KOMİSYON KONUŞMASI

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben öncelikle bu bütçe görüşmelerinde söz alarak katkı veren bütün milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Gerçekten önemli katkıların verildiğini ifade etmem gerekiyor. Bazı görüşlere katılmasak da görüşleri değerli buluyoruz, önemli buluyoruz. Şimdi katılmadığımız görüşleri de büyük bir içtenlikle ifade edeceğiz. Ancak, verimli ve yapıcı bir bütçe müzakeresi olduğunu da belirtmek istiyorum.

Süre konusunda baştan anlayışlı davranacağınızı ümit ediyorum.

Öncelikle, sorulara geçmeden önce, sayın milletvekillerimizin yaptığı değerlendirmelerle ilgili ben de görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Zekeriya Temizel'in "15 Temmuzda ne oldu tam anlayamadık?" sorusu; gerçekten 15 Temmuzda ne olduğunun tam anlaşılması için büyük bir gayret var. Bir taraftan Mecliste bir Komisyon kuruldu, diğer taraftan adli süreç devam ediyor, diğer taraftan da idari noktalarda gerekli araştırmalar yapılıyor. Ben eminim ki bütün bu çalışmalar tamamlandığında 15 Temmuza giden süreçte neler yaşandı, 15 Temmuz günü neler yaşandı, 15 Temmuz akşamı kim, nerede, nasıl durdu; bu noktada kim ne kadar bu darbeye müdahil oldu, bu darbenin yanında durdu, kim karşısında durdu, kim de bu darbe ortamında "Ben ortalıkta gözükmeyeyim." diye kayboldu bütün bunlar mutlaka ortaya çıkacaktır. Gerçeklerin gizli kalmama gibi bir huyu vardır biliyorsunuz. Bu noktada da biz de 15 Temmuz günü öncesi ve sonrasıyla birlikte ne olduğunun ortaya çıkarılması noktasında elimizden gelen tüm gayreti gerek Hükûmet olarak gerekse Millî Savunma Bakanlığı olarak gösteriyoruz.

Bunun sıradan bir iktidar mücadelesi olmadığı ve gerçekten emperyalist güçlerin bu noktadaki rolünü ortaya çıkarmak için zaten şu anda çalışılıyor, araştırılıyor. Ümit ederiz ki başka güç çıkmasın ama ortadaki veriler bunun tek başına bir meczubun yapamayacağı bir hareket olduğunu da ortaya koyuyor. Bu açıdan belki çok temel bir soruya cevap vermemiz gerekiyor: FETÖ, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde nasıl örgütlendi? Bu, belki en kritik soru, bundan sonraki süreç açısından da en kritik soru.

Değerli arkadaşlar, 15 Temmuzdan gerek önce gerekse yoğun olarak 15 Temmuzdan sonra bazı itirafçıların ortaya koydukları ifadeler, elde edilen bilgi ve belgeler bu örgütün 1970'lerin sonundan itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmaya başladığını açıkça gösteriyor ama bir şeyi de özellikle söylemek durumundayım. FETÖ terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetlerinde en çok yuvalandığı dönem maalesef 80 darbesi sonrası ve 28 Şubat sürecinin hemen arkasında. Bu süreçte, maalesef, bakın, Genelkurmay Başkanının yaverinin itiraflarını ben de okudum, medyaya yansıdı. "1989 yılında bana sorular verildi." diyor; başka bir itirafta, ifadede "1986 yılında bana sorular verildi." deniliyor; başka bir ifadede "Ben 1970'lerin sonunda bu örgüte katıldım." deniliyor. Burada 1970'lerin sonundan itibaren, özellikle 1980'lerin başından itibaren mütemadiyen Türk Silahlı Kuvvetlerine sızma girişimi başlamış hatta bazı askerî lise öğrencilerinin -yine o ifadelerden görüyoruz- bir gün önce çözdükleri sorular -bu, 90'lı yıllarda olan bir şey- bir gün sonra sınavda aynen çıkınca bunu vicdanlarına kabul ettiremedikleri için bu soruları kendilerine getiren ağabeylerine veya ablalarına sorduklarında, işte "Bunu ağabeyimiz rüyasında gördü." gibi açıklamalar yapıldığını biliyoruz. Bu, FETÖ terör örgütünün ne kadar sistematik bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerine sızdığının aslında çok önemli göstergesi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Meczup işi değil değil mi Sayın Bakanım?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Meczup işi değil kesinlikle bunu bilmemiz lazım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Eğer meczup olursa cezai ehliyeti biter.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Ha, bunu bilmemiz lazım; bu kişinin kesinlikle meczup olmadığını ve bu kararları da tek başına almadığını hepimizin bilmesi lazım.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama siz de 2000'lere de gelin Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Geleceğim, ona da geleceğim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - YAŞ kararlarına...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Hayır, hayır, geleceğim, ona da geleceğim.

Şimdi, 80'lerde ve 90'larda... Şimdi, şunun için söylüyorum: Bakınız, eğer Türk Silahlı Kuvvetlerinin sistematiğini iyi bilmezsek bugün karşılaştığımız sorunları doğru teşhis edemeyiz ve buna yönelik de doğru çözümler üretemeyiz.

Şimdi, 2000'li yıllara gelindiğinde, diyelim ki AK PARTİ'li yıllara. Değerli arkadaşlar, evet, AK PARTİ pek çok reformu yaptı devlet kademelerinde ama Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili AK PARTİ'nin bir yapısal reforma gitmediğini de hepimiz biliyoruz; kaldı ki zaten bizim Türk Silahlı Kuvvetleri sistemimiz siyasetin çok müdahil olduğu bir alan değil. Bu, Prusya modeli bir yapıdır. Prusya modelinde de çok katı bir emir komuta zinciri vardır ve asker ve sivil de çok katı şekilde birbirinden ayrılmıştır. Bu Prusya modelini Almanlar bile 1900'lerin başında hatta 1800'lerin sonunda terk ettiler. Bu Prusya modelini katı olarak uygulamaya devam eden bir tek Türkiye var. Evet, başarılı bir yönü vardı ama bu Prusya modeli maalesef Almanya'da bile Bismarck gibi bir devlet adamına darbeyle sonuçlandı. Bunu görmemiz gerekiyor.

Şimdi, burada, bakınız "2000'li yıllarda, AK PARTİ iktidarında bunlar Türk Silahlı Kuvvetlerine çöreklendi." dersek bu büyük bir yanlış olur. Neden? Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi işleyişi tamamen kendi içinde. Şimdi içimizde asker arkadaşlarımız var, şu anda benimle birlikte çalışan askerlerimiz var.

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Kumpas davaları...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bir kişinin general, amiral olması konusu değerli arkadaşlar, kesinlikle siyasetin verdiği bir karar değildir. Burada da siyasetin etkisi minimal düzeydedir hatta sıfırdır diyebiliriz. Arkadaşlarımız çok iyi biliyorlar, bir kişinin general olması için anketler yapılır. Bu anketlerde kim oy verir, kim not verir? İşte, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, oradaki orgeneraller, oramiraller, ondan sonra da onun kendi birliğindeki silsile sıralı komutanlar. Bu notlardan, bu anketlerden çıkan notlara göre de sıralanır; 1'inci sıradan kim terfi edecek? En yüksek anket notunu kim aldıysa o terfi eder. Ondan sonra kim alacak? Diyelim ki, Deniz Kuvvetlerinde bu yıl 3 tane albay veya 10 tane albay amiralliği terfi edecek.

DURSUN ÇİÇEK (İstanbul) - Sayın Bakanım, deniz piyadelerini 6'ncı sıraya getirmek için 5'ini kumpas davalarıyla attılar.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet, şimdi onu söylemeye çalışıyorum. Dolayısıyla, işte, Dursun Bey canlı şahit. Dursun Bey, 6'ncı sıraya gelmek için 5'ini ne yaptılar? Kumpas davasından aldılar. Niye? Çünkü onun üstlerinin verdiği notlardır esas olan. Şimdi, takdir edersiniz ki siyasi iradenin "Sen şuna şu notu vereceksin, buna bu notu vereceksin, buna bu notu vereceksin." diye generale bir şey söylemesi mümkün değil. Dolayısıyla bizim burada...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama MGK kararlarına da şerh koymasın siyasi irade.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Efendim?...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Millî Güvenlik Kurulu kararlarına da şerh koymasın siyasi irade.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Onu söyleyeceğim, o ayrı bir şey.

Şimdi, bakın, 28 Şubat sürecinde özellikle bu ordudan atılmalarda her ordudan atılan dindar insan için FETÖ ellerini ovuşturdu. Niye? Çünkü atılanlar dindardı, FETÖ'cü değildi. FETÖ, 1970'lerin sonundan itibaren Türk Silahlı Kuvvetlerine sızdırmaya çalıştığı militanlarına "1) Namaz kılmayacaksın. 2) Oruç tutmayacaksın. 3) Evlendiğinde kesinlikle eşin kapalı olmayacak. 4) Seni dindar bir insan olarak nitelendirecek hiçbir işlemde, işarette bulunmayacaksın..."

MUSA ÇAM (İzmir) - Yeni mi keşfettiniz Sayın Bakan?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Dolayısıyla 28 Şubatta atılanların hiçbirinin FETÖ'cü olmadığını söylemek gayet mümkün. Ama bu atılanların FETÖ'yle alakası olmayan muhafazakâr ve dindar insan olması bugün ve onların atılmasından dolayı ordudaki dengenin de bozulmuş olmasının aslında ciddi sonuçları var.

Biz şunu şey yapmıyoruz: Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir emir komuta yapısı vardır. Hiçbir şekilde, ben Millî Savunma Bakanı olduğum gün verdiğim ilk demeç şudur: "Amiri yerine ağabeyinden talimat alan hiç kimseyle çalışmam." Evet, Türk Silahlı Kuvvetlerinde amirinden, komutanının dışından kim, nereden talimat alırsa alsın bu kesinlikle kabul edilemez. Bunu bilmek durumundayız. Onun için 28 Şubat sürecinin bütün uygulamaları FETÖ tarafından ayakta alkışlanmıştır bunu bilmenizi isteriz. Çünkü 28 Şubat sürecinde yapılan dindarlara yönelik bu yanlış uygulamalar FETÖ'nün önünü tamamen açmıştır ve toplumda da FETÖ'nun meşruiyet bulması noktasında onlara ciddi güç vermiştir. Bunu görmek durumundayız. Bir daha aynı sonuçlarla karşı karşıya kalmamak için gerek 12 Eylül sonrası dönemi gerek 28 Şubat sürecini çok iyi değerlendirmek durumundayız.

Bugün, bakınız, şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinde FETÖ'yle iltisaklı olduğu düşünülen işte 150'nin üzerinde general ihraç edildi; bazıları tutuklu, bazıları serbest.

Şimdi, bir korgeneralin, bir orgeneralin o rütbeye gelmesi için Türk Silahlı Kuvvetlerinde kaç yıl geçirmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz, general olması için de kaç yıl geçirmesi gerektiğini hepimiz biliyoruz, bunların kimler tarafından hangi askerî şûralarda general yapıldığını da biliyoruz; burada kimin hangi notu verdiği de Genelkurmay arşivlerinde var. Dolayısıyla bu generallerden, amirallerden veya Türk Silahlı Kuvvetlerindeki FETÖ yapılanmasından siyasi iktidarı, sadece AK PARTİ iktidarını demiyorum, daha önceki iktidarları da sorumlu tutmak büyük bir haksızlık olur. Peki, sorumlu kim? Burada çok ciddi sistemik bir eksik var; o da değerli arkadaşlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin demokratik denetiminin maalesef yeterince yapılmaması. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesi eline silah verdiği bir kurumunu yeterince denetimsiz bırakamaz. Denetimi yapmadığımız zaman başımıza nelerin geldiğini görmek durumundayız. Burada da hiç kimseyi bireysel olarak suçlayıp, günah keçisi ilan edip beri tarafa geçme hakkımız yok. Bu, sistemik bir zaaftır. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde maalesef 1960 darbesiyle başlayan Türk Silahlı Kuvvetlerini sivil otoritenin, millî iradenin denetiminin dışında tutan hatta zaman zaman sorgulanamaz pozisyonuna getiren anlayıştan kaynaklanmıştır.

BÜLENT KUŞOĞULU (Ankara) - O zaman gelecek toplantıda Sayın Bakanım, kuvvet komutanları da yanınızda olacak demektir; çok da iyi olur.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, bakın, bunları hep konuşmak durumundayız.

Değerli arkadaşlar, burada demokratik denetimi eğer millî irade zamanında yeterince kurmuş olsaydı bu problemler bugün değil belki on beş sene, yirmi sene önce, yirmi beş sene önce, otuz sene önce ortaya çıkacaktı.

Şimdi, yani şurada bazen gerçekten insaf ölçüsünün kaçtığını düşünüyorum. Biz yaptığımız çalışmalarda şunu gördük: Askerî liselere giden öğrencilerin 2000 ila 2007 arası 1.598'inin orta 1'inci sınıf kaydı Türkiye'de gözükmüyor. Yani bu çocuklar orta 1'inci sınıfı başka bir yerde okumuş; Türkiye'de değil, dışarıda. Orta 2'yi, orta 3'ü Türkiye'de okumuş, sonra sadece askerî lise sınavına girmiş kazanmış ve askerî lisede okumuş.

Şimdi, ben size soruyorum: Ya, nasıl bir yapımız var ki neredeyse her 4 öğrencinin 1'i, askerî lise sınavını kazanan öğrencinin 1'inin orta 1 bilgileri elimizde yok ve bu bizim dikkatimizi çekmiyor. Şimdi, bu, korkunç bir sistemik zaaftır. Biz eğer olayı siyasi iktidar olarak veya Mecliste iktidar muhalefet çekişmesine dönüştürürsek bu sistemik zaafları göremeyiz. Sonuçta, demokrasilerde iktidarlar geçicidir, önemli olan demokrasinin kendi gücüyle ayakları üzerinde durmasıdır. Bunları görmek zorundayız.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Bakan, çok önemli bir şey söylediniz, orayı biraz açar mısınız? Yani nasıl orta 1...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet, yani bakınız, şunu da ifade edeyim: Mesela, bir çalışma daha yaptık. Biliyorsunuz 2010 yılında ciddi bir KPSS skandalı yaşandı. Bu KPSS skandalında tam puan veya tam puana yakın puan alan kız öğrencilerin 2009 yerel seçimlerinde -biliyorsunuz sandık seçmen listeleri açık- nerede oturduklarına baktık. Üçerli, beşerli öbek öbek evlerde oturuyorlar, aynı evlerde oturuyorlar. Aynı kişiler 2010 KPSS sınavında tam veya tam puana yakın puan alıyorlar ve "2014 yerel seçimlerinde bunlar nerede oturuyorlar?" diye baktık çok büyük bir kısmı subay lojmanlarında oturuyor.

Şimdi, bunları bizim bir sistem zaafı olarak ortaya koymamız gerekiyor. Pek çok örnek var, yani inanın, siz düşünün ben bir matematikçiyim, eğitimde "curve sistemi" vardır, çanak eğrisi. Şimdi, 2000 yılından 2013 yılına kadar çanak eğrisinin en üst limiti sürekli eğri olmaktan çıkmış, bir çizgi hâline dönüşmüş. İyi de yani bir okul komutanının bunu görmemesi mümkün mü? Bunlar o katı emir komuta zincirinin, sadece ve sadece harbe odaklanması gereken emir komuta zincirinin tüm alanlara yayılmasının tabii bir sonucudur, bunu kabul etmek durumundayız. Arkadaşlar, emir komuta; savaş, harbe hazırlık ve harekâtta geçerlidir. Siz kalkar tersane için emir komutayı koyarsanız, eğitimde emir komutayı koyarsanız, herkes aslına güvenmek zorunda, aslına güvendiği zaman oradaki zincirin halkalarından bir tanesi veya birkaç tanesi bir yabancı unsurun eline geçtiğinde, sistemin nasıl bir yöne kayacağını işte 15 Temmuzda hepimiz gördük. Bunun için, burada, daha önce demokratik ülkeler ne yapmış, buna bakmak durumundayız.

Buradan şimdi bir başka değerlendirmeye özellikle geçmek istiyorum. Bakınız, arkadaşlarımız şunu söylediler, dediler ki: "Ya, 381 maddelik KHK'ların 225'i Millî Savunma Bakanlığıyla ilgili." Doğru. "Bu kadar kısa sürede bu kadar düzenleme yapılır mı?" Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki Millî Savunma Bakanlığının fonksiyonu, Türkiye'deki asker-sivil ilişkileri, Türkiye'deki bu Prusya modelinin zamanın çok çok gerisinde kaldığını Türkiye'de çok insan çok iyi biliyordu. Bunlar bilinmeyen, 15 Temmuzla birlikte ortaya çıkan gerçekler değil; bunlar çok önceden bilinen, zaman zaman yazılan, çizilen konular. Bu konuda Türkiye'de bir bilgi eksikliği yoktu. En son 2013 yılında, bir önceki Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül bir savunma reform konsepti çalışması yaptırıyor. O savunma konsepti çalışmasında 3 asker, 3 sivil var. Maalesef o 3 askerden 2 tanesi şu anda FETÖ'den tutuklu, 1'i de emekli. Diğer 3 sivilin de birlikte yaptığı çalışmalar aslında ortada. Bizim de şu anda hayata geçirdiğimiz düzenlemelerin yüzde 90'ından fazlası orada yazılanlar. Bununla ilgili...

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu, risk değil mi Sayın Bakanım o zaman?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Hayır, orada şöyle: İtiraz konuları belli. Yani aslında ne yapıldığı çok iyi biliniyor, ne yapılması gerektiği de çok iyi biliniyor. Türkiye'de bu konuyla ilgili bir bilgi eksiği yok. Türkiye'de bu konuyla ilgili maalesef bir irade birliği oluşmamış ve bu FETÖ'cüler de işte bu noktada gerekli engellemeyi yapmışlar.

Sayın Kuşoğlu'nun bu zırhlı birlikler sorusunu da burada kısaca cevaplayayım. Şimdi, Etimesgut'un taşınması, Mamak'ın taşınması, İstanbul'daki 66. Mekanize Tugayının taşınması, diğer zırhlı birliklerin taşınması aslında çok önceden planlanmış ama bizim maalesef ordumuz iç tehdit öncelikli bir yapılanma içerisinde olduğu için Ankara'nın içinde 2 tane zırhlı birlik bulundurma ihtiyacı hissetmiş. Bunu da son dönemlerde -gelişen anlayışa- engelleyen FETÖ'cüler. "Bir darbe olduğu zaman hemen tanklar sokağa çıksın." Yani arkadaşlar, eğer düşman Ankara'nın içine gelecek de biz buradan tanklarla sokağa çıkacaksak vay hâlimize. Bu, kesinlikle o dönemde de konuşulmuş, planlamalar yapılmış, sadece Ankara ve İstanbul'la ilgili değil, bazı yerlerdeki zırhlı birliklerin şehir dışına çıkarılması konusu çok önceden Genelkurmayda, kuvvetlerde çalışılmış bir konu. Ama, engellenmesinin gerekçesini 15 Temmuzda net olarak gördük. Bu açıdan, bizim şu anda yaptığımız düzenlemeler değerli arkadaşlar, kesinlikle çok alelacele yapılmış, böyle oldubittiye getirilmiş düzenlemeler değil. Şu anda demokratik ülkelerin bazılarının yetmiş sene, bazılarının yüz sene önce yaptığı düzenlemeleri hayata geçiriyoruz.

Bir arkadaşımız özellikle işte "Orduyu 7'ye böldünüz." dedi. Değerli arkadaşlar, bu gerçekten çok haksız bir itham. Yaptığımız iş şu: Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde taşıyamayacağı kadar çok ağır bir yük vardı. Siz düşünün, demokratik bir ülkede Millî Savunma Bakanlığının yapması gereken işlerin yüzde 80'inden fazlasını bizde Genelkurmay yapıyor. Böyle bir şeyde, Sağlık Bakanlığının yapması gereken işlerin bir kısmını Genelkurmay yapıyor. Bazı diğer devlet kurumlarının yapması gereken işlerin önemli bir kısmını Genelkurmay yapıyor. Niye? Çünkü askerle sivili biz katı olarak ayırmışız, askerin bulunduğu her alanı biz sivilden izole etmişiz. Böyle olunca, Türk Silahlı Kuvvetlerinin asıl işi olan harbe hazırlığına, harekâta, istihbarata, muhabereye, teşkilata, eğitime yeteri kadar odaklanmak mümkün olabilir mi? Bunun mümkün olmadığını 15 Temmuzda gördük. 150 tane general darbeye teşebbüs eder de bunu karargâh nasıl bilmez. Bunu A Genelkurmay Başkanı, B Genelkurmay Başkanı, C Genelkurmay Başkanına fatura edip bu işin içinden çıkamayız, burada çok ciddi bir sistemik sorun var. Ve bu sorunlar bilinmeyen sorunlar değil. Demokratik ülkelerin yetmiş sene, yüz sene önce çözdüğü sorunları biz, şimdi, 15 Temmuzdan sonra çözmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken de Türk Silahlı Kuvvetlerinin gereksiz bütün yüklerden arındırılmasını hedefliyoruz.

Bakınız arkadaşlar, bir Genelkurmay Başkanı düşünün, hem askerî fabrikayla uğraşacak, hem tersaneyle uğraşacak, hem hastaneyle uğraşacak, hem tıp fakültesiyle uğraşacak, hem ordueviyle uğraşacak, hem dikimeviyle uğraşacak, hem personelin tamamıyla uğraşacak, bu insan ne zaman harekâta zaman bulacak? Bunu, burada bakın, iktidar muhalefet değişmez. Hepimiz ordumuza güveniyoruz değil mi? Ordusuna güvenmeyen içimizde kimse var mı? Eğer bunu zaten, ordumuza güvenmezsek, kendimizi güvende hissedemeyiz. O zaman yapmamız gereken, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili yapısal sorunları net olarak ortaya koymak ve buradaki alınması gereken yapısal tedbirleri de bire bir hayata geçirmek. Burada şu anda, bizim bu 225 diye Sayın Temizel'in ifade ettiği düzenlemenin özünde bu yatıyor.

Evet, biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin gereksiz bütün yüklerini alıyoruz. Kardeşim, tersane mi, bırak bunu siviller işletsin ama içinde asker de olsun. Fakat, idareciliğini, devamlılık gerektiren bir iş olduğu için bırakın asker ve sivil birlikte yapsın. Şimdi, düşünün bir Millî Savunma Bakanlığı, bakandan ve 2011'de gelen bakan yardımcısının dışında hiç sivil yok idari kadroda. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun getirdiği çarpıklıkları görüyoruz. Bugün biz NATO üyesiyiz, NATO üyesi ülkelerin yapılanmalarının hepsini biliyoruz. Bu noktada, elbette, Türk Silahlı Kuvvetlerinin üzerindeki yapısal, daha doğrusu bütün gereksiz ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin asli işinin dışındaki yükleri almak zorundayız, bunu bugün yapmazsak vebal altında oluruz. Bunu yaparken elbette darbe tecrübesi olan ülkelerin geçirdiği o deneyimleri de ne yapmak durumundayız, göz önüne almak durumundayız. Bu darbe tecrübesi olan bütün ülkeler eline silah verdiği kişiyle ilgili demokratik denetimi başarmış; Amerika'da da bu sıkıntılar yaşanmış, Almanya'da da yaşanmış, Fransa'da da yaşanmış, pek çok ülkede bu sıkıntılar yaşanmış. Çözüm ne? Çözüm, bir: Demokratik denetimin artırılması. İki: Gücün dengelenmesi.

Değerli arkadaşlar, şunu bilmek durumundayız: Elinde silah olan kişiye bütün yetkiyi verdiğiniz zaman kendinde insan üstü güçler vehmedebilir. Bunun da nasıl sonuçlar doğurduğunu Türkiye olarak biz yaşadığımız acı tecrübelerle biliyoruz. Maalesef, 1960'da bir darbe yaşadık. 1971'de muhtıra yaşadık, aradaki o diğer teşebbüsleri saymıyorum. 1980'de bir darbe yaşadık. 1997'de 28 Şubatı yaşadık. 2007'de e-muhtıra yaşadık. Şimdi, 15 Temmuzu yaşadık. Şimdi 6 defa darbe geçirmiş bir ülkenin sorumluları olarak, elbette, bir daha bunların tekrarlanmaması, bir daha Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmanın olmaması, hangi cemaat olursa olsun, hangi ideolojik yapı olursa olsun, hangi organize yapı olursa olsun, bunların Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmaması için gerekli tedbirleri almak bizim boynumuzun borcudur, en büyük sorumluluğumuzdur. Şimdi bu düzenlemelerle bunu yapmaya çalışıyoruz. Demokratik ülkeler gücü dengelemeyi çok önemsemişler.

Şimdi, bazı arkadaşlarımız, maalesef, bilgi sahibi olmadan çok fikir ileri sürüyorlar ve çok ciddi eleştiriler yapıyorlar. Değerli arkadaşlar, evet, bakınız, bugün Amerikan Genelkurmay Başkanının hiçbir kuvvet komutanına talimat verme yetkisi yoktur, talimat verme yetkisi Amerikan Başkanının veya onun adına Savunma Bakanınındır. Şimdi biz, bazı kavramları o kadar kutsallaştırdık ki ondan sonra bir sorgulama ihtiyacı da hissetmediğimiz için belli çok ciddi sonuçlarla karşılaştıktan sonra "Ya, acaba ne oldu?" diye değerlendirme yapıyoruz. Bugün İngiltere'nin Başbakanı doğrudan hava kuvvetleri komutanına emir verme hakkına sahiptir, doğrudan, ne Genelkurmay Başkanına ne kuvvet komutanları yani arada mekanizmayı atlayarak direkt emir verir. Almanya'nın Savunma Bakanı Deniz Kuvvetleri Komutanına doğrudan talimat verir, Genelkurmay Başkanını atlar. Neden? Bu kadar gücü verdiğiniz kişinin mutlaka çapraz olarak kontrolünü de sağlamak durumundasınız. Bununla ilgili demokratik ülkelerin tecrübelerinde mutlaka gücün dengelenmesi var.

Şimdi, jandarmamız bir güvenlik kuvvetidir. Güvenlik kuvvetinin güvenlikle ilgili bakanlığa bağlı olması gerekmez mi? Jandarmanın yaptığı iş bütünüyle güvenlik işi, kolluk kuvveti. E, kolluk kuvvetini niye Genelkurmay Başkanına bağlı tutuyoruz? Bununla ilgili zaman zaman bazı düzenlemeler yapıldı ama gelen tepkiler düzenlemeleri hep sınırlı tuttu. Şimdi ne yaptık? Tamamen Jandarmayı İçişleri Bakanlığına bağladık. Elbette, bir seferberlik durumunda, bir savaş durumunda her şey ordunun emrine girer, sadece Jandarma değil ki. Dolayısıyla, burada yapılan düzenlemelerin hiçbirisi Türk ordusunun gücünü zayıflatmak için değil, aksine Türk ordusunun gereksiz yüklerini almak ve asli işine odaklamak.

Şimdi, burada çok dikkatinizi çekmek istediğim bir başka konu da şu: Değerli arkadaşlar, biz harekâtta, istihbaratta, muhaberede ve eğitimde emir komuta birliğini bozmadık. Harekâtta Genelkurmay Başkanı kuvvet komutanına da onun altına da bütün şeye kadar emir verme hakkını ve yetkisini şu anda haizdir. Yaptığımız kanunla, KHK'yla, sonra kanunlaştığı düzenlemede bu konuda, emir komutada en küçük bir aksama yok.

Şimdi bakın, biz bu KHK'yı çıkardıktan sonra -Türkiye çok önemli harekâtlar yürütüyor bir tanesi "Fırat Kalkanı" harekâtı- şu ana kadar siz emir komutada en küçük bir zaaf gördünüz mü? Niye? Genelkurmayın asli işi o, orada tam bir emir komuta birliği var. İç güvenlik harekâtı yürütüyoruz, en küçük bir emir komuta zafiyeti yok. Aksine, şöyle bir 15 Temmuz öncesiyle 15 Temmuz sonrasına bir bakın, Genelkurmay Başkanının bölgeye yaptığı ziyaretleri bir karşılaştırın. Şu anda Genelkurmay Başkanlığı üzerindeki gereksiz yüklerin çoğu alındığı için çok daha harekâta odaklanmış durumda. Bundan kim kazançlı çıkıyor? 15 Temmuzun moral bozukluğu Fırat Kalkanı harekâtıyla ve iç güvenlik harekâtıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizin üzerinden büyük oranda kalktı. Şu son birkaç günde Fırat Kalkanı'yla yüzlerce kilometrelik alan DEAŞ'tan temizlendi; bunu, bizim ordumuzun desteğiyle Özgür Suriye Ordusu yapıyor. Burada emir komuta zincirinde bir kopma yok ama takdir edersiniz ki askerin asli işi olmayan konularda da biz emir komuta diye bir şeye saplanıp kalmayalım, bu bizim sistemik zaaflarımızı örtmesin; bütün endişemiz, bütün hassasiyetimiz bu. Bu konuyla ilgili de gerçekten samimi olarak eleştirilerin hepsini dikkate aldık, gerek yüz yüze gerekse basından okuduğumuz veya değişik vesilelerle bize ulaşan bütün eleştirileri dikkate aldık. Ama şunu bilmemiz gerekiyor: Mesela, Türkiye'de hastane hizmetini en iyi yapan Sağlık Bakanlığıdır. Askerî hastanelerimizi de Sağlık Bakanlığı işletsin, hem de tam kapasiteyle işletsin çünkü bizim hastanelerimizin, askerî hastanelerimizin önemli bir kısmı yüzde 20 kapasitenin altında çalışıyor. E, yazık, günah, bu da milletin malı. Ama askerî tabip ihtiyacımızı da göz ardı etmedik. Buna dedik ki: Sağlık Bilimleri Üniversitesi kendine misyon edinecek, GATA'nın gördüğü işlevi tamamen yerine getirecek, hatta bu konuda çok daha ileri adımlar atacak. Şimdi, bunlar, sistemde bir boşluk oluşmaması için gösterdiğimiz gayretler.

Konuşmamda da ifade ettim, askerî tabip olarak öğrencileri alacağız, okutacağız ve kışlalarımıza, gemilerimize, üslerimize göndereceğiz. Burada hiçbir şekilde boşluk olmayacak. İhtiyaç duyduğumuz anda da Sağlık Bakanlığı bize gerekli doktoru vermek zorunda olacak. Şu anda güneydoğuda askerî tabip olarak görevini yapan arkadaşlarımızın mecburi hizmetini de yapmış sayılmasıyla ilgili bir düzenlemeyi getiriyoruz yani hiçbir şekilde burada boşluğa müsaade etmeyeceğiz.

Bu baskılar nedeniyle ayrılan öğrencilerle ilgili zaten onların biliyorsunuz ödenmemiş borçlarını sildik. Artı, pilotlarla ilgili geri dönüş imkânı getirdik, tekrar sınav açtık. Bunlarla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Kriptoloji Enstitüsü konusu... TÜBİTAK benim sorumluluğumda olduğu dönemde, maalesef, o dönemde devletin bütün kurumlarına sızdıkları gibi TÜBİTAK'ın Kriptoloji Enstitüsüne de özellikle sızmışlar. Mesela, TÜBİTAK'ta Temel Bilimler Enstitüsü vardır yani bilim ve eğitimle uğraşanların en çok ilgi göstermesi gereken enstitüye hiç ilgi göstermemişler, hiç yok ama Kriptolojide neredeyse onların dışında adam kalmamış. Bu 17-25 Aralıktan hemen sonra orada ciddi bir temizlik yaptık ve gerçekten oradaki bu yapıyı tamamen dağıttık.

13 milyar dolar konusunda, Sayın Bakanım, bunlar tabii bütçelerdeki var olan fasıllardan da harcanıyor, tamamının da genel bütçeden harcandığını söylemek doğru değil. Kızılay'ın bildiğim kadarıyla harcamaları var, diğer kurumların harcamaları var, AFAD'ın var. Onlar zaten zaruri ihtiyaçlardan harcanıyor ama Maliye Bakanımız ve zannediyorum ilgili bakanlarımız bu konuda çok daha geniş bilgi verir.

Sayın Günal burada değil ama 2015 bütçesi konusunda Sayın Kuşoğlu'nun da getirdiği eleştiri vardı. Aslında, özellikle SSDF'nin genel bütçe kapsamı dışında bırakılması, SSM'nin idari giderlerinin bütçede yer alması bizim 5018 sayılı Kanun'dan geliyor. Burada niye bütçe yapamıyoruz? Çünkü bütçeyi Savunma Sanayi İcra Komitesinin kararlarına göre oluşturmak durumundayız. Orada Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nda bir para var. Bu parayı... Elimizde projeler var, Savunma Sanayi İcra Komitesi toplanıyor, "Şu şu projelerin başlaması." diyor ve ondan sonra onun bütçelemesi daha sonra yapılıyor. Dolayısıyla yıllık bütçeleme yapılmaması bundan dolayı ama kesin hesap konusunda bir teknik hata var; onu özellikle söylemek durumundayım. O da Maliye Bakanlığının programından kaynaklanan bir teknik hata. Bu teknik hata şu anda düzeltiliyor ve özellikle borç ve alacak sütunu toplamındaki farklılıklar ortadan kaldırılıyor. Bu da şu anda bizim özellikle fark edip düzelttiğimiz konulardan bir tanesi.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakanım, 2002'den itibaren YAŞ'larla ilgili bir bilgilendirme yapmıyorsunuz yani 2002'den sonra olmadı çünkü...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Hangisi?

KADİM DURMAZ (Tokat) - Yani 2002'den itibaren Yüksek Askerî Şûra kararları ve o konuda yaşananlarla ilgili bilgi verecektiniz. Hem eleştiri hem öz eleştiri...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Orada şöyle söyleyeyim: 2002'den sonra, biliyorsunuz, Yüksek Askerî Şûra kararlarına zaman zaman Millî Savunma Bakanı ve Sayın Başbakan şerh koydu ama bu kararlar şerh koymalarına rağmen yürürlükte oldu, kararlar engellenmedi. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Ama ihraç edilen birçok subay iktidar partisi belediyelerinde yüksek maaşla, özel kadrolarla...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, biraz önce onu söyledim. Siz eğer maalesef bazen bilmeyerek bazen yanlış bilgilendirmeyle, bazen de bilerek gerçek dindarları ordudan atarsanız, bu insanların ordudan atılması bir cezadır, ikinci bir ceza vermeye gerek var mı?

KADİM DURMAZ (Tokat) - Doğru bilgilenin Sayın Bakan.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bu insanlar gider işe başvurur, ötekiler ihtiyaç bildirir, bunları alabilirler. Yani orada yapılan işin hukuka aykırı bir yönü yok ama 2010 referandumundan sonra Yüksek Askerî Şûradaki ilişik kesme kararları biliyorsunuz yargı denetimine açıldı, 2010 referandumuyla, Anayasa değişikliğiyle bu sağlanmış oldu.

Rezerv pilot uygulamasını şimdi ilk kanun hükmünde kararnameye koyuyoruz yani rezerv pilot uygulamasını özellikle yapacağız.

ASELSAN'daki mühendislerin konusu şu anda yargıda biliyorsunuz. O konuyu özellikle biz de önemsiyoruz.

Millî İşletim Sistemi Pardus gerçekten çok önemli bir konu. Ben Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanıyken bu konuya çok ciddi özel ağırlık vermiştim. Bu Bakanlığa gelince de şu anda TÜBİTAK ve HAVELSAN bir protokol imzaladı ve bütün kamuya yaygınlaştırılması için çok güzel bir çalışmayı başlattılar. Bundan dolayı da çok memnunum.

Sami Çakır Bey'in özellikle görüşlerini ben de paylaşıyorum. Türkiye'nin iki temel prensibi var bu konuda. Bir: Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh..." Bu bizim için temel bir prensiptir. Biz, ne Suriye'nin ne Irak'ın ne bir başka ülkenin toprak bütünlüğünde gözü olan bir ülke değiliz.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - FETÖ'cüler kullandı onu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Onlar "Yurtta sulh" dediler, "cihanda sulh"u koymadılar.

İkincisi de Ziya Paşa'nın "Eğer istersen sulhu salah her daim hazır ol cenge." Şimdi, bu felsefeyle bütün ordumuzun hem caydırıcı gücünü artırıyoruz hem de gelecek tehditlere yönelik hazırlığımızı yapıyoruz.

Sayın Kuşoğlu'nun bu Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok küçük bir kısmının katılması konusu... Bunu rakamlandıramıyoruz yani bir numerik, bir değerlendirme yapamıyoruz. Bunun sebebi; bir: Kendi iradesi dışında askerî birliklerin dışına çıkarılanlar var. Biraz önce bu Siirt örneğini verdim. İki: Çıkmak istediği hâlde halkın önüne geçip... Mesela, bizim donanmada şeyi kapattılar. Gölcük'te donanmanın girişini kapattık o zaman işte belediyenin araçlarıyla, diğer şeylerle. İşte Mamak'ta DSİ'nin araçlarıyla, büyük şehrin araçlarıyla şeyin önünü kapattık. Bir taraftan çıkmak isteyip çıkamayanlar var, bir taraftan da başka bir amaçla çıkarıldığını yani darbe amacıyla çıkmayanlar var. Bir tarafta karargâhta oturup darbeyi yönetenler var, bir tarafta kendi kışlalarında oturup darbeyi yönetenler var, bir taraftan da işte masum erler veya öğrenciler var. Bu noktada kesin bir rakam vermek mümkün değil ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin çok büyük bir kısmının bu darbeye hem katılmadığını hem de karşı olduğunu bilmek bizim için çok önemli. Bunu biliyoruz ama bunu özellikle bütün yargı süreçleri sonuçlandıktan sonra ancak rakamlandırabileceğimizi de düşünüyoruz.

İşte "Bu kuvvet komutanlıkları ile Genelkurmay Başkanlığının ayrılması, bağı koparır." konusunda kesinlikle buna katılmıyoruz. Harekâtla ilgili konularda hiçbir kopma yok ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda Millî Savunma Bakanlığı ile kuvvet komutanlarının bizzat çalışmasının şu anda, şu kısa sürede bile büyük faydasını gördük. Burada da emir-komuta zincirinde en küçük bir zaafımız oluşmadı, inşallah bundan sonra da oluşmayacak.

Mürted'le ilgili konuda...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Amerikan sistemi çok farklı Sayın Bakan. Biraz hızlı girdiniz o konuya. Zaafları ortaya çıkacak. Bunu ayrıca konuşalım. Sizi bölmeyeyim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Peki.

Şimdi, Mürted konusunda, şu anda Mürted'deki F16'ları ve şeyleri kaldırıyoruz. Mürted'i hem TAI'nin kullanımına devam etmesi -ki orada önemli projelerimiz var- hem Kahramankazan'a bu 15 Temmuzdaki yaşanan olaylar nedeniyle güzel bir park yapılması hem de gerektiğinde bir yedek havaalanı olarak çalışması konusunda çalışmalarımız sürüyor. Şu anda nihai karar henüz tam olarak oluşmadı.

Askerî birlikleri şu anda taşıdık. Hem sorunuza da cevap vermiş olayım. Çok daha önceden planlanan Polatlı'da bir Zırhlı Birlikler Eğitim Okulu var. Bakın, şu anda aslında yaptığımız işlerin büyük bir kısmı daha önce planlanmış çalışmalar. Türk Silahlı Kuvvetleri biliyor ki Mamak'ta tank eğitimi yapamazsınız. Yapabilir misiniz yani Mamak'ta tank eğitimi olur mu? Şimdi, bunu planlamışlar, bunu beş sene, on sene önce planlamışlar ama niyeyse bir türlü harekete geçilememiş, geçilememesinin sebebi 15 Temmuzda çıktı ortaya. Şimdi, daha önceden alınan kararlar bir gözden geçirildi ve Polatlı'da şu anda kamulaştırma bitti, orada yeni bir büyük eğitim merkezi yapılacak zırhlı araçlarla ilgili. Şu anda Çankırı'ya taşındık ki Çankırı'dan da şu anda Silopi'ye sevkiyat yapıldı o bölgedeki hareketlilikten dolayı.

Tabii, ben, Sayın Tamaylıgil'in o konudaki "İçim cız etti." konusunu görmedim yani ellerinde poşetler... Oradaki arkadaşlarımla da bakacağım "Nedir durum?" diye. Yani, şu anda Türk Silahlı Kuvvetlerinin inanın bütün ihtiyaçları en üst seviyede karşılanıyor. Ancak bu mesleğin bir askerlik mesleği olduğunu, askerlik mesleğinin barışta da savaş koşullarına alışma, alıştırma gibi bir yönünün de olduğunu bilmek durumundayız. Onun için, bazen bir anne olarak, bir baba olarak içimizin cız edeceği konuların bir askerî gereklilik olarak da bazen değerlendirildiğini bilmek durumundayız. Ama ben yine de konuya özellikle baktıracağım çünkü o konuda biz Türk Silahlı Kuvvetlerinin işleyişine karışmıyoruz. Yani, hani bazen "Niye çocuklara - işte diyelim ki- yarım ekmek yerine bir ekmek vermediniz?" gibi bir soruyu biz sormuyoruz. Biz onların ihtiyacını fazlasıyla karşılayacak bütçeyi kendilerine tahsis ediyoruz. Herhangi bir tedarik sorununun yaşanmaması için de Millî Savunma Bakanlığı olarak elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Ondan sonrası bazen eğitimin bir parçası olabiliyor, bazen askerî gereklilik olabiliyor yani bunun çok detayına girmiyoruz.

Burada 2015 kesin hesabı... Bu Sabiha Gökçen konusunda, Sayın Kuşoğlu'nun söylediği konu... Bu aslında yine başka bir hesapta, alacak hesabına şey yapılmış teknik bir konu yani bir teknik hata var ama Millî Savunma Bakanı olarak söylüyorum, Savunma Sanayi Müsteşarlığından sorumlu bir bakan olarak söylüyorum, biz bu Sabiha Gökçen'i değerinde satalım, oradan gelen kaynağı da Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonuna, yeni projeler için kullanalım diye düşüncemiz var. Bunu Sayın Başbakanımıza da sunduk ama tabii ki bunun bir hesap kitap meselesi olduğunu da özellikle...

Bu personel alımı yoluyla istihdam... Şimdi, takdir edersiniz ki şu anda savunma sanayisinde son yıllarda çok büyük projeler yürüyor. Bu projelerin sadece oradaki devlet memurlarıyla sürdürülmesi mümkün olmuyor, bazen çok çok özel nitelikler gerekiyor, onu da sizin devlet memurları içerisinden bulma şansınız olmuyor. O zaman yapmak durumunda olduğunuz şey, burada hizmet satın almak, bunu da STM üzerinden yapıyoruz.

Sayın Durmaz'ın söylediği konu önemli bir konu. Bu askerler, erler, bu darbeye götürülen çocuklar var. Bunların içerisinde şehit olanlar da var. Şimdi onunla ilgili bir özel komisyon kurdurduk. Bazıları şöyle bilinemiyor: "Acaba direndi de darbeciler mi vurdu çocuğu yoksa başka bir şey mi oldu?" konusu şu anda bir komisyon tarafından araştırılıyor. Bu komisyonun araştırması sonuçlanınca biz bunu hem adli yargıya göndereceğiz hem de kendi içimizde bununla ilgili işlemleri yapacağız. Biraz daha bu konuda sabır istiyoruz çünkü...

KADİM DURMAZ (Tokat) - İlk günkü kararlar, çok ailenin, evladını kaybetmiş bir ailenin böyle onurunu incitici, etrafından suçlayıcı, hatta onun namazını kıldıran imamın dahi meslekten uzaklaştırılması boyutuyla bir vaka.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Durmaz, o günkü psikolojiyi takdir edersiniz ki hiç kimsenin tek başına yönetmesi mümkün değildi. Burada, biz, şimdi...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Ama Sayın Bakanım, bir hazırlık var gibi. Şöyle: Mesela, ertesi gün 20 bin tane subay, astsubay uzaklaştırılıyor şırak diye. Yani sanki bir hazırlık da var, plan kademeli uygulanıyor gibi de oluyor.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakika.

Ek süre vereceğim.

Buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, değerli arkadaşlar yani bu FETÖ...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Biz öğrenelim, insanları da doğru bilgilendirelim. Bizim derdimiz bu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Hayır, hayır, şöyle: Şimdi, bu FETÖ... Özellikle 2014'teki bu 17-25 aralıktan sonra devletin tüm birimleri bu konuyla ilgili çok ciddi çalışma yaptı. Aslında 7 Şubat MİT krizinde bunların kesinlikle dış irtibatının, bağlantısının olduğu kanaatine varıldı ve ondan sonra sistematik mücadele başladı. Ama 17-25'ten hemen sonra, bunların özellikle bütün kurumlardaki yapılanması bütün devlet kurumları tarafından çalışıldı, istihbarat birimleri buna çalıştı. Yani, son, eğer bu darbeye teşebbüs etmeselerdi 30 Ağustos Şûrası'nda -ki ben de Millî Savunma Bakanı olarak Şûra'ya girecektim- çok ciddi sayıda, bugün içeride olan FETÖ'cülerin çok önemli bir kısmı zaten ordudan atılacaktı. Bunu onlar da biliyorlar.

Hatırlarsanız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Yargıtayın ve Danıştayın yapısını düzenleyen yeni bir düzenleme çıkmıştı ve o düzenlemeden sonra bütün yüksek yargıçlar havuza alınmıştı, tekrar atamaları yapılacaktı. Aslında, 15 Temmuzu tetikleyen olaylardan bazıları da bunlar. Dolayısıyla, bir günde tespit edilmiş değil. Devletin daha önce yaptığı hazırlıklar, özellikle son üç dört yıldır yapılan hazırlıklar bu çalışmalara bir temel oluşturdu. O açıdan, yalnız şunu söyleyeyim: Bu ailelerimiz endişe etmesinler, onların acılarını anlıyoruz. Acıların en büyüğü de yavrularının bu noktada, özellikle hak etmediği bir şekilde anılmasıdır. Bununla ilgili çalışmamız sürüyor. Yine, Balıkesirli bir ailemizle görüştüm ben. Bu çalışmamız sürüyor, bunu bitirince inşallah kimin hakkı neyse bunu teslim edeceğiz. Bunda tereddüdünüz olmasın.

KADİM DURMAZ (Tokat) - "Şehit" ifadesi kullandınız, o akşam ölen erbaşlar için, erler için "şehit" dediniz. Acaba bunlar şehit mi sayılacak?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, bakın, şöyle bir olay oluyor -Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili arkadaşlarımızdan birisi sorduğum için ben detaylı araştırdım- şöyle bir olay gelişmiş: Mürted'de o gün darbecilerle beraber olan askerlerden birisi, adı soyadı var şu anda.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Er mi?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yok, er değil, subay.

Bakıyor ki, bunlar vatandaşa ateş ediyorlar, Meclisi bombalıyorlar. Bu, sizin yaptığınız yanlış diye bunlardan ayrılıyor. Bunlardan ayrılınca bu konuşur, bizi ele verir diye arkadan vuruyorlar bunu.

Şimdi, başlangıçta darbecilerle beraber ama darbecilerin bu tavrını görünce ayrılıyor, ayrıldığı için de vuruluyor. Şimdi, bunlar şehit mi, değil mi konusu, bunları ne yapacak, sonuçta, yargı bir süreçten sonra ortaya koyacak. Ama, Sayın Durmaz'ın ifade ettiği gibi bu konuda 8 erimiz var, bunların durumunu tek tek inceleyip sonuçlandıracağız. Eğer gerçekten bu darbeciler tarafından vurulduysa bu yavrularımız, askerlerimiz elbette ki onlara şehit unvanını, ne yapacağız, vereceğiz ve itibarlarını iade edeceğiz. Ama, başka bir şey olduysa...

KADİM DURMAZ (Tokat) - Çözüm gibi şöyle de dedim ben: "Evladınızı almayın Adli Tıptan, birkaç gün sonra olay netleşsin, ondan sonra alın." Ama aileye böyle yerel dinamikler ve akrabalarını araya koydular, "Alın, götürün bir an önce evladınızı." dediler. Ama, anne de baba da o günden bu yana iki gözü iki çeşme. Bir taraftan toplum tarafından sosyolojik olarak dışlanmışlığı, ezikliği, bir taraftan da diğerinin acısı.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Durmaz, bunu çok iyi anlıyorum ama inşallah, elimizden gelenin en iyisini yapmanın gayreti içerisinde olduğumuzu da bilmenizi istiyorum.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Eyvallah.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bu "Askerî okullarla ilgili seri kararlar alındı." eleştirisine, değerli arkadaşlar, bu okulların, askerî okulların, askerî liseler, harp okulları, kurmay okulları yani harp akademilerinin çok uzun yıllardır FETÖ'nün denetiminde olduğunu artık biliyoruz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yeni mi biliyorsunuz yoksa on dört yıllık iktidarınız döneminde hiç mi fark edilmedi?

BAŞKAN - Polemik...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Çam, bunu samimiyetle sorduğunuzu varsayarak özellikle söylüyorum: Bu özellikle 7 Şubat MİT krizinden sonra, o güne kadar zaten Hükûmet Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütçesini veriyordu, kendi içerisinde de bir işleyişi vardı, çok da işlerine müdahale etmiyordu, biliyorsunuz. Yani, bu sadece AK PARTİ Hükûmeti için değil, daha önce iktidar olan bütün partilerde genel eğilim buydu ama 7 Şubat ve özellikle 17-25 Aralıktan sonra bu konulara eğilince ne kadar vahim bir tablo olduğunu gördük ve ona göre bazı tedbirler almaya çalıştık ama biraz önce söylediğim o modelden dolayı da çok fazla müdahale şansınız da olmuyor ama ne oldu? Şimdi, düşünün, burada bu öğrencilerin hangisi FETÖ'cü hangisi değil, belirlemek çok kolay değil. Sonuçta, biz bu insanların ellerine yarın silah vereceğiz. Onun için dedik ki, bu risk ülke açısından alınmaz. Bu bir vatan savunması meselesidir. Bu arkadaşlarımızdan- hak kaybına uğramadan- bir tazminat istemedik. İki: Durumlarına uygun sivil okullara gönderdik. Bunu devletin bekası için yapmak zorundaydık. Burada yüzde 90'ı FETÖ'cü, yüzde 10'u FETÖ'cü değil, o yüzde 10'u belirlemek için yüzde 90'ın hepsini bir değerlendirelim demeye ne imkânımız var ne de böyle bir riski alma durumumuz var. Bunun için buradaki arkadaşlarımızı, hak kaybına sebep olmadan, onlara ilave külfet getirmeden sivil okullara göndermiş olduk. Bu yaptığımız işin doğru olduğunu düşünüyoruz.

Sayın Durmaz'ın, devlete sahip çıkma yerine devlete sahip olma duygusu benim de çok önemsediğim bir ifade oldu doğrusu. Kesinlikle hiç kimsenin devlete sahip olma veya Türk Silahlı Kuvvetlerine sahip olma anlayışına kapılmasını istemiyoruz. Bunun da tek yolu vardır: Demokratik mekanizmaları en güçlü şekilde işletmek, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde demokratik denetimin mutlaka olması. Bu noktadaki eksiklerimizi, gediklerimizi diğer ülkelerin tecrübesini de dikkate olarak yansıtıyoruz, bundan sonra da yansıtmaya devam edeceğiz.

Askerî alanların rant alanı olması konusunda çok ciddi hassasiyetimiz var. Bu noktada, mesela Etimesgut'la ilgili, biliyorsunuz Millî İstihbarat Teşkilatımıza bir yer verilmişti. Şimdi, Millî Savunma Bakanlığını hemen, kısa vadede; orta ve uzun vadede de Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarını Etimesgut'a taşıyacağız. Bir ay yıldız şeklinde güzel bir mimariyle bir nükleer savaşta dahi içerisinde harekâtın yönetildiği bir harekât merkezini de şu anda projelendiriyoruz, oraya taşıyacağız. Ayrıca, Etimesgut'a TÜBİTAK içinde bir yer ayırıyoruz. Şu anda TÜBİTAK merkezde çok sıkışmıştı. Ben, Bakanlığım döneminden biliyorum. Onlara da şimdi 500-600 dönümlük güzel bir alanı tahsis edeceğiz yani aslında kamunun ihtiyaçları için büyük oranda kullanacağız.

Takdir edersiniz ki, burada şöyle bir şeyi de değerlendirmek durumundayız: Zaten askerî birlikler kurulduğu dönemlerde aslında bütün askerî birlikler şehrin dışındaydı ama Türkiye'deki hızlı kentleşme belli bir süre sonra şehirlerin tam ortasında bıraktı askerî birlikleri. Öyle olunca bunlarla ilgili şimdi bir planlama yapma ihtiyacımız var. Bu ihtiyaçla ilgili, aslında 15 Temmuzdan çok önce başlayan çalışmalar var, bu çalışmaları olgunlaştıracağız. Buradaki temel prensibimiz, bunların kentin ortak kullanımına bırakılması ama takdir edersiniz ki, yeni yerlerde bizim de taşınmayla ilgili, altyapıyla ilgili ihtiyaçlarımız var. bu ihtiyaçların karşılanmasını da sağlamak durumundayız.

Arkadaşlar, Sayın Başbakanımız bu gazilikle ilgili bir talimat verdi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız, İçişleri Bakanımız, Millî Savunma Bakanı ben ve diğer ilgili arkadaşlarla yakında bir araya geleceğiz ve bu gaziliğin tanımı, gazilikle ilgili işte Sağlık Yönetmeliği, bunların hepsini bir gözden geçireceğiz. Ancak şunda, bir noktayı belki vurgulamakta da fayda görürüm, o da şu: Şimdi, bir defaya mahsus olmuş 15 Temmuz gibi bir olayı genelleyerek bir kıyaslama konusu yapmayı ben hakperestlik olarak görmüyorum. Bakınız, 15 Temmuzda sokağa çıkan hiç kimse "Ben buradan bir kurşun yersem veya burada ölürsem bana devlet şunu verecek, bunu verecek." diye sokağa çıkmadı.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Doğudakiler de Sayın Bakanım.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Arkadaşlar, bir defaya mahsus olan -bakın, devlet yönetiyoruz- bir olayla ve başlangıçta kuralı belli olmayan bir hadisede hangi gazi -şimdi size soruyorum- bir uzvunu "Bana şu haklar verilsin." diye kaybetmek ister? Bu, tamamen vatan sevgisinden kaynaklanan ve hiçbir hesabı olmayan bir davranıştır. Dolayısıyla, bunlara bir pozitif ayrımcılığın yapılması bir polemik konusu olmamalı. Bu, şu anlama da gelmemeli: Mevcut sistemdeki eksikleri...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Bir defa." gerekçe değil, olmadı.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bunu getiriyorum.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Söylememiş olun bunu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Kuşoğlu, bakın, bu önemli bir konu, neden önemli bir konu? Çünkü, bu, bizim gazilerle ilgili sorunları göz ardı edelim anlamı taşımıyor. Elbette onları oturacağız konuşacağız. Daha önceden aslında bu konuyla ilgili bir çalışma yapma kararı almıştık ama süreç öyle bir gelişti ki, şeytan taşlamaktan tavaf etmeye zaman bulamadığımız bir dönemi yaşadık. Dolayısıyla, şimdi, gazilikle ilgili, gazilerin sorunlarıyla ilgili konuları baştan aşağı tekrar düzenleyeceğiz, değerlendireceğiz ama şunlar ricam...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, tek başına o da yeterli değil. Şu an, şehit yakınları ve gazilerle ilgili -yanlış hatırlamıyorsam- 19 ayrı kanunda yapmış olduğumuz düzenlemeler var. Bunun için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında bir daire başkanlığı da oluşturuldu. Bizim, mutlaka süratle hem düzenlemeyi yapmamız hem de bütünleşik bir yasayı çıkarmamız lazım. Bunu zaten Fatma Bakanımıza da ilettik hız verilmesini konusunu.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkan, bu konuda Sayın Başbakanımızın açık bir talimatı var, o yaptığı konuşmadan sonraki grupta kapalı bölümde bu talimatı hepimize verdi ve biz bu çalışmayı başlatıyoruz.

BAŞKAN - Onu bilmiyoruz. Biz ona katılamadığımız için, buradaydık herhâlde.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet yani bir şey de Sayın Başbakanımızın talimatı var. Bunu en güzel şekilde sonuçlandıracağız.

BAŞKAN - Beş altı yıllık birikim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Ama, bir defaya mahsus bir olayı bir genel yaklaşımla kıyaslamak...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Kimse evladını şehit olsun diye göndermiyor.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Tabii ki, gayet tabii.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Ama, o da bir defaya mahsus yani böyle bir ayrım yapmayın lütfen yani bu çok talihsiz bir açıklama "Bir defaya mahsus."

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Kuşoğlu, bakın, burada...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Onlar da bir defaya mahsus.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, şunu bilmek durumundayız yalnız, bakın, bir defaya mahsus...

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Herkes o şekilde. PKK'yla mücadeleye devlet gönderiyor bu insanları.

BAŞKAN - Arkadaşlar, kastın olmadığı tarafınızdan belli.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, Sayın Hürriyet, bir defaya mahsus, önceden hiç hesap edilmemiş, hiç kimsenin öngöremeyeceği ama sadece ve sadece vatan aşkı için, millet aşkı için oraya gitmiş, yaralanmış insanlara bir defaya mahsus geçici maddeyle bir düzenleme yapmayı çok görmeyelim.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Çok görmüyoruz. "Diğerlerine de yapın onu." diyoruz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Bu, bize diğer gazilerimizle ilgili de çalışmalarımızı hızlandırma noktasında bir imkân olsun, bunu böyle değerlendirelim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Öbürlerini küçültmüş oluyorsunuz.

FATMA KAPLAN HÜRRİYET (Kocaeli) - Lütfen, böyle bir ayrım yakışmıyor.

BAŞKAN - Kasıt o değil yani.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın İsmail Faruk Aksu'nun -şu anda aramızda yok- gerçekten önemli görüşleri vardı. Ben de bu görüşlerin özellikle büyük bir kısmına katılıyorum.

Savunma Sanayi Müsteşarlığından taşıt edinimi konusu, değerli arkadaşlar, bu da Sayıştay raporunda yer almış bir konu ama şu anda bizim bir bütçeye yük getirmeyen savunma sanayisine iş yapan firmalardan herhangi bir menfaat temin edecek şekilde olmayan, kamu zararı oluşturmayan hiçbir şekilde bir yapıyla bu araçlar temin edildi, bununla ilgili zaten çalışmayı yapmak durumundayız. Bizim, Savunma Sanayi Müsteşarlığıyla ilgili özellikle bir değerlendirme çalışmamız da var yani burada şunu açık yüreklilikle ifade edeyim: Milyar dolarlık projeleri yürütüyoruz ve bunları 4 bin lira, 5 bin lira maaş verdiğimiz devlet memurlarımızla yürütüyoruz. Burada zaman zaman ciddi yetersizliklerle de karşı karşıya kalıyoruz. Bununla ilgili bir genel değerlendirme yapacağız. Bu değerlendirmenin içerisinde bu konuyu da özellikle değerlendirmeyi düşünüyoruz.

Bu uzman erbaşlarla ilgili konu: Bu noktada, elbette, yaşayan bir organizmada, canlı bir organizmada hiçbir zaman sorunlar bitmeyecektir ama bugüne kadar uzman er ve erbaşlarla ilgili pek çok sorunu çözdük, bundan sonra da sorunları imkânlar ölçüsünde adım adım çözmenin gayreti içerisinde olacağız. İşte en son yaptığımız iki düzenleme: Bir tanesi, oradaki özellikle infaz koruma memuru olması konusunda uzmanlarımızın önünü açtık. Oradaki, Devlet Personel Başkanlığının uygulamasıyla ilgili bir değerlendirmeyi ben ilgili bakan arkadaşımıza aktaracağım ama 45 yaşına kadar Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kalıyordu, sonra sivil memuriyete geçiyordu. Onu, mesela bu son yaptığımız KHK'yla ortadan kaldırdık. Bundan sonra da imkânlar ölçüsünde bu değerlendirmeleri yapıp gerekli adımları atarız.

Sayın İbrahim Aydemir "Erzurum'un özellikle yeni bir idari binaya ANT'de ihtiyacı var." demişti. Onu hemen arkadaşlarımız da not aldılar. Bunlarla ilgili değerlendirmeyi yapacağız.

Bu, boru hatlarının sivil kullanımına açılması konusunu da arkadaşlarımız zaten çalışıyorlar. Bildiğim kadarıyla bazı uygulamalar da var ama çok detayını bilmiyorum, onu üzerinde özellikle değerlendirelim.

Bu tankçı yüzbaşı Selçuk Erdem'le ilgili tutuklu olduğunu... Arkadaşımız, Sayın Bekaroğlu, sizdiniz değil mi? Tabii. Şimdi, bununla ilgili ben özellikle bakacağım "Nedir?" diye. Askerî öğrenciler ve harp okulu öğrencilerinin tutukluluk durumuyla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın da bizzat talimatı oldu "Bir an önce bu araştırmaları yapın ve hiç kimsenin mağdur olmaması için gerekli tedbirleri alın." diye. Biz de bizdeki bilgileri Adalet Bakanlığına aktarıyoruz. Bu noktada da özellikle elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, evet, yapısal zaaflarını göreceğiz ama Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatacak hiçbir adımı da atmayacağız. Aksine, bu attığımız bütün adımlar Türk Silahlı Kuvvetlerini daha da güçlendirecek çünkü gereksiz yükü olmayan... Düşünün, sırtında sürekli 50 kilogram yük taşıması gereken bir insan. Ya, bunu niye taşıyorsun? "Benden önceki taşıdığı için." O niye taşımış? "Ondan önceki taşıdığı için." Hayır, şimdi bunları atıyoruz. O zaman çok daha güçlü, çok daha çevik, çok daha dinamik bir yapıyı inşallah oluşturacağız.

"Gelişmiş ülkelerde darbe korkusu neden yok?" Çünkü bunlar yaşadıkları tecrübelerden çok daha önce ders çıkarıp demokratik denetim mekanizmalarını oluşturup güç dengelerini ayarlamış ülkeler. Yani, Bismarck gibi bir devlet adamına darbe yapılmışsa o dönemde alınan tedbirler bugün Almanya'da bir çocuğa "darbe" dediğiniz zaman sizin gözünüze "Ne demek istiyor bu adam veya bu kadın?" diye bakarlar.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, yavaş yavaş toparlayabilir miyiz? Sonuna geldik gibime geliyor çünkü.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, bu konuda bir anlayış beklediğimi ifade edeyim.

BAŞKAN - Anlayışı gösterdik zaten size.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Burada, 15 Temmuz akşamı Ankara'daki yavrularımızın ne hissettiğini hepimiz biliyoruz. Bir daha böyle bir şeyin kesinlikle olmaması lazım, kim tarafından yapılırsa yapılsın. Yani bugün FETÖ'yü temizledik, yarın oraya, çetö, metö, ne gelirse bunları buraya getirmeyecek tedbirleri almak zorundayız. Bu konuda da her türlü eleştiriye ve her türlü teklife, öneriye açığız, bunda çok samimiyiz. Ordu milletin ordusudur. Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milletinin ordusudur. Bunun hiç kimsenin ele geçirmesine müsaade etmeyeceğiz. Bununla ilgili de gördüğünüz eksiklikleri, aksaklıkları lütfen büyük bir samimiyetle bizimle paylaşabilirsiniz.

Sayın Tamaylıgil'in özellikle bu EYP'lerle ilgili diğer sorusunu önce cevapladım. EYP'lerle ilgili, gerçekten, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanıyken, askerlerimiz bu EYP'den dolayı, polislerimiz, güvenlik güçlerimiz şehit olmaya başlayınca hemen bir çalışma yapılması, mevcut teknolojilerin sahaya uyarlanabilir hâle getirilmesiyle ilgili bir talimat vermiştim. O çalışmalar gerçekten çok ilerledi. Bugün artık, Allah'a şükürler olsun, EYP'lerin çok büyük bir kısmını patlamadan tespit edebiliyoruz, önlüyoruz. Bu konuda teknolojimiz var, dünyada da ne varsa bu konuda almanın da gayreti içerisindeyiz. Sadece biz yapalım demiyoruz çünkü bir canın bedeli yok. Bu noktada, işte, şu anda kendi karakollarımızın, kale kollarımızın etrafını sensörleştirilmiş fiberoptik kablolarla çerçeveliyoruz, çevreliyoruz. Bununla ilgili çok güzel çalışmalar yürüyor. Bu konuda da arkadaşlarımız hakikaten çok büyük bir gayret içerisindeler.

Patlayıcı üretimi yapılmakta mı? Patlayıcı üretimi kontrol altında yapılıyor ama takdir edersiniz ki EYP yapmak çok çok basit bir şey. Bir piknik tüpünüz varsa veya nitrat gübreniz varsa onu kolaylıkla bir EYP'ye çevirmek mümkün. Onun için, bu alan...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ben diğer patlayıcıları sordum ama.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Diğer patlayıcılarla çok...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Onunla ilgili denetim ve... Ki birçok olay var.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Türkiye içerisinde çok sıkı bir denetim var ama takdir edersiniz ki Suriye ve Irak'taki otorite boşluğundan kaynaklanan geçişler var, ondan şey yapıyoruz yoksa Türkiye içerisinde bu C4 gibi A4 gibi TNT gibi şeyleri artık eskisi kadar çok duymuyoruz biliyorsunuz, daha çok el yapımı patlayıcılarla bu terörist eylemler gerçekleşiyor. Bununla ilgili de, işte, nitratlı gübrelerin yasaklanması... Birde şöyle bir çalışma daha var: Patlamayan nitratlı gübrelerle ilgili şu anda çalışma da bir olgunluk seviyesine ulaştı. Bunları çok yakinen takip ediyoruz. İlgili bütün kurumlar bu konuda gerçekten büyük bir hassasiyetle çalışıyor.

STM'yle ilgili danışmanlık hizmetini, biraz önce söyledim. Altay tankıyla ilgili sürecimiz şöyle: Biz Altay'la ilgili önce bir firmamıza AR-GE ihalesi yaptık, geliştirme ihalesi yaptık. Bu firmamız 2 tane prototipi üretti. Bir tanesinin testleri tamamlandı, ikincisinin de testleri yakında tamamlanıyor. Burada "Bize teklifini ver." diye bu firmaya çağrıda bulunduk. Firma bize teklif verdi, daha sonra "Bu teklifini revize et." diye bir daha istedik fiyat noktasında. O revizyon da yapıldı. Şimdi Savunma Sanayi İcra Komitesi önümüzdeki toplantısında bu teklifin yeterince rekabetçi olup olmadığını değerlendirecek, eğer yeterince rekabetçi bir teklif kanaati oluşursa bu firmaya ihale yapmadan verilecek ama bu kanaat oluşmazsa açık ihaleye çıkacak. Şu andaki sürecimizi bu.

OYAK'la ilgili konu... Şimdi, tabii, idari tasarruflar her zaman tartışmaya açıktır. Benden önceki bakan arkadaşımız döneminde bir OYAK genel müdürü ve yönetim kurulu başkanı değişikliği olmuş ama bunda Millî Savunma Bakanının doğrudan bir inisiyatifi yok. Biz sadece OYAK Genel Kurul üyesiyiz, Genel Kurul Başkanı değiliz. OYAK'la ilgili de Millî Savunma Bakanının bir şeyi yok ancak...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Genel Kurul atamada 4'lü olarak karar veriliyor ama yasaya göre, OYAK Yasası'nda...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yani, inanın, bu konuyu ben, hani, çok iyi bilmediğimi söylesem yerinde çünkü OYAK'la ilgilenecek zamanım olmadı doğrusu. Ama sonuçta arkadaşlarımızla tanıştım. İyi niyetle, samimiyetle OYAK'la ilgili çalışıyorlar, biz de arkadaşlarımıza elimizden gelen desteği vereceğiz. Yani, OYAK sonunda bu ülkenin birikimidir ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - En büyük holdinglerden bir tanesi şu anda.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet.

Hayır, şu da önemli ama yani Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bir sandığıdır. Oranın en iyi şekilde yönetilmesi, oranın en güzel şekilde...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Gereklilikten o Sayın Bakan. Liyakat ve yeterlilik sorgulamamız o yüzden.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Tabii.

Bir de ülkenin ihtiyaçlarına yönelik de katkı vermesi bizim için önemli. Onun için de OYAK'a elimizden gelen tüm desteği vereceğiz, vermeye devam edeceğiz.

Sayın Kalaycı'nın çok önemli değerlendirmeleri oldu. Gerçekten teşekkür ediyorum. Konya'nın, bu, savunma sanayisi alanında dev potansiyelinin değerlendirilmesi. Şimdi, biz şöyle bir çalışma yapıyoruz -aslında konuşmamda kısaca bahsetmiştim ama- arkadaşlar, bizim, savunma sanayisinde vites yükseltmeye ihtiyacımız var. Artık Türkiye geldiği bu noktada kritik teknolojileri üretmeli, artık kolaylıkla elde edilen teknolojilerde, Allah'a şükürler olsun, çok iyi bir noktadayız. Bazı kritik teknolojileri de geliştirdik ancak şimdi, yarın temininde güçlük çekebileceğimiz kritik teknolojilerin üretimine odaklandık. Bunu kim yapacak? Bunu özel sektörden bekleyemeyiz. Bunu, bizim vakıf şirketlerimiz ve kamu şirketlerimiz, üniversitelerimiz ve TÜBİTAK yapacak. Peki, hepsini birden yapabilir mi? Yapamaz. O zaman, özel sektörün yapabileceği işleri özel sektöre verecek. Oradan bir lisans bedeli alsın. Katma değeri yüksek ürünlere daha çok odaklayacağız. Şimdi, düşünün, Türkiye'nin en iyi mühendislerini ASELSAN alıyor. Bizim ASELSAN'dan beklentimiz ne olmalı? Türkiye'nin en kritik teknolojilerini geliştirmek olmalı. Burada hem katma değer çok yüksek hem de Türkiye'nin ihtiyacı çok fazla. Bu anlayışla, özel sektörün savunma sanayisindeki ağırlığını artırıyoruz. Burada da Konya hakikaten çok önemli bir potansiyele sahip.

Yakında il il savunma sanayisiyle ilgili geziler yapacağız. Bütün vakıf şirketlerimizi, kamu kurumlarımızı illerde toplayacağız, o bölgenin potansiyeli yüksek sanayicileriyle buluşturacağız.

Ve burada çok önemli bir karar daha aldık: Savunma sanayisinde özel sektörün varlık göstermesindeki en temel problem test ve sertifikasyon süreçleri ve maliyetleri. Şimdi, bu alanda da doğrudan ödeme yapacağız. Yani gerek hibe vereceğiz gerekse uzun vadeli kredi vereceğiz ve bu sorunu da çözeceğiz.

Beyşehir konusunu biliyorum. Şimdi o konularla da ilgili, inşallah, çalışmamızı sürdürüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, Komisyon üyelerimizin genel bir arzuları var, "Kalanları da yazılı alalım Sayın Bakanımızdan." diyorlar.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - O zaman, bana şöyle bir on dakika daha müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir altı dakika verelim, 19.30'da...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sekiz olsun Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Sayın Gülay Yedekci'nin konuşmasından dolayı teşekkür ediyorum.

Gerçekten, biz, TSK'yı ileri teknolojiyle donatmak için büyük bir gayret gösteriyoruz. Burada çok yoğun çalışmamız var.

BAŞKAN - Sayın Yedekci geldi mi gene bugün konuşmaya? Bizim Komisyonun yedek üyesi oldu efendim de.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Evet, sağ olsun.

Sayın Çaturoğlu'nun Alemdar Gemisi konusunu ilk defa duydum, buna bakacağım ama gemiye gazilik madalyası veriliyor mu, onu bilmiyorum. Ona bakacağım.

Ereğli'deki tersaneler bölgesiyle ilgili daha önceden de görüşmüştük, çalışmalarımızı yürüteceğiz.

TTK Limanı'yla ilgili konuyu da not aldım, özellikle bakacağım.

Sayın Bakan'ın...

Burada mı Murat Bey, ayrıldı mı?

"TSK'da uçacak pilot yok." dersek bu haksızlık olur ama acil ihtiyacımızı karşılayacak pilotumuz var ama standardın altındayız. Bununla ilgili çok ciddi çalışmalar yapıyoruz ve inşallah en kısa sürede bu pilot açığını da tamamen kapatacağız.

"TSK yaralı" ifadesine katılmıyorum. Aslında TSK, içindeki bu hainlerin temizlenmesinden sonra daha güçlü. Siz, düşünün, içinizde, dışarıya bilgi sızdırdığından şüphe ettiğiniz, kendi içinizde kalması gereken şeyleri dışarıya aktardığını düşündüğünüz insanlar varken mi kendinizi daha güçlü ve güvende hissedersiniz, yoksa bunlar temizlendikten sonra mı? Türk Silahlı Kuvvetleri bugün çok daha güçlüdür. Bu milletin ordusu zaten milletten her zaman desteğini alır, şu anda da almıştır özellikle.

Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili özlük hakları konusunda, sürekli zaten imkânlar ölçüsünde adımlar atılıyor. Bu noktada da elden gelenin en iyisi yapılmaya çalışılıyor.

Disiplin affı konusu Türk Silahlı Kuvvetleri açısından son derece tehlikeli ve riskli bir konudur. O konu çok dikkatle değerlendirilmelidir.

Hava savunma, füze sistemiyle ilgili yani hava savunma sistemi ve füze savunma sistemi diye iki ayrı başlık var, biliyorsunuz. Bu konuda, bir kere, bir: Kendi millî imkânlarımızla bu sistemlerin geliştirilmesi için çalışıyoruz. Biraz önce konuşmamda ifade ettim, Hisar Projesi bu konuyla ilgili bir projedir. Ancak acil ihtiyaçlarımız konusunda da değişik ülkelerle ve şirketlerle de görüşüyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, artık toparlayalım. Bir de kapalı oturumumuz var, biliyorsunuz. Bütün personeli, herkesi boşaltacağız.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Peki Sayın Başkan, sadece şunu söyleyeyim: Burada, biz NATO'daki taahhütlerimize bağlıyız. NATO'yla ilgili hiçbir değerlendirmede, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin taahhütlerini yerine getirmediği konusunda kimse bir şey söyleyemez. Ama bilin ki eğer Batı medyasında Türkiye'ye yönelik haksız eleştiriler çıkıyorsa Türkiye'nin kendi çıkarlarını ön plana çıkaran, onların çıkarına ters düşen bir olay vardır. Yani, iyi niyetli eleştiri her zaman başımız üzerinde ama kimse, manipülasyon amaçlı, Batı medyasında çıkan haberleri de bizim önümüze getirmesin çünkü burada mutlaka bir çıkar çatışması var. Bizler de...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Batı'dan çıkan her şeye de manipülasyon diyemeyiz.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyoruz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yok, işte, onu söylüyoruz, eleştirileri alırız.

Bunun dışında, Sayın Musa Çam, burada bir konuyu özellikle, Sayın Başkan, söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Özellikle Sayın Çam yazılı istiyormuş efendim.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Son olarak Sayın Hüsnü Bozkurt, kendisi burada yok ama yaptığı değerlendirmelere özellikle hiç katılmadığımızı söylemek istiyorum. Burada, yok işte "Hükûmet biliyordu da müdahale etmedi." gibi bir ifade tam bir hezeyandır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle demedi ama, "biliyordu" demedi.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Öyle, ben notu aldım. "Hükûmet biliyordu da müdahale etmedi."

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir gazeteciden söz etti.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, arkadaşlar, bu tabloda, bakın, yani...

BAŞKAN - Gazetecinin yazdığını söyledi ama konuşmanın bütünü bu minvalde.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, bu, çok ciddi bir hezeyandır. Evet, gazeteci söyledi diye söyledi ama şimdi...

ERKAN HABERAL (Ankara) - "Fuat Uğur" diye bir isim kullandı.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bir milletvekilinin, herhangi birinin yazdığı şeyi buraya getirmesi, bu konuya, en azından, katıldığı gibi bir ifade, eğer aksi ifade söylenmediyse bu anlama gelir. Şimdi, hiçbir Hükûmet bir darbeyi önceden bilip de ona yönelik tedbir almamazlık edemez. Bu, çok büyük bir bühtandır; bu, millî iradeye bir bühtandır.

Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanının, işte, nerede, ne zaman... Ya, arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca televizyona çıktı, o gece neler yaşadığını dakika dakika anlattı ve toplum da çok çok büyük oranda, Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuda samimi olduğunu ifade ediyor. Yani, Sayın Cumhurbaşkanımız "Dokuz buçukta bana telefon edildi. Eniştem aradı." diye söyledi, bunu saklamadı ve büyük bir samimiyetle söyledi bunu. O dönemde...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O zaman MİT ondan sakladı Sayın Bakan. Yazılan çizilen şeyleri görmezden mi geleceğiz yani?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi, Sayın Bekaroğlu, bunların tamamı özellikle...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Son olarak da son bir cümleyle, Sayın Başkan, son bir dakika...

Sayın Dursun Çiçek'in konuşmalarındaki ifadeleri kesinlikle kabul etmiyoruz. Yani, Sayın Cumhurbaşkanımız BOP Eş Başkanı falan değildir, Sayın Cumhurbaşkanımız Medeniyetler İttifakı Eş Başkanıdır...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kendisinin ifadesi...

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - ...ve Sayın Cumhurbaşkanımız emperyalizmle mücadelede sadece Türkiye'de değil, dünyada sembol olmuş bir isimdir. Bugün, Türkiye'de, Batı medyasında...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, BOP'la ilgili çıkan haberlere bakın.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Değerli arkadaşlar, biraz da insaf etmemiz lazım. Bugün, Batı medyasında Erdoğan aleyhtarı, Sayın Cumhurbaşkanımız aleyhinde yazılan yazıların temelinde de Sayın Cumhurbaşkanımızın emperyalizmle mücadelesi yatar. Sayın Cumhurbaşkanımız her vesileyle "Dünya 5'ten büyüktür." diyen bir liderdir, güçlü bir liderdir. Bunu, kalkıp da "Emperyalizme hizmet ediyor." diye itham etmek çok büyük bir haksızlıktır.

Sayın Cumhurbaşkanı, "Evet, burada mağdur var." diyor. Değerli arkadaşlar, elbette bireysel olarak mağduriyetleri zaten hepimiz tek tek inceliyoruz ama mağdur edebiyatı yaparak FETÖ'yle mücadeleyi sulandırmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir. Mağduriyet varsa tek tek bakıyoruz ve bakacağız ama mağdur edebiyatı da yapamayız.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.