KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; gerçekten, bugün önemli bütçeleri görüşüyoruz ama ben daha ziyade insanlara kul hakkını, vicdani muhasebeyi, hak etmediği bir lokmaya elini uzatmamayı, Hakk'ın yarattığı varlığı Cenab-ı Hakk'ın yer yüzünde bir görüntüsü gibi görmeyi, ona göre de birini diğerinden ayırt etmeden, incitmeden birlikte, kardeşçe yaşamayı; önemli olanın insan olduğunu, eğer "Hak beniâdemden geldi." diyor, dinimize göre yorumluyorsak da insanlar ekvatordaki güneşi çok görmüş teni siyah olmuş, kutuplardakiler güneşi görmemiş teni beyaz olmuş ama bunların hepsi Cenab-ı Hakk'ın yeryüzündeki birer görüntüsü gibi gören, bunu da insanlara anlatması gereken Diyanetten bahsedeceğim.

Bütçesinin yüzde 80'ini gereğinden fazla istihdam ettiği, yıllardır hepimizin ödediği vergilerden, hatta o bakıştan yorumladığımız zaman lotodan, totodan, piyangodan, alkol gelirinden, alkol satışından elde edilen büyük ÖTV'lerle herkesin maaşını aldığı bu kurumda olanlar bu ülkeye varlığından bu yana olması gereken insani değerlerin monte edilmesi noktasında görevini yapamamışlardır arkadaşlar. Çünkü hâlâ insanlar, sevgili hocamın söylediği gibi, birbirine öyle bakıyor, ön yargıyla yaklaşıyor, birbirini anlama noktasında küçük ayrışma noktalarını çok büyük uçurumlara kadar götürebiliyor. Bunların merkezlerinde de, bir bölümünde dinen bizlerin ödediği vergiden maaşını alan, çoluğuna çocuğuna "Helal lokma götüreceğim." diyen din görevlilerimiz de bazen böyle olabiliyorsa o teşkilatın baştan sona çok ciddi yapılanması gerekiyor. Bu konuda da hepimize ne düşüyorsa o güzel kuruluşumuzu olması gereken fabrika ayarlarına ya da bu ülkedeki Anayasa'nın temel koyduğu kurallara göre hizmet vermesini sağlamamız gerekiyor.

Değerli Diyanet İşleri görevlilerimiz, kurumunuz son on iki on üç yılda hızla transfer eden yani imam-hatip olmuş bir çocuğu önce göreve başlatıp sonra da işini ayarladığı bir kuruma transfer eden, çok kolay da muvafakat veren bir kurum hâline geldi ve bunların sayılarını bilmiyorum, merak ediyorum, öğrenmek de istiyorum Sayın Bakanım.

Yine, Anayasa'mızın 10'uncu maddesi açık: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." diyor. Bakıyoruz, bütçesinin yüzde 80'iyle personel giderine hizmet veren bu kurum -kalan yüzde 20 de artık camilerin ihtiyaçlarına ya da sair giderlere gider, dünya kadar kurumlar var- bu ülkede bu ülkenin yurttaşı olup -rakam şöyle ya da böyle demeyeceğim- ama belli bir mezhepten olmayan insanları yok sayarak yoluna devam etmektedir.

İleri demokrasi iddiasıyla 2002'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi Alevilerle ilgili 7 tane çalıştay yapmış ama 7 çalıştaydan sonra Allah rızası için "Çıkan sonuç bu. Şunu da biz hayata geçirdik." diye ortaya attığı hiçbir şey ya da uygulamaya geçirdiği bir şey yok. Ben şuna inanıyorum: Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partiler ön yargısız bu noktada atılacak her adımda Hükûmetin yanında olacaktır çünkü ortada çok bariz bir kul hakkı var. Ben böyle "Hakkımı helal etmiyorum." falan demiyorum, öyle bir şey deme ihtiyacı da hissetmiyorum. Kul hakkını bilen insanın illa bir başkasına "Helal etmiyorum." demesine gerek yok. Akşam uzandığı zaman, elini de şuraya koyduğu zaman onu yüreğinde hissetmeli. İnsanım, inanıyorum, bu ülkede kardeşçe, barışçıl yaşamak istiyorum çünkü dedelerimizle, bu güzel, işgal edilmiş Anadolu coğrafyasını, 7 bölge, 4 iklimin olduğu bu güzel coğrafyayı birlikte kurduk. Birlikte de yaşamak istiyoruz ve şöyle ya da böyle ayrım boyutunda değil, insan vücudundaki gözenekler gibi de serpişmiş, Türkiye'nin her tarafında gayet güzel komşuluk ilişkileri içerisinde olmuşuz.

İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşülüyordu Sayın Bakanım. Tokat'ın İl Özel İdaresinin programını Sayın İçişleri Bakanımıza işaretleyip verdim Tokat'ta. Peşinden Sayın Müsteşarla çalıştık, "Haklısınız, bayağı haksızlık yapmış bizimkiler." dedi yani İl Genel Meclisi çoğunlukta. Maliye Bakanımıza dedim ki: "Ya vicdanen Tokat İl Özel İdaresine gönderilecek para nedir? O ilde yaşayan insanların fert başına bu güzel devletten düşen haktır, paradır, hiç değilse bunun eşit dağıtalım." İşte, geldiğimizde Diyanet boyutuna bu had safhada gidiyor ve Türkiye'de birçok yasanın da bu anlamda değiştirilmesi gerekiyor.

Sayın Bakanım, bakın, birkaç tane yasayı da ben şöyle sayacağım: 442 sayılı Köy Kanunu'nun 2 ve 91'inci maddeleri; 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18, 27, 44'üncü maddeleri; yine 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, 6785 sayılı İmar Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu'ndaki bazı maddeler; 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu gibi sayıp gidiyor. Bu noktada, tabii birçok belediyelere, resmî kurum kuruluşlara yapılan başvurular geri döndü ve çaresiz olarak da Aleviler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitmek zorunda kaldı ve oradan da bizim ülkemizin altına imza attığı taahhütlerin hayata geçirilmediği noktasında bağlayıcı karar da çıktı ama böyle bir hak, böyle yargıyla alıp Hükûmetle karşılıklı didişerek alınan haklar rızayla kullanılacak haklar değil. Hükûmete yakışan... İstediği her şeyi çıkarıyor. Bakıyorsunuz ki burada çok makul bir kanun torba yasa olarak gelmiş, diğer komisyonlarda yeteri kadar olgunlaştırılmamış ama burada dayatmayla biz ona şartlanırken ikinci bir torbayla birkaç şey daha buradan geçirip gidiyorsunuz. Ben hepinize, gerek karşı sıralarda oturan çok sevdiğim, her gün selamlaştığım, hâl hatır ettiğimiz arkadaşlara diyorum ki bu konularda gelin 2017'ye girerken bir adım atalım.

Anayasa'mızın 136'ncı maddesinde "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir." diyor. Diyanetimiz de bu eksene dönüp ve bunu yeteri kadar yaptığı zaman da inanıyorum, bu ülkede 15 Temmuzda yaşanan birinden kurtulduk, diğerinin kucağına düşme zorunda bırakılan çocukları, aklı yetkinleri de kurtaracaktır. Ben Sayın Bakanımızın da bu konuyu özel, Başbakan ve Bakanlar Kurulu düzeyinde ele alıp bu bütçe döneminde bu haksızlığın giderilmesi noktasında çaba göstereceğine yürekten inanıyorum.

Ne diyor Aleviler? Bakın, birkaç tane de Hacı Bektaş Veli'nin söylediği sözlerden bahsedeyim. "İncinsen de incitme." Doğru bu ülkede Alevileri yaktılar, vurdular, öldürdüler, geriye doğru derisini yüzdüler Nesimi'nin ama biz insanı Hakk'ın en güzel varlığı olarak görmekten asla ödün vermedik. "Kadınlarınızı okutunuz." diyor. Bakın, Peygamber Efendimiz "İlim Çin'de de olsa alınız." diyor.

BAŞKAN - Sayın Durmaz, lütfen sözlerinizi tamamlar mısınız.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Toparlıyorum.

Hazreti Ali "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kulu kölesi olurum." diyor. Hacı Bektaş Veli altı yüz yıl sonra bunları söylüyor: "Eline, diline, beline sahip ol." "Her ne ararsan kendinde ara." "Arifler hem arıdır hem arıtıcı." "Marifet ehlinin ilk makamı edeptir." "İnsanın cemali sözünün güzelliğidir." "Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız." "Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme." "İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır." "Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu." Ve bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk geliyor, aradan bir altı yüz yıl geçiyor, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, bilimdir, çağdaşlaşmadır." diyoruz. Ve bu anlamda Diyanet İşleri Başkanlığının bağlı olduğu devlet bakanlığımız düzeyinde bu konuyu masaya yatırıp... Oralarda işte, makamlar olsun, mevkiler olsun gibi bir niyeti yok Alevilerin, laik devlet neyi gerektiriyorsa Diyanet İşlerimiz onu yapsın, insan merkezli... Bütün dinlerin çıkış noktası, insana belli bir oranda insan olduğunu unutturmamadan yola çıkıyor. Ve bu hizmetin verilmesini diliyoruz.

Değerli RTÜK Başkanımız, "Televizyonları gayet güzel kontrol ediyorsunuz." diyemiyorum. Cumhuriyet Halk Partisine TRT -8-10 tane kanalı var- altı yıl Genel Başkanımıza ekranı kapatmış, hiçbir yaptırımınız yok. Çıktığı zaman da yer yerinden oynuyor, herkes şaşırıyor, Kılıçdaroğlu'na bu kadar zaman... Bu konuda da biraz daha kanalların birine, diğerine ayrıcalıklı değil... Yoksa bazı canlı yayınlarında çok kıymetli insanların, bilim adamlarının, gazetecilerin konuşurken dahi ekran kararttığınızı da biliyoruz.

Bu anlamda 2017 bütçesinin, bir miktar sözünü ettiğimiz bu olumsuzlukların giderilmiş, bu ülkenin her ferdinin "benim bütçem" diyecek bir bütçe hâline dönmesi noktasında her türlü katkıya varız. Emek verenlere teşekkür ediyoruz. Ülkemize hayırlı olsun diyorum.