| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Gazeteci Yazar Nedim Şener'in, Fetullahçı terör örgütüne ilişkin bilgi vermesi |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 25 .10.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Öncelikle geçmiş olsun diyorum.
BAŞKAN - Sırada problem yok Aykut Bey. Bakın, bilgisayar yazıyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Bir dahaki sefer de ben gelip bir listeyi alacağım. Ben konuştuğumda genelde böyle bir şey oluyor. Ben aralarda konuşmak zorunda kalıyorum da daha geçmiş olsun... (Gülüşmeler)
Öncelikle geçmiş olsun diyorum. Tabii, Türkiye hep böyle değildi. Beş sene sonra da farklı olacak diyorum ya. Beş sene önce Nedim Ergenekon davasında yatarken biz de Ergenekon davası için gittiğimizde, şimdi aynı ortamın tam tersi vardı. Sen içerideydin, bize "Darbeciler, Allah sizin belanızı versin, teröristlerin yanına gidiyorsunuz..."
GAZETECİ YAZAR NEDİM ŞENER - İşte, bundan kaçınmak lazım, bu yanlış işte.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yani şu anlamda söylüyorum: Sen bir CNN ekranına çıkmıştın, o zaman Ayşenur abla CNN'deydi, senin kızının eteğini çıkarmışlardı düğmesi ötüyor diye, hatta sen o zaman da Doğan Yurdakul'un kızına ağlamıştın kızın sütyenine bakmışlar diye.
GAZETECİ YAZAR NEDİM ŞENER - Evet, maalesef.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben o zaman Ergenekon'dan yatan subayların eşlerine neler yapıldığını biliyorum o Silivri Cezaevinin girişinde. Hatta otobüse yanlışlıkla galiba bir katil sanık yakını biniyor. Diyor ki: "Aranızda Ergenekoncu olmayan var mı?" diyor, "Aman, ne Ergenekoncusu, bizimkisi cinayetten yatıyor." diyor. Otobüse yanlış binmişler, Ergenekoncuların hepsini aynı otobüse koymuşlar. Şimdi, mağduriyetler diyoruz ya, o zaman biz bu mağduriyetlerden bahsettiğimizde, "Teröristler, yere gömülü silahları görmüyor musunuz, darbeciler, postal yalayıcılar..." Neler söyleniyordu. Bugün yine söylüyorum. Ben bu Meclisteydim o gece. Daha darbeyi kimin yaptığını bile tam bilmiyorken Meclise geldik, yine söylüyorum, bombalanıyordu bu Meclis. Bu mağduriyetler konusunda çok dikkatli konuşalım. Bir terörist varsa, bir darbeci varsa en ağır şekilde, hukuk içerisinde cezalandırılsın ama mağduriyet çok masum bir şey. Onun için, "mağduriyet" dedi diye insanları bu işlerle suçlamak, hele mesela "mağduriyet" diyorum ben aynı zamanda darbede öyle bir gecekonduda falan saklanmadım. İşte, buradaydık, beraberdik. Bu, çok dikkat edilmesi gereken bir konu.
Şimdi bütün bu konuşmalardan anladığım soruları soracağım. İki tane temel operasyonu var bu cemaatin. Bir Ergenekon davası, yani bu darbeden önce, bir 17-25 Aralık meselesi. Aslında birbirine çok benzeyen işler. Pozisyonlar da buna göre değişiyor zaten. Gerek Ergenekon davasında ama süreç birbirinin üzerine koyarak gidiyor. Yani Ergenekon davası, 17-25 Aralık meselesi, darbe meselesi, bundan sonra müstakbel olacak bütün şeyler birbiriyle bağlantı içerisinde gidiyor. Şimdi bize diyor ki iktidar: "Ya, niye bu 17-25'te böyle yaptınız, şöyle yaptınız?" O gün Fehmi Koru konuşuyor burada, diyor ki: 18 Aralık günü Abdullah Gül ve Erdoğan'la konuşmuş, elçi olarak gönderiliyor, hatta devlet uçağı tahsis edilerek gönderiliyor. Kendi kabul etmiyor gerçi. Hâlâ onlar da emin değiller, "Acaba cemaat mi yaptı, kim yaptı?" dedi, bu şekilde söyledi. Karşıdan bakan birinin bunu görmesi mümkün değil.
Şimdi, o zaman, şeye bakıyorum, Ergenekon davası meselesine. Bu adil yargılanma niye önemli, onu da kısa bir anekdotla anlatayım. Hurşit Tolon'a o dönemin hâkimi soruyor, ben de mahkemeyi izliyorum, "Yüzbaşı Muzaffer Tekin seni şu tarihte aramış." diyor: "Beni Muzaffer Tekin falan aramadı." diyor. "Hayır" diyor, "Bakın, kayıtlara göre Muzaffer Tekin seni aramış." "Beyefendi beni aramamış, ben konuşmadım böyle biriyle." diyor. "Hayır, aramış." diyor ve silahlı mesele oradan bağlanıyor, bu telefon görüşmesinden. Mesela birisi sizi arasa, "İyi günler, ben halı yıkama şirketinden arıyorum." "Yanlış aradın kardeşim." "Yok, yok, doğru aradım." Bitti. Böyle bir... Ya, adam diyor ki: "İçeriği ne konuştuğumun?" Ona bile bir şey söylemiyorlar, ta oralardan bağlandı insanlar, oralardan... Ve Ergenekon sanıklarına müebbet cezalar yağarken bu Twitter'da "müebbet kuşları" lafı "top tweet" olmuştu hanımlar, beyler. Müebbet cezalarla bu insanlara zulmederken çoğu da sahte delildi, çoğu sahte delildi, o zaman Twitter'da "müebbet kuşları" sözü "top tweet" olmuştu. Şimdi kimse geçmişi hatırlamak istemiyor falan filan ama ben şimdi ben şunu sormak istiyorum: Demin bir de şeyi söyleyeyim.
BAŞKAN - Beş dakikanız doldu bu arada, hatırlatayım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Valla, beş dakika hukuka uygun değil. Ben demin de konuşmadım. Ben, hani, o nezaketle demin vakit almamak için mesela sormadım bir şey, bekledim durdum, gördünüz.
BAŞKAN - Ben hatırlatayım efendim, beş dakika kararlaştırdığımız için birlikte. Son olarak sorularınızı alalım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Selçuk Bey'in de dolmuştu.
Şimdi Selçuk Bey şeyi konuşunca, böyle bir "Bülent Ecevit şöyle mi dedi, Mesut Yılmaz mı böyle dedi?" Ya, bu ince, zeki taktiklere gerek yok. Bir partiye bağlamak istiyorsanız, delillerinizi koyun, deyin ki: "Şunu, şunu, şunu istiyoruz." Yani çünkü bunun bir şeyi yok. Selçuk Bey diyor ki: "2009'da 'Boş bakanı asacağız.' dediler." Ya, Selçuk Bey, niye gidip ihbar etmedin? Ne demek "Boş bakanı asacağız." ya? Bu tehdittir ya. Niye ihbar etmedin, niye gereğini yapmadın? Ondan sonra da bir sürü Fetullah Gülen'in övgü konuşması var.
BAŞKAN - Dışarı çıktı, gelince soralım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Neyse, o zaman konuyu kapatayım. Nezaketsizlik olmasın ama hani, bunları söylüyor.
Benim sorum şu: Siz zeki bir adamsınız. Bir müfettiş edasıyla bunu izlediğinizi görüyorum.
GAZETECİ YAZAR NEDİM ŞENER - Sizin gibi bir hazine kontrolörü bunu söylüyorsa...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya, ben zeki değilim, ben belki biraz cesaretliyim, başıma neler geldiğini ben de biliyorum da. Şimdi herkes Fetullah Gülen cemaati hakkında konuştuğu için bana konuşmak düşmez. Yoksa dönelim, kömür yolsuzluğunu nasıl kapattıklarını... 1 milyar dolarlık kömür yolsuzluğunu kapatanlar şimdi hapiste. O zaman beraber kapatıyorlardı. Bunlara girmiyorum çünkü şöyle bir şey oluyor: Birisi düştüğünde hepsi vuruyor, birisi yükseldiğinde hepsi yükseltiyor. Şimdi mesela o dönem Nazlı Ilıcak sizin için neler demişti? Şimdi Nazlı Ilıcak içeride. Kaderin şeyine bak. Mehmet Baransu'ya bak, şeye bak. Yani, ben yine söylüyorum. Beş sene sonra da farklı bir ülke olacak. Onun için ben hep hayatta şunu ilke edindim: Ya, mümkün olduğu kadar ahlaki, temiz, vicdanlı bir çizgide kalayım. Ben bir partiliyim, evet ama partizan körlük içinde de bunları kirletmeyeyim. Ne de olsa hak doğrudan yanadır şeyindeyim.
Şimdi, şu anlamda bütün bunları şey yaptım, demin bir sürü şey oldu. Şimdi 15 Temmuz gecesini yaşadık. Siz bunlara çok derinden bakan birisiniz. 15 Temmuz gecesiyle ilgili sizin kafanızdaki soru işaretleri nelerdir?
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Aykut Bey.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok daha sorum var babacığım, yapma, etme ya, Allah aşkına!
BAŞKAN - İnanın, bakın, sekiz dakikadır... Zaman çabuk geçiyor ama haksızlık yapmayalım kimseye.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Soru çok güzel.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sabahtan beri hiç olmadık şekilde kavgalar anlattınız ya, bir şey de demedim ya. 3 tane sorum var. Bak: 1, 2, 3.
BAŞKAN - O zaman soruverin, cevabı alalım hep beraber.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ne diyeyim? "Bir dakika kardeşim" deyip de... Bana göre bir şey değil bu ya. Tamam, sorayım ağabeyciğim ya...
BAŞKAN - Aykut Bey, bak, biz toleransımızı da sağladık, "Sekiz dakika oldu." diyorum, daha ne diyeyim yani.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Söyleyeceğim bir şey daha vardı da söyleyemiyorum.
BAŞKAN - Buyurun, sorun. Nedim Bey'le birlikte alalım.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - 15 Temmuz gecesiyle şüphe uyandıran olaylar nelerdir?
Bundan sonra siz de Komisyon üyesi olarak beş dakikadan fazla konuşmayacaksınız, süre tutacağım. (Gülüşmeler)
BAŞKAN - Komisyon Başkanı serbest.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Öyle bir şey yok.
İki: Ergenekon davasında bir dış müdahale veya dış destekle ilgili sizin bir bilginiz var mı? Yani şöyle bir şeyden bahsedildi. Çankaya tarafında 530 yabancıdan kurulu bir yerde bunların konuşulduğu soru önergelerine konu edildi, Atilla Kart sormuştu. Yani, Ergenekon davasına bir dış destek veya dış müdahale hissettiniz mi? Bu konuda bilginiz var mı?
Sizce bu FETÖ neden Ergenekon ve Balyoz operasyonunu yaptı? Şimdi iktidardakiler kendilerini çok şey yapmıyorlar ama ben onlar adına da sorayım: İktidardakiler diyor ki, "Ya, biz, darbe yapılacaktı, böyle oldu, şöyle oldu, o korkuyla gittik, bu Ergenekon'a destek verdik." Kabaca bunu söylüyorlar. Oysa ki sonuçlarını böyle mi görüyorsunuz siz? Yani Ergenekon ve Balyoz operasyonunun birincil sebebi, ikincil, üçüncül sebepleri olabilir, birincil sebebi sizce neydi? Niye yaptılar bu işi?