KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ben de teşekkür ediyorum, hoş geldiniz.

Ben de Belma Hanım'ın sorduğu soruları biraz daha açacak birkaç şey söylemek istiyorum. Siz, darbe sonrasında -yanlış hatırlamıyorsak- yaptığınız bir açıklamada "Beş benzemezin bir araya gelmesi..." ve "Cemaatin içinde derin bir yapı daha var. Bunlar cemaate bağlı gözükürler ancak kendi başlarına sessiz ve ketum hareket ederler. Bu yapı kimlerden oluşmaktadır? Bu yapı FETÖ'nün terörist eylemlerini hangi boyuta taşımayı planlamaktadır?" Yani buradan "FETÖ aslında masum, içindeki derin yapı bu terörist eylemi yaptı." gibi bir anlam çıkıyor. Yani, siz darbeyi FETÖ'nün yaptığına dair bir tereddüde sahip misiniz, ben bunu merak ediyorum.

Sonrasında da, terörist eylemi yapanlar ile sizin masum dediklerinizi ayrıştırma konusunda -mademki bu kadar bilginiz var- biraz da yol gösterici bir açıklama yapar mısınız? Mesela, sabah Sayın Mehmet Ağar buradaki konuşmasında dedi ki: "Bir örgüt varsa bunun bir militan kadrosu vardır, bir de sempatizan kadrosu vardır. Militan kadroyu alırsınız, sempatizanları kazanmanın yoluna bakarsınız." Siz bu ayrımın nasıl yapılabileceğini bu bilgileriniz dâhilinde biraz açarsanız bu konuda biz mutlu oluruz, bize ve Komisyonumuza da yol gösterici olursunuz.

Yine, 1 Ağustos 2016 tarihinde CNN Türk'te bir programa konuk olan Sayın Hüseyin Gülerce'nin iddiaları var. Gülerce, Gülen'in kendisine bire bir görüşmesinde "Fehmi Bey'e ev aldık, sizin de kızınıza burs verdik." dediğini söylüyor. Hatta aynı konuşmasında Gülerce şu ifadeleri de kullanıyor: "Fehmi Bey'in darbeyi savunur bir hâli var. Yaptı mı yapmadı mı bilemiyorum ama şimdi darbeyi yiyorlar, itiraflardan belli onların yaptığı. Fehmi Bey'in böyle yapması beni üzüyor." diyor. Bu ev alındı mı, böyle bir şey var mı? Alındıysa ne zaman alındı? Bu konularda Komisyonumuzu aydınlatırsanız mutlu oluruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Evet, teşekkürler.

Fehmi Bey, buyurun.

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Şimdi, demin bu çekirdek kadronun nasıl bir kadro olduğu konusunu söyledim. Aslında yabancı irtibatından söz edilen bir ortamda bulunuyoruz 15 Temmuzdan beri, birtakım yabancı eller bu işe bulaşmıştır diye. Alıntı yaptığınız yazıda benim kastım da eğer böyle bir irtibatlar varsa...

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Önceden de zaten bulaşmıştı, bu zaten orada oturuyor

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Şimdi "...oturuyor." dediğiniz kişi ile mutlaka o derinlerin teması var, onu ayrıca belirtmeme ne gerek var burada, onu anlayamadım. Yani, o derinlerin ona rağmen bu işi yapmadığı ayan beyan ortada. Dolayısıyla, öyle bir ayrımı zaten yapmıyorum ben. Ama o derinler ve onunla irtibatlı olan o insanlar eğer bir yabancı şeyi varsa, en yakınlarına bile, yakın bile olsalar derinde yer almayanlara bunu hissettirmeden yapıyorlar. Dolayısıyla, bunu ayırmak lazım diyorum ben.

Nasıl ayırabilirsiniz? Çok basit şekilde ayrılabilir bence. Yani, bu işe, bizzat darbeye katılmış olanları zaten sezmek gayet kolay. Onlar kendilerini zaten gizleyebilecek durumda da değiller. Askeriyenin içerisinde yer almış insanlar bunlar. Savcılar, hâkimler... Yalnız bu ByLock konusu biraz fazla bence kullanılıyor şu anda. Orada bunlar belki bugünleri de, başlarına böyle bir şeyler gelebileceğini de hesap ederek -benim şu anda söylediğim tamamen spekülasyon- evlerinde barındırdıkları lise öğrencilerine, üniversite öğrencilerine, gençlere bile bu ByLock'u indirtmiş olabilirler ve öyle olduğu konusundaki şikâyetler muhtemelen size kadar da gelmiştir. Yani, öyle bir şey yapmışlar ki kendileriyle en ufak bir irtibatı olan insanlara bu programı indirterek -herhangi bir iletişim içerisinde olup olmadıkları bir tarafa- onların kendileriyle irtibatta olduğunu böylece onlara ve şu anda da herkese ispat etme imkânını da vermiş oluyorlar.

Ev meselesini soracağınızı tahmin ederek zaten geldim. Böyle bir şey yok yani Hüseyin Gülerce'ye böyle bir şey söylenmiş midir, onu bilmiyorum ama söylenmişse şöyle bir şey aklıma geliyor: Demin bahsettiğim, 1997 ve 1998'de ben Akşam gazetesine gitmek üzere ayrılırken ve sonra döndürüldüğüm sırada, bir de 1998'de kesin olarak ayrıldığımda birtakım vaatlerde bulunuldu bana. Bunlardan biri olarak belki ona giden böyle bir fikir olabilir ama bana Fetullah Gülen, cemaat veya herhangi bir kişinin hak ettiğim dışında yani gazeteyle olan mukavelem dışında en ufak bir şey verdiği vaki değil, asla söz konusu değil.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Bir de siz bu derini sadece 15 Temmuz gecesi darbeye fiilen katılanlarla biraz sınırlandırdınız gibi anladım ben ama ortaya çıkan iddialardan, 15 Temmuz gecesiyle ilgili devam eden iddialardan en önemlilerinden bir tanesi de şu: Eğer darbe gerçekleşirse hangi kurumu kim teslim alacaksa -ki bunların tamamı asker değil; bahsedilen, ortada konuşulan, bize ulaşan bilgiler- o kurumun yetkilisi olarak kim atanacaksa o kişilerin de o gün o kurumun yakınlarında dolaştığı Emniyetin yaptığı önemli tespitlerden birisi. Yani, bugün yapılan işlemlerin tamamı sadece ByLock ya da işte birtakım başka verilere göre değil, hani daha geniş istihbarata dayanarak yapılıyor. Yani, dolayısıyla, 15 Temmuz gecesi hareketlenen yapının sadece askerler olmadığı, o derinin içinde asker olmayan, silahlı olmayan unsurların da olduğu ortaya çıkıyor. Bununla ilgili ilave edebileceğiniz neler var?

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Nereye kadar gidiyorsa onun üzerine gidilmeli, benim onda en ufak bir tereddüdüm bile yok. Ancak, sadece ByLock kayıtlarına bakarak bu işi genişletirseniz ya da bankaya şu para yatırmış, falanca sendikaya üye olmuş veya olmamış, bunlarla irtibatlı olarak birtakım insanlar görevlerinden alınırsa bunların yanlış olduğunu söylemeye çalışıyorum. Netice itibarıyla, bir darbeyi zihninden bile geçirmişse, böyle bir aşağılık işe girişmenin normal olduğunu düşünmüşse onun üzerine gidin, gidilmesinde hiçbir mahzur yok. Ama, böyle bir şeyi gördüğü zaman zaten dehşete düşmüş olan insanları bir de ondan suçlu hâle dönüştürecek bir yanlışlık varsa buna da girilmesin diyorum ben, benim sadece söylediğim bu.

Ben dün kara yoluyla geldim İstanbul'dan Ankara'ya. Yolda bir dinlenme tesisinde durdum, aynı yerde gençten sayılabilecek birisi vardı. Yanıma geldi, önce kendisini tanıttı. AK PARTİ'nin o çevredeki ilçelerinden birinde daha önceki ilçe başkanıymış. Sonra ayrıldı. Tam kalktığım sırada tekrar geldi, dedi ki: "Ya, size söyleme ihtiyacı duyuyorum, bunu duyurun." "Nedir?" dedim. "Dün benim hem iş yerime hem evime çok sayıda polis geldi. Her tarafı talan ettiler, ne var ne yok çıkardılar, bir de saygısızca davrandılar. Sonra beni götürdüler, bereket savcı benim suçsuz olduğumu, önlerine hiçbir şey getirilemediğini görünce beni bıraktı. Ama bunlar yanlış şeyler. Benim itibarım var. Sadece bu olay dolayısıyla bile -müteahhitmiş- bunun yaşanması bile benim itibarımı sarstı bulunduğum çevrede. Bu yanlışlıklara düşülmesin." "Nedir peki, nasıl oldu bu iş?" dedim. "Rakibim var, -affedersiniz- şerefsiz kendisi bunu yapmadı ama gitti bir tane paralı adam buldu, benim üzerime böyle bir iftirayı attı ve bunu yaşadım." dedi. Dün bana şahsen aktarılan olay bu. Şimdi, birtakım insanlar ortamın bu hassasiyetini kullanarak, istismar ederek rakiplerini ortadan kaldırmak, kendilerinin bir türlü çözemedikleri sorunlarını bugünün ortamından yararlanarak çözmeye kalkışarak iftiralar da atabiliyorlar. Yani, bunların karşısında dikkatli olunması lazım.

Bir de öğrenciler var, bunların hedef noktası öğrenciler olduğu için. Bir tane mesela, bana aktarılan bir sorun: Okuduğu üniversitenin çevresinde kalabileceği başka bir yer olmadığı için bir sene onların evlerinde kalmış. "2014 yılının sonunda bana bunu indirttiler, ByLock'u. Şimdi beni de alacaklar mı içeriye?" Muhtemelen alacaklardır ona da sıra gelince. Şimdi, ne yapsın bu kızcağız? Dolayısıyla, yani bunların önüne bir şekilde geçilmesinde benim bütün hassasiyetin gösterilmesini istemem. Sizlere de mutlaka geliyordur bu tip şeyler.

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - O zaman Pensilvanya'ya gideceğiz, 2 kayıt var orada; bir, bu derin kayıt, bir de derin olmayan kayıt. Derin olanı alacağız, ona göre onlara işlem yapacağız; derin olmayan kayıtları...

GAZETECİ-YAZAR FEHMİ KORU - Yani, bence güzel bir espri de yalnız şunu yapamaz mıyız: Yani, bir hukuk devletinde böylesine bir saldırıya uğramış olmamıza rağmen biz yine de kurallara uygun davranışlar sergilesek daha doğru olmaz mı? Bana sanki daha doğru olurmuş gibi geliyor.