| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri i) Hazine Müsteşarlığı j) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu k) Sermaye Piyasası Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her şeyden önce saatlerdir gerçekten tespitleriyle, değerlendirmeleriyle, eleştirileriyle bize yol gösteren, yapıcı eleştirilerini bizden esirgemeyen arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Çam, buna da teşekkür etmen lazımdı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Dinliyoruz... Sabırla... Memnuniyetle...
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, müsaade ederseniz, önce hızlı bir şekilde doğrudan doğruya bana yöneltilen sorulara cevap vererek başlayayım, arkasından, eğer izin verirseniz, bazı değerlendirmelerde bulunurum.
BAŞKAN - Estağfurullah... Buyurunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, BES otomatik katılımla ilgili tek emeklilik şirketiyle anlaşma yapılacağı iddiası, tamamen yersiz bir iddiadır. Hazine olarak biz otomatik katılımda tüm emeklilik şirketleri faaliyet gösterecek şekilde bir ikincil düzenleme üzerine çalışıyoruz. Yani Bakanlar Kuruluna işverenlerin istedikleri emeklilik şirketiyle çalışabilmelerine imkân sağlayacak bir düzenlemeyle gideceğiz. Bakanlar Kurulu takdiri nasıl olur, onu ben önceden ifade edemem ama biz Hazine olarak bu çerçevede çalışıyoruz. Dolayısıyla, işverenler istedikleri takdirde birden fazla şirketle anlaşabilirler, istedikleri şirketle anlaşabilirler, tek bir şirketle çalışma diye bir şey asla söz konusu değil, bizim gündemimizde değil.
3'üncü havalimanı finans durumunu sordu Sayın Kuşoğlu. Teşekkür ediyorum.
Biliyorsunuz 3'üncü havalimanının maliyeti 10,2 milyar avro yaklaşık olarak, tahminî maliyet bu. 1'inci etabın maliyeti 7,3 milyar avro olarak tespit edilmiş. Bunun finansman paketi tamamen bağlanmış yani bu finansman konusunda en ufak bir tereddüt yok. Hatta şöyle söyleyeyim: 19 Ekim 2015'te 4,5 milyar avroluk kredinin kendisi de zaten taahhüde bağlanmış. Dolayısıyla, bu anlamda hâlihazırda bir sıkıntı öngörülmüyor. İnşaat sürmektedir. 1'inci etabın 2018'de devreye girmesi bekleniyor.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Teknik zorluklar nedeniyle işin uzaması finansmanda da sıkıntı yarattı." deniyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Onu bilemiyorum. Yani o detaya vâkıf değilim. Ben sadece bildiğimiz konuları...
Şimdi, TÜRK TELEKOM'la ilgili birtakım sorular soruldu. Bir kere TÜRK TELEKOM'un vadesinde ödeyemediği herhangi bir kredi borcu bulunmamaktadır. TÜRK TELEKOM'un borcunu ödememesi diye herhangi bir şey söz konusu değil, ödüyor. Çeşitli medya organlarında kredi borçlarını vadesinde ödemediğine dair çıkan haberler aslında TÜRK TELEKOM'la ilgili değil yüzde 55 hissesine sahip olan Oger Telekomünikasyon AŞ'yle ilgilidir.
Bu şirket -şöyle söyleyeyim- lehine verilmiş herhangi bir teminat veya rehin bulunmamaktadır. Şunu açık ve net olarak, şu anda Hazine olarak ve de buradan kaynaklanacak bir yükümlülüğü üstlenme gibi bir çalışmamız asla söz konusu değildir, bu yönde herhangi bir girişimimiz de söz konusu değildir. Yani bizim yaptığımız herhangi bir çalışma yok.
Bu bankalardan kredi almış, TÜRK TELEKOM'un hisselerini rehin olarak göstermiş ama bu konuda da bu, tamamen bir ticari faaliyettir. Dolayısıyla, burada Hazinenin herhangi bir üstlenimi söz konusu değil, gündemde değil.
İstanbul Finans Merkezini sordunuz. Doğru, Eylül 2015'te 47'nci sıradaydık, bu sene itibarıyla 57'nci sıraya düştük. Doğrusu detaylarına vâkıf değilim neden böyle olduğu...
Değerli Başbakan Yardımcımız "Değerlendirmede sistem değişikliğine gidilmiş." diyor. O konunun detaylarını olmazsa daha sonra gerekirse SPK Başkanımız veya Borsa İstanbul Başkanımız sizlerle paylaşırlar.
Sayıştay denetimi önemli bir husustur. Ben Maliye Bakanıyken de bu konuları çok tartıştık. Ben her zaman şuna inanmışımdır: Sayıştay denetimi kurumlara yol göstericidir ve inanılmaz da katkısı vardır.
Şimdi, Hazineye ilişkin birtakım tespitler ortaya konuldu. Bir kere şunu söyleyeyim: En ağırı Sayın Kuşoğlu'nun yaptığı bir tespitti. Sanki Hazinenin orada burada...Ya olabilir yani. Siz oradaki bilgiye dayalı olarak söylüyorsunuz, haklı olarak. Ben saygı da duyuyorum. Sanki ziynet eşyası varmış vesaire. Yok öyle bir şey.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Darphane... Darphane...
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Müsaade ederseniz açıklayayım.
Darphane, İstanbul Defterdarlığına binanın bir kısmını kiralık olarak vermiş. İstanbul Defterdarlığının toparladığı -yani oradan buradan ne bileyim, artık icra yoluyla mı neyse- bir şekilde oraya geçici olarak -yani kiraladığı yere- depoladığı ziynet eşyasından bahsediyorsunuz. Bunun Hazineyle hiç alakası yok. Sayıştay bunu bilmesine rağmen, maalesef ben orada gördüm. Bu şekilde bir mantıkla Sayıştay denetçisi böyle bir rapor yazmış. Dolayısıyla, bilmeyen de şöyle sanacak: Gerçekten Hazinenin...
BAŞKAN - Onu depocu da bilmiyormuş. O rapora göre efendim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Söylediğinizi de anlamadık. Defterdarlık nereden bulmuş da orayı depo olarak... Bize onu söyleyin de onu anlayalım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Onu Maliyeye sorarsanız eminim size açıklarlar.
BAŞKAN - Darphanenin saymanı da bilmiyormuş efendim. Saymana atıfta bulunuyorlar da o yüzden.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi bir daha söyleyeyim isterseniz yani ben bildiğimi söyledim, isterseniz buradan da okuyayım.
Tartışma şuydu: Menkul varlıkların muhasebe kayıtlarında rayiç bedeller üzerinden gösterilmemesi ve sayımın yapılamamasıydı. Söylediğiniz bu değil mi?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Evet.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Tartı yok vesaire dediniz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Altın, gümüş...
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ben de diyorum ki size: Onu yapmamız mümkün değil çünkü onlar zaten bize ait değil.
Şimdi diyorum ki, bakın: Söz konusu bulguda bahsi geçen menkul varlıklar Maliye Bakanlığı -bakın, Hazine, Maliye biliyorsunuz farklı- İstanbul Defterdarlığı Muhasebe Birimine aittir. Dolayısıyla Hazine kendisinin uhdesinde olmayan bir şeyin kalkıp değerlemesini mi yapacak? Biz oraya sadece kiralık...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben merak ettim Sayın Bakan. Siz eski Maliye Bakanı olarak bilirsiniz. Sizin dönemden kalma. 2015 kesin hesabı Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bakın, zamanımız sınırlı.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Maliyede olur mu diyorum.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Olabilir. O zaman ilgili arkadaşlardan da hesap sorarız yani.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gerçekten Maliyede öyle mücevherat olur mu? Bunu anlamadım ben yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Arkadaşlar, bakın, siz konunun aslını mı öğrenmek istiyorsunuz yoksa...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ama kafamız karıştı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Kafanız karışmasın. Maliye Bakanımıza sorarsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Maliye altın mı topluyor, ne yapıyor? Yani vergileri altın olarak mı alıyorsunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, dolayısıyla, bu konu da netliğe kavuşmuştur herhâlde. Onu ifade edeyim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Benim açımdan kavuşmadı vallahi, bilmiyorum yani.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Öyle bir anlatıldı ki gerçekten ben de şoke oldum yani böyle bir şey var mı diye. Yok öyle bir şey.
Şimdi, Anadolu Ajansına ilişkin Sayıştay bulgusu, denetim görüşünü etkileyen bulgular arasında. 3 tane var.
Şimdi, orada, bulgunun gereği yerine getirilmiş ve 06/05/2016 tarihi itibarıyla bu konu kapanmıştır. Konu, Genel Müdürlüğümüzce bulguya ilişkin gerekli işlemlerin tesisi için Kamu Finansman Genel Müdürlüğüne iletilmiştir. Gelinen aşamada söz konusu bulguya ilişkin işlemlerin takibi ve sonuçlandırılması hususunda Kamu Finansman Genel Müdürlüğü yetkili ve sorumlu olup, sürece ilişkin bilgilerin doğrudan Genel Müdürlüğe...
Özetle, bu husus bildiğimiz kadarıyla çözüme kavuşmuştur. Ama doğru bir tespittir.
Şimdi, Kredi Garanti Fonu tarafından 2015 tarihinde yaptırılan bir ekspertiz raporuna siz bir referans verdiniz. Orada da şöyle bir husus söz konusu: Kredi Garanti Fonu verdiği kefalet kapsamında aldığı teminat ile kredi verene kefalet kapsamında yapılan ödeme farklı hususlar. Kredi Garanti Fonu kefalet verdiği kredi tutarına göre ödeme yapar. Kredi Garanti Fonu'nun vermiş olduğu kefalet için yüzde 100 teminat alması her zaman söz konusu değil. Zaten KOBİ'lere kolaylık olsun diye bu verilmiş.
Nitekim, bakın, şöyle diyeyim: Hani takibe düşmüş bu anlamdaki krediler de bankacılık sisteminden çok farklı değil. Yüzde 3 küsur -şimdi net rakamı alayım- o civarda bir rakam. Dolayısıyla, bizim onlardan bu anlamda bir farkımız yok.
Yine, Sayın Günal, Kredi Garanti Fonu'ndan alınan bilgilere göre Hazine destekli kefalet kapsamında temerrüde düşen firmalar ilişkin kredi verenlere yürütülmesi gereken takip işlemlerinin etkin bir şekilde işlemesine yönelik sistem kuruldu. Bulgu konusu eleştiriyi içeren hususlar düzeltildi. Bu amaçla bilgi işlem sistemi yenilenmiş ve ilave hukukçu alınmıştır. Dolayısıyla, tespitler orada fakat o günden bugüne çok şey yapılmış, tabii ki haklı olarak...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kriterler çıkmış mı kredi onay komitesinden?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Geliyorum, müsaade ederseniz ona da. Teker teker bütün tespitlere cevap vereceğim.
Yine, kredi onay komitesi, içerisinde bankacılık tecrübesi bulunan üyelerden oluşmaktadır, bu üyeler kendilerine kredi garanti fonu tarafından hazırlanan değerlendirme raporlarına istinaden karar vermektedirler. Bir kere şunu söyleyeyim: İlk krediyi veren, ticari bir bankadır. O banka, değerlendirmeyi yapar, kredi garanti fonuna gönderir, kredi garanti fonundaki, yönetimindeki arkadaşlar veya kredi komitesindeki arkadaşlar bu konunun uzmanıdır, onlar da yine kendi çerçevelerinde bir değerlendirme yaparlar. Dolayısıyla, ilk değerlendirmeyi banka yapar, o kısmı unutmayalım. Yani, kredi garanti fonunun kendisi kefalet sağlıyor ama krediyi veren, bir bankadır, bankanın da sorumluluğu vardır, banka krediyi verirken o değerlendirmeyi zaten yapıyor. Dolayısıyla, bu iki hususu, yani hiçbir değerlendirme yapılmamış, kriter yokmuş gibi yani şey yapmayalım. Bakın, çok farklı...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakan, bunlar çok şey oluyor yani kriter ayrı bir şey, değerlendirme ayrı bir şey yani ikisi ayrı şeyler. Değerlendirme zaten yapıyor ama kriter yok, neye göre değerlendirecek?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Kredi değerlendirmesinin nasıl yapılacağını birçok faktör... Ama bakın, ne diyorum size, banka, bir ticari banka bu krediyi veriyor, bankacılık kurallarına göre bunu değerlendiriyor, bunu verdikten sonra kredi garanti fonu alıyor, bu değerlendirmeler belli birtakım prensiplere uygun mu, değil mi tekrar değerlendiriyor, ona göre kefalet hususunu tesis ediyor.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Öyle olsun bakalım!
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ama şöyle diyelim, madem bu hususu gündeme getirdiniz, ben konuyu çalıştıracağım...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hadi, öyle olsun!
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yok, çok önemsiyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakanım, ben de bir cümle söyleyeyim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Hayır, hayır.
Ama böyle karşılıklı olmasın Sayın Başkanım.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bir şey söylüyorum ama yanlış anlamaya yol açıyor, karşılıklı değil.
İki sene boyunca bankaların denetlediği, verdiği mali tahliller servisinden geçen reeskont kredilerini Merkez Bankası adına ben yeniden denetledim, yarısı da yamuk çıktı. Yani şimdi onu mu konuşalım? Lütfen, yani kriter koymak ayrı bir şey, onun doğru değerlendirilmesi ayrı bir şey. Diyorum ki: Kriter var mı, konacak mı?
BAŞKAN - Sayın Günal, teşekkür ediyoruz. Bu bağlamda Sayın Bakan açıkladı ama sen dinlemedin Sayın Günal.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bakanın bir cevabı varsa... Sayın Bakan, kriter olmadan reddetmiş, neye göre reddediyor yani?
BAŞKAN - Onu söyledi şimdi, reddetmedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Etmiş, kredi garanti fonu bankaların gönderdiği şeyin, işte, 2 milyarını reddetmiş, 3 küsurunu kabul etmiş, yani bu kadar basit.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Demek ki daha ilave birtakım kriterler...
Şimdi, bakın, hani bir taraftan diyoruz ki prensipler yok, bir taraftan da diyoruz ki birtakım şeyler reddediliyor; demek ki ikisi bir arada, tabii, olmaz. Bakın, yine söylüyorum 2016 Mayıs itibarıyla -ki en son bana verilen rakam- takibe düşen kefalet oranı yüzde 3,9; bankacılık sisteminde takibe düşen kredilerden hafif bir miktar daha yüksek. Zaten bunlar KOBİ, KOBİ'lerde bir miktar yüksek olması kadar da doğal bir şey yoktur.
Yine, şimdi geliyorum az önce gündeme getirdiğiniz esas hususa. Diyorsunuz ki: "Kefalet işlemlerinde başvuru veya redde dair değerlendirme kriterleri yok."
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben demiyorum Sayıştay diyor hepsini.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - 2015/7331 sayılı Bakanlar Kurulunun "kefalet başvurularının değerlendirilmesi ve kabulü" başlıklı 5'inci maddesi...
Sayıştayın yazdığı her şey doğru değil arkadaşlar. Bakın, az önce çok açık ve net olarak Maliyeye ait, İstanbul Defterdarlığına ait bazı ziynet eşyalarının nasıl bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu sizinle paylaştım, yani Sayıştay yazdı diye her şey yüzde 100 doğru tespittir anlamına gelmiyor ve çoğu kez de kendilerine açıklanmasına rağmen, zaman zaman düzeltmeler yapmadığı durumlar da ortaya çıkıyor.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayıştaya soralım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Sorun, tabii hesap soracaksınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Şu anda kurum burada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, kurum burada, işte, söylüyorum ben. İşte, İstanbul Defterdarlığına ait bir şeyi bizim değerlememizi istiyorlar.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben de soruyorum: İstanbul Defterdarlığının kaç kese altını var? Kaç kese varmış ki o keselerin içinden sondajlamayla yapınca bu çıkmış yani?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Sorarsınız.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kaç kese altını varmış? Darphane depoculuğa mı başlamış?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, Sayın Başkanım... Müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Sayın Günal, lütfen, bakın, Sayın Bakan sessizce, sakince sizleri dinledi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Başkan, sizi o zaman ben şuna davet ediyorum... Sayın Bakana saygımız var, şimdi, diyor ki: "Sayıştay yalan söylüyor." O zaman siz burada kimin adına denetim yapıyorsunuz?
BAŞKAN - "Sayıştay yalan söylüyor." demedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Öyle bir şey demedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ben diyorum ki: "Sayıştayın söylediği..." "Sayıştayın her söylediği doğru değil." diyor.
BAŞKAN - Sayın Günal, bu söylediğiniz şey Sayın Şimşek'in tarzına uygun bir şey değil, öyle bir şey zaten söylemedi.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Sayıştayın her söylediği doğru değil." demek ne demek?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Şimşek.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bakın, tespitlerin bir kısmı tartışmalı. İşte, bakın size örnek veriyorum: Şimdi...
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, siz konuştuktan sonra Sayıştaydan da bu konuyla ilgili olarak bir açıklama alacağım zaten.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evet, açıklama alalım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bu 5'inci maddesine göre "Kredi garanti fonu kredi verenlerin taleplerini yararlanıcı hakkında olumlu görüş olarak kabul eder ve kefalet sağlar. Kredi değerlerini tespit bakımından inceleme yapar." Bakın, bu çerçevede kredi garanti fonu bünyesinde bir kredi onay komitesi oluşturmuş ve kefalet başvuruları bu komite tarafından sonuçlandırılmaktadır. Dolayısıyla, kredi garanti fonu bankalardan gelen kefalet taleplerinin bankacılık ilkeleri bakımından kredi değerliliğine sahip olduğunu kabul etmek durumundadır. Komite ilave bir değerlendirmede tabii ki bulunabilir.
Şimdi, Anadolu Ajansını konuştuk, onu da bir daha söyleyeyim: Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğüyle irtibata geçmiş, Anadolu Ajansı tarafından iktisap edilen paylar üzerinden Hazine lehine intifa hakkı 2016 yılı devlet hesaplarına kaydedilecektir.
Yine, hibelerin takibine ilişkin Sayıştayla ilgili söylemiştiniz. "Hâlihazırda, hibeler Hazine Müsteşarlığı bilgi sistemlerinde takip edilmektedir. Şimdiye kadar hibelerden kaynaklı bir yükümlülük doğmamıştır. Ancak, hibelerin kullanıcı kuruluş tarafından usulüne uygun kullanılmadığında hazine için koşullu bir yükümlülük yaratma potansiyeli vardır. Bu çerçevede hibelere ilişkin bulguya müsteşarlıkça da katılıyoruz. Mevcut yönetmelikte hibelerin koşullu yükümlülük olarak takibine yönelik değişik çalışmalar için eylem planı belirlenmiş ve plan takvimlendirilmiştir. Söz konusu çalışmaların Aralık 2016 itibarıyla sonuçlandırılacağı hususu Sayıştay Başkanlığına iletilmiştir. Diğer taraftan, hibelere ilişkin istatistiki veriler de yıllık kamu borç yönetim raporuna da dercedilecektir." Yani, dolayısıyla tespite katılıyoruz. Doğru bir tespittir, gerekeni yapmışız, bundan sonra inşallah bu daha şeffaf bir şekilde takip edilecektir.
Yine, kira sertifikasına konu olan varlıkların hesaplarda takibine ilişkin konular... Şimdi, "Hazine varlık kiralama şirketinin mevzuat gereğince defter tutma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bu çerçevede, Hazine Müsteşarlığı hesaplarıyla konsolide edilecek bir tablosu da bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kiralamaya konu taşınmaz varlıklar Millî Emlak Genel Müdürlüğü tarafından takip edilmekte olup..."
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başbakan Yardımcım, defter tutma zorunluluğu olmaz ama yani zorunlu defter de tutmaz ama bir tablo olur.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Müsaade ederseniz bitireyim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Tablosu olması lazım bunun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Var.
"Millî Emlak Genel Müdürlüğü tarafından takip edilmekte olup yine aynı Genel Müdürlük tarafından tapu kayıtlarına şerh düşülmekte, dolayısıyla bu varlıkların kamu hesaplarında takip edilmektedir. Nitekim, Hazine Müsteşarlığı mali tablolarının genel yönetim mali tablolarından ayrı düşünülmesi de zaten mümkün değildir."
Şimdi, diğer bir konu, yine Sayıştayla ilgili, neredeyse, yani denetimde etkili olan, olmayan bütün hususlara cevap vereyim şeklinde yaptım ben bunu. "Garantili borç stoku tutarı ile Sayıştay uygunluk bildiriminde verilen garantiler toplamı arasında fark var." dediniz, doğru. Şimdi, benim sunumumda yer alan, 12 milyar dolar tutarındaki garantili borç stoku, istatistiki olarak kullanımı gerçekleştirilmiş garantili borç tutarlarından ödenen anapara düşüldükten sonra kalan stoku ifade ediyor. Hâlbuki Sayıştayın uygunluk bildiriminde yer alan 46,7 milyar TL tutarındaki verilen garantiler toplamı ise Merkezî Yönetim Muhasebe Yönetmeliği gereğince anlaşma tutarlarından anapara ödemeleri düşüldükten sonra kalan stok. Birisi anlaşma, birisi kullanım. Dolayısıyla, henüz kullanımı gerçekleştirilmemiş rakamları da Sayıştay kapsadığı için aramızdaki fark budur, dolayısıyla burada bir sorun yoktur.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bir de yıl farkı var, birisi 2015 birisi 2016.
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ona bir bakayım.
Şimdi, birçok şey söylendi, özellikle bu görev zararları hususu gündeme getirildi. Şimdi, görev zararı uygulaması yani 90'lı yıllardaki tarzda değil. KİT'lere Bakanlar Kurulunca görevler veriliyor. Mesela biz diyoruz ki şirketlere: "Fakir ailelere yardım edin." Bunda tahıl alımının desteklenmesi var, işte, TCDD tarafından bir kısım ulaşım giderleri mesela emeklilerimize, işte, birtakım engellilerimize bedava sağlanıyor. Bunların, tabii ki bu görev anlamında üstlendikleri giderlerin karşılanması için bütçeye para koyuyoruz ve karşılıyoruz. Zaten onun için de bütçede çok net olarak her şeyi ifade ediyoruz. Dolayısıyla, bizim bildiğimiz klasik anlamda bir zarar söz konusu değil.
Bana, "2023'te kişi başı millî gelir ne olacak?" diye soruldu. Benim şahsi hesabım olmayacağına göre ve Kalkınma Bakanlığımız da orta vadeli programda 2019'a göre yaptığına göre o konuda elimizde en azından hazinenin bir verisi olamaz.
Şimdi, tasarruf konusu gündeme getirildi. Doğrudur, Türkiye'de tasarruflar hem yetersizdir hem son yıllarda tasarruf oranında da bir gerileme söz konusudur. Neden? Basit. Şimdi, hane halkı faizlerin, faiz oranlarının düşmesi, vadelerin uzamasıyla birlikte krediye erişim konusunda hiç olmadığı kadar bu dönemde imkân buldu, bu birinci husus.
İkinci husus: Tasarrufların bir kısmı da şirket tasarrufları. Türkiye'de üretimin önemli bir kısmı maalesef düşük ve orta düşük teknolojili üretimdir. Özellikle Asya'nın yükselişiyle birlikte bu alanlarda kâr marjları ciddi bir şekilde düşmüştür. Şirketlerin tasarrufu da genelde net kârın bir yansımasıdır, yani bir fonksiyonudur. Maalesef kâr marjlarındaki düşüş sadece hane halkının tasarruflarında bir gerileme olmamış, şirketlerin tasarruflarında da bir gerileme var. Kamunun tasarrufundaysa şöyle söyleyeyim: 2002 yılında millî gelire oran olarak eksi 4,8'lik bir tasarruf yani çok ciddi, yüzde 5'e yakın bir tasarruf eksiği söz konusu. Ama gelelim 2016 yılında artı 2,7. Aslında neredeyse yüzde 8'e yakın yani mili gelire oran olarak 8 puana yakın kamu tasarruflarında iyileşme var ama özel sektör, özellikle hane halkı tasarruflarındaki düşüş. Ha, bunu şuna da bağlayanlar tabii olabilir: Özellikle yani sosyal güvenlik kapsamının genişletilmesi kısmen etkili olmuş olabilir. Yani vatandaşın her türlü ihtiyacını karşılıyoruz dolayısıyla eskiden olduğu kadar kenara para koymak durumunda kalmıyor diye argümanlar var.
Ama sonuç itibarıyla esas belirleyici bence burada faiz oranlarının düşmüş olması, vadelerin uzamış olması, finansmana erişimin bu anlamda ciddi bir şekilde artmış olması.
Yabancı sermaye girişinde Türkiye 2015 yılında gelişmekte olan ülkeler arasında en fazla küresel doğrudan yatırımı çeken 6'ncı ülke. 2003 yılındaki gelişmekte olan ülkeler arasında sıralamamız 16'ncıydı, 25 ülke arasından bahsediyorum. Toplam özel sermaye girişinde yani hem doğrudan hem portföy hem kredi, Türkiye'nin gelişmekte olan 25 ülke arasındaki sıralaması yine 2015 yılında 6'ncı sıra, 2003 yılındaysa -toplamdan bahsediyorum- 13'üncü sıradaydı.
Trafik sigortasıyla ilgili bir husus yine gündeme getirildi. Bir kere trafik kazaları istisna değil. 2014 yılında 1 milyon 199 bin 10 tane kaza olmuş, 2015 yılında 1 milyon 313 bin 359 tane kaza olmuş. 2015 yılında kazaların 183 bin 11'i ölümlü ya da yaralanmalı kazadır. Sigorta şirketlerinin kâr edip etmemesi sürdürülebilirlik açısından tabii ki önemlidir yani sürdürülebilirlik -biz sonuçta bu sektörü gözetliyoruz, denetliyoruz- kritik bir değişkendir. Bakın, trafik sigortası gelir-gider dengesini size arz edeyim. 2015 yılında 5,5 milyar lira gelir elde etmiş, 7,9 milyar lira gideri var dolayısıyla net zarar 2,4 milyar lira. 2016 yılında bakın...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teknik zarar ama değil mi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Teknik zarar ama sonuçta bunlar fiilen zarara da dönüşüyor yani "teknik zarar" diye bir şey yok. Yani var da sonuçta fiilî zararın tabanını oluşturuyor.
Şimdi, 2016'nın ilk altı ayında 4,5 milyar liralık gelir elde edilmiş, 5,2 milyar liralık da gideri var. Dolayısıyla burada çok net olarak sektörün sıkıntıları vardı. Geldik, konuştuk burada uzun uzun. O yapısal sorunları çözmeye yönelik adım attık ve şu anda da -az önce de paylaştım konuşmamda- net olarak hem toplam araçlarda hem de özellikle otomobil -çünkü en fazla şikâyet oradan geliyor- yüzde 7 ile 9 arasında Mayıs-Ekim döneminde trafik sigorta primlerinde düşüş söz konusudur.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, lütfen...
BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Hemen bitiriyorum. Çok teşekkür ediyorum.
Yine bir soru vardı, doğrudan bir soru vardı. "Türkiye'nin net küresel doğrudan yatırım girişlerinde aldığı payın toplam küresel doğrudan yatırımlar içerisindeki payı neydi?" diye güzel bir soru. 2003 yılında yüzde 0,24 pay alıyorduk, 2015 yılında yüzde 0,8. Yani ciddi bir şekilde bir artış var. Peki, bu gelen sermaye hangi sektörlere gidiyor? 2016 için sektörel dağılımını paylaşıyorum sizinle ki bu, Ocak-Ağustos dönemidir. Yüzde 35'i sanayi, yüzde 65'i de hizmetler sektörü diye belli başlıkta ama daha uzun vadeli soracaksanız, daha uzun vadede şöyle söyleyeyim, madencilik ve taş ocaklığı ki sanayinin altındadır yüzde 3, imalat sanayi yüzde 30, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı yüzde 16. Yani sanayi sektörlerinde yüzde 49, hizmetler sektörü de yaklaşık yüzde 51.
Son bir şey... Enflasyon sepetine ilişkin birtakım değerlendirmelerde bulunduk. Değerli arkadaşlar, her sene TÜİK dünyada olduğu gibi 3 tane ayrı anketle yani hane halkı var, işte yabancı ziyaretçiler var, kurumsal olmayan nüfusun harcamaları var, bütün bunlara ilişkin kapsamlı anket çalışmaları yapar ve sepeti oluşturan ürünlerini, ağırlıklarını ona göre tespit eder ve her sene yapılan bir şey, rutin bir şey. Bu sistemde bir değişiklik olmamıştır, olmayacaktır. Herhangi bir müdahale olmamıştır, olmayacaktır. Bunu ben daha önce de ifade ettim. Bu konuda en ufak bir tereddüt oluşmasın ve bizim istatistiklerimiz yani TÜİK bağımsız bir kuruluştur, gerek EUROSTAT ve gerekse diğer bütün uluslararası yani Dünya Bankası, IMF falan hepsiyle yakın ve o standartlarda çok kaliteli de istatistik üretiyoruz. Bu konuda son derece şeffafız, en ufak bir tereddüdün oluşması bile Türkiye'ye büyük bir haksızlıktır. Onun için, bu konuyu da tekrar ben açıklığa kavuşturmak istedim.
Sayın Başkan, sabrınız için çok teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlara tekrar çok teşekkür ediyorum.