| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/779) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2016 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, şimdi dinleyince sizi şaşırdım. Yani, bunu da siz getirdiniz, bunun hazırlıklarını yaptınız, yıllardan beri uyguluyorsunuz. Şimdi, evet, tuğla gibi ama hiçbir zaman yasama organı onun ayrıntısına girmiyor ki. Türkiye'de kurumlar tek tek kendi mali tablolarını hazırlama yükümlülüğünde zaten, kendi bütçelerini de yapma durumunda. Dolayısıyla, herkes kendi tahminini yapıyor, Maliye Bakanlığına iletiyor. Maliye Bakanlığında biriktiği için bu şekilde oluyor yoksa yasama organı veya Maliye Bakanlığı bunun ayrıntısını belirliyor değil ki. Her kuruluş, her şirket benzeri şekilde bütçe yapar. Bütçe yapmanın amacı disipline etmektir yani neyin yapılacağını önceden öngörmektir, sadece harcanacak para miktarını belirlemek değil; nelerin yapılacağını, kurumların bir hedefinin olmasını, o hedef doğrultusunda çalışmalarını ortaya koymalarını bekler. Bunu şirket ortakları baştan amaçlar; şirket yöneticilerinin nasıl çalışacağını, ne kadar para harcamak istediklerini, hangi yatırımları yapmak istediklerini görürler orada. Devletlerde de aynı şekilde, ne kadar para harcanacak, neler yapılacak, bunlar görülür. Yasama organı sizin yani sizin derken Maliye Bakanlığı olarak ve Maliye Bakanlığının gerisinde diğer bakanlıkların ne kadarlık bir bütçe hedefleri olduğunu, neler yapacaklarını, neler yapmak istediklerini, yatırımlarını, bunları görmek istiyor. Bunlarla ilgili bir sorun yok ki. Şimdi, siz bunu yüzde 10'la sınırlayınca, mesela 2017 için 600 küsur milyarlık bir yetki aldınız. Burada zaten sizin marjınız var, o 600 küsur milyar içerisinde Maliye Bakanlığının kullandığı bir yetki var, siz onun üzerine bir yüzde 10 daha ilave ediyorsunuz. Siz zaten o belirmeleri, 600 küsur milyarı yaparken bütçe yaparken yapıldığı gibi bir marj kullanıyorsunuz, ilave olarak bunu da kullanıyorsunuz. Tabii yani her kurum bütçesini yaparken yetmez gerekçesiyle biraz da marjlı yapar, bunu yapıyorsunuz. Siz de Maliye Bakanlığı olarak yedek ödenek ya da ödeneküstü harcama yapabilme durumunu da dikkate alarak bütçenizi yapıyorsunuz, buraya öyle getiriyorsunuz, ilave olarak da "yüzde 10" diyorsunuz. Bunun şöyle bir şeyi var: Burada yasama organının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin artık hiçbir yetkisi kalmıyor. Siz "600 küsur milyarlık bir bütçe" diyeceksiniz, 700'lük bir harcama yapacaksınız; Türkiye Büyük Millet Meclisinin, dolayısıyla bütçe hakkının hiçbir anlamı kalmıyor artık.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Yüzde 10 sadece.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yüzde 10 ama o yüzde 10 çok daha fazlaya gelmiş oluyor. O zaman geçici bütçenin ne anlamı var yani bütçe yapmanın ne anlamı var o zaman? Bütçe içerisinde tertipler arasında aktarma yapmayı da 5'ten 20'ye çıkarıyorsunuz. O zaman bütçe yapmanın bir anlamı yok, hedefleri tutturmanın bir anlamı kalmıyor, bunun bir anlamı yok. Yani, o zaman Türkiye Büyük Millet Meclisine bunun gelmesinin, bütçenin gelmesinin, bizim bu konuyu tartışmamızın hiçbir anlamı kalmıyor. Bizim kanunumuza göre, mevzuatımıza göre, biliyorsunuz, anayasal komisyondur, tek anayasal komisyon bu Komisyon, 25 kişiden oluşuyor; bütçenin geçmemesi diye bir şey söz konusu değil ya da kesin hesabın geçmemesi diye bir şey söz konusu değil, her hâlükârda yapılan harcamalar da, istenen bütçe de Hükûmete, yürütme organına veriliyor. Denetimiyle ilgili olarak da gereken yetki veriliyor, kesin hesap da onaylanıyor, bizim prensibimiz bu. Yani, kanun koyucu bu işler aksamasın istiyor; muhakkak kamu kuruluşlarının parası olsun, bununla ilgili bir sorun, sıkıntı olmasın istiyor; böyle bir çoğunluğu onun için veriyor ama bu arada da bazı şeyler denetlensin, eleştiride bulunulsun istiyor. Siz bu yetkiyi alıyorsunuz, artık denetlenebilir olmaktan, Meclis tarafından verilen bir yetki olmaktan çıkarıyorsunuz; mantığına aykırı. Yoksa yani bizim istediğimizle kanun koyucu gibi bu bütçe çıkmasın, bu işler yapılmasın, bu hedefler tutturulmasın; öyle bir şey yok ki. Biz de istiyoruz bu hedefler tutturulsun. Siz bir hedef koyuyorsunuz; biz o hedefe de itiraz etmiyoruz, hatırlatıyoruz, eleştiriyoruz, hayır öyle değil bu tarafı da vardır diyoruz yarın yapacağımız gibi. Ama, siz bütün bunları değiştiriyorsunuz, artık bütçe yapmanın, Meclise bu bütçenin gelmesinin ve denetlenmesinin hiçbir anlamı kalmıyor. E, "yüzde 10" diyorsunuz, şimdi 2017 bütçesi, 700 milyar harcayacaksınız, içinde marjlarınız olmakla beraber; ondan sonra neyin denetimini yapacağız, hangi hedefleri tutturmuş olacaksınız? İçinde de yüzde 20'lik bir aktarma yetkisi alıyorsunuz. Buranın hiçbir anlamı kalmamış oluyor. Yani, hepimiz o zaman bırakalım yani bunu şöyle yirmi günlük süre içerisinde de değil ya da yetmiş günlük süre içerisinde de değil, birkaç gün içerisinde geçsin gitsin, hiç uğraşmayalım artık, hiçbir anlamı kalmamış oluyor; tamamen bütçe hakkının mantığına, felsefesine aykırı bir tasarı getirmiş oldunuz, tamamen böyle.