KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakanım, kurumların değerli temsilcileri, değerli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malum olduğu üzere, 15 Temmuzda bir darbe girişimi yaşadık hep birlikte, büyük bir sıkıntı söz konusu oldu Türkiye için darbe sonrası. Bu darbe girişimi sonrası, eğer darbe başarılı olsaydı tabii tüm Türkiye'de demokrasi askıya alınacaktı, büyük bir sıkıntı söz konusu olacaktı; "medya, ifade özgürlüğü" gibi konular hasıraltı edilecekti muhtemelen; Türkiye, uluslararası camiada yalnız kalacaktı çok büyük bir ihtimalle; çok büyük bir ihtimalle darbeciler kendi iktidarlarını devam ettirebilmek için uluslararası camiaya tavizler vermek zorunda kalacaklardı; Türkiye büyük sıkıntıya girecekti; bir bölünmüşlük, bütünlüğümüzün, Türkiye'nin birlik ve beraberliğinin zarar görmesi söz konusu olacaktı, büyük sıkıntılara girecektik; Orta Doğu'da belki bir askerî harekâta girmek mecburiyetinde kalacaktık, savaşa girmek durumunda kalacaktık. Büyük sıkıntılar söz konusu olacaktı.

Peki, Sayın Başbakan Yardımcım, şimdi durum nedir? Yani şimdi bakıyoruz durumumuza, yani "darbe girişimi başarılı olsaydı"dan çok farklı değil demokrasi açısından durumumuza baktığımızda. Demokrasi tektir, demokrasinin tanımı ilkeleri ve demokrasi evrenseldir. Şimdi, bu açıdan baktığımızda, Türkiye'de, sanki bir darbe girişimi olmuş, sanki Türkiye'de demokrasi askıya alınmış vaziyette. OHAL, siz de söylediniz, çok kısa bir sürede -hatta üç ay bile sürmeyecekti- hemen kaldırılacaktı ama uzatıldı, daha da uzatılacak. Belli ki en az bir sene daha uzatılması birileri tarafından arzu ediliyor. Türkiye'nin nedir bu durumu, demokrasimizin nedir bu durumu?

Bakın, geçen Amerikan Başkanlık seçimlerinde buradan biz iktidar ve muhalefete mensup bir grup arkadaş seçimleri izlemek üzere Amerika'ya gitmiştik. Orada, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Cemiyetinde de görüşmeler yaptık. O zaman 60'a yakın gazetecimiz tutukluydu, gözaltındaydı. Büyük bir sıkıntı yaşadık, özellikle iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımız cevap vermekte zorlandı. İnanın, yurt dışında buradaki gibi, burada eleştiriyoruz ama yurt dışında kendi ülkenizi de eleştiremiyorsunuz, büyük bir sıkıntıya girdim kendi adıma da. Cevap veremedik. Arada kalıyorsunuz. İktidara mensup arkadaşlar "Hayır, onlar gazeteci değil." falan filan dediler ama öyle değil, çok ayrıntılı da bilgilere sahiplerdi. Büyük bir sıkıntı yaşadık. Şimdi de dua ediyorum "İyi ki bu dönemde dışarıda değilim, böyle bir yerde değilim, böyle bir uluslararası toplantıya bu sorulara maruz kalarak katılmıyorum." diye şükrediyorum. Yani Türkiye'nin bu açıdan durumu ibretlik bir durum Sayın Başbakan Yardımcım, bunları göz ardı edemeyiz. Siz de bunların farkındasınız. Ben de bildiğinizi tahmin ediyorum.

Şimdi, oradan şuna geleceğim: Bu darbe girişimi, tabii ki önemliydi, önemli sonuçları da oldu. Ama darbe girişiminde bulunan örgütün bu iş için yıllardan beri hazırlanan bir örgüt olduğu, bir terör örgütü olduğu... Bunlarla ilgili olarak hepimizin belki günahı vardır ama özellikle vatandaşlarımızın, devlette sorumluluğu bulan kişilerin tabii ki vatandaşlarımıza göre daha fazla günahı var, sorumluluğu var. Fakat, bu örgütün gerçekten bir darbe yapabileceğini tahmin etmek zordu hepimiz için. Yalnız şöyle bir şey var: Bu örgütün dine aykırı, Dinimübiniislam'a aykırı bir durumda olduğunu tespit etmek de aynı derecede zor muydu? Yani şeyi anlayabiliyorum: Hani, sizin, benim, 15 Temmuz öncesi "Ya, bunlar darbe yapmazlar." dememizi anlayabiliyorum, yani belli istihbari bilgiler yoksa bunu anlayabiliyorum. Ama bunların Dinimübiniislam, gerçek İslam'ın dışında olduklarını anlamak için bu darbe girişiminin olması mı gerekirdi? Şimdi, siz bahsettiniz, din şûrası toplandı ağustos ayı içerisinde, bazı kararlar aldı, yirmiye yakın karar almış: "Bu örgüt dini bir oluşum olarak nitelendirilemez. Başındaki hoca efendi olarak kabul edilemez. Din istismar hareketidir. Kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. 'Din' adına, 'Allah' adına insanların manevi duygularını istismar edemez." vesaire ve söz gelimi "Kelimeitevhidin ikinci kısmı olan Hz. Muhammed'in risaletini göz ardı etmek de asla kabul edilemez." Bunlar 15 Temmuzda olmadı ki, bunlar daha önce bilinmesi gereken konulardı ve bizim Diyanet İşleri Başkanlığımızın muhakkak bunu bilmesi gerekiyordu ve bununla ilgili olarak bazı açıklamalar yapması gerekiyordu değil mi? Müslümanları, vatandaşlarımızı bununla ilgili olarak aydınlatması gerekiyordu. Demek ki Diyanet İşleri Başkanlığı en başta görevini yapmamış bu konuyla ilgili olarak. Bu, çok önemli bir husustur. Diğerlerini anlıyorum; Cemal Bey'in, benim, sizin, bu konuyla ilgili yanıltılmış olmasını anlayabiliyorum ama Diyanet İşleri Başkanlığının bu konuyla ilgili olarak 15 Temmuzdan sonra bu şûrayı yapması ve bu kararları alması anlaşılır gibi değildir. Bu toplantıların bir çoğuna da Diyanet İşleri Başkanlığı da katılmıştır; o dinler arası diyalog toplantılarına katılmıştır. Bu konuyla ilgili destek olmuştur vesaire. Bunları anlamak mümkün değil.

Elhamdülillah Müslüman bir insanım. Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili bazı bilgiler aldım. Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili olarak da bu konuları sordum kendilerine, yazılı olarak sordum Sayın Başbakan Yardımcım, cevap vermediler; bir daha sordum, cevap verilmedi. BİMER bağlantılı olarak sordum, çünkü önemli konulardı. Sorduğum sorular da şunlar: Vekâlet yoluyla kurban kesiliyor, kaç kişiye kesiliyor, yıllar itibarıyla, ne kadar para toplanıyor? Önemli değil mi? Paraya müteallik bir konu bu, vazifem bu aynı zamanda. Cevap verilmiyor. Hac ve umre işlemleri Diyanet İşleri Başkanlığının görevi. Bunlarla ilgili olarak ne kadar para toplandı? Vakfa ne kadar aktarıldı? Yurt dışındaki vatandaşlarımızın hac ve... Bir de yurt dışında var, Avrupa'da özellikle olan vatandaşlarımız Diyanetin oradaki temsilcilerine gidiyorlar para veriyorlar, umre yapıyorlar ya da hacca gidiyorlar. O paralar ne kadar, ne kadarı Türkiye'ye aktarıldı diye soruyorum. Bu, benim vazifem. Bunlara cevap verilmedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı, ayrıca -2010'da bir deprem söz konusu oldu Haiti'de- Haiti depremi için para topladı. Bu parayla -paranın meblağı da belli- ilgili olarak ne yapıldı, para nerede? Bunları sormuşum. Bunlara cevap verilmiyor. Neyse, BİMER vasıtasıyla sordum, önce bir yanlış cevap verildi, rakamlar birbirine girmiş. Bir basın toplantısı yaptım, ondan sonra rakamları düzelttiler.

Şimdi, bakın, verilen cevaplara göre 2015 yılında -diğerlerini bırakıyorum- durum şu: 2015 yılında 180 bin kişi kurban kesmiş, 180 bin kişi. Bu, 100 milyon liraya yakın bir para taalluk ediyor, 100 milyon liraya yakın bir para. Ne kadar kişi Diyanet İşlerinin yaptığı hac ve umre organizasyonuyla hacca ve umreye gitmiş? 2010, verilen cevaba göre, 7.331 kişi hacca gitmiş, 2.468 kişi umreye gitmiş. Bu da 300 milyon eurodan, yani 1 milyar liradan fazla bir paraya tekabül ediyor. Çok önemli meblağlar bunlar; 1 milyar lira, 300 milyon euro. Peki, bu paralar nerede? Neden bu paraların akıbeti belli değil? Bunları soruyoruz. Herhâlde, vatandaş olarak, bir milletvekili olarak bunlar görevimizdir, bunlara cevap vermek de Diyanetin görevidir. Yırtındık bunlara cevap alabilmek için.

Haiti için 5 milyon 837 bin TL ve 519.959 euro para toplanmış. Bu para gönderilmemiş Haiti'ye. "Burada, efendim, iftar verdik; şuraya, buraya aktardık." Diyanet Vakfına aktarılmış bu para da. Gönderilmiyor, Başkanlık hesabında toplandıktan sonra Diyanet Vakfına aktarılıyor. Şimdi, Diyanet İşleri Vakfı özel hukuka tabi bir kurum, Diyanet İşleri Başkanlığı kamu kuruluşu malum olduğu üzere ama bunların hesapları birbirine girmiş.

Ayrıca bir konum daha vardı: Radyo ve televizyon yayınları yapıyor Diyanet İşleri Başkanlığı, yaptırıyor daha doğrusu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - 18 milyon lira para verilmiş, 2015'de de 12 milyon lira para aktarılmış. Bunu ben hesaplarda bulamadım. Bunu özellikle görmek istiyorum. Bu para yok.

Burada, Diyanetle ilgili olarak sormak istediğim başka konular da var 2015 kesin hesabıyla ilgili olarak ama Başkanım, müsaade eder misiniz, çok acele olarak onları...

Mesela, sağlık hizmetleriyle ilgili olarak bir meblağ var, nedir? Normalde olmaması lazım.

Gayrimaddi haklar var, 5 milyon 266 bin lira; nedir? Yine, bununla ilgili, açıklamalarda hiçbir şey yok.

Hane halkına yapılan transferler var; nereden gerekiyor bu, nedir?

"Yurtdışından gelenler" deniyor ama nereden gerekiyor böyle bir ödeme?

Yine, 4 milyon liralık bir ödenek ayrılmış, 2 milyon 725 bin lira harcanmış. "Gayrimaddi hak alım bakım gideri" olarak yapılmış.

Bunlarla ilgili olarak da ayrıca bilgi talep ediyorum.

Aslında başka konularım da var ama süremi aşmayayım.

Çok teşekkür ediyorum. Hayırlı, uğurlu olsun bütçelerimiz.