| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 25 .11.2014 |
VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum ben de.
Sayın Bakan, özellikle son on iki yıldır, iktidarlarınız döneminde TOBB'dan önemli destekler aldınız. Ancak, geçtiğimiz gün TOBB Başkanının ekonomiye ilişkin değerlendirmeleri benim de dikkatimi çekti -siz de değerlendirme yapmışsınızdır- katılmamak mümkün değil. Son altı yıldır Türkiye'nin yerinde saydığını belirtiyor ama ilginç saptamalar da var. Olayın sadece rakamsal boyutundan ziyade, Türkiye'nin istikrarı, Türkiye'nin iç huzuru açısından da bazı saptamalar var. "Bunun sebebi, reform yapmayı unuttuk. Ne yaptık? Birbirimizle uğraştık. Türkiye olarak birlikte hareket edebilme kültürünü unuttuk." diyor. Yani, demek ki siyasi istikrar da ekonomiye direkt olarak yansıyor, bunun tespitini yapıyor, tabii ki katılmamak mümkün değil.
Şimdi, bütçe görüşmelerinde dördüncü haftadayız. Birçok konu, Türkiye'nin ekonomisini ilgilendiren, Türkiye'nin yakın, orta geleceğini ilgilendiren her alanda birçok tartışma oldu. Tabii, o konulara girmem zaman açısından müsait değil ama bazı temel konulara değinmek istiyorum.
Sayın Bakan, Türkiye'nin büyümesi gerekiyor yani nüfus artışı, her yıl çalışma hayatına katılan insan sayısı, genç sayısı... Türkiye genç bir nüfus, dinamik bir nüfus. Bunu çok önemsememiz lazım. Bu yapı bizim için aslında çok önemli bir avantaj ama bunu iyi değerlendirmezsek dezavantaja da dönüşebilir, sosyal birtakım meseleleri karşımıza getirebilir.
Ben başlık olarak gitmek istiyorum.
Vergi yükünü önemsiyorum. Çok güzel bir tespit yaptınız geçen sunumda, dediniz ki: "Temelde bizim problem dolaylı vergilerin yüksekliği değil, dolaysız vergi gelirlerimizin yeterli düzeyde olmaması." Yani, aslında direkt vergi ya da dolaysız vergi oranları da düşük değil. Yani, bugünkü iş dünyasında bu gibi değerlendirmeler zaman zaman yapılıyor. Gerçekten, kurumlar vergisi, gelir vergisi oranlarına baktığımız zaman çok aşağı seviyelerde değil ama problem, vergi toplamada o adaleti sağlamak. Tabii ki gelir idaresi çok önemli. Rasyonel yöntemlerle bu işi kotarmak durumundayız.
Şimdi, buradan sizin sunumunuza geçeyim ben. Orada ilk tespitim, yine vergiyle ilgili. Biliyorsunuz, bir alt komisyon oluşturuldu Plan ve Bütçe Komisyonunda. Sanıyorum, Ocak ayı itibarıyla da bunların -umut ederim- çalışmasına başlarız ve çok önemsediğim bir mesele, bunu öncelikle söylemek istiyorum. Çünkü, bu anlamda ne kadar adaletli vergi toplama hususunda mesafe katedersek hem rakamsal olarak artış olacak hem iş huzuru açısından... Yani, insanlar "Ben kazanıyorum. Hakkıyla da devlet bunu benden adaletli bir şekilde alıyor..." Bu hissiyatı topluma vermek çok çok önemli. Yani, "Ya, herkes çalıyor, ben de çalayım." mantığı vardır bizim toplumda. "Herkes çalıyor. Biz de çalsak ne olur?" Bunu ortadan kaldırmamız lazım. Biraz, aslında yasalar, mevzuatlar Türkiye'de fena değil ama mental açıdan bazı sıkıntılar var. Onu bir ölçüde zamana yayıp gidermek durumundayız.
Şimdi "Çevreci Düzenlemeler" bir başka başlığınız var burada. Onları şöyle kategorize etmişsiniz, daha doğrusu sıralamışsınız: Öncelikli olarak ısı yalıtımının teşvik edilmesi, binalarda, doğrudur. Elektrik üretiminde cimri beyaz eşyaların kullanılmasının yaygınlaştırılması, doğrudur. Karbondioksit salınımı olayı düşük olan araçları vergi desteğiyle, teşvikiyle daha cazip hâle getirmek. Şimdi, ben buraya dördüncüsünü ekliyorum. Nedir biliyor musunuz? Kamuda kullanılanı araçlar. Onu hakkıyla kullanmaya bir şey demiyorum, ihtiyacınız vardır. Atıyorum, Maliye Bakanlığının 200 araca ihtiyacı vardır. Yahu, ben bu VIP salonlarının önünde inanın üzülüyorum. Orada araçlar çalışıyor. Kış ise kaloriferi yanıyor, yaz ise kliması yanıyor. Yazık, günahtır. Hem israftır, akaryakıt gidiyor; hem salınım, emisyon artıyor havada. Yani, anlamakta zorlanıyorum. Bu konuda bir yasal düzenleme yapmak lazım. Almanya'da bir kayak merkezine götürdü kuzenim beni yıllar önce. Arabanın içerisinde dedim: Ya, hava soğuk, arabayı "stop" etme, dediki "Çok büyük cezası var." Etrafa baktım, hiç kimsecikler yok ama mental öyle, öyle alışmış.
Şimdi, bunları önemsiyorum ben. Yani, tasarruf, tasarruf, Türkiye'nin tasarruf yapması lazım, önce buradan başlanması lazım. Yani, bu mevzuatları hazırlayıp bizim önümüze getirenlerden bu tasarrufu bir başlatalım öncelikli olarak.
Kayıt dışı ekonomi, sanıyorum yüzde 26,5 bir rakam verdiniz sunumunuzda, kaçırdım ben onu ama o civarda. Bakın, Avrupa Birliği ortalaması yüzde 18,4; yanlış almadıysam. Demek ki önemseyeceğiz bunu.
Şimdi, yol denetimleri çok önemli. Akaryakıt kaçakçılığı... Özellikle Orta Doğu'daki meselelerden sonra kara sınırlarımız, biliyorsunuz, açık kapı politikası, oradaki asayiş noksanlığı, son derece zafiyet içerisinde. Muazzam bir akaryakıt kaçakçılığı var. niçin? Akaryakıtta çok yüksek vergiye sahibiz. Burada yol denetimlerini sağlamanız lazım. Yani, benim bölgemde, örneğin Mersin'de -ben biliyorum- birçok petrol istasyonu kaçak akaryakıt satıyor. EPDK yeterli denetlemiyor. Çevre Bakanlığının denetlemesi var, emisyon denetlemesi yapacak, yapmıyor. Diğer "marker" denetlemesi yapması gerekiyor, yapmıyor. Sizin vergi denetimi, yol denetimini artırmanız lazım. Bu konunun özellikle altını çiziyorum.
Tarım ürünlerinde de bakın, çok yüksektir kayıt dışılık. Yeni bir hal kanunu çıktı. 2012'nin başında yürürlüğe girmişti. Daha önceden hallerde pazarlanan tarım ürünlerini hal dışında pazarlamak yasaktı. Şimdi, yeni hal kanunuyla artık hal dışında da üretici ürününü pazarlayabiliyor, sadece hal rüsumunda bir farklılık oluyor. Birinde yüzde 1 ödüyor, birinde yüzde 2 ödüyor ama ben biliyorum ki hâlâ... O hale girmesi biraz kayıt dışılığı absorbe ediyordu yani daha mecbur olarak kayıt dışına alabiliyordu ürünlerini. Şimdi, burada da yol denetimleri çok önemli. Kayıt dışı ekonomi demek, bir kere, başta, haksız rekabet demek. Bu önemli bir şey. İki: Vergi kaybı demek. E ne kadar vergi toplarsak bizim ülkenin gelişmesi, refahı açısından son derece gelişme sağlarız. Bunu da önemsediğimi belirtmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, yolsuzluklarla ilgili bazı değerlendirmeler yapmak istiyorum. Az önce de söyledim. Aslında Türkiye'nin kaynakları çok muazzam. Yani tamam, petrolümüz yok, fena değil topladığımız vergi. Yaklaşık olarak 350 milyar civarında bir vergi topluyoruz -10-20 artı, eksi- bu süreç içerisinde yani bu yıllar içerisinde. Değişik kaynaklarımız var ama bütçe açığı veriyorsunuz, 21 milyar lira açık öngörülüyor, cari açığımız var. Gayrisafi millî hasılamız toplamda 820 milyar dolar ama kişi başına düşen millî gelire baktığımız zaman gelişmiş ülkelerden bir hayli gerideyiz. Çok ciddi harcamalarımız var. İşte, 2013 yılında 105,5 milyar lira kamu alımı yapılmış bu sırada. Tabii, Kamu İhale Kurumu bunları düzenliyor.
Şimdi, tabii ki örneğin Kamu İhale Kurumu Başkanının oturduğu koltuk çok sıkıntılı bir koltuk yani her açıdan, vicdan açısından, dinî inançlarımız açısından çok dikkatli olması lazım. Bu başka bir şeye benzemez. Yani, kul hakkı yemek, yetim hakkı yemek, bu insanların hakkını yemek çok başka bir şey. Allah karşımıza çıkarmasın böyle bir şeyi. Yani, düşünmek bile istemez. İyi aile terbiyesi almış bir insanın, namuslu, şerefli bir insanın bu insanların, tüyü bitmemiş yetimin kuruşuna tenezzül etmemesi lazım. Şimdi, yalnız, tabii, bunlar iyi dilekler, olması gereken ahlaki birtakım normlar, standartlar ama tabii bunları bizim zapturapt altına almamız lazım. Türkiye'nin bu anlamda da karnesi son derece zayıf. İşte, Kamu İhale Kurumu Yasası'nda 40'a yakın, sizin iktidarlarınız süresi boyunca, sadece yasada değişiklik yapılmış. İşte, kanun hükmünde kararnamelerde, yönetmelikte vesaire birtakım değişiklikler olmuş. Avrupa Birliği ilerleme raporuna baktım, yolsuzluklarla ilgili çok önemli saptamalar var; özellikle Deniz Fenerine atıfta bulunmuş, 17-25 Aralık sürecine atıfta bulunmuş. "Türkiye, Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu tavsiyelerine uygun hareket etmemektedir." tespitini yapmış, birçok tespitte bulunmuş. Biz de bunu görüyoruz yani son süreçte... Havuz medyası olayında tapelere düşen... Dinledim ama yani ibretle dinledim, utançla dinledim. Bunları görüyoruz. Bu adamlar, bu tapelere düşen adamlar bizlerden, devletten ihale alıyorlar. Nasıl alıyor, hangi koşullarda alıyor, herkes biliyor bunları. Bu, Türkiye'nin hâlâ sıkıntısıdır. Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde bir toplantıda demiş ki: "İhale dağıtmakla devlet yönetilmez." Yani "Devlet yönetmek kolay." demiş; kanunlar var, kaideler var ama siz idareyi ihale dağıtmak, yandaşlarına ihale vermek üzerine eğer dizayn ederseniz tabii ki devleti yönetemezsiniz. Böyle bir sıkıntı Türkiye'nin sıkıntısı.
Sayıştay raporları var, özelliklerle kıyılarla ilgili. Çok kısa Sayın Başkan, bitireceğim. Bu beni de gerçekten seçim bölgem itibarıyla ilgilendirdi, önemsedim. Bir kıyı kentinin milletvekiliyim. Bu, sahil talanlarıyla ilgili, çok ayyuka çıkmış, Sayıştay raporlarında bunlar var. Hazine arazileri şahıslara kiralanıyor, belediyelere veriliyor. Belediyeler özel şahıslara, o başkasına. Denetim yok. Üzerinde aslında yapılaşma yapmaması gerekiyor, yapılaşma yapıyor. Bu yapılaşmayı da kanuna, nizama uygun yapmıyor. Dolayısıyla, burada bizlerin Hazineye ait mallarından, yurttaşın arsalarından çok yüksek rantlar elde ediliyor. Bu konuda, tabii ki Sayıştayın uyarıları var. Bunları da dikkate almanızı sizlerden istiyoruz.
Bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.