatlarının, milletvekillerinin, bakanlarının referansı olmadan kaç tane insanı vali yaptınız? Bir tane sizin gibi düşünmeyen vali var mı Sayın Bakanım? Bir örnek verin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ya, yapmayın Allah aşkına!
BAŞKAN - Yok, hiç karışmadık, hiç. On yıldır milletvekiliyim, bir tek gün bile karışmadım.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Bakın, Sayın Bakanım, Sayın Başkanım...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - 3 tane vali vardı milletvekili ya CHP'den.
BAŞKAN - Yani, bizi de zan altında bıraktınız da o yüzden...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Osman, bilmediğin her konuya...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Biliyorum ben, merak etme.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eski, eski.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sen geçen dönem yoktun.
KADİM DURMAZ (Tokat) - O dediğin Nuh Nebi'den kalma Osman Bey, az beni dinle, bugüne gel, bugüne.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Isparta'dan, Gaziantep'ten milletvekili...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Yaşadığımız noktada bu dediğiniz insanlar bu ülkenin laik, demokratik hukuk devleti olması ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ikrar vermiş, yürekten inanmış insanlar.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Bilmeden sen konuşuyorsun. Geçen dönem yoktun sen.
KADİM DURMAZ (Tokat) - "5 tane, 10 tane vali yaptım." deyin Sayın Bakanım, yok. Benim de edebim müsaade etmiyor, daha belki çok şey söyleyeceğim ama bu bir gerçek. Bu listeyi sizin önünüze bırakırım, bu insanların hepsi birinci sınıf emniyet müdürü ama bir tanesine 81 vilayetin bir müdür koltuğuna oturmak nasip olmamış, ancak böyle dalgaya düşmüş şey gibi oraya çarpmış, buraya çarpmış devleti.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama yanlış söylüyorsunuz. Emniyet teşkilatı içerisinde çok kötü bir ayrıma gidiyorsunuz ve belki de bugün... Bak, Sayın Milletvekilim, yanlış söylüyorsun, böyle bir siyasal ayrıma bu konuda girmek son derece yanlıştır ve haksızlıktır, tekrar sizi uyarıyorum.
KADİM DURMAZ (Tokat) - On dört yıldır iktidardasınız, on dört yıldır Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bakın, tekrar siyasal bir ayrıma...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ben ayrımdan yana değilim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bak, bühtan içerisindesin, ne söylediğinizi de bilmiyorsunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Hayır, ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bakın, bizi şuna zorluyorsunuz: Şu adam şu düşüncededir, şu adam şu düşüncededir. Buna girmem, bu oyuna da düşmem.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ya.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama, bir daha söyleyeyim...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Düşmeyin.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama siz düşüyorsunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Düşmeyin Sayın Bakanım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Allah'ını seversen düşme ya.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Biz sizi dinledik.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bak, düşüyorsunuz. Ben bühtan etmedim ama hiç.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Bakın, ben sizi bilgilendiriyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Hiç bilgilendirmiyorsunuz. Ben, kaymakamlık kararnamesi de yazılıyor, bu gece saat dörde kadar oradaydım, ondan önceki gece de oradaydım, emniyet müdürleri kararnamesinde oradaydım. Ben işime bakan bir adamım, arkadaşlarım da işine bakıyorlar. Ama, bir şey söyleyeyim, bizim yaptığımız emeği ve benden önceki yapılan emekleri "Şu şöyle yapılıyor, bu böyle yapılıyor." diye bir anlayış içerisine getirmenin doğru olduğunu düşünmüyorum. Tam tersi, bak, ben öyle örnekler veririm size -ki burada veremem- mahcup olursunuz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ben mahcup olmam.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Mahcup olursunuz...
KADİM DURMAZ (Tokat) - Hayır, asla.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - ...ve bütün arkadaşlarınıza karşı üzgün olduğunuzu da söylersiniz ama arkadaşlarımız arasında böyle bir ayrımı istemem.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Siz mahcup edecek örnekleri verin, ben buradaki heyetten özür dileyeceğim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Özür dileyeceksin.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bak, göreceksiniz, özür dileyeceksiniz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Aynen o sözümün arkasındayım.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ben size söyleyeceğim, hem de son yaptığınız atamalarla ilgili de söyleyeceğim, siz heyetten özür dileyeceksiniz.
KADİM DURMAZ (Tokat) - 81 ilde vali gösterin bana, il emniyet müdürü gösterin.
BAŞKAN - Bu konuşma mecrası başka bir noktaya gitti.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Karşılıklı boyutta götürmeyelim, evet.
BAŞKAN - Bence, bunu böyle kapatalım, yanlış.
Buyurun.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Ben o isimleri size getireceğim birazdan, not olarak da zatıalinize vereceğim, hiç bunun şeyi yok Sayın Bakanım. Ama, valiler kararnamesi yapılıyor, dilerim, beni mahcup edecek, o devletin kucaklayacak şefkatli elini İçişleri Bakanlığında görürüz.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Kimsenin mahcubiyeti üzerine bir kararname yapmayız, merak etmeyin, her konuda.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Bu ülkede herkesin bu devletten bir beklenti içerisinde olması kadar doğal hiçbir şey yok ve devlet de uygulamalarıyla herkesi kucaklamak durumunda. Biz devletten bunu görmek istiyoruz ve son yaşanan olaylardan sonra da bu ülkede yıllarca FETÖ terör örgütüyle mücadele etmiş değerlerin, bürokratların, depo ettiğiniz merkez valilerinin, şöyle onların engin deneyiminden devlet yararlanmış olsaydı AKP iktidarı on dört yılda belki şu noktaya gelmezdi. Onların birçoğu onların verdiği raporla terfi edemedi, sürgün yedi, perişan oldu ama devletin bunu görmesi lazım, buna ihtiyaç var. Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında on dört yılda bir piramit oluşmadı. Bakın, şimdi onu iyi başarmış gibi Jandarma Genel Komutanlığı da İçişleri Bakanlığına bağlandı. Yarın o askerlerimiz adına da üzüntü duyarım, terfi edebilmek için ya da görev yerinin belirlenmesi için AKP'li vekillere, milletvekillerine, teşkilatlarına gitmek zorunda bırakılacak diye de üzüntü duyuyorum.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ya, öyle bir şey yok. Nereden çıkartıyorsun? Kim geliyor, nereye geliyor? Bize gelen giden yok ya. Nereden çıkartıyorsunuz?
KADİM DURMAZ (Tokat) - Osman, erenlerin sakinliğine.
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Ne alakası var ya?
KADİM DURMAZ (Tokat) - Evet, çok alakası var, bu ülkede yaşıyoruz biz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - CHP Grubu seni seviyor Osman.
KADİM DURMAZ (Tokat) - Benim birkaç da sorularım olacak, onu da ileride soracağım.
İsim zikretmedim, isim listesi de elimde Sayın Bakanım, bunu da şahsınıza özel vereceğim.
Teşekkür ediyorum.
Bütçemizin başarılı olmasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.