Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı c) Emniyet Genel Müdürlüğü ç) Jandarma Genel Komutanlığı d) Sahil Güvenlik Komutanlığı e) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 23 .11.2016 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, bakanlık ve kurumlarımızın değerli temsilcileri, sayın basın mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sıkı sık vurgulandığı üzere, sunumunuzda da "FETÖ, PKK, DEAŞ ve diğer tüm terör örgütleriyle kararlı ve etkili mücadelemiz sürmektedir, terörün kökünü kazımakta kararlıyız." diyorsunuz. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, hep dediğimiz gibi, terörle mücadelede Hükûmetin yanındayız ve destekliyoruz.
Terörü, insanımızın can ve mal güvenliğini, millî birliğimizi, demokrasimizi ve ekonomik gelişmemizi tehdit eden en büyük tehlike olarak kabul eden partimiz, terörle mücadelenin hiçbir şartta ihmal edilmemesi gereken millî bir politika olarak ele alınmasını, bu kapsamda terör belasından ülkemizi kurtarmak için etkili, sonuç alıcı ve çok boyutlu politikalar uygulanmasını öngörmektedir.
Terörle mücadele güvenlik birimlerinin yürüttüğü mücadelenin yanı sıra, istismar edilen ve bu nedenle terörü besleyen unsurların ortadan kaldırılmasına dönük olarak ekonomik, sosyal, psikolojik, idari, demokratik ve kültürel etkenlerin ortadan kaldırılması temelinde yürütülmeli, bu amaçla geniş kapsamlı bir ekonomik ve sosyal kalkınma programı gerekli mali destek ve kaynaklarla uygulamaya konulmalıdır. Bu kapsamda, Hükûmetin açıkladığı Cazibe Merkezleri Programı Yatırım ve Destek Hamlesini önemli görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de kamuoyuyla paylaştığımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini Kalkındırma ve Kırsal Kalkındırma Merkezleri Modeli Programımız bulunmaktadır. Hükûmetin bu konuda yapacağı çalışmalara katkı vermeye her zaman hazırız.
Sayın Temizel'in getirdiği eleştiriyi ben de ifade etmek istiyorum. Keşke ki OHAL kapsamıyla ilgili bir düzenleme de değildi, keşke Meclise gelseydi, bizler de katkı verseydik, bu Kalkınma Bankasına bu amaçla verilen görevlerle ilgili, orada eleştireceğimiz konular var. Yani bunu hep birlikte, o bölgenin kalkınması için, ben inanıyorum ki tüm siyasi partiler sizlere destek verirdi, keşke burada o düzenleme yapılsaydı.
Sayın Bakanım, kanun hükmünde kararnamelerle ilgili bizim olumlu bulduğumuz düzenlemeler de var, katılmadığımız düzenlemeler de var. Bunlardan birini söyleyeceğim, ilgili bakanlıkların bütçeleri görüşülürken hep ifade edildi. Şehit ve gazilerimizin ayrıma tabi tutulması Sayın Bakanım. Yani şehit ve gaziler arasında ötekileştirmeyi uygun görmüyoruz, bu gönülleri yaralıyor, vicdanları sızlatıyor. En yakın örneğini söyleyeyim: Şimdi, şehit olan kaymakamımız var, yine Cudi'de, Şırnak'ta, Cizre'de, aylarca mücadele verirken şehit olan gerek jandarma gerek özel kuvvetler, polis de özel harekâtta arkadaşlarımız var. Şimdi, bunlara "Sizin göreviniz." deyip, 15 Temmuzdaki şehitlerimize, sizin tanımınızla söyleyeyim, "Görevi olmadığı hâlde mukavemet ederken şehit olanlar." diyorsunuz. Yani, böyle bir ayrım doğru değil. Yani vatanını, milletini, mukaddesatını korumak her Türk evladının görevi. Ben size vatan şairimizin o konuda yazdığı şiirin ki Türk analarına ithaf ettiği şiir, Mehmet Emin Yurdakul'un. Diyor ki: "Haydi yavrum ben seni bugün için doğurdum,/ Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum./ Türk evladı odur ki, yurdu olan toprağı,/ Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırtmaz,/ Bir yabancı bayrağı./ Ezan sesi duyulan hiçbir yere astırtmaz./ Git evladım, yıllarca ben oğulsuz kalayım;/ Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım!/ Haydi oğlum, haydi git;/ Ya gazi ol, ya şehit!/"
Yani terörle mücadele veren kahramanlarımız da 15 Temmuzda tankların önüne yatan kahramanlarımız da bu inançla mücadele verdi. Bu kapsamda şehitlik mertebesine ulaşanlar oldu, gazi olanlar oldu. Yani bunlar arasında ayrım yapmak gerçekten bizleri ki kamuoyunu da genel anlamda rahatsız ediyor, yaralıyor. Bu konuda, inşallah verilen haklar anlamında bir eşitlik sağlanır diyorum.
Hani "Görevi olmadığı hâlde." diyorsunuz ya, peki görevi olanlara haklarını veriyor muyuz? Yani şimdi, darbecilere karşı 15 Temmuzda da mücadelede gururumuz olan polislerin ekonomik ve sosyal sorunları var Sayın Bakanım. Özellikle emeklilikte çok büyük sorun yaşıyorlar ki Türk polisinin de en başta gelen isteği belli, 3.600 ek gösterge. Hükûmetimiz daha önce 3.000'e çıkardı ama onun bir getirisi olmadı Sayın Bakanım. Yani emeklilere yönelik bir getirisi olmadı. Şimdi, kamuda emsal alınabilecek birçok kadroya yapılan uygulamayı, bu 3.600 ek göstergeyi polislerimize de verelim. Yani biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Hükûmetten beklentimiz ve isteğimiz, tüm Emniyet çalışanlarının özlük haklarını ve çalışma şartlarını iyileştirecek, polislerimize de 3.600 ek göstergeyi verecek düzenlemeyi bir an önce yapması. Bu anlamda, çalışma şartlarıyla ilgili de polislerimizin sorunları var. Bu konuda da, Türk polisinin çalışma süre ve şartlarını dünya standartlarına çıkarmalıyız. Ek görevler, farklı çalışma saatleri, çok uzun süreli çalışma saatleri, bunlarla ilgili düzenlemeleri bir an önce yapmalıyız Sayın Bakanım ki Nuh Nebi'den kalma yönetmelikler var, yani onları falan hep düzeltmeliyiz, günün şartlarına, çağdaş hâle getirmeliyiz.
Bir başka kesim, kısa kısa geçiyorum, uzman jandarmalarımız. Onların da yine yıllardır çözüm bekleyen sorunları var ki kendi ağızlarından burada dile getirmek istiyorum, diyor ki: "Jandarma Genel Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanması aşamasında ülke genelinde asayiş terör olayları operasyonlarında, en zor şartlarda, memleketin çetin coğrafyasında çocuklarını ve ailesini hatta canını ve sağlığını hiçe sayarak, vatanına hizmet eden, hatta 15 Temmuz kalkışma olayında büyük bir vatanseverlik ve özveriyle devletinin yanında olan, emeklisiyle birlikte yaklaşık 30 bin uzman jandarmanın aşağıda kısaca belirtilen özlük haklarının düzenlenecek olan kanun hükmünde kararnamelere eklenerek mağduriyetlerin giderilmesi." diye maddeleri sıralamış.
1) 3466 sayılı uzman Jandarma Kanunu'nda okullu olduğu açıkça belirtilmişken kurumumuzun okulda geçen sürenin okul olmadığını, kurs olduğunu savunmaktadır. Uzman jandarmaların okulda geçen sürelerinin hizmetten sayılması için gerekli çalışmaların yapılması.
2) Görev aldıkları ilk günden bugüne kadar ayın koşullarda, aynı eğitimi aldıkları astsubaylarla uzman jandarmaların aynı işi yapmalarına rağmen aynı sosyal haklardan yararlanmaları sağlanmalı.
3) Kadroları kapatılan ve hâlihazırda astsubay kadrosunda çalışan uzman jandarmaların bir üst statüye geçirilmesi, 5600 ek göstergenin uzman jandarmalara da uygulanması.
4) "Adi malul emeklilerinin görev malullerinde olduğu gibi derece, kademe ilerlemesi yapmaları 'adi malul' kavramı yerine 'sağlık malulü' kavramı kullanılmalıdır" diyor
5510 sayıl Kanun'da ve son olarak diyor ki Sayın Vekilim; "Jandarma Genel Komutanlığında muvazzaf olarak görev yapan uzman jandarma çavuşların özlük haklarıyla ilgili sizlerden yardım istiyoruz. Bu ülkenin sessiz kahramanlarının sesini duyun." Ben de size iletmiş oluyorum Sayın Bakanım.
Korucularla ilgili -ki kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeler yapıldı, isimleri "güvenlik korucuları" olarak değiştirildi- yapılan düzenlemeleri de destekliyoruz, gerek ruhsat sorunları vardı silahlarıyla ilgili ki bir gençleştirme son çıkan KHK'de düzenleme var. Çocuklarına bu imkânı verme düzenlemesi de var. Bunlar bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimiz düzenlemeler. Güvenlik korucularının öteden beri beklediği bir husus daha var Sayın Bakanım, siz Çalışma Bakanlığından geldiğiniz için bu konuyu daha iyi görürsünüz, anlarsınız, sosyal güvenceleri yok. Nasıl yok? Yani bir maaş veriyoruz, bir aylık veriyoruz ama sağlık hizmetlerini normal, hani maaşlarından pirim kesilerek sosyal Güvenlik Kurumumuz bunların sağlık hizmetlerini vermiyor. Yani sağlık hizmetlerinden yararlanıyorlar ama yani bir çalışan gibi değil yani 4A, 4B, 4C var biliyorsunuz 5510 sayılı Kanun'da, bunların arasında güvenlik korucuları yok. Yani bunların da maaşlarından prim kesilerek emekli aylığı, aynen diğer çalışanlarda olduğu gibi, uygulanması lazım. Yani bir benzetme yapmak gerekirse âdeta kayıt dışı çalışıyorlar, yani kaçak çalışıyorlar gibi bir durum var Sayın Bakanım. Yani hem bu anlamda maaşlarının iyileştirilip kendi maaşlarından prim kesilerek hak ettiklerinde de emekliye ayrılmaları bu anlamda tüm diğer emeklilerle ilgili verilen haklardan yararlanmaları sağlanmalı diyorum.
Bir başka konu, bu KÖYDES Projesi'yle ilgili sunumunuzda diyorsunuz ki: "Yolu ve içme suyu bulunmayan köy kalmadı." Ben kendi seçim bölgem açısından doğruluyorum çünkü bizde köy bırakmadınız Sayın Bakanım, yani hepsi mahalle oldu, yani kasaba ve köylerimiz mahalle statüsüne geçti. Burada şunu ifade edeceğim: Yani bırakın köyü bizde büyük eskiden kasaba olan yerleşim birimlerimiz su sıkıntısı çekiyor Sayın Bakanım. Yani yaz boyunca üç dört ay su alamayan 5 bin nüfuslu -eski tabirle- beldelerimiz var. Ha bir faydanız oldu, yani şeyi hatırlatmış oldunuz, teyemmümle abdest nasıl alınır, onu hatırlatmış oldunuz. Ama, su sorunu var yani içme suyu sorunu -eski adıyla- köylerimizde, beldelerimizde, Konya'da var, ben size birçok isim sayabilirim.
Bir de şunu ifade edeceğim: Bu büyükşehir Yasası'nın getirdiği bir çok sıkıntı var, en çok Konya'yı etkiledi. Biliyorsunuz birçok ülkeden daha büyük yüz ölçümü var ama merkezden bu köylere -eski adıyla- köylere, beldelere hizmet götürülmeye çalışılıyor. Hani kendi şehir merkezine hizmet vermekte zorlanan büyükşehir belediyesinin 170-200 kilometre ötedeki ilçelere, köylere, beldelere hizmet vermesi beklenemez zaten, çabalıyor, bir şeyler yapmaya çalışıyor ama maalesef yol sorunları, diğer sorunlar fazla. O Büyükşehir Yasası'yla ilgili yapılan düzenlemeden vazgeçilmesi lazım mülki idare sınırlarını tekrar değiştirmek lazım. Bunun Konya olarak çok büyük sıkıntısını yaşıyoruz. Yine, ilçe belediyelerimize, eskiden olduğu gibi, gerekli yetkiler verilmeli, daha yakından yerel hizmetlerin verilmesi sağlanmalı, büyükşehir sadece kendi şehir merkeziyle ilgili sorunlarla uğraşmalı, hizmet vermeli diyorum.
Son olarak, bu belediye meclisi üyelerimiz huzur hakkı alıyor ama yetersiz, gerek büyükşehir gerek belediye Meclisi üyelerimiz yani onların bir sosyal güvenceye kavuşturulmasıyla ilgili bir düzenlemeye gitmemiz lazım. Muhtarlarımızın maaşı artırıldı ama onlar da, biliyorsunuz, 1.300 lira düzeyinde bir maaş alıyor ama primini alt tavandan ödüyor, 1.600 küsurdan ödüyor. Özellikle, emekli olmayan ya da bir işi olmayan muhtarlarımız maaşın önemli bir kısmını prim olarak ödemek durumunda kalıyor ki en son asgari ücretin artışıyla da gerek köy muhtarlarımızın gerekse mahalle muhtarlarımızın ödediği primlerde yüzde 30, yüzde 35 oranında artış da oldu. Bu, önemli bir yük getirdi muhtarlarımıza. Bu anlamda, muhtarlarımızın bu sıkıntısını çözecek düzenleme de yapılmalı diyorum. Bakanlık ve kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum, saygılar sunuyorum.