| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğü b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı c) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ç) Türkiye İnsan Hakları Kurumu d) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı e) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, f) Atatürk Araştırma Merkezi g) Atatürk Kültür Merkezi h) Türk Dil Kurumu ı) Türk Tarih Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2016 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, çok saygıdeğer Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri; öncelikle, benim Bakan olarak bulunduğum ilk bütçe sunumu. Hoşgörünüzden dolayı çok teşekkür ediyorum. Ve gerçekten, önerilerin, eleştirilerin, tenkitlerin benim için yol gösterici olacağını ifade ediyorum. Mesela, Bülent Kuşoğlu Bey'in uyarısıyla aklıma geldi, doğru bir uyarıydı. Hem -tabii, tamamınızın, Zekeriya Bey'in de- 2015 yılı kesin hesabına ilişkin sunumumuzda bir şey yoktu. Doğru bir uyarıdır ve yine benim için yol gösterici olan Sayıştay raporlarını incelemediğimi anladım. Bu da, benim için doğru bir uyarıdır. Teşekkür ediyorum bütün milletvekili arkadaşlarımızın bu husustaki katkılarına.
Ben dört ana başlıkta konuları teksif etmek istiyorum bu Suriye konusundan başlayarak.
Öncelikle şunu ifade edeyim: Suriyeliler konusunda çok faydalı görüşler dinledik. Toplam rakamları sunuşta söylemiştim 2 milyon 753 bin 696 Suriyeli muhacir var aramızda ama bunun dışında Iraklı, Afgan, Filistinli, Ezidi mülteciler de var. Bunlarla ilgili yapılan harcamalar elbette merak konusu oldu ve elbette verdiğimiz rakamların farklılıklar ifade ettiği de söylendi. Şimdi, benim verdiğim rakam şudur: Bütçemizden, Hükûmetin bütçesinden doğrudan çıkan para değil, Birleşmiş Milletler tarafından ölçülen hizmetlerin karşılığıdır. 2011-2012 yılı dolar kuru 1,80; 2013 1,90; 2014 2,18; 2015 2,90 kur esas alınarak yapılan harcamaların ve verilen hizmetlerin karşılığı -daha sonra ayrıntı verebilirim, şimdi boğmak istemiyorum- 12 milyar 170 milyon 286 bin 860 dolar seviyesindedir. Bu, doğrudan bütçemizden harcadığımız para değil, onun dışında verilen hizmetlerin karşılığıdır. Mesela, sağlık hizmetleri için söyledim, 1 milyon 900 bin poliklinik muayene yapmışız, 900 bin, 800 bin cerrahi müdahale yapmışız, 171 bin çocuk doğmuş. Organ nakli, hatta engellilere sağlık hizmetini de bu sene kapsama aldık. Bunlar için bizim AFAD'dan Sağlık Bakanlığına tahsis ettiğimiz rakam, mesela, son olarak, 2016 yılı için 650 milyon liradır ama Sağlık Bakanlığının beş yılda bu yaptığı sağlık hizmetlerinin karşılığı tam 4 milyar 350 milyon 295 dolardır. Dolayısıyla, verdiğimiz rakamın -haklı bir eleştiri olduğunu kabul ediyorum- bütçemizden doğrudan harcanan rakam değil, verilen hizmetlerin Birleşmiş Milletler ölçütlerine göre karşılığı olduğunu ifade edeyim.
Söyledim, 10 milyon 356 milyon dolar Hükûmetimizin AFAD, bölgede çalışan kamu personelleri, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığının eğitim harcamaları, amortisman maliyeti, yatırıma dönüşmeyen maliyetlerden teşkil olduğunu. Yine, bizim yerel yönetimler ile Türk Kızılayının ve Diyanet Vakfının 140 milyon 245 bin dolarlık bir katkısı var. Bunların da ayrıntıları var. Operasyon harcamaları için Kızılay 10 milyon dolar, kampanyalarla toplanan insani yardımlar 22 milyon 789 bin dolar, Türkiye Diyanet Vakfının yardımları 12 milyon 427 bin dolar ve belediyelerimiz kampanyalar düzenlediler, tabii, siyasi parti ayırt etmeden söylüyorum. Bunların kampanyalarından oluşan finansman da yani hizmet de 95 milyon 530 bin dolar oldu.
Bütün bunların dışında yani bu rakamlar 12 milyar 170 milyon dolarlık bir hizmete tekabül ediyor. Bütçe olarak, rakamsal olarak harcadığımız rakam tabii ki bundan ayrı. Ama, bütün bunların dışında, bizim sivil toplum kuruluşlarımız, her bir ferdî milletimizin gücü yettiğince mültecilere yardımcı oluyor. Şimdi, bir eleştiri -sanıyorum Özdemir Hanımefendi'nindi- duydum. Şöyle bir düşünün, Türkiye'de -demin rakam verdim- 253 bin geçici barınma merkezlerinde mülteci var, 2,5 milyon da dışarıda var. Ama, Allah için, hiç kimse, sokakta yatan, parkta yatan, köprü altında yatan bir mülteci görüntüsüne şahit olmamıştır ya da çöpten ekmek arayan. Evet, suça itilen, dilendirilen çocuklar var, o da ayrı bir bahistir ama, Allah için, bizim milletimiz hiç kimseyi açıkta bırakmamıştır. Evet, kötü şartlarda oturanlar var, onlarla da ilgili şimdi kapsamlı bir çalışma Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızla beraber yaptık.
Bütün bu harcamalar içerisinde uluslararası kuruluşlardan Türkiye'ye yapılan katkı -bu anlattığım ay başı itibarıyla kabul edin- 512 milyon dolardır. 182 milyon doları Birleşmiş Milletlerden, 170 küsur milyon doları da Avrupa Birliğinden idi. Katar'ın, başka ülkelerin katkıları da var ancak Sayın Başbakanımız...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Avrupa Birliği ülkelerinden ne kadardı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - 172 ya da 179 olacak, 180 değil biliyorum.
Şimdi, yalnız yeni bir durum bildiğiniz gibi gerçekleşti. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu Bey zamanında, 64'üncü Hükûmet döneminde geri kabul anlaşması imzalanmıştı ve bu geri kabul anlaşması çerçevesinde de Avrupa Birliği Türkiye'ye 3 milyar avroluk bir destek taahhüdünde bulunmuştu. Bu taahhüdün 1 milyar avrosunu temmuz sonunda, 1 milyarını da bu sene sonunda kapatmış olacaktı. Ancak, onlara bakarsanız -haklılar- 1 milyar avrodan fazla rakamı ilgili kuruluşlara aktarmış vaziyetteler -Zekeriya Bakanımız benden daha iyi anlar- mesela, ya, Dünya Gıda Örgütüne, UNICEF'e gibi ya da KFW'a gibi. Bizim buradaki amacımız şuydu: Bu sene 300 milyon avro eğitime, 300 sağlığa, 200 de İller Bankası aracılığıyla belediyelerin alt yapısına harcamak idi. Geçen hafta bu bahsettiğim 300 milyon avrodan Millî Eğitim Bakanlığına 90 milyon avro cari harcamalar için intikal etmiştir. Sağlık Bakanlığımıza da 120 milyon avro intikal etmiştir. Yine, Avrupa Birliği ile Kızılay protokol imzalamıştır; on beş günü geçti, imza töreni Ankara'da yapıldı. 348 milyon avroluk, dışarıdakilere yani geçici barınma merkezî dışındaki insanlara muhacirlere, mültecilere yönelik kişi başı 100 liralık bir destek kampanyasıydı Kızılay kart vasıtasıyla. Bunun 262 milyon avrosunu hemen 2016 yılı içerisinde kullandıracaklardı ve bu sene, kamp dışındaki mültecilere yönelik, 500 bin kişiye, aylık 100 liralık kartla ulaşacaklardı. Bu kartla yapılan harcamaların da -yani Sayın Bakanım, biliyorsunuz sıfır yaş da kişi, 90 yaş da kişi- ancak temel ihtiyaçlarına yani barınma, gıda, diyelim ki temizlik gibi temel ihtiyaçlarına belirlendi ve o temel ihtiyaçlar dışında da harcamada bulunamayacak. Bu para Avrupa birliği tarafından Dünya Gıda Örgütüne aktarılmıştır ama henüz -imza töreni yapılmış olmasına rağmen- Kızılayın hesabına geçip işlerlik kazanmamıştır. Bu, çok ayrıntılı bir konu yani Avrupa Birliğinin hangi yardımlarıyla ilgili, bu 3 milyar taahhüdüyle ilgili hangi konuları akde bağladık, hangi konular şu anda yani proje konusunda neler oldu, bunlarla ilgili bütün Komisyon üyelerimize inşallah ayrıntılı bir bilgi gönderirim.
Fakat şunu söyleyeyim: Biz sadece mültecilerin sağlığı, barınması ve doyurulmasıyla ilgilenmiyoruz.
Bakın, özet rakam vereceğim boğmamak için: Dil, din, ırk ayrımı gözetmeden -altını çizerek söylüyorum bunu özellikle- mezhep ayrımı gözetmeden, kadın komiteleri kurulmuştur. Kızlara, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın da projesiyle, erken yaşta evlilik ve çok eşlilikle ilgili farkındalık eğitimi verilmektedir. Birazdan geleceğim bu erken yaşta evlilik konusu, aslında oran bakımından, yani Türkiye'nin 78 milyon nüfusuna yuvarlak 3 milyon mülteci nüfusunu oranladığınızda, hangisine "maalesef" diyeceğimi bilmiyorum ama Türkiye'den daha düşüktür. Yani, Türkiye için tabii ki "maalesef" demem gerekir ama Suriyelilerdeki erken yaşta evlilik konusu Türkiye'deki orandan daha düşüktür.
Kadınlara yönelik terzilik, dokumacılık, biçki dikiş, kuaförlük gibi meslek kursları düzenlenmektedir geçici barınma merkezlerinde, bir kısmı belediyelerimiz vasıtasıyla, bir kısmı sivil toplum kuruluşlarımız vasıtasıyla.
Türkiye'de -bildiğiniz gibi, Şubat ayında yüce Meclisimizden geçti- bunlara, her iş yerindeki Türkiye Cumhuriyeti uyruklu işçinin yüzde 10'u kadar çalışma izni verilmiştir. Şimdi, bizim Çalışma Bakanlığımız bunların istatistiklerini çalışıyor. Şu anda, bizim, tespit edebildiğimiz -ama Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bu veriyi de yenileme talimatı verdim- 2.827 Suriyeli, Suriye uyruklu, daha doğrusu Suriye sermayeli iş yeri vardır. Sadece Gaziantep'te, KOBİ ölçeğinde 796 tane iş yeri vardır.
Ben, diğerlerine sorular içerisinde cevap vermeye çalışacağım. Ama bu, özellikle harcama konusunda, zaten sizler de ülkemizi yabancı temaslarınızla temsil ediyorsunuz, onları sizlere ayrıntılı olarak vereceğim. Tekrar altını çiziyorum, yaptığımız harcama, hizmetin karşılığı -Bülent Bey, siz dışarıdaydınız, onu ifade ettim- Birleşmiş Milletler ölçütlerine göre.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Geçen Ocakta 2,5 milyon olan Suriyeli sayısı, 2 milyon 800 bine çıkıyor. 300 binlik bir artış var. Nereden kaynaklanıyor? Hâlâ gelmeye devam ediyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, bu arada şunu söyleyeyim: Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Ağustos sonunda başlattığı Fırat Kalkanı Operasyonu ve Özgür Suriye Ordusu güçlerinin desteklemesiyle önce Cerablus'un DEAŞ'ın ve PYD'nin işgalinden kurtulması, sonra Suriye içerisindeki 1.350 kilometrekarelik bir alanın bu unsurlardan temizlenmesi münasebetiyle, o tarihten bu tarihe Suriye'den bir tek mülteci gelmemiştir. Yani, bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetlerinin, Cumhurbaşkanının, Başbakanının, sizlerin... Bu hususta biz müteşekkiriz, ana muhalefet partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi de aynı politikayı savunuyorlar. Orada güvenli bölge oluşturulduğu takdirde, aslında bir mülteci sorunuyla karşılaşmayacağımızı gösteren önemli bir delildir. Hatta, Cerablus'a... Ben Kurban Bayramı'nın birinci günü Kargamış'taydım Genelkurmay Başkanımız ve kuvvet komutanlarımızla beraber. O gün, Gaziantep Valimizin verdiği bilgiye göre, o gün bile 1.273 kişi geçmek için başvurmuştu. Geri Cerablus'a gidiyorlar efendim. Yani, yanlış bilmiyorsam, rakamlar çok şey değil ama 40 ila 80 bin civarında Cerabluslu ve Suriye'nin içinden güvenli yer olduğu için Cerablus'a gelenler var. Tabii, Cerablus'taki insanların hâlen ekmekleri Ankara Büyükşehir Belediyemizin fırını ve sivil toplum kuruluşlarının un katkılarıyla yapılmaktadır. Gaziantep Büyükşehir Belediyemiz içme suyu sistemlerini ayağa kaldırmıştır. Enerji Bakanlığımız ve AFAD orada jeneratörler temin ederek enerji konusunu halletmiştir. Çok kapsamlı yardımlar orada yapılıyor. Yani, günlük taze meyve, sebze dâhil, Kargamış'tan Türkiye üzerinden oraya geçmektedir. Şimdi, çok hızlı...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 300 binlik bir artış var geçen sunumdan, geçen bütçe sunumundan bu yana. O nereden kaynaklanıyor?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, şöyle söyleyeyim, şundan olabilir: O rakam, yani, söyledim, şey var, Irak'tan gelenler var geçtiğimiz yıldan bugüne kadar...
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Bu, Suriyeli mülteci sayısı olarak...
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Suriye'den Türkmenler var yeni gelen. O tarihte Türkmen şeyi yoktu. Biliyorsunuz, Suriye Ordusunun Türkmen Dağı'nda yaptığı, Hatay sınırında yaptığı operasyonlardan dolayı Türkmenlerden, özellikle 2016 yılı içerisinde hemen hemen çok kahir ekseriyet Türkiye'ye gelmiştir. O ayrıntıları da gün gün ben zatıalilerine bilgileri...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, on beş dakikanız kaldı. Yani, süreyi verimli kullanırsanız...
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, tabii, benim konularım, hepimizin, herkesin, milletimizin her birinin ilgi duyduğu konular. Toleransınıza sığınıyorum.
BAŞKAN - Benim konular da fena değil efendim. Sizden sonra bir turumuz daha var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Sayın Tamaylıgil sordular. Çok önemli bir soru, "Ülkemizde eğitime ulaşan Suriyeli çocuk sayısı?"
Şimdi, Suriyeli çocuk sayısı... Bu rakamda biraz değişkenlik var. Bir rakam 960 bin eğitim çağında çocuk var diyor, okul öncesi dâhil. Ama Göç İdaresinden son aldığımız veri, 833.039 Suriyeli var eğitim çağında. Bunun 479.058 öğrencisi şu anda geçici barınma merkezlerinde ve Suriyeli mültecilerin çok olduğu illerde teşkil edilen okullarda ve Millî Eğitim Bakanlığımızın okullarında doğrudan okumaktadır. Kayıt altına girmeden okuyan da 30 bin Suriyeli öğrenci vardır. Toplam 510 bin öğrenci okutulmaktadır. Dediğim gibi, bunun bir kısmı, bir kısım dersler Suriye müfredatına göre ama Türkçe, coğrafya, tarih, bunlar bizim müfredatımıza göre ve Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğretmenler vasıtasıyla okutulmaktadır. Yani, yüzde 60 sayısına ulaşmış vaziyetteyiz bu yıl. Gelecek yıl, inşallah yüzde 100 sayısına ulaşacağız.
Üniversitelerimizde, bu sene, toplam 9.689 Suriyeli öğrenci bulunmaktadır. Bunun 8 bine yakını lisans, 791'ı yüksek lisans, 272'si doktora ve 650'si de ön lisans mezunudur.
Hem Sayın Kalaycı hem zannediyorum Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan bir milletvekilimiz söyledi, aslında, bizim de hedefimiz, bu insanları krizler doğduğunda olduğu yerde muhafaza etmektir. Şimdi, hepimizin bildiği gibi, Musul'da problemler var ve bu sene yani bu yakın zamanda AFAD Başkanlığımızı, Kızılayı Erbil'e gönderdim ben. Erbil Başkonsolosumuzun nezaretinde Irak, Kuzey Irak yetkili mercileriyle yapılan görüşmeler neticesinde şöyle bir mutabakata vardık: Musul'un etrafında yaklaşık 150 bin kişinin yaşadığı çeşitli köyler, yerleşim yerleri var ve Musul'da, Irak'ta yine, daha önceden teşkil edilmiş barınma merkezleri, kamplar var. Biz 3 aşamalı bir plan hazırladık. Şu ana kadar da gelen mülteci o sebeple yok. Birinci planımız şu: O insanlar -Musul'dan hareket edince Türkiye'ye çok uzunca bir mesafe var ve kış şartları geliyor- o etraflarındaki, güvenli buldukları köylerde yaşasınlar. Biz onlara, Birleşmiş Milletlerle beraber tabii, gıda, kıyafet, ilaç gibi barınma hizmetleri verelim. Hemen, zaten, Musul'a ilişkin operasyon ilk başladığında Kızılay için teşkil ettiğimiz 20 tır oraya ulaştı. Zannediyorum, bu perşembe günü 100 tır gıda daha göndereceğiz, gıda, giyecek vesaire. Burada Musul'u boşalttıklarında ilaveten Erbil ve Duhok'a doğru gidebilecekleri anlaşılıyor. Oralarda da bu destekleri vereceğiz.
İkinci aşamamız, zaten Irak'ta var olan 9 tane kamp var. Bunlara zaten Türkiye sınır dışı yardımlar yapıyor. İkinci aşamada, bu kamplarda da bu insanlar barınsınlar, biz onlara destek olalım, yine, Birleşmiş Milletlerle beraber.
Son aşama ise Türkiye'ye bir göç hareketi olursa -örnek için söylüyorum, Derik'te, Akçakale'de hazır tuttuğumuz 35 bin kişilik kapasite var- bu kamplarda bu insanları barındıralım istiyoruz. Dolayısıyla, ortaya çıkan, bizim şu anda koyduğumuz politika, Türkiye'ye intikal etmeden, göç dalgası oluşmadan kendi ülkelerinde tutmaya gayret etmektir.
Evet, şimdi, önemli bir veri: Suriyeli mültecilerin suça karışma oranını söyledim, binde 3,5-5 arasıdır. Rakam yanıltıcı olabilir ama adli istatistiklere göre bu bizde binde 20'dir, bizim vatandaşlarımızda.
Ve şunu da söylüyorum... Bu, Kızılay kartını söyledim. AKUT'la ilgili Sayın Çakırözer bir şey ifade etti. Aslında, konu benim konum değil ama bir Hükûmet üyesi olarak cevaplamak isterim: AKUT'un konusu mülkiyeti hazineye ait Şişli Esentepe Mahallesi'ndeki taşınmaz dernek faaliyetinde bulunmak üzere ilk yıl 26 bin lira kira bedeli karşılığı kırk dokuz yıllığına Millî Emlak Genel Müdürlüğü İstanbul Defterdarlığı tarafından tahsis edilmiş, kiraya verilmiş. Ancak ön izin sözleşmesi imzalanmış 2012 yılında. 2013 tarihinde ön izin şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle ön izin süresinin uzatılması ve süre uzatımı talebi kabul edilmiş yani yerine getirilmediği hâlde fırsat verilmiş, kabul edilmiş. 8 Haziran 2014'e kadar süre verilmiş. Sonra da uzatma talepleri olmuş ve en son 8/6/2016'ya kadar bu süreler müteaddit defalar uzatılmış ön izin sözleşmesindeki şartları yerine getirebilmesi için. Bu sene içerisinde geçit hakkı tesisi hariç diğer işlemlerin hiç yapılmadığı anlaşılmış ve bir proje de sunulmadığı anlaşılmış. Dört yıldan fazla süre uzatımı verilmiş -Sayın Maliye Bakamız da bu işi bilir- ve gereği yerine getirilmediği için Millî Emlak Genel Müdürlüğü tahliyesine karar vermiş çünkü irtifak hakkına geçilememiş. Bunu, tabii, Hükûmet olarak cevaplandırdım, doğrudan benim konum değil.
Sayın Kuşoğlu, söyledim, teşekkür ettim. Yani Sayıştay raporlarını incelemem gerekir ama bana aydınlatıcı oldu. Fakat, AFAD'ın özellikle, taşınmazları dışındaki alanlarda Sayıştay raporunda da çalışmalarından övgüyle bahsedildiğini anlıyoruz.
Kamplardaki taciz ve tecavüz olayını aslında birkaç milletvekilimiz haklı olarak sordular. Nizip Kampı'nda sadece 1 taciz olayı, çocuk istismarı olayı ortaya çıkmıştır. Şimdi, yasa ve ilgili yönetmelik şunu söylüyor: Bu kamplar teşkil edilirken AFAD tarafından organize edilir ama il valilikleri, ildeki mülki idare amirlikleri tarafından yönetilir, ihtiyaç duydukları paraları bir göndeririz. Tamamen Gaziantep Valiliği ve Gaziantep Nizip Kaymakamlığının gözetimleri, yani güvenlik işi, temizlik işi hep onlar tarafından, pazarlık, ihale, davet usulü, her nasıl yapıyorlarsa öyle yapılmaktadır.
Bu kampların, Sayın Bekaroğlu, incelenemediğini, denetlenemediğini söylediniz; Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından 3 defa, Kamu Denetçiliği Kurumu, Ombudsmanlık tarafından da 2 defa denetlenmiştir ve Birleşmiş Milletler, biliyorsunuz, her geldiğinde denetleme yapmaktadır. Buralarda, az önce söyledim, erken evliliğe yönelik de özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızla beraber güzel bir çalışma yapılmaktadır. Nizip'teki hadisede bir güvenlik görevlisinin, maalesef, hepimizin telin edeceği fiili işlemesinden sonra olay yargıya intikal etmiş, Nizip Ağır Ceza Mahkemesi çocuğa yönelik cinsel istismar ve kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçları nedeniyle suçun sanığına yüz sekiz yıl hapis cezası vermiştir. O, kırk beş rakamları falan doğru değildir saygıdeğer milletvekilleri.
Evet, Sayın Musa Çam... Ben görüyorum Musa Bey, pankartın hiç zararı yok bana.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, bu arada hemen, cevap verirken memleketinizle ilgili de...
Sayın Başkanım, açabilir misiniz bir dakika?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Tamamlayayım, sonra da eğer tolerans olursa, şu konu bütünlüğünü bozmadan...
MUSA ÇAM (İzmir) - Peki.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Afetlerde geçen yıla göre 19 bin kişi can vermiştir dediniz. 2015 yılı içerisinde 1.315 olay olmuş, maalesef, 664 cenaze ailelerine teslim edilmiş, bulunmuştur. 2016 yılı içerisinde olay sayısı -tabii ki ilk on ayı veriyorum- 982'ye düşmüş, 4.064 vatandaş sağ kurtarılmış, 628 vatandaşın cenazesi ailelerine teslim edilmiştir. Bilgi bende net değil ama 4 cesedi zannediyorum bulamadık ama muhtemelen çok doğru.
Şimdi, bütün milletvekillerimiz, Ergün Bey, Sayın Bekaroğlu, Kadim Bey sordular; ilk defa... Çok haklı bir şey söylediniz: sel, heyelan, afet olmadan ne yapıyoruz? Ben göreve başladığımda, brifing aldığımda ilk verdiğim talimat buydu. On yıl belediyecilik yapmış birisiyim, sellerin bir kısmının olmadan önlenebileceğine inanan biriyim ben. Bu sebeple, AFAD ile Devlet Su İşleri arasında şimdi bir çalışma başlattık. Karadeniz'i Samsun'dan Artvin'e kadar 2 bölgeye ayırarak -tabii içinde 8 alt bölge- seller olmadan ne yapabiliriz? Bu hususta Orman ve Su İşleri Bakanımız çok gayretli.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben anlatayım size Sayın Bakan, ne yapacağınızı anlatayım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Yok, yeni başladık projeye, yeni başladık yani. Aslında, anlatacağımız şey doğru, seli kendi yatağına bırakmamız lazım yani doğrusu bu ama çok ileri düzey teknikler çalışıyoruz. Mesela, Karadeniz'in en büyük problemi çok yağış alması ve toprağın yumuşaması. Orada sensörlerle insansız hava araçlarıyla topraktaki ilk hareketten itibaren neler yapabiliriz, çok detaylı çalışıyoruz. Türkiye'de deprem maalesef, yıkıcı oluyor, çok can yakıyor, çok hasar veriyor ama sel, hepimizin bildiği gibi, her gün oluyor ve her gün hasar veriyor. Sel ve heyelan bizim özel gündemimizde yer alan bir iştir ve önlemek için... Projeler bittikten sonra tartışmaya beraber açarız inşallah.
Yine, bu ay içerisinde, bana verilen bir görev olduğu için, Afet Yüksek Kurulunu da toplayacağım, bu konuları bir daha ilgili bakanlarla değerlendireceğim.
Depremle ilgili, aslında, Saygıdeğer Tamaylıgil'e...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O konuyla ilgili nokta bir soru sormuştum Sayın Bakan, Rize'nin Fındıklı ilçesi...
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Evet, Fındıklı, söylediniz. Fındıklı, Beşikdüzü, söylediniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şu anda köy boşalmış, kış geldi, insanlar bekliyor, ne olacak?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Genel bilgiyi vereyim dedim. Aslında şöyle: Mesela Mustafa Bey de siz de Trabzon'u sordunuz. Trabzon'da Kurban Bayramı'nda meydana gelen...
Aslında şunu ortaya koymamız lazım, birçok milletvekilimiz değildi. Afetlerden sonra 3 ayrı fasıldan yardım yapılıyor. Birincisi AFAD'ın hemen acil yani bir can suyu oluşturacak, işte valiliğe göndersin, mazot alsın gibi ya da insanlara gıda, barınak temin etsin gibi AFAD'ın böyle bir kullandığı fon var. İkincisi, Başbakanlık Sosyal ve Ekonomik İşler Daire Başkanlığı var, eski Daire Başkanı burada, Kasım Bey. Üçüncüsü de hasar tespitini valiliklerle ve ilgili paydaşlarla yapıyoruz, son raporu sorumlu AFAD'da... Ve rapor Maliyet Bakanlığına gönderiliyor. Tabii, Maliye Bakanlığımız devlet bütçemizin verdiği imkânlar çerçevesinde o ödemeleri belirli şekilde planlıyor.
Ben Trabzon Beşikdüzü'nden örnek vereyim: Kurban Bayramı'ndan sonra olmuştu. Biz de o tarihte Birleşmiş Milletler zirvesi için New York'taydık, AFAD Başkanımız da New York'taydı çünkü mülteciler konulu çok özel bir zirve vardı. Hemen gönderdim AFAD Başkanını. Orada, Trabzon iline biz -sizin memleketinize, aynı zamanda Trabzon'a da- 3,9 milyon acil yardım ödeneği hemen aktardık. Altyapı hasarları için talep edilen 20,3 milyondur, bizim gönderdiğimiz ama acil olan 3,9 milyondur. Beşikdüzü ilçesine -beldeye 500 bin, Kaymakamlığa 500 bin lira- 1 milyon lira gönderdik. Rize Fındıklı'nın Beydere köyünde 65 ev incelenmiş, 4 evin nakline karar verilmiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Başkanım, daha AFAD'ı bitiremedim.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, saat sekizde ikinci gruba, bütçelere başlayacağız.
Size bir beş dakika daha süre vereyim çünkü on dakika kadar da kurum bütçelerinin oylamaları var, en az on beş dakika.
Kırk beş dakika da müsaade ederseniz yemek arası olsun arkadaşlara.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, afete uğrayan yerlerde, oturulamaz hâlde olan yerlerde evlerin iaşesi, ibatesi ve kira bedelleri için nakdi yardım yapıyoruz. Dolayısıyla, Fındıklı Beydere'de 65 ev incelenmiş, 4 evin kullanılmaz derecede olduğuna, 19 evin de tahkim edilmesine karar verilmiştir.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Bakanım, bir şey söyleyebilir miyim?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Evet.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu teorik bilgileri söylüyorsunuz, arkadan bürokratlar size veriyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Hayır, ben birebir takip ederim Mehmet Bey. Bakın, demin dikkat ettiyseniz...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, size bir şey söyleyeyim, izin verin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Çok özür dilerim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Benim evimin arkasında 40 metre uzunluğunda, 1,5 metre derinliğinde bir yarık oluşmuştur. Ben evde oturmuyorum, kiracım oturuyor, komşum oturuyor ve tedirgin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Çok haklısınız, siz haklısınız.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunlara bakmıyorsunuz, sadece konuşuyorsunuz, oturduğunuz yerden konuşuyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Hayır, şimdi, bu bana haksızlık olur.
BAŞKAN - Beyefendinin ev meselesini ayrı konuşursanız sevinirim.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ben örnek verdim, onlarca ev var orada, öyle değil işte.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Bakın, Sayın Bekaroğlu, belki dikkatinizi çekmiştir, rakam içermeyen hiçbir hususta nota bakmıyorum. Ben konuma çalışıyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "4 tane ev." diyorsunuz, öyle değil Sayın Bakanım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Bakın, dikkat edin, rakam içerdiği için söylüyorum onu. Rakam içermeyen hiçbir konuda ben nota bakmıyorum. Ben kendi sorumluluğumu biliyorum ve sorumluluğum gereğince...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O rakamlar yanlış Sayın Bakanım ama ben bizzat yaşıyorum onu.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - "Yanlış." Tabii, bu söylenebilir ama bana "Siz sadece bürokratlarınızın verdiği bilgilere bakıyorsunuz." derseniz haksızlık yapmış olursunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, geri alıyorum onu ama rakamlara bakın.
BAŞKAN - Ya, alıp vermeyi sonra yapın.
Sayın Bakanım, toparlayın lütfen.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, tarımsal kuraklık hâlinde afet sayılması ve bunun ödemeleri meselesinde AFAD görevli değil ama TARSİM'in tarım sigortaları kapsamının bütün alanları kapsamasına karar verdik Bakanlar Kurulu olarak. TARSİM vasıtasıyla böyle bir şey olmayacak, bundan sonra o hasarlar, kuraklık hasarları dâhil ödenecek.
Kadim Bey, bu söylediğiniz afet acil durum ödeneğinin nemalandırılmadığı konusu aslında bir gazetemiz tarafından gündeme getirilmiş ve tekzip edilmiştir. Böyle bir şey yok yani tekzip ettiğimiz bir haberdir.
Şimdi, çok kısa Vakıflar Genel Müdürlüğüne gelsem ne kadarını tamamlayabilirim, bilmiyorum. İsterseniz, birçoğunu mecburen yazılı olarak cevaplandıracağım ama...
BAŞKAN - O mekanizmamız var efendim yani kalanlara yazılı...
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, bu kapatılan FETÖ örgütüyle ilgili vakıfları hem Bihlun Hanım hem diğer milletvekillerimiz sordular. Aslında Vakıflar Genel Müdürlüğümüz bu vakıflarla ilgili çalışmalarını çok daha önceden Devlet Denetleme Kuruluyla beraber yapmıştı. Dolayısıyla, olağanüstü hâl kararının ilanından sonra hemen 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'de yer alması önceki çalışmaya dayanıyordu. Yaptığımız çalışmalar neticesinde kanun hükmünde kararnamede vakıflara ait üniversitelerin sağlık kuruluşları hariç diğerlerinin Vakıflar Genel Müdürlüğüne intikali sağlandı ve orada bir hüküm var. Eğitim tesisleri Millî Eğitim Bakanlığına bedelsiz tahsis edildi, eğitim tesislerini Millî Eğitim Bakanlığı istedi. Yurtlar da öncelikle Kredi Yurtlar Kurumuna tahsis edildi ama onlardan bedel alınacak. Hangi kurumlara hangileri tahsis edildi, bununla ilgili ayrıntıyı yazılı olarak vereceğim ama bunlar Vakıflar Kanunu'muzun genel hükümleri çerçevesinde ve bedelli tahsis edilmek zorundadır.
Tabii, Mehmet Günal'ın, diğer milletvekillerimizin hepsinin bu alanda soruları var. Birkaç tanesi TİKA için, onlara yazılı cevap vereyim yani hepsinin cevabı var aslında.
BAŞKAN - Son bir dakika Sayın Kaynak.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Şimdi, TİKA'nın yaptığı çalışmalarla ilgili Sayın Temizel çok haklı bir uyarıda bulundu, yatırım dili kullanmamamız gerekir. Evet, zaten kuruluş kanununda da bu var. Bizim TİKA, kendisi, kuruluş kanunu gereğince iş birliği ve koordinasyonlar yaparak bu işleri yapıyor ve bütün yaptığı faaliyetlerde muhatap ülkenin iş birliği protokollerine dayanıyor. Bu yaptığımız faaliyetler içinde, TİKA'nın yaptığı faaliyetler içerisinde Bulgaristan ve Batı Trakya gibi, Kırım Tatarlarına konut yapılması gibi ayrıntılar var, bunları yazılı olarak cevaplandıracağım.
İnsan hakları konusunda Sayın Kuşoğlu da eleştirdi. Tabii, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 2016 yılında yaptığımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı kanunla yeni bir düzenlemeye kavuştu. Burada bir yanlış anlama ve algılama var. Kurulun üye sayısı 11. Bu üyelerin 7'si Bakanlar Kurulu tarafından seçilecektir ama müracaat edenlerin arasından. Bakın, 65'inci Hükûmet göreve 25 Mayısta başladı, müracaat süresi 2 Haziranda dolmuştu. Seçilecekler o müracaatçılar arasından seçilecek. Hangi vasıfların taşınması gerektiği, kanunla, açıkça Mecliste, hatta muhalefetin müdahaleleriyle, bu alanda çalışmış olmak, bilmem ne falan şartlarıyla yapıldı. 1 üyesini Bakanlar Kurulu YÖK'ün önerdiği 2 üye arasından seçecek ve Cumhurbaşkanı tarafından da yine 3 üye seçilecek.
BAŞKAN - Sayın Başbakan Yardımcım, lütfen son cümlenizi alayım.
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Dolayısıyla, burada örnek aldığımız Avrupa ülkelerine göre çok daha bağımsız bir kurum olduğunu görüyoruz.
Ben çok teşekkür ediyorum Başkanım.
Gerçekten benim için faydalı görüşler, öneriler oldu. Bizim Meclisimizin hem mülteci konusunda hem diğer konularda ne kadar duyarlı olduğunu bir kez daha müşahede ettik.
Ben çok teşekkür ediyorum.
Diğer sorulara yazılı olarak cevap vereceğim.