| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doçent Doktor Yavuz Çobanoğlu'nun Fetullahçı terör örgütüne ilişkin bilgi vermesi |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .10.2016 |
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Çok teşekkür ederim, sağ olun, geldiniz, sizi beklettik, zevkle de dinledik. Ben açıkçası öğrenci moduna geçip hemen notlarımı yoğunlaştırmaya başladım.
Merak ettiğim için soruyorum: "Otoriter hoşgörü" sizin ortaya koyduğunuz bir kavram mı yoksa...
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Hayır değil, Herbert Marcuse'nin.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Tamam, onu ben inşallah daha çok araştırmak istiyorum.
Sosyolojik açıdan baktığınızda, bu kadar alt kesimi ibadet üzerine kurulu olan bir örgüt ama bu ibadet eden insanlar ya da bunu dinî bir araç olarak gören, hani sizin demin bahsettiğiniz öğrencilerden farklı olarak, menfaat amaçlı değil ama dinî bir araç olarak bu örgütü gören, ona dâhil olan, "Bir hayır yapıyoruz, Allah'a daha iyi ibadet etmemize vesile oluyor." diye düşünen insanlar; bunlar sosyolojik olarak nasıl oluyor da -daha önceki konuşmacılara da sordum aslında, belki biliyorsunuz- bu insanlar tamamen İslam'ın tersinde, yani temel olarak İslam'ın karşısında şeyleri bu hocalarına inandıkları için, şeyhlerine ya da liderlerine inandıkları için bu kadar rahat yapabiliyorlar? Yani...
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Nedir İslam'ın karşısındaki şeyler?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Hani mesela başörtüsü konusundaki tutumları, devlet, içki konusunda, işte askerde olanların... Mesela ben bir genç kızın başörtüsüz olarak gitmesi... Hani, bu "örtülü kadın" şeyi benim için kolay anlatılabileceği için söylüyorum. Yani başörtülü bir insanın sadece başörtüsünü açması ayrı bir şeydir, farklı giyinmesi ayrı bir şeydir. Bir üniversitede yüksek lisans yapmak için -normalde çok mutaassıp giyinen bir kız- tamamen farklı bir şekilde giyinip gittiğini... Bu onun için psikolojik olarak da zor bir şey, bunu da anlattığına şahidim. Yani bunun ölçüsünü nasıl tayin etti? Hiç örtüyle alakasız birisi gibi giyinmek, bu ya da işte, hiç hayatında ağzına içki koymamış bir insanın içki içmesi, o zor bir şey ama bunu bir de İslam adına yapması; böyle bir çelişki. Onu ben anlamakta güçlük çekiyorum, anlamaya çalışıyorum.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Şöyle: Eğer birisi sizin önünüze kendinizden daha yüce amaçlar inşa ederse, oraya giden yol önemsizleşiyor. Yani o yol içerisinde sizin başınızı açmanız... Ama ben "İçki içiyor." demedim, "İçkili mekânlarda bulunabiliyor." dedim.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Ben askerdekileri düşünerek şey yapmıştım, askeriyede olanları.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Yani bunlar sadece önemsiz birtakım hayat çileleri şekline dönüşüyor. "Bu da Allah'ın bize bu dünyada çektireceği şeylerden bir tanesi. Bu da benim bir sınavım. Bu sınavı ben en iyi şekilde aşarsam bundan da geçeceğim ve sevap kazanacağım." şeklinde düşündüğünüzde örtünüzü de atabiliyorsunuz, alkollü mekânda da bulunabiliyorsunuz, kendinizi gizleyebiliyorsunuz da, ne bileyim, düşünmediğiniz bir şeyi telakki de edebiliyor, söyleye de biliyorsunuz; bunlar meşrulaşıyor bir anda, daha da kolaylaşıyor yani.
Şimdi, aslında bir kavram daha var, ben bugünlerde onu da işlemeye çalışıyorum, "mağdur ahlakı" diye bir kavram var. Bu mağdur ahlakı Türkiye'de çok yaygın olan bir kavram. Özellikle de İslamcı kesimde çok yaygın olan bir kavram. Neden? Çünkü... Peki, ne bu mağdur ahlakı? Şöyle bir şey: Her türlü durumdan kendisini haklı çıkarma. Yani bir insan herhangi bir durumda mağdur olabilir ama mağdur olmadığı durumlarda da haklı çıkarma ve bunun üzerine sürekli bir mağduriyet... Yani herkes sürekli bir psikolojik eziklik demek istemiyorum ama, böyle, psikolojik yıpranma şeklinde... Hiç tanımadığı bir kişiyi görse bile hayat hikâyesinde hep kötü olan şeyleri anlatma veya herhangi bir durumda "Biz zamanında şunları yaşamıştık." deme. Yine kendi bulunduğum bilimsel formasyon açısından söylüyorum; bu kişisel bir şey değil, bu toplumsal bir şey ve toplumsal bir sıkıntı bu ayrıyeten. Yani böyle bir kitle, böyle insanların olduğu toplumda insanlar aynı mağduriyeti yaşamadıktan sonra ayrılmaya başlıyorlar. Yani günümüzde bu ayrım o kadar keskin ki herhangi bir çocuğun ölümünde bile kitlenin 3'e, 5'e bölündüğünü görüyorsunuz. Yani basitçe, bir çocuk bir trafik kazasından öldüğünde veya birkaç yıl önce yan bahçede havuza düşen 2 yaşında küçük bir erkek çocuğu vardı. Medyada babası linç edildi. Ne için linç edildi? Babası Alevi'ydi ve zengindi. Birden kitlenin içerisinden böyle bir canavar çıkıyor, zengin olduğu için ona düşmanlık beslemeye başlıyor. Ya, bırakalım bunu. 2 yaşındaki bir çocuk yan bahçeye geçmiş, havuzda ölmüş. Yani bu gerçeklik varken... İşte, mağdur ahlakı böyle bir şey. Yani birtakım insanların zengin olması, birtakım insanların Alevi olması, birtakım insanların başka siyasal düşüncelerden olması onların başına gelebilecek herhangi bir olayı niye haklı kılıyor? Önce bundan başlamamız gerekiyor yani özellikle çocuk ölümlerinde. Bir yerde bir bomba patlıyor, bomba patlatılan kesim bize yakınsa hemen birden başka şekilde düşünmeye başlıyoruz, bize uzaksa siyasi görüş anlamında insanlar bambaşka şekilde düşünmeye başlıyor. Hâlbuki bu bir terör olayıdır, bir şiddet olayıdır, herkes bunun mağdurudur. Tesadüfen hayatının bir anında oradan geçmiş bir kişi ölüyor. Yani orada niye hemen siyasal kimlik veya görüş üzerinden fikir beyan etmeye başlıyoruz? Bu çok riskli, bu, Türkiye'deki mağdur ahlakı. Herkes kendi ahlak adacığına çekilmiş, o ahlak adacığından başkasının yaşadığı olayı açıklamaya çalışıyor. Bu daha derinde bir şeyi açıklıyor ayrıyeten bize. Biz -işte, Durkheim o bakımdan önemli- bir kolektif ahlak oluşturamamışız çünkü herhangi bir olayda aynı tepkileri veren kitlesel bir gruba sahip değiliz. Öyle olmayınca ne oluyor? Herkes kendi mutlu, küçük adacıklarında diğerlerini eleştirmekle ve bu eleştiriden de zevk almakla meşgul oluyor.
BAŞKAN - Ravza Hanım, sorunuz var değil mi?
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Var.
BAŞKAN - Çünkü Hocam böyle akademik derinliğe girdi.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Ben hani o siyasetten biraz çıkarmak istedim.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - O zaman kısaltarak şey yapayım, ben olmazsa sonra sizi rahatsız edeyim bazı sorularımla alakalı.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Estağfurullah.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Egosunun büyük olduğunu söylediniz, ben de konuşmalarında hep kibir şeyine dikkat etmiştim.
MUNZUR ÜNİVERSİTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. YAVUZ ÇOBANOĞLU - Kibir var, evet.
RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Diğer sorum: Cemaatin "Güneydoğuda dershaneler ve okuma evleri kapanırsa terör artar." diye bir söylemi olmuştu. Bu acaba sizce tehdit miydi, yoksa bir tespit gibi mi söylemişlerdi, nasıl değerlendirirsiniz?
Teşekkür ederim.