KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Değerli Bakanımız ve değerli bürokratlar; Sayın Temizel Bakanımız konuşmasına TÜBİTAK Başkanının ön sıralarda oturmadığı noktasında bir eleştiride bulunmuştu, ben de izlediğim bütçe görüşmelerinde çok az sayıda kadın bürokratımızın olduğunu ve arka sıralarda oturduğu konusunda bir eleştiri getirerek başlamak istiyorum.

Evet, Bakanın sunumunu dikkatlice izledim, çok önemli, ülkemizin kalkınması noktasında, sanayi ve teknoloji anlamındaki gelişmeler noktasında önemli sorumluluklarınız var.

Sunuşunuzda önemli ve tabii ki değerli çalışmalardan bahsedildi ama bunların birçoğu içinde bulunduğumuz, yaşadığımız ülkemizin gerçekliklerini yansıtmıyor. Benden önceki bir çok değerli milletvekillerimiz değindiler ayrıntılarıyla, ben de tekrara girmeden bazı konulara değineceğim. Özellikle AR-GE harcamaları üzerinde ağırlıklı olarak durdunuz ama Sayın Bakan TÜİK verilerine baktığımız zaman 2014'ten 2015'e 1,12'den 1,08'e bir düşüş görülüyor. Yine, 4 Kasımda yayınlanan G20 -innovation- Yenilik Raporu'nda da özellikle kamu destekli AR-GE harcamalarında 2013 yılından itibaren bir düşüş seyrediyor.

İşte yeni AR-GE kanununu kabul ettik. Orada da yine olumlu bir gelişmeye dönüşemediğini, yansımadığını görüyoruz. Kişi başına düşen AR-GE harcaması bugün ülkemizde 189 dolar ki bu çok geride, gelişmiş ülkeler ve OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda. Kişi başına düşen bilimsel yayın sayısı sadece 325. Yıl içinde alınan patent sayıları bakımından oldukça gerideyiz. Ülkemizde alınan her 100 patent izninin 85'i yabancı patent. 2015 yılında AR-GE'ye bütçe ayıran ilk 20 küresel şirketin toplam AR-GE harcaması 176,5 milyon dolar. Bu listede ne yazık ki Türkiye kökenli şirket yok. Sanayisizleşme olgusu çok önemli, böyle bir süreç yaşıyoruz ve sanayi üretimindeki düşüş ülke ekonomisi için alarm vermekte.

Yükseköğretim harcamalarında üniversite-sanayi iş birliğinde maalesef OECD ortalamalarının çok gerisindeyiz, alt sıralarında yer alıyoruz. İlk 500 küresel şirket arasındaki Türk şirketlerinin oranı yine OECD ortalamasının çok altında. AR-GE'ye yatırım yapan küresel şirketler arasında Türk şirketleri üst sıralarda yer alamıyor bildiğiniz üzere. Bilim, mühendislik dallarında mezuniyet ortalaması genç patent sahibi şirketlerimizin sayısı da yine OECD ortalamalarının altında yer almakta.

Evet, bir ihracat artışı hedeflendi ancak biz hâlâ ithal girdiye bağımlı düşük teknoloji noktalarında yoğunlaşan bir ihracata ve doğal olarak orta teknoloji tuzağı ve orta gelir tuzağı yaşayan bir ülkeyiz. Bugün baktığımız zaman işte Güney Kore bu başarılı sanayileşme ve kalkınma stratejileri uygulayan ülkeler içerisinde Güney Kore başta olmak üzere, Doğu Asya ülkeleri çok önemli. Bu stratejilerinin arkasında bütüncül eğitim, kalkınma, sanayi, AR-GE, inovasyon, istihdam, birbiriyle entegre bütüncül politikalar uyguladılar ama biz sizin hükûmetleriniz döneminde bu politikalardan uzak bir strateji gözlemledik. Yine, sunuşunuzda, Sayın Temizel Bakanımız belirtti, bizim karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacağımız bir stratejik alanımızı biz burada göremedik, ona yönelik bir istihdam, bir sanayileşme, bir teknoloji politikası somut adımlar yine yok burada. Evet, başarılı çalışmalar var, teşvikler var, AR-GE noktasında çalışmalar var ancak bunların üretime, istihdama etki analizleri nedir, ölçüldü mü? Burada çok büyük eksiklikler var. Hâlâ 4 gençten 1'i işsiz ve istihdam sorunu yaşıyoruz ve sizin bakanı olduğunuz hükûmetler döneminde bir kısır döngüye dönüştü istihdam sorunu. Bunların hepsi bütüncül bir sanayi, teknoloji ve çağı yakalayan politikalarla ve stratejilerle uygun olacak.

Sanayisizleşme konusu önemli. İmalat sanayinde istihdam azalışı ve imalat sanayinin ve KOBİ'lerin yoğunluklu olarak olduğu ve KOBİ'lerin giderek güvensiz yatırım ortamında küçüldüğü, azaldığı, kapandığı ve imalattan çekildiği ve buradaki istihdam kaybını gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi katma değeri yüksek olan yeni alanlar, yeni sektörlerle absorbe edemiyoruz ve bu kısır döngü devam ediyor hâlâ.

En önemli kısıma belki geliyorum, sizim Bakanlığınızın temel ayakları TÜBİTAK, TÜBA ve üniversiteler, temel kurumlar. Biz bu kurumların sizin iktidarlarınız döneminde nasıl içlerinin boşaltıldığını, işte bugün "Fetullahçı cemaatçi" yapılanma dediğimiz yapılanmaya nasıl kurban edildiğini ve sizin burada büyük sorumluluklarınız olduğunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, ek süre veriyorum.

Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - ...sizi ne kadar uyardığımızı bu kürsülerden, bu sıralardan, katlettiğinizi bu kurumları, bilimsel anlamda burada, bu sunuşunuzdaki bu olumlu gelişmelerin hiçbir anlam ifade etmediğine, bu demokrasinin, bu ülkenin özel kurumlarının; özerk, bilimsel, şeffaf kurumlarının ne kadar değerli olduğunu çok söyledik, uyardık, uyarmaya devam edeceğiz. Çünkü, burada işte yeni bir yapılanmaya gidiyoruz diyorsunuz, nasıl bir yapılanmaya gidildiğini bilmiyoruz. Üniversitelerimizin şu an içinde bulundukları durumlar; üniversitelerin, akademisyenlerin, araştırmacıların bilimsel ve akademik özellikleri, yetişen nitelikli insan kaynağı yaratma noktasındaki... Sorguluyoruz bunları, ne kadar nitelikli insan kaynağı yetiştiriyoruz? Çünkü biz görüyoruz ki nitelikli insan kaynağı ülkeyi terk ediyor ve üniversitelerin nitelikli insan kaynağı yetiştirme potansiyelleri yok ediliyor. Çünkü bilimsel özerklik, hepimizin bildiği gibi, bugün tartıştığımız temel sorun. Bu noktada sizin Bakanlığınızın ve sizin çalışmalarınız neler çünkü Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK'le bir iş birliğinden bahsettiniz sunuşunuzda, bununla ilgili biraz daha ayrıntı bize verebilir misiniz, nasıl bir çalışma ki çok geç kalınmış bir çalışma. Söylediğim gibi, 1950 yılında Doğu Asya ülkeleri ilk kalkınma stratejilerini eğitim politikaları ve üniversiteleriyle başladı ve özerk bilimsel kurumlar kurarak başladılar. Bu noktadaki görüşlerinizi merak ediyorum.

Sorularım olacak ama soru-cevap kısmında soracağım.

Teşekkür ediyorum.