| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Sayıştay Başkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 03 .11.2016 |
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli Meclis Başkan Vekilimiz, Cumhurbaşkanı Genel Sekreterimiz, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanımız, Sayıştay Başkanımız; hoş geldiniz. Hepinizi, tabii, saymamız bile bir dakika alıyor ama emeği geçen ve temsile yetkili olarak burada bulunan değerli temsilcilerimiz olduğunuz için de hepinizi ve tabii, diğer bürokrat ve basını da selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Şimdi -Musa Çam Bey'in konuşma notundan- Sayın Kamu Denetçimiz Nihat Bey, bir kitabın varlığını dile getirmiştiniz ve o kitabı biz istediğimizde de, teşekkür ederiz, şu an elimize ulaştı. "Önemli Not" diye başlangıcında bir önemli notunuz var, diyor ki: "Bu özel rapor, ilgili özel rapor komisyonu tarafından hazırlanmış ve adalet sistemimizin sorunları iyileştirilmesi ve güvenilirliğinin artırılması hakkında bir özel rapor olup 27 Haziran 2016 tarihinde hem basına açıklanmış hem de üst düzey makamlara resmen gönderilmiştir." diyor. Şimdi, bu kitabın -çoğumuzun elimize geldi- 462'nci sayfasına bakıyorum. Bu 462'nci sayfanın -yani kitap elime yeni geldiği için- başlangıcı, genelde başı "yargıda gizli, yasa dışı yapılanma ve genel değerlendirmeler" olarak başlıyor. Tarih 27 Haziran 2016. Bu rapor hazırlanmış, kitap hâline dönüştürülmüş ve resmî makamlara gitmiş. Bize gelmedi, basına da duyurulmuş ama içeriğinde ne var? Yani tek tek başlıklarını okumuyorum, zaman alacak, sürem on dakika, Başkan hemen kesecek. Geniş bir değerlendirme yapılmış ve önemli de bir uyarı var, bu tespitler var.
Şimdi, son dönemde, 2016 yılında hem 241 vatandaşımızı acı bir olay, bir darbe teşebbüsüyle kaybettiğimiz bir süreç ve bir tarih hem de aslında demokrasiye ve millete karşı bir darbe girişimi. Böyle bir konuda bu kadar önemli bir makam bu kadar önemli bir çalışma yapıp bir rapor hazırlıyor ve ilgili makamlara... Çünkü kendiniz de not düşüyorsunuz, "Resmî makamlara iletildi." diyorsunuz. Şu kitabı alanlar kim ise bu konuyla ilgili size ulaşıp bu değerlendirmelerin takibi noktasında herhangi bir sorgulamada bulundular mı Sayın Başdenetçi? Bakınız, neredeyse bir ay öncesinden önemli bir tespit ve uyarı var burada. Bu konuyla ilgili ne yapıldı? Yani bir "darbe teşebbüsü" diyoruz, bunu takip ve bununla ilgili bir Komisyon kuruyoruz ama burada bir tespit yapılmış. Biz bu Kamu Denetçiliği Kurumunu özel bir denetim açısından ve raporlama açısından eleştirilen veya katkı sağlanacak yönleriyle baktığımızda ortaya koymamız gereken çalışmasıyla beraber değerlendiriyoruz ama burada çok önemli bir tespit var. Şimdi, ben bunu sorgulamak istiyorum. Buradaki resmî makamlar kimdi? Kimlere bu bilgiler gitti ve bu bilgilerden ne derece yararlanıldı? 27 Haziranda bu gönderilmiş ve basına da sunulmuş.
Tabii, yine devam ediyorum. Bu çok önemli, kamu denetçiliği aslında çok önemsediğim bir kurum. Yine, konuşma notlarından aldığım rakamlara baktığım zaman gerçekten kamu denetçiliğiyle ilgili olarak halkın ne derece bilgi sahibi olduğu veya çalışmaların netice alabilmesi açısından tespit ve tavsiye aşamasının ötesine giderek sonuç alıcı hangi noktalara geldiğimizin de bizler tarafından bilinmesi gerektiğine ben inanıyorum. Şimdi, burada 4 bine yakın dilekçe var. Türkiye'de her yıl kadın haklarıyla ilgili yüzlerce, binlerce ihlal oluyor, yüzlerce kadın hayatını kaybediyor; son bir ay, iki aya baktığınız zaman vahşi cinayetlerle karşılaşıyoruz; kadın haklarıyla ilgili gelen dilekçe sayısı 5. Bu rakamı gördüğüm zaman böyle bir kurumun Türkiye'nin gerçekleri ve bu gerçeklerle ilgili olarak yaptığı çalışmalarda temel felsefesiyle ne kadar etkin karşılık bularak işlev gösterdiğini de sorgulamaya zorunlu hissediyorum. O yüzden buradaki bu iki konu... Yine, dediğim gibi, işte, zaten daha çok e-mail'le gelen dilekçe var. Bu da şunu gösteriyor: Genel kullanıcı açısından tabana yaygınlaşmış bir bilgi ve bilgilendirme ve tanıtım yok ama sonuç açısından bir de burada şunu görmek isterdim. Çünkü siz vergi davalarıyla ilgili de kararlar veriyorsunuz veya taşıma ücretleriyle ilgili kararlar veriyorsunuz. Burada verdiğiniz tavsiye kararlarının nihai açıdan, idari karşılığını bulması açısından hangi yüzdelikte sonuçlandığını da öğrenmek isterim eğer Meclise bağlı olarak beraberce çalışan bir yapı ve kurum içerisinde değerlendirdiğimizde.
Şimdi, bir de tabii ki son dönemde mağduriyetlerle ilgili söylemler de var. İdari uygulamalardan kaynaklanan mağduriyetlerle ilgili söylemler de var. Bu mağduriyetlerle ilgili size başvuran oldu mu Sayın Başdenetçi? Yani bu mağduriyetlerle ilgili başvuranlar, başvuru içerikleri, bunlarla ilgili değerlendirmeniz ve bir çalışmanız oldu mu? Onun da bilgisini sizden öğrenmek isterim.
Şimdi, ileriye doğru giderek Meclis Başkanlığımıza gelmek istiyorum. Biz hepimiz, parlamenter rejimde seçilerek burada -ki ben de eski bir milletvekiliyim- hem yasama faaliyetlerinde hem denetimde hem de bizi seçen ve vekâlet vermiş olan halkın iradesini ortaya koyup onların taleplerini halk adına, millet adına yerine getirmekle görevimizi ifa etmeye çalışan kişileriz. Şimdi, Meclisimize baktığımızda Meclisimiz, hepimizin karşısında "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." diyerek milletin iradesinin önemini ortaya koyan bir yapıdır. Şimdi, Sayın Meclis Başkanımız seçildikten sonra -milletin iradesiyle ilgili olarak değerlendirmelere baktığımda- bir davetiye yolladı. Davetiyenin içeriğine bakıldığında -herhâlde buna Meclisteki yönetici arkadaşlarımız cevap verir- bir iftar davetiyesi içeriğinde "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." denen o logonun içeriğinden bunun kaldırıldığını gördük. Bunun öncesi Sayın Meclis Başkanı bir konferans, panel bir yere gitti. Bu devletin temel tanımı olan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti tanımı, anayasal tanımının üzerinde bir Meclis Başkanı olarak değerlendirmelerde bulundu parlamenter rejimin, bir Gazi Meclisin ve onun getirdiği temel devlet ve üzerine yemin edilen Anayasa'ya aykırı olarak. O bitti, rahatsızlıklar başladı. Meclis Başkanımız seçildikten sonra Parlamentodaki bütün milletvekillerinin veya temsilcilerin başındaki Meclis Başkanıdır. Herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Kimi farklı bir düşünürü sever, kimi farklı bir ideolojinin temel ilkelerini kabul eder. Zaten hepimiz aynı olsaydık, tek bir parti olurduk. Biz hepimiz farklı düşünceleri temsil ediyoruz, siyasete farklı bakıyoruz, çözümleri farklı üretiyoruz. Ama benim gençlik yıllarımda devrim ilkesinde devrim olarak gördüğüm önemli kişilere hakaret etme hakkını Meclis Başkanının kendi uhdesinde bulmasını da kesinlikle kabul etmiyorum. Şimdi, böyle bir yönetim anlayışı... Yani hep diyoruz ya "Siz çoğulcu değil, çoğunlukçusunuz." Güç neredeyse o gücü kullanmayı Meclis Başkanlığında da ortaya koyan prototip bir rol model ortaya çıkıyor. Bu yanlış, bu yanlış. Biz özveri, anlayış, paylaşım, birlikte hareket etme, demokrasinin temel şartları, hukukun temel şartları, hukukun gerekleri ve onun vermiş olduğu yetkiler dâhilinde hareket etmek zorunluluğunu unutmamalıyız; hangi makam, hangi mevki, hangi noktada olunursa olunsun. Bunu unutmamak gerekiyor, bunu iyi bilmek gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tecrübeli olan, önemli devlet görevlerinde yer almış kişilerin daha da iyi bilmesi gerekiyor. O yüzden...
Mikrofonu açabilir misiniz?
(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım Sayın Tamaylıgil.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Evet, yani ben de hak verilen, konuşma süreleri uzatılan arkadaşlarım kadar süremin kısaca uzatılmasını sizden talep ediyorum, yine Meclisimizi konuşuyoruz çünkü.
Şimdi, değerli Meclis Başkan Vekilimiz burada. Lojmanla ilgili bir gelişme. Onun cevabını da iyi ki siz buradasınız, verebilirsiniz diye düşünüyorum. Şimdi, Meclis yerleşkesinde 3 tane lojman. Bu 3 lojmanla ilgili 142 bin lira harcanarak bir mantolama ve tamirat olduğu ve daha sonra da 42 bin lira harcanıp bu 3 lojmanın yıkıldığına dair iddialar var. Yani neyi ne için yapıyoruz?
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) - Geçen döneme ait galiba bu.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Evet. Siz bu iddianın herhâlde cevabını rahatlıkla... Yani nasıl bir uygulama yapıyoruz? Biz binalarla ilgili... Şimdi Meclisimizdeki milletvekili eski odalarını yıkıyoruz. Şimdi, burada onu anlatmamın örneği buydu. Geçmişte böyle bir uygulama yapıldı, neye istinaden tamir edildi, neye istinaden yapıldı? Şimdi niye yıkıyoruz, yerine ne yapacağız? Bundan... Son şu anda kullandığımız milletvekili odaları ve binası bana, İstanbul'daki özel hastanelerin 10 tanesine gidin, 8'iyle aynı modeli ortaya koyuyor, direkt olarak o. Belki daha zor şartlarda çalışılan, dar kapsamlı bir Meclis odasıydı ama Meclisin kendi yapısını anlatan çok daha niteliklere sahipti. Bir gün geldik, her taraf dümdüz olmuş, buldozerlerle gitmiş, cami yıkılmış.
TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) - Cami yıkılmadı.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sevgili Başkan, üzerindeki yapıyla, etrafındaki yapıyla baktığınızda, burası uluslararası mimari ödül almış bir yer. Böyle bir mimari ödül alan yer hangi dayanakla ve hangi istekle... Diyorum ya, bir lojmanı tamir ettirdiniz, yıktırdınız. Şimdi burada böyle uluslararası ödül almış bir binayı tekrar yıkıp onun yerine yeniden farklı bir model oluşturmak... Oluşturduğunuz model de ortada, otoparklarında bile suların aktığı bir bina. Şimdi, bunların bir stratejisi, bir planı, bir kullanım kolaylığı, sağlayacağı faydalar, bütün bunların dikkate alınması gerekiyor.
Bakın, Bülent Bey ya da Sayın Temizel söyledi, muhalefet kulisindeki o yükseltinin yıkılması bile burada daha önceki mimariyi gerçekleştiren yetkililerden izne tabidir. Öyle kafanıza göre... Ben kendi Genel Merkezimde Genel Sekreterken yaptığım tadilatta bile binayı yapan mimarı çağırarak, onunla beraber, onun izniyle yaptırdım. Burada hukuksuz işlem bile yapılmıştır yapılan o işlemler açısından baktığınızda.
Hadi, şimdi ışıkların rengi değişti. Bir geldik, hastane ışığı gibi floresanlar konmuş, içeride sarı ışık. Yani, bunlar kime, neye göre, nasıl yapılıyordu? Sonra değiştirildi. Yapılan işlerin bir planlaması, programlanması ve buna bağlı olarak değerlendirilmesi lazım.
Soru önergeleri kısmına gelmek istiyorum. Soru önergeleri, hem bizim arkadaşlarımızın hem de farklı partilerden sorulduğu zaman... Biraz önce Sayın Ahmet Bey de söyledi ama benim burada soru önergeleriyle ilgili en çok söyleyeceğim konu şu: Partilere göre ayrım, verilmeyen sözlü ve yazılı soru önergelerinin cevabı, kendi şahsımın da yaşadığı pek çok başlık var. Ama, bakın, bir kadın cinayeti datası, istatistik bilgisiyle ilgili İçişleri, Adalet, Aile Bakanlığı, hepsi ayrı ayrı datalar veriyorlar. Şimdi, Meclis soru önergelerini cevabıyla beraber öyle almalı, takip etmeli ve değerlendirmeli ki biz sonuçta yasama kadar denetimi de yerine getiriyorsak, o denetimin de asli olarak, tam olarak yerine getirildiğini görmemiz lazım.
Yine şunu söyleyeyim: Aşağı yukarı dört beş senede, yine kadın eşitliği ve kadınlar üzerinde önemli etkinlikte çalışan bir kurumun ortaya koyduğu bir gerçek var ki şiddetle ilgili, 200-250'yi aşkın kadınla ilgili soru önergesine bile cevap verilmediğine dair değerlendirmeler çıkıyor. O yüzden, soru önergelerini önemli görüp denetim açısından çok etkin bir şekilde kullanmak gerekiyor diye düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil, on beşinci dakikaya girdik, lütfen toparlar mısınız.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tamam, bir iki dakikayla bitiriyorum.
BAŞKAN - Tabii ki.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Şimdi, ben Sayın Cumhurbaşkanlığının bütçesiyle ilgili de söylemek istediklerimin öncesinde, dün de kısaca paylaşmıştım ama bakın, önemli bir ekonomi gazetemiz bundan bir ay önce bir anket yaptı. Bu anketin içerisinde de karşımıza çıkan tabloda sorunlar nedir, sorunların çözümü... Ki bu, Türkiye'nin pek çok bölgesinden iş adamının katılımıyla da ortaya çıkmış olan bir sonuç. Burada sorulan sorular içerisinde "İşler nasıl?" "Durgun, yüzde 50'nin üzerinde." "Ne zaman açılır?" "Bir, iki, üç yıl; yüzde 30, 40, 50." "Peki, çözüm ne?" Hukuk devleti, hukuk devletiyle ilgili sorunların çözülmesi; yüzde 70"
Yani, hiç kimse "Ya, Türkiye'nin ekonomisi kötü gidiyor, burada içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler bizim ülkemizi etkiliyor, işlerimizin açılması için bunların düzelmesi gerekir ama çaremiz başkanlık seçimi." demiyor arkadaşlar. Bazı şeyleri değerlendirirken, Türkiye'nin gerçeği, gündemi ve dünyanın gelişmelerine bakarken öncelediğiniz gündemlerle, tartıştığınız gündemlerle Türkiye ve dünya gerçeğini birbirine bağlaştırmanız gerekiyor. Böyle bir şey yok. Bundan sonra da sevgili arkadaşlarım çıktılar, kendi değerlendirmeleridir, sarayla ilgili olarak pek çok değerlendirme yaptılar, işte "Milletin evi oluştu." dediler, "milletin evi" değerlendirmesini yaptılar. Şimdi, bakın, biz bir demokrasiyiz ve "güçler ayrılığı" diye bir ilkemiz var; yasama, yürütme ve yargı birbirinden ayrı. "Milletin evi" diyorsunuz, yargı yılı açılışı orada, eğitim yılı açılışı orada. Değerli arkadaşlar, biz demokrasi üzerine bir geleceği sorgularken uygulamalarla bu eleştiriler çıktığında neden bunları duymazdan geliyorsunuz?
Diğer taraftan, ortaya çıkan büyüklük. Mevcut binanın içerisindeki odaları ve kapladığı alan bugün Buckingham'dan veya Beyaz Saray'dan çok büyük. Artı bir şey daha söyleyeyim. Rakamlar, süre çok uzadı diye... Size bir gün, önümüzdeki günlerde Almanya, Fransa, Rusya ve İngiltere'deki örtülü ödenek örneklerini vereceğim, zamanım yetmiyor, bir de size hani aslında "White House" dedikleri beyaz evdir, beyaz saray değil, biz saray hoşumuza gidiyor diye "saray" diyoruz. Oradaki Clinton'ından, Reagan'ından, Bush'undan Obama'sına kadar, içtikleri özel masraflarına kadar hangi masrafları, nasıl ödediklerini... Yani diyorsunuz ya "Daha çok kişi gelsin, üç olmasın beş olsun." Uygulamanın ne olduğunu da size örnekleriyle anlatmaya çalışacağım.
Müsamahanız için, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.