KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDIN (Antalya) - Sayın Başkanım, çok Kıymetli Bakanım ve Komisyonumuzun değerli üyeleri, bürokrat arkadaşlarım, basınımızın seçkin temsilcileri; öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki Antalya turizmin başkenti ve bu konuda da Komisyonumuz hassas davranıp 4 Antalya vekiline arka arkaya söz hakkı verdi.

Bizim için 24 Kasım günü çok önemli bir gündü. Bir yandan Hükûmetimiz kurulmuş, bir yandan da Rus uçağı düşürülmüş. Tabii ki ateş düştüğü yeri yakar, aslında Antakya'ya değil, Antalya'ya düşmüş gibi oldu. Düşer düşmez tüm sektör zaten "Eyvah! Bundan sonra Rus turist gelmez, bizim işimiz zor." diye başlandı ama şunu da söyleyeyim: Biz milletvekili arkadaşlarımızla beraber Sayın Bakanımıza hayırlı olsuna gittik ve arkasından "Sayın Bakanım, ne olursun!" deyince dedi ki: "Arkadaşlar, rahat olun, biz bu işe el koyduk. Bizim gece bile rüyamıza giriyor bu iş. Bu iş çözülecek. Siz biraz daha şey olun, iki ay sonra falan düzelir." Ve gerçekten de öyle oldu. Tabii, Türkiye'deki 30 milyon turistin 13 milyonu Antalya'ya geliyordu geçtiğimiz yıllarda. Bu sene yalnızca Rusya'dan 3 milyon turist gelirken 450 bine düştü ki belki biz ümitliydik, anlaşılır anlaşılmaz birden bu iş 1 milyona ulaşırız dedik ama zor. İnşallah, önümüzdeki sene tabii, 5 milyon hedef konmuş, iyi şey olursa bu 3 milyonu, 4 milyonu bulur diye düşünüyoruz. Ama, tabii ki yalnızca Rusya'dan gelen turistler bizi kurtarmıyor, mutlaka -diğer arkadaşların da dediği gibi- imaj konusunda iyi çalışıp bu sayıyı artırmak lazım.

Ben rakamlara fazla girmeyeceğim, zaten Sayın Bakanımız da sunumunda anlattı. Ben, Bakanımızın bu hassasiyetine teşekkür ediyorum. Bize dedi ki: "Hemen gidelim Antalya'ya, toplantı yapalım." Gittik, sektörle toplantılar yaptık. Gerçekten de sektör derdini anlattı ve Sayın Bakanımızla, Sayın Dışişleri Bakanımızla beraber ne gerekiyorsa hem Bakanlar Kurulunda hem de Bakanlığın yapacağı işlerle ve kanunlarla sektörümüzü rahatlatmaya çalıştık. Tabii ki bunlar kökten bir çözüm değildi ama en azından rahatlatıldı, güven verildi. Bu sene de Rusya'yla anlaştıktan sonra Antalya'da iyi bir hava esiyor ama tabii ki tereddütlerimiz de devam ediyor.

Antalya'da -dedik ya, turizmin başkenti- 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu uyarınca Bakanlığımızca ilan edilen 6 adet kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgesi ve 25 adet turizm merkezi bulunmaktadır. İlimizdeki bu tesislerin 400'ü 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinden, 242'si 4 yıldızlı otel ve tatil köylerinden oluşmaktadır. Ayrıca, ilimizde belediye belgeli 1.574 konaklama tesisi bulunmakta olup bu tesislere ait yatak sayısı 120 bindir. İlimizdeki toplam konaklama tesisi sayısı 2.490'a, yatak sayısı da 628 bine ulaşmıştır. Bizde, Antalya'da şöyle bir olay var: Tabii ki daha önce, 1984 yılında, Belek, Türk ormancısının Türk turizmine en büyük katkısıdır. Orası kumul hareketlerin olduğu bir yerdi. Türk ormancısı orada 1960'lı, 1970'li yıllarda çalışmaya başladı, 2 bin hektar alanda kumulu zapt etti ve 1984'te de Belek turizm merkezi, turizm alanı ilan edildi. İlimizde 16 tane golf sahası... Daha önce de orada 30'un üzerinde 5 yıldızlı otel var ve gerçekten de Türkiye'nin değil, dünyanın en güzel otelleri. Buralar yapıldı ve hatta en son G20 Zirvesi'nde Çinlilerin dedikler olay şuydu: "Ya, burası öyle güzel yer oldu ki biz sizin yaptığınız seviyede bir zirveyi yapamayız." demişti. Bizim Antalya'nın böyle köklü otelleri olmasına rağmen -biraz önce Mehmet Günal arkadaşımın da söylediği gibi- bizde öyle bir şey oldu ki mesela -Manavgatlıyız biz ikimiz de- her sene kışın inşaat yaptılar, yazın otelcilik yaptılar. Çünkü niye? Son on dört yılda siyasi istikrar var, ona bağlı olarak ekonomik istikrar oldu, bankalar kredi vermeye başladı. Zaten turizm için her şey hazır. Güvenlikte sıkıntı yok, havaalanlarımız iyi, ulaşım iyi, denizimiz temiz ve arka arkaya oteller yapmaya başladılar. Şunu söyleyeyim: Manavgat'ta köşe başında bir iş yeri olan kişi baktı ki 7-8 bin yataklı otel sahibi olma durumuna geldi. Tabii ki bu sevindiriciydi ama en ufak bir krizde de şimdi bunu çevirme şansları kalmadı. Her ne kadar bankalar bu sene ucuz verelim diye uğraşıyorlar ama mümkün değil. Şimdi, adamın 10 liralık malı olsa bile 2 liralık şeyi var, kredi almış; buna 1 lira daha vermediğiniz zaman dönmüyor bu çark. Antalya'ya 13 milyon turist gelmediği sürece -şu anki otel kapasitesiyle- bizim bu çarkı çevirme şansımız yok şu anda. Onun için biz ne yapıp edip ne kadar yardımcı olursak olalım, ne kadar yüzdürmeye çalışırsak çalışalım, önümüzdeki yıllarda işimiz zor olacak. Bakanımızın ve bürokrat arkadaşlarımızın, Hükûmetimizin aldığı önlemlerle iyi olacağını düşünüyoruz çünkü iyi düşünürsek iyi olacağımızı söylemiştim. Sayın Bakanım da yani "Diğerleri de duysun." diye espri yaptı. İyi diyeceğiz ama gerekli önlemleri alacağız. Mutlaka da bu çerçeve kanun dediğimiz kanunu da çıkaralım ki düzgün, planlı bir iş olsun.

Ben bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. İnşallah, güzel şeyler olacak. İyi düşünelim, iyi olacak inşallah.

Saygılar sunuyorum.