KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanlarım, Plan Bütçemizin çok değerli üyeleri, değerli bürokratlar, basınımızın güzide mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biz hep söylüyoruz, ehlivicdan, ehliinsaf, muhalif, muarız kesimler de hep dile getiriyorlar ki "ak hareket" müspet anlamda ilkleri hayata geçiren serencamın adıdır. Hayata dair her alan ve konuda reform düzeyinde atılımlar gerçekleştirdik. Ülkemizi ekonomide olduğu gibi sosyal alanda da küresel normlara kavuşturduk. Buna son örnek şükür ki ilk özel bütçesi üzerinde görüştüğümüz İnsan Hakları Kurumudur.

İnsan hakları bazında bir reformun ifadesi olan bu kurum, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, ayırımcılıkla mücadele, işkencenin önlenmesi gibi üç önemli görevi üstlenmiştir.

6 Nisan 2016'da kabul edilen ve 20 Nisan'da yürürlüğe konulan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu ile kurulan kurum, düzenleyici bir kurul olarak yasama, yürütme ve yargının içinde mümkün olabilecek olan bu alanlardaki ihlallere karşı düzenleyici bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Her türlü ayırımcılığa, işkenceye ve insan hakkı ihlaline karşı sıfır toleranslı bir yaklaşım sergileyen ak davanın, insan hak ve eşitliği alanında gerçekleştirdiği bu reform, ülkemizde bu alanda kaydedilmiş en çağdaş yaklaşımdır.

Hatırlatmakta fayda görüyoruz ki, Türkiye'de hak kavramı üzerinde özel dikkat ve hassasiyet sergileyen AK PARTİ iktidarları bu alanda daha önce de 21 Haziran 2012'de 6332 sayılı Kanun'la Türkiye İnsan Hakları Kurumunu kurarak ülkede bir ilkin başlatıcısı olmuştur. Ak hükûmetler, öteden beri sosyal ve ekonomik sahalarda kurumsallaşmayı hep ön plana çıkararak, kurumların fonksiyon ve işlevlerinin artması, bürokratik işlemlerin azaltılarak vatandaşa çağdaş hizmet sunulabilmesini amaçlamıştır.

Bu bağlamda altını çiziyoruz ki, ak yaklaşım, daha önce insan hakları ve ayrımcılık konusunda görev yapan iki ayrı kurumu İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu çatısı altında birleştirerek bu alanda da yeni bir reforma imza atmış ve bu konuda ak iktidarlar öncesi hâkim olan ezberleri de bozmuştur. Engelli hakları, çocuk hakları, ev içi şiddet, kadına yönelik şiddet, mobbing, mülteci, sığınmacı hakları, adil yargılanma hakkı, adli yardım ve ekonomik ve sosyal hakları gibi konularda düzenleyici bir işlevi olan bu kurumun Türkiye'de tesis edilip işler hâle getirilmesi, AK PARTİ iktidarlarının önce insan odaklı hizmet temasının eseridir.

Bütün sosyal ve ekonomik alanlarda "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." ilkesini düstur edinen, icraat perspektifini bu temel üzerine bina eden AK PARTİ hükûmetlerinin temel hizmet felsefesi, insanın yaratılmışların en şereflisi olduğu gerçeği doğrultusundadır. İnsan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek amacını güden yasa ve bunun üzerine temellendirilmiş kurum, bu anlayışın ifadesidir.

Sayın Başkanım, bu müstesna kurumumuzun bütçe görüşmesi vesilesiyle bir hususu daha dile getirmek isterim. Engelli hakları, çocuk hakları, ev içi şiddet, kadına yönelik şiddet, mobbing, mülteci, sığınmacı hakları gibi AK PARTİ iktidarları öncesinde üzerlerinde hiç durulmamış, endişesi çekilmemiş meseleleri ilk kez gerçek manada sahiplenen tek iktidar ak iktidar olmuştur. Yani nerede bir huzursuzluk, hukuksuzluk, nerede bir haksızlık varsa onun karşısında duran ve onunla kararlı, etkin mücadele eden bir iktidar. Zira hak kavramı ak dava için özel bir manadadır ve ak davanın kırmızı çizgisidir. Manevi ıstılahta kul hakkı olarak tarif edilen insan hakkı azizdir. İnsan hakkı cihan hakkıdır.

Hazreti Ali Efendimiz'in "Sen kendini küçük bir cisim sanırsın ama en büyük âlem sende gizlidir" vurgusu, bu davanın özünü ortaya koyar. Bize göre, insan küçük bir kâinattır. Onun hakkına tecavüz, onun hakkını ihlal bir âlemi yıkmak ve yok etmektir. AK PARTİ iktidarları işte bu noktada, alışılmış yanlışlara "Dur." diyen bir tavır ortaya koymuştur.

İnsan hakları konusunda hak arayan ve düzenleyen, tarihimizdeki ilk kurumsal adımlar bizim dönemimizde atılmış, bu yolda Avrupa Birliği müktesebatını bile geride bırakan bir yol haritası oluşturulmuştur. Özellikle çocuk haklarının korunması, kadına yönelik şiddetin durdurulması noktasında en ciddi ve en kararlı açılım AK PARTİ iktidarları tarafından kaydedilmiştir. Yaşlıya, kadına, çocuğa, mazluma ve mağdura, hasılı insana kalkan eli, reva görülen kötülükleri telin eden bir anlayıştır bu. Hakkın galip olduğu, batılın yani hak ihlallerinin zail olduğu bir dönemi başlatmak da şükürler olsun ki, ak iktidarlara nasip olmuştur.

AK PARTİ iktidarlarının hak hassasiyeti, siyasi partiler anlayışını da değiştirmiştir. Bu yaklaşıma paralel, ak davanın vurgularıyla, öncelikle partimiz olmak üzere, siyasi partilerde insan hakları birimleri oluşturulmuştur. Ak basiret ve feraseti ifade eden AK PARTİ hükûmetlerini takdir bir hakkın teslimidir.

3 Kasımda iktidara gelişinin 14'üncü yılını idrak ettiğimiz ak iktidarların, hemen tüm icraatlarında önceliği haktır.

Yalnız ülkemizde değil, tüm cihanda bugün mağdur ve mazlumların hamisi Türkiye olarak biliniyorsa, bu küresel hafızaya damga vurmuş ak iktidarlar eseridir.

Bizim üslubumuz Mevlânacadır. Bizim felsefemiz Yunusçadır. Gönül kapılarımızı "önce insan ve hak" diyenlerin dergâhına açıyoruz. Ellerimizi, "önce birlik ve beraberlik", "önce hak ve hukuk" diyenlere uzatıyoruz ve Yunusça tercümeyle diyoruz ki:

"Biz gelmedik davi için, işimiz sevi için

Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik."

Sayın Başkanım, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığıyla ilgili bütçeyi daha önce görüştük ancak orada bir söz alamadım, oraya dair de bir not düşeceğim müsaadeniz olursa.

21'inci asrı yeniden "Haçlı asrı" yapmaya özenen uluslararası kumpas çetelerinin oyunlarını boşa çıkaracak yerli ve millî dış politikamızı maharetle uygulayan Hükumetimizin, yurtdışı Türkler ve akraba topluluklarla geliştirdiği ilişkiler her türlü takdirin üzerindedir. Bu alanda son on dört yılda tarihî çalışmalar yürüten siyasi ve bürokratik kadrolara, özellikle bütçesini daha önce görüştüğümüz Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığına bu vesileyle şükranlarımı ifade etmeyi bir görev biliyorum.

Bir yanda dünyanın her köşesine yayılmış vatandaşlarımız; diğer yanda, Ön Asya, Kafkasya, Orta Asya, Altaylar ve Türk milletlerinin vücuda getirdiği bağımsız devletler Azerbaycan Cumhuriyeti, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan. Bu müstakil cumhuriyetlerden başka Rusya Federasyonu içinde yer alan özerk devletler: Tataristan, Başkurdistan, Çuvaş, Tuva, Buryat, Kalmuk, Hakas, Balkar, Karaçay ve tabii Doğu Türkistan. Bu geniş coğrafyada yaşayan Türklerin, bütünüyle İslam dünyasının, Arap âleminin gözü kulağı Türkiye Cumhuriyeti'ndedir. 21'inci asrı bu aziz milletin asrı yapacak bu büyük Türk ve akraba topluluklar dünyasıyla ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi en büyük dileğimizdir.

Değerli Başkanım, bugün görüşülen bütçelerle ilgili Erzurum bağlamında da müsaadenizle birkaç not düşmek istiyorum.

Sayın Başkanım, bir yazarımızın veciz ifadesiyle: "Erzurum her şeyin başladığı şehirdir." Millî mücadelenin temellerinin atıldığı, vatanın bölünmez bütünlüğünün cihana ilan edildiği Erzurum Kongresi'nin gerçekleştirildiği tarihî mekâna gerekli özen elbette gösteriliyor. AK PARTİ iktidarlarında burada birçok güzel düzenlemeler yapıldı, bilimsel etkinlikler de düzenlendi. Bu kadirşinas alaka, ilgi artarak devam etmelidir. Bu tarihî binada çok gelişmiş bir istiklal mücadelesi kütüphanesi kurulmasını gönlümüz arzu ediyor. Diğer ilgili kuruluş ve üniversitelerimizin de katkısıyla iç ve dış yayınların, tüm kitapların, hatıraların burada toplanması bir vefa borcudur. Mustafa Kemal Atatürk'ün seçimle işbaşına geldiği ilk mekân olan bu tarihî binaya böyle bir kütüphane kazandırılmasını ilgili kuruluşlardan bekliyoruz. Bu kütüphanenin dijital imkânlarla donatılması, kısa tanıtıcı filmler ve görsellerle desteklenmesi, eserlerin tablet ve cep telefonuna uyumlu formatlarda yayınlanması sağlanmalıdır.

Değerli Başkanım, vakıflar üzerine bir not...

Vakıflar malumunuz tarif anlamı itibarıyla: "Bir malın maliki tarafından dinî, içtimai ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi" şeklinde yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Artık toplumun ve tarihçilerin üzerinde ittifak ettiği bir hakikat var. "Vakıf" kavramı Türk-İslam medeniyetinin önemli unsurlarından birini teşkil eden hayır müesseselerini ifade eder.

Türk medeniyeti bir vakıf medeniyetidir. İftiharla ifade etmek istiyorum. Türkiye'de ilk vakıf senedi, 1048 yılında Erzurum Pasinler'de Halil İbani tarafından yazılmıştır. Osmanlılar zamanında Orhan Bey, Bursa'da yaptırdığı cami ve zaviye evkafının nezaretini Sinan Paşa'ya tevcih etti. Osmanlılar döneminde vakıflar giderek yaygınlaştı ve Osmanlılar bir vakıf medeniyeti oluşturdu. İlelebet payidar kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti'nde de vakıflara büyük önem veriliyor. Özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde vakıf şuuru yeniden ihya edildi, vakıf eserlerimiz ayağa kaldırıldı. Hiç şüphesiz yeni bir medeniyet inşasında vakıf müesseseleri temel dinamiklerimiz olacaktır.

Vakıflar Genel Müdürlüğümüzü ecdadımızın bizi ayakta tutan şanlı mirasına ciddi şekilde sahip çıktığı için kutluyorum.

Kendilerinden bir ricam var. Vakıf medeniyetimizin şanlı bir merkezi olan güzel Erzurum'umuzun ilk vakıf senedinin yazıldığı Pasinler ilçesinde bir vakıf anıtı tesis edelim. Her yıl burada bir gün sürecek etkinlikler, bilimsel konferanslar tertip edelim. "Vakıflar Bayramı" şeklinde bu güzel günü kutlayalım. Bu işe Vakıflar Genel Müdürlüğümüz öncülük edebilir.

Bu notu düştükten sonra, aynı zamanda AK PARTİ Genel Merkez İnsan Hakları Başkan Yardımcısı olarak, her manada ortaya konan gayretlere şükran hislerimizi tekraren ifade ediyorum ve özellikle İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçesiyle beraber, görüştüğümüz bütün kurum ve birim bütçelerinin hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.