Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Vakıflar Genel Müdürlüğü b) Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı c) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ç) Türkiye İnsan Hakları Kurumu d) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı e) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, f) Atatürk Araştırma Merkezi g) Atatürk Kültür Merkezi h) Türk Dil Kurumu ı) Türk Tarih Kurumu |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 07 .11.2016 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Başbakan Yardımcıları, kurumlarımızın ve basınımızın değerli temsilcileri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının faaliyetlerinde bazı eksiklikler, yanlışlıklar, eleştirilecek konular olmakla birlikte, genel anlamda başarılı çalışmalara imza attığını görüyoruz. Bir defa, deprem, sel, dolu, kuraklık, don, heyelan gibi her türlü afete maruz olan bir ülkeyiz. Ayrıca, sadece sığınmacıların durumu başlı başına büyük bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu kadar yükün altından kalkabilmek gerçekten her kurumun, her ülkenin harcı değildir. Bu anlamda, yapılan çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum.
Afetlerle ilgili eleştirdiğimiz bir konu var. Afetler sonucu oluşan zararların karşılanmasında sorunlar yaşanıyor. Esasen bu sorun, aslında, Maliye Bakanlığında düğümleniyor. Hasar tespitleri yapılıyor, AFAD'ın yazısı gidiyor, buna rağmen uzun süre bekliyor, ödemeler gecikmeli yapılıyor, hatta yapılmayan birçok ödeme olduğunu da biliyoruz. Bazı örnekler vermek gerekirse, geçen ay Trabzon Beşikdüzü'nde sel felaketinden dolayı büyük hasar oluştu. Ama, bildiğim kadarıyla bu hasar hâlen karşılanmadı. Hükûmet -tabii, burada Başbakan Yardımcılarına Hükûmet olarak söylüyorum- vadettiği yardım ve desteği bir an önce Beşikdüzü'ne ulaştırmalı.
Yine, bize intikal eden, Kırıkkale Sulakyurt belediyesi, yağış ve sel sonucu ilçe altyapısında oluşan hasarı da iki yıldır alamadı. Belediye borçlanarak altyapısını onardı, tamamladı ama hasar bedelini alamadığı için şu anda icrayla karşı karşıya kalmış durumda.
Kendi seçim bölgemden de örnek vereceğim: Konya'da da geçen yıl ve bu yıl sel, dolu, kuraklık nedeniyle önemli hasarlar oluşmuştur. Özellikle çiftçimizin çok büyük kayıpları bulunmaktadır. Yapılan resmî tespitlere göre, ilçelerimizde zararın boyutu yüzde 85'e varmaktadır. Bu konuda da gerekli hasar tespitleri yapılıp bildirilmiş olmasına rağmen, bazılarına kanuni engeller nedeniyle yardım yapılmıyor, bazıları da maalesef, biraz önce arz ettiğim gerekçeden dolayı bekliyor.
Özellikle, Sayın Bakanım, bu 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanun'un gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu kanuna göre, her türlü üretim araçları ve tesisleriyle birlikte en az yüzde 40 oranında zarar görme ve bu zararı karşılayacak geliri olmama şartı aranmakta. Ayrıca, sigorta kapsamında olmayan bir afet söz konusu olması gerekiyor. Bu da hakikaten, çiftçilerimiz neredeyse tüm ürünlerini kaybetmesine rağmen, devletinden hiçbir yardım alamaması gibi bir sonucu doğuruyor. Yani, Suriyeli sığınmacılara her türlü imkânı seferber eden Hükûmetin, belediyelerimizin ve çiftçilerimizin yaşadığı sorunlara da duyarsız kalmaması gerektiğini ifade ediyorum.
Türkiye sığınmacılara koruma sağlamak amacıyla önemli ölçüde ve kesintisiz çaba sarf etmekte. Ülkemiz, bugün, dünyadaki en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye, önemli sayıda sığınmacının ülkemizde bulunmasının oluşturduğu yüksek ekonomik maliyet yanında, kentlerde oluşan hırsızlık, soygun, isyan, dilencilik, salgın hastalıklardaki yayılma, uyuşturucu kullanımı, fuhuş, çocuk yaşta evlilik, yasa dışı işçilik, kontrolsüz kira artışı gibi önemli sosyal problemlerle de karış karşıyadır. Bu durum, bir yandan başta kadın ve çocuklar olmak üzere sığınmacıların sağlıksız şartlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaları sonucunu doğururken diğer yandan Türk milletinin ekonomik, sosyal ve psikolojik hayatını olumsuz etkileyen bir hâle gelmiştir. Bu itibarla, hem sığınmacıların yaşadığı sıkıntıların azaltılması hem de toplumsal tahribata yol açan bu yapının süratle onarılmasına dönük politikalar uygulamaya konulmalıdır. Bu kapsamda, öncelikle acil durum yönetimine ilişkin politikalar gözden geçirilmeli, güvenlik tedbirleri artırılmalı, yerel yönetimlerin ve odaların aktif şekilde devreye sokulması sağlanmalı, ayrıca diplomasinin imkânları etkin bir şekilde seferber edilmelidir. Ülkemize yönelik toplu göçlerin kaynağında çözülmesi, ilave mülteci akınının durdurulması, ülkemize kabul edilenlerin öncelikle geldikleri ülkeye sınır olan alanlarda ikametleri sağlanmalıdır. Yurt içine dağılımları kayıt altında ve belirlenen yerde yapılabilmeli, gittikleri yerlerde beslenme ve barınmalarını sağlıklı şartlarda temin edecek mekanizmalar oluşturulmalıdır. Türkiye'de kaldıkları süre içinde Türk milletinin misafirleridir ancak misafir olmanın da bir hukuku vardır yani misafirin ev sahibini bastırmasına da müsaade edilmemelidir. Sığınmacılardan şartları uygun olanlar süratle vatanlarına kavuşturulmalı, uygun şartların oluşmasını temin etmek üzere uluslararası girişimlere de etkinlik kazandırılmalıdır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Irak ve Suriye'de savaşın zulmüne muhatap kalan, kimliği, aidiyeti ne olursa olsun her insana Türkiye'nin yardım eli uzatmasını gerekli görüyoruz. Ayrıca, Irak ve Suriyeli sığınmacıların sağlıklı bir şeklide vatanlarına kavuşturulmaları görüşündeyiz.
Değerli arkadaşlarım, vakıflarla ilgili de birkaç hususu dile getireceğim. Öncelikle, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzle ilgili de şu tespiti yapacağım: Sayın Başbakan Yardımcım biraz önce bilgiler de verdi, gerçekten, ecdat yadigârı vakıf eserlerinin onarımı, rehabilitasyonu, ayağa kaldırılması yönünde çok önemli çalışmalar yürütülüyor. Bunu kendi illerimizde de görüyoruz. Bu anlamda Hükûmete, Vakıflar Genel Müdürlüğümüze ve emeği geçen herkese teşekkürü borç biliyorum.
Vakıflarla ilgili, dolaylı ilgili bir konu var Sayın Başbakan Yardımcım, siz de takip etmişsinizdir, tam Lozan Anlaşması'nın tartışıldığı bir ortamda Lozan Anlaşması'nı çiğneyen bir uygulama yapıldı, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Sen Sinod Meclisi kararıyla İzmir'e metropolit atadı, 25 Eylülde de bunu yapılan ayinle duyurdu ki bu ayin Yunanistan televizyonlarından canlı yayınlandı, Yunanistan ayine Dışişleri Bakanlığı düzeyinde katıldı, Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Amanatidis, Ankara Büyükelçisi Kyriakos Loukakis ve Yunanistan'dan gelen çok sayıda din adamı ve sivil toplum kuruluşu bu ayine katıldı. Bu konuda şu ana kadar Hükûmetten herhangi bir açıklama yapılmadı. Ben soruyorum: Yani, Fener Rum Patriği Bartholomeos Başkanlığında toplanan Sen Sinod Meclisinin Bartholomeos Samaras'ı İzmir metropoliti olarak ataması Lozan Anlaşması hükümlerine aykırı değil midir? Türkiye'de bu şekilde atanan başka metropolit bulunmakta mı dır. Lozan Anlaşması çiğnenerek doksan dört yıl aradan sonra ilk kez İzmir'e metropolit atanması karşısında hukuki, siyasi ve diplomatik girişimlerde bulunulmuş mudur? Türkiye'de Lozan Anlaşması'na göre Fatih Kaymakamlığına bağlı bir din görevlisi olan Bartholomeos İzmir'e metropolit atayabilirken, Türkiye, Yunanistan'da herhangi bir şehre müftü atayabiliyor mu?
BAŞBAKAN YARDIMCISI VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Atayamaz asla.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Bu konulara müsaade etmememiz lazım o zaman Sayın Başbakan Yardımcım.
Yine, cumhuriyet tarihinde ilk kez, Türk vatandaşı olmayan metropolitlerin Fener Rum Patrikhanesi Yönetim Kuruluna, Sen Sinoda üye olmasına AKP Hükûmeti döneminde izin verilmiştir. Daha önce Başbakan Yardımcımız -kulakları çınlasın- Sayın Bülent Arınç'la bu konuda komisyonda epey atışmalarımız olmuştu. Yani, ben ithal edilerek Sen Sinoda üyeler yapıldığını söylemiştim, kendisini de demişti ki "Bunu Vatandaşlık Kanunu'muza göre vatandaş yaparak alıyoruz." dedi. "Hangi hükme göre?" dedim...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum.
Buyurun lütfen.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler, Vatandaşlık Kanunu'nun 12'nci maddesinin ilgili fıkrasında böyle bir hüküm var. Yani, niye zaruri görüldü, onu anlamak mümkün değil.
BAŞBAKAN YARDIMCISI YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - İçimizden papaz çıkmasın.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Hatta, Nobre'nin Mert olmasını, İbrahim Yattara'nın Türk vatandaşı yapılmasını örnek verdi. Yani, bu işler bu kadar ucuz olmamalı diyorum.
Yine, vakıflarla ilgili, azınlık vakıflarına yapılan uygulamalarla ilgili geçtiğimiz yıllar boyunca Milliyetçi Hareket Partisi olarak samimi uyarılarımızı hep yaptık ama buna rağmen yine Lozan Anlaşması'nın hilafına ve Lozan Anlaşması'nın fevkinde azınlık vakıflarına haklar veren bazı düzenlemeler AKP iktidarı döneminde yapılmıştır. Ben merak ediyorum, şu ana kadar verilen gayrimenkul sayıları ve ödenen tazminatlar ne tutardadır? Bu konuda da Sayın Başbakan Yardımcım, bilgi alabilirsem memnun olurum. Tabii, eleştirecek, bu alanda konuşulacak çok konu var ama zamanımı da daha fazla aşmayayım çünkü ruhban okulu meselesi var, başka meseleler var, onları başka bir ortamda tartışırız.
Ben teşekkür ediyorum. Bütçelerimizin hayırlı sonuçlar getirmesini diliyorum.
Sağ olun.