KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, bakanlıklarımızın ve kurumlarımızın değerli temsilcileri, kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, ilk bütçeniz, Bakanlığınızın ve bağlı kuruluşların bütçelerinin sanayimize, ekonomimize, ülkemize ve milletimize hayırlı sonuçlar getirmesini temenni ediyorum.

Türkiye'de uygulanan ekonomi politikalarının etkisiyle, imalat sanayi geri plana atılırken, rant odaklı inşaat, emlak sektörü, perakendecilik ve hizmet sektörleri özendirilmiştir.

Sanayi istihdamı, millî gelirin yüzde 4 büyüme gösterdiği 2015'te 42 bin kişi gerilemiştir.

Yine, Temmuz 2016 itibarıyla bir önceki yılın aynı ayına göre sanayi istihdamı 82 bin kişi azalmıştır.

Türk sanayisinin ithalata bağımlılığı giderek artmıştır. 2015 yılında imalat sanayi ithalatı toplam ithalatın yüzde 80'ini geçmiş durumdadır. Diğer bir bakış açısıyla, kabaca bir hesapla, imalat sanayisinde 100 dolarlık üretim yapabilmek için 80 dolarlık ithalat yapılmıştır. Türkiye için sürdürülebilir olmayan bu tablo, sanayide ihtiyacımız olan üretim yapısına erişmemiz için büyük bir engel teşkil etmektedir.

Türk sanayisindeki temel sektörlerin öncelikli bir bölümünün çok yüksek oranda ithal ara malı ve yatırım malına bağımlı hâlde olması, yapmış oldukları ihracatın da ülkemize bıraktığı katma değeri düşük olmaktadır.

Sanayi üretim endeksinde yıllardır gerileme söz konusudur. Sanayi üretim endeksinin 2015 yılı ortalamasına bakıldığında sanayi üretiminde yıllık yüzde 3,2 gibi sınırlı bir artış gerçekleşmiştir. Son aylarda sanayi üretim endeksinde düşüş yaşanmaktadır. Bu gidişat hiç de iç açıcı değildir. Durgunluk süreci yaşayan sanayicilerimizin önümüzdeki dönem için yeni yatırım düşünceleri ertelenmektedir. Artan döviz kuru firma bilançolarını olumsuz etkilemiş durumdadır. İthal girdideki kurdan kaynaklanan fiyat artışları, ürün maliyetlerini artırıp, içeride de fiyatları artırma baskısı yaratırken, dış pazarda bu fiyatlarla rekabeti güçleştirmektedir. Bu yüzden ekonomimizin belkemiğini oluşturan sanayideki büyük firmaların reel kâr oranı azalışı; bu firmaları ücretleri baskılamaya, istihdamı azaltmaya götürebilecektir. Sonuçta işsiz kalanlar ile hayatın gerçekleri, birçok iş yerinde gerilimleri yükseltebilecektir.

İstanbul Sanayi Odasının büyük sanayi kuruluşlarımıza yönelik her yıl yaptığı araştırmaların sonuçları, sanayi üretiminin ekonomi içindeki ağırlığının giderek azaldığını, sanayimizin montaj ağırlıklı bir hâl aldığını, katma değerin nispi olarak düştüğünü net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Sanayicimizin borçlarının toplam varlıklar içindeki payı 2014'te yüzde 57'ye, 2015 yılında ise yüzde 60,1'e yükselmiştir. Kârlılık ve öz kaynaklardaki azalma nedeniyle şirketler finansman sağlamak için daha fazla yabancı kaynak kullanımına yönelmiştir. Bilançolarda biriken kur riski reel kesim için belirsizliği artırmış, dış şoklara açık hâle getirmiştir. Sanayicimiz son yıllarda hem faiz hem de kur artışından kaynaklanan zararlarını kapatabilmek için uğraşmıştır.

Ekonomide durgunluk yaşanmaktadır. Piyasada ciddi boyutta nakit sıkışıklığı ve tahsilat sıkıntısı bulunmaktadır. Karşılıksız çek, protestolu senet ve sorunlu kredi tutarında yüksek artışlar görülmekte ve iflaslar artmaktadır.

Cirolarda maliyetleri karşılayacak yeterli artış olmaması, aşırı borçluluk, güvensizlik ve tedirginlik sanayicilerimizin yeni yatırımlarını da ötelemektedir. Kaybeden Türk ekonomisi olmaktadır. Sanayide ciro ve siparişlerin azalması, önümüzdeki dönemde işlerin iyiye gitmeyeceği anlamına gelmektedir. Zaten iddia edildiği gibi ekonomi yolunda olsaydı, başta büyüme rakamları olmak üzere, diğer ekonomik veriler küçülme revizyonuna tabi tutulmayacaktı.

Sayın Bakanım, mutlaka görmüşsünüzdür, Dünya gazetemizin her yıl yayınladığı "Anadolu'nun Nabzı" anketinde tablo net olarak görünüyor, 12 Ekimde yayınlamıştı. Burada özellikle dikkat çeken hususlara baktığımız zaman, "Bu yıl işleriniz geçen yıla göre nasıl gidiyor?" sorusuna verilen cevaplar tabloyu ortaya koyuyor. Sadece yüzde 15'i "Canlandı." diyor, yüzde 29'u "Geçen yılki gibi." diyor, yüzde 44'ü "Durgunlaştı." diyor, yüzde 11'i "Çok durgunlaştı." diyor. Sorunlara baktığımız zaman da şu an piyasada yaşanan en önemli sıkıntı belirsizlik ortamı en başta, diğerleri de işte nakit sıkışıklığı nedeniyle tahsilat sıkıntısı, vadelerin uzaması nedeniyle tahsilat sıkıntısı, ödenmeyen çekler nedeniyle tahsilat sıkıntısı. Yine dikkat çekici, bir soruya verilen cevap "Size göre, açıklanan reform paketleri yeterli mi?" yüzde 74 "hayır" diyor. Demek ki daha çok reform gerçekleştirmemiz lazım. Günübirlik politikalardan vazgeçip ekonominin ihtiyacı olan alanlarda yapısal reformları hızla gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, ülkelerarası rekabette avantajlı duruma geçebilmemiz; ARGE çalışmalarına gereken önemin verilmesine, bilgi ve teknoloji yoğun yüksek katma değerli ürünleri ihraç edebilmemize bağlıdır. Bu da ancak ve ancak iyi bir ekonomik yol haritası kapsamında gerçekleştirilecek yapısal değişiklikler, beşerî sermaye yatırımları ve öngörülebilir bir ekonomik faaliyet alanıyla gerçekleştirilebilecektir.

2002 yılında gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 0,53'ü olan AR-GE harcamalarımız 2015'te yüzde 1,01'e yükselmiştir. Bu oran, yüzde 2,03 olan Avrupa Birliği ortalamasının yarısının altında kalmıştır.

AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2018 yılı için yüzde 1,8; 2023 yılı için yüzde 3 olarak hedeflenmiştir. Ancak, geçmiş yıllar performansına bakınca, gelecek için umutlu olmak gerçekçi değildir. Zira, geçmiş on üç yılda sadece 0,48 puan artış gösteren bu oranın üç yılda 0,79; sekiz yılda ise yaklaşık 2 puan artış kaydetmesi gerçekçi görünmemektedir.

AR-GE politikalarını, sadece arz yönlü kaynak sunumu olarak görmek yanlış olacaktır. AR-GE alanında kayda değer bir başarının sağlanabilmesi AR-GE, yatırım, dış ticaret ve sanayi politikalarının eş güdüm içerisinde ele alınmasına bağlıdır. AR-GE için, teknoloji seviyesi yüksek üretken bir ekonomi ve sanayi tabanına ihtiyaç bulunmaktadır.

Tüm dünyada büyümenin motor gücü ekonomilerin imalat sanayisine dayalı ihracat yapabilme kapasitesidir. Yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretim ve ihracatındaki payı birçok ülkede çift hanelere ulaşmışken, Türkiye'de bırakın artmayı iyice düşmüştür.

Ülkemizde 2003 yılında yüzde 5,7 olan yüksek teknoloji ürünlerinin sanayi üretimi içindeki payı 2015 yılında yüzde 4,2 düzeyinde olup gerilemiştir. Yine 2002 yılında yüzde 6,2 olan yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı da 2015 yılında yüzde 3,9'a gerilemiştir. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payı Avrupa Birliği ortalaması yüzde 19,4 düzeyindedir. Yenilik ve teknoloji altyapısı güçlü olmayan ve imalat sanayisindeki sıçramaya dayanmayan bir üretim yapısıyla yüksek büyüme hedeflerine ulaşılması mümkün değildir.

Teknoloji geliştirebilen, yenilikçiliği, girişimciliği ödüllendiren, ekonomik alan hâkimiyeti kurmak için küreyi kavrayan ve bilgi üretebilen bir ekonomik atılıma ihtiyaç bulunmaktadır.

Rekabet edebilmenin yolu, yüksek katma değerli üretimden ve verimliliğe dayalı iş süreçlerinden geçmektedir. Bu bakımdan, her sektörde verimliliği artıracak sanayi politikaları uygulamak zorundayız.

Teknoloji üretim seferberliği başlatılmalıdır.

Üniversitelerimiz bilgi ve teknoloji üretim merkezleri hâline getirilmelidir.

Kamu kaynaklarından AR-GE yatırımlarına daha fazla kaynak aktarılmalı, özel sektörün AR-GE ve teknoloji üretimi yatırımları desteklenmeli, AR-GE'ye daha fazla kaynak ayırmaları sağlanmalıdır. AR-GE sonuçlarının sanayiye ve üretime aktarılabilmesi için teknoloji transfer merkezleri kurulmalıdır.

Bilim ve teknoloji üretim kapasitesi geliştirilmeli, üretilen bilim ve teknolojinin ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürülmesi sağlanmalı ve bunun için millî yenilik sistemi kurulmalıdır.

Sayın Bakanım, üretim reformu paketini tartışmaya açtınız, Bakanlığımızın web sitesinde de yer alıyor, odalar da bu konuda görüşler ifade ediyor. Tabii çok önemli bir konu. "Bu paketle üretimin önündeki engelleri kaldırmayı, Türkiye'yi hedeflerine taşıyacak yatırımların yolunu açmayı hedefliyoruz." diyorsunuz. Yine, endüstri bölgeleri ve OSB'lere yönelik çok önemli taslak ek düzenlemeler içeriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Kalaycı, buyurun.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Tabii, daha olgunlaşacak anladığım kadarıyla, sektörden, odalardan, OSB'lerden görüşler gelecek. Biz de, böylesi bir düzenlemeyi Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz. Biz de, gerekli katkıları her zaman için vermeye hazırız. Bir tek şunu diyeceğim: Keşke birinci madde zeytinlik alanları, sahaları içine tesisler yapılması olmasaydı. O konuda eleştiriler de geliyor. Yani diğer önemli konuları biraz gölgelemiş. Keşke, daha alt maddelerde olsaymış, arada olsaymış. O konu da, ayrıca tartışılır. Yani mutlaka zeytinlik alanların talan edilmesi düşünülmüyordur. O konuda madde geldiği zaman da tartışırız.

Şunu da söyleyeceğim: Hani özel ekonomi bölgesiyle ilgili de açıklamalar oluyor hem şahsınız hem diğer bakanlarımızdan. Gerçekten, diğer gelişmekte olan ülkelere baktığımız zaman bir Güney Kore örneği var. Bu yolla, büyük bir atılım gerçekleştirmiş durumda. Böylesi birçok avantajlar sağlanan özel ekonomi bölgeleri ilan edilmesi ülkemiz için de önemli görüyorum. Hatta, Konya olarak buna da, özel ekonomi bölgesi kurulmasına da talibiz.

Bir gerçeklik var, Marmara havzamıza baktığımız zaman ağır sanayi yatırımlarından dolayı bir sıkışmışlık söz konusu. Sürdürülebilir kalkınma için Türkiye'nin sanayisini Anadolu'ya, Konya gibi merkezlere kaydırması gerektiğini düşünüyoruz. Konya, teşviklerden hakkıyla yararlanamasa da, ülke ekonomisine önemli düzeyde katkı veren üretim merkezlerinden biridir. Konya sanayisi, organize sanayi bölgeleri, "Teknokent" ve "InnoPark" adıyla iki adet teknoloji geliştirme bölgesi, KOBİ'lere dayalı altyapısı, nitelikli iş gücü, üretim ve ürün çeşitlendirme potansiyeliyle Türkiye'de oldukça önemli bir yerdedir.

Bir de sürekli tartıştığımız, hepimizin destek verdiği konu yerli ve millî otomobilimiz. En son yaptığınız açıklamalara baktım, "Üzerinde çalışıyoruz, sonuçlanma aşamasına geldi." demişsiniz. İnşallah sonuçlanır.

Yine, Konya olarak, ilk millî otomobilimizi üretmeye talibiz, bu kapasiteye de Konya sanayisi sahip. Zira, ülkemizde otomotiv yan sanayi sektörünün lokomotifi hâline gelen ve en büyük metal işleme kapasitesine sahip olan il Konya'dır. Konya, otomotivde kaliteli ürünleriyle artık dünyada çok önemli bir merkez hâline de gelmiştir. Konya'da, otomotiv adına her türlü üretim yapılmakta, otomobilin her parçası üretilebilmektedir. Bu itibarla, yerli otomobili, Türk malı ilk otomobili yapabilecek en ideal şehrin de Konya olduğunu söylüyorum. Bunu, kendim Konyalı olduğum için değil, hakikaten ülkemiz için objektif bir değerlendirmeye göre Konya'nın en ideal şehir olduğunu söylüyorum. Konya Sanayi Odası Başkanımızın da bu konuda -ki tabii Konya'daki tüm sanayicilerimiz, Konyalılar bunu istiyor- şöyle bir dileği var "Konya Organize Sanayi Bölgesi olarak yerli otomobil yatırımı için talep edilen büyüklükte arsa tahsisi yapmaya, gerekli tüm altyapıyı oluşturmaya hazırız." diyor. Yani her şeyimiz hazır Sayın Bakanım. Hükûmetin, sizlerin vereceği kararın bu yönde olacağını, doğru olacağını düşünüyorum.

Ben, tekrar, bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum.