| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 24 .11.2014 |
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Öncelikle izin verirseniz, Avrupa Birliği süreciyle ilgili olarak bazı sorular geldi onları bir anlamda birleştirerek süreçle ilgili düşüncelerimi aktararak cevaplandırmak istiyorum. Sonra, ismimi kullanarak bazı sorular geldi, hatta goller falan atıldı, benim de şimdi içim yanıyor, Fenerbahçe galiba mağlup, o birkaç gol atma ihtiyacını hissediyorum. Onun için...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Gol yemeyin de Sayın Bakan.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Şimdi, Avrupa Birliği sürecini gerçekten çok basite indirgememiz lazım. Basite indirgediğimiz zaman gerçekten, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu en büyük çağdaşlaşma ve medeniyet projesini de bir anlamda hakkını vermemiş oluruz. Tabiatıyla elli sene geçti, belki daha fazla geçti, 59'dan alırsak ama bu elli sene zarfında inişler çıkışlar da olsa Türkiye Cumhuriyeti'nin gerçekten Türk milletinin, Türk insanının, vatandaşlarının hep yararına olan adımlar atmanın da bir fırsatı oldu.
Şimdi bakın, Sayın Rahmi Aşkın Türeli'nin çok güzel bir tahlili var, bir bölümü hariç tamamıyla katılıyorum, gerçekten çok değerli bir tahlil. Sayın Musa Bey'in ilk bölümüne katılıyorum, ikinci bölümüyle ilgili konuşacağız. Sayın Korutürk de aynı şekilde güzel tahlil yaptılar.
Şimdi, burada Avrupa Birliği sürecinde...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bizle MHP gidelim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yok yok...
1963 yılındaki Ankara Anlaşması'nın Türkiye'sine baktığımız zaman o günkü Türkiye 420 dolar kişi başına millî geliri var, 1 milyar dolarlık ticaret hacmi var, 8 milyon dolarlık turizm gelirleri var, 7 tane üniversitesi var; hepsi, Ankara, İstanbul, İzmir'de. Türkiye 11 milyar dolarlık bir ülke. Dört kalem mal ihraç ediyor; fındık, tütün, pamuk ve incir. Böyle bir Türkiye için Avrupa Birliğine girmek tamamıyla refaha, mali imkânlara ulaşmak öncelikli olarak düşünülür ve Avrupa Ekonomik Topluluğuyla o zaman bu ilişkiye girdiğimizde de Avrupa Ekonomik Topluluğu da bu Türkiye'ye tam olarak hemen alma imkânına sahip olmadığını düşündüğü içindir ki, on bir, on bir; yirmi iki yıllık iki süre tanımıştır.
Şimdi, bugün artık Avrupa Birliği de eski Avrupa Birliği değil. Eskiden Avrupa Birliği bir ekonomik cazibe merkeziydi. Yani 50'li yıllarının Amerika Birleşik Devletleri'nin yarattığı o böyle taklit edilme arzusu yaratan, ülkelerin kıyafetini, müziğini gençlerin taklit ettiği bir Amerika Birleşik Devletleri'nin yerini Schuman'ın çok güzel fikirleriyle gerçekten bir devrim yaratan Avrupa Birliği hem refah hem vizyonel fikirleriyle bu Avrupa çekirdeğini, Avrupa resmini ortaya attı ve cazibe merkezi Amerika'dan Avrupa'ya kaydı.
Şimdi, burada gerçekten Avrupa Birliği bakımından önemli bir husus var. "Neden Türkiye'yi almıyor?" sorusuna da değineceğim ama "Bugün Türkiye neden Avrupa Birliğini hâlâ istiyor?" sorusunun cevabı bence çok basit: Bugün artık Türkiye refah için veyahut da mali imkânlara kavuşmak için Avrupa Birliğine üye olmak istemiyor. Tamamıyla Avrupa Birliğinin değerlerine, standartlarına, insanının günlük ihtiyaçlarına verdiği cevaplarla, demokrasi, insan haklarında hukuka saygılı devlette fasılların her alanında, çevrede, gıda güvenliğinde o standartlara erişebilmek için bu hedefi önünde tutuyor. Üyelik o kadar da önemli değil yani üye olabilirsek tabi memnun olacağız ama üye olacağız diye bir hedef olmadan, enerji azalıyor, gerçekten çalışmalar yavaşlayabiliyor. Bu hedefin her zaman önümüzde olması lazım ve Türkiye bugün üye olsa yirmi iki Avrupa Birliği üye ülkesinden daha iyi ekonomik şartlara sahip, hepsinden, tablolarda, kesin olarak. Bu yani tahrif edilmiş falan tablo da değil, hepimizin bildiği rakamlar. Bugün, Türkiye, 11.500 dolar kişi başına millî gelir, 820 milyar dolarlık millî gelir, 160 milyar dolarlık ihracat, turizm gelirleri 50 milyar dolara yaklaşmak üzere, ticaret hacmi 300'ü geçmiş vaziyette, 186 üniversitesi var, 22 milyon gencimiz eğitim sisteminde. Çok büyük bir Türkiye ve bu Türkiye, artık sırf bu değerlere ulaşmak için bu süreci devam ettirmeyi istiyor.
Fasıllarla ilgili bahsetmiştim. Fasılları biz açtık ve gerçekten de biz bir buçuk sene içinde, bilemediniz iki sene içinde bütün fasılları açmış ve kapamış olacağız ama belki Avrupa Birliği bunlar içinden sadece birkaçını açmış olacak. O, Avrupa Birliğinin sorunu. Avrupa Birliğinin bu fasılları açma mecburiyeti var, 23'üncü ve 24'üncü fasıllar. Biz buna çok önem veriyoruz ve Türkiye'den önce üye olan ülkelerde bu fasıllar yoktu, bizim için ve bizden sonraki müzakere edecek ülkeler için konuldu. 23'üncü fasıl siyasi kriterler, 24'üncü fasıl o zamanki iç işleri ve adalet faslı idi ve biz bu fasılların şu anda açılış kriterlerini karşılamış durumdayız, yarın açabiliriz, hiçbir korkumuz da yok ama Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin koyduğu bir engelleme yüzünden bu fasıllar açılamadı.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Engel var yani.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Var ama diyorlar ki: "Biz, bunu açacağız." İşte şunları biraz daha yapacaksınız, yapmalısınız diyecekleri nokta fasıl açıldıktan sonra. Çünkü Avrupa Birliğine diyorum ki: "Bu faslı açın ki söz söyleme hakkınızı tekrar elde edin." Çünkü yok şu anda. Biz fasılları açıyoruz, reformlarımızı kendi kendimize yapmaya gayret ediyoruz, daha iyiye gitmeye çalışıyoruz. İlerleme raporlarıyla ilgili görüşlerimizi biliyorsunuz ben açıkladım, "Tenkitlere açığız." dedim, "Dengeli bir rapor." dedim, "Yararlanabiliriz, kabul etmediğimiz tenkitler var." dedim. Onlar içinde Sayın Adil Zozani'nin söylediği bölümler de var. "Bunları komisyonla konuşuruz, kendi aramızda hallederiz, ikna etmeye çalışırız ama bize düşen tenkit varsa da yaparız." dedik.
Şimdi, dolayısıyla, bu faslı açmak onların sorumluluğunda ama fasıl açamazlarsa o zaman diyoruz ki yani sonu değil hakikaten bu. Fasıl açmanın tek bir önemi var benim bakımımdan, hükûmetler arası konferans. Hükûmetler arası konferans, beş fasıl da açsanız, bir fasıl da açsanız bir tane konferans oluyor ve bunun önemi de katılım sürecinin devam ettiği kararının oy birliğiyle teyidinden ibaret. Bunu başka yerlerde de teyit ettiririz ama açılırsa sembolik olarak hoş olur, sahaya çıkmış takımların gol atması gibi sevindirir ama açılmazsa da biz işimize bakıyoruz, bütün bunları yapmaya devam ediyoruz. Bir defa bunu belirtmek istedim.
Reformlarla ilgili, reformların duraksadığına dair bazı tenkitler oldu ve doğru, yani bu tenkitlere saygı duyuyorum ama gerçekten biraz yapılanların da hakkının verilmesi gerekir diye düşünüyorum. Gerçekten son yıllarda -daha önce rakamlar vermiştim- özellikle müzakerelerin duraksadığı üç buçuk dört yılda bir fasıl açtığımız bu döneme baktığımızda dahi Türkiye'de çok önemli reformlar yapılmaya çalışıldı, yapıldı da. 6 yargı reform paketi çıkartıldı, demokratikleşme paketi çıktı. 2012 yılında Türkiye'nin İnsan Hakları Kurumu, Kamu Denetçiliği Kurumu kuruldu. 1 Mart 2014 tarihli Resmî Gazete'de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Faslı'yla bir kriteri daha karşılandı 23'üncü faslın. Keza 6551 sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun 16 Temmuzda yürürlüğe girdi.
Şimdi, hep reforma yönelik konuşuyoruz ama gerçekten bunların yapıldığını da gördükçe ben hep şu misali veriyorum: Söylemlerden ziyade yapılanlara bakılması lazım yani benim bakımımdan da o önemli, Avrupa Birliği de ona önem verecek, sizler de ona önem vereceksiniz. Şimdi, "ifade özgürlüğü paketi" diyoruz, "ocakta çıkacak" diyoruz. Ya, bunu çıkartmayabilirdik. Hiçbir üzerimizde baskı da yoktu, kendi irademizle "Böyle bir paketi çıkaracağız." diyoruz, "12 Eylül yasalarındaki izini sileceğiz." diyoruz. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nu Bakanlar Kurulunda görüştük, yakında Meclise gelecek ve inşallah çıkaracağız. Bunu da tabii çok önemsiyoruz.
Dolayısıyla bizim bakımımızdan hedef niye var? Bu çok önem verdiğimiz Türkiye'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğini gördüğümüz proje, ondan var. "Ne kadar sürecek? sorusunu sordu değerli milletvekili. Diplomaside, siyasette süre vermek genelde iyi bir şey değildir yani bazen bir hafta uzun bir süredir, bazen beş yıl kısa bir süredir ama bir hedef koymanın yani tarih koymanın bir anlamını da ben görmüyorum çünkü şu anda bir tarih telaffuz edelim dersek bu ilişki daha sıkıntıya girecek. Onun için tarihe kafamızı takmadan biz işimize bakalım, Türkiye'yi o noktaya getirelim, vizeyi kaldıralım, daha demokratik, daha hukuka saygılı, insan haklarına saygılı, bütün fasıllar itibarıyla daha iyi noktalara gelmiş bir Türkiye'ye ulaşalım, ondan sonra bizi üye yapmasınlar.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 2023...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - "2023'e kadar" diyoruz yani oradaki şey daha da kısa olabilir ama gerçekten önemli olan odur.
Ben, o noktaya gelmiş bir Türkiye'yi Avrupa Birliğinin reddetme lüksü olmadığını düşünüyorum ama tabii o günün şartları. Şimdi, Avrupa Birliği neden bu ilişkiyi sürdürüyor, onu da bir tahlil etmemiz lazım. Gerçekten karşılıklı çıkarı olmayan hiçbir ilişki devam etmez. Bizim çıkarımız; arz ettim. Avrupa Birliğinin çıkarı ise 4 unsurdan kaynaklanıyor. Sayın milletvekilimiz söylediler, güzel bir tabirdi, onu not aldım: "İki kutba üçüncü kutbu eklemek." Güzel bir tabir ama ikinci kutup kaybolduğu için aslında...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - O zamanın koşullarında öyleydi, onu dedim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sovyetler Birliği kaybolunca Avrupa Birliği aslında iki kutuplu hâline getirme imkânına sahipti, hâlâ da bu imkânı var ama 4 unsuru eksik yani Schuman'ın kurucu fikirleriyle, Monnet'nin kurucu fikirleriyle o ikinci kutup hâline gelemiyor. Ne lazım? Güçlü ekonomi, kuvvetli piyasalar lazım. Bu saydıklarımı niye saydığımı tahmin edeceksiniz. Genç nüfus, çalışan nüfusa ihtiyacı var, güçlü bir askerî güce sahip olması gerekiyor, enerji hatlarının güvence altında olması lazım. Türkiye'yi işaret ediyor çünkü bu 4 unsuru sağlayabilecek başka bir ülke yok. Hakikaten genç nüfus bir handikap görülüyordu ama bugün Türkiye genç nüfusu avantaj hâline geldi. Belçika'da, Almanya'da, bütün Avrupa'da yaşlanan nüfus var, haftada otuz beş saat çalışan bir nüfus var. Türkiye'de öyle değil yani bıraksanız günde yirmi beş saat çalışacak, yirmi altı saat çalışacak, ortalama elli bir saat çalışan bir nüfusa sahibiz ve onun için de ileriye gidiyoruz.
Avrupa Birliği, bakın, yumuşak güçtür. Ben bunu söylüyorum, hatta bir gazetede de söylediğim zaman manşet oldu. Avrupa Birliği, Avrupa ordusunu kuramadı, 60 bin kişiyi bir araya getiremedi ama gidiyor süper güçmüş gibi orada burada olaylara karışıyor, Gürcistan'da ümitler verdi, Gürcistan bu hâle geldi, Ukrayna'da yanlış ümitler verdi, Ukrayna bu hâle geldi ama arkasını getiremedi oysaki Türkiye üye olsa belki 60 bin kişiyi biz sağlardık diye bir latife yaptım. Aslında çok da latife değildi. Enerji hatlarını biliyorsunuz, çok önemli bir ülke hâline geldik, daha da inşallah geleceğiz. "Nabucco" diye bir proje ortaya attılar, doğal gaz projesi. Hatta "abuko" diye de takılanlar oldu o zaman ama bugün Nabucco operadan ibaret kaldı ama onun yerine TANAP Projesi'ni ortaya çıkardık, içinde gazı var, parası belli, nereden nereye gideceği belli, nereden ihraç edeceği belli ve Avrupa Birliği bakımından önemli.
Şimdi, bu 4 unsur, Türkiye'yi bir gün Avrupa Birliği üyesi yapacaktır ve biraz sonra bahsedeceğim esas unsuru da giderecek olan bu 4 menfaattir. Nedir o bize esas karşı olan? Sayılanların hiçbiri değildir. Avrupa Birliğinde bir güç dengesi vardır. Nasıl ki Birleşmiş Milletler İkinci Cihan Savaşı'nın galipleriyle 5 ülkeye veto hakkı vererek bütün kontrol mekanizmasını o 5 ülkenin eline vermişse Avrupa Birliğinde de nitelikli oy dediğimiz bir oy sistemi vardır. Ülkelerin nüfusuna ve yüzölçümlerine göre fazla oy verirler. Almanya'nın, Fransa'nın, İngiltere'nin, İspanya'nın, İtalya'nın 29 oyu vardır, Kıbrıs'ın 4 oyu vardır, Hırvatistan'ın 6 oyu vardır ve 91 oyla herhangi bir kararı bloke edebilirsiniz ve oy birliği de artık kalktı, bir tek Türkiye üye olacağı zaman, genişleme olacağı zaman kullanılır durumda, onun dışında her şey nitelikli oyla alınıyor. Şimdi, kurarlarken bu düzeni kendilerine göre kurmuşlar ve Türkiye'nin hiçbir zaman bu noktaya geleceğini hesaplamıyorlar. Türkiye hep şaşırtarak mesafe kat etti. Kopenhag siyasi kriterlerine Türkiye'nin uyamayacağını düşündüler. Bir efor sarf edildi. 2004'te yeterince karşıladığı ortaya çıkınca müzakereleri başlatmak zorunda kaldılar. Ondan sonra Türkiye'nin ekonomik olarak bu üçe katlayacağını tahmin etmediler ve Maastricht Kriterleri'ne uyabileceğini tahmin etmediler. O zaman da bir şey yapmak... Ama onun için müzakereyi şimdilik yavaşlatıyorlar ama biz bütün fasılları Türkiye'de açıp bu çalışmaları yaparak bu oyunu da bozduk. Dolayısıyla, bir gün gelecek bu mahzuru ortadan kaldıracak bir tablo ortaya çıkacak yani 29 oya sahip, 100 parlamenter sahip bir Türkiye'yi almak kolay değil ama onsuz gerçekten başka bir seviyeye gidemeyecekleri bir noktadayız, buna güveniyoruz. Ben, çok kısa olarak bunu arz etmek istedim. Sanıyorum yeni bir görüş açısıdır, paylaşmak arzusunda oldum.
Kıbrıs'ın Avrupa Birliği sürecine etkisiyle ilgili bir soru geldi. Kıbrıs sorunuyla AB süreci aslında hemen hemen yaşıttır, ikisi de elli yılın üzerinde ve Kıbrıs sürecinin çözümü için mevcut olan unsurları biz hiçbir zaman Avrupa Birliği sürecine aktartmadık. Ne 2004'te aktarttık ne 2006'da aktarttık ne bugüne kadar aktarttık. Yani Kıbrıs süreci çözülecekse bu sorunun çözümü için gerekli unsurlar orada kalmalıdır. Onlar oradan alınıp bir fasıl açmak için kullanırsa o zaman biz fasıl açarız ama Kıbrıs sürecini sonuçlandıramayız diye hep düşündük ve bundan sonra da aynı şekilde davranacağız. Şimdi, fasıllarla ekonomi arasındaki bağ da koptu. Bir ara fasıl açamadığımız zaman, işte faizlerin artacağı, piyasanın düşeceği, ekonominin sarsılacağı söylemleri vardı ki bu da gerçekleşti. 2004 Aralık ayında biz yine Kıbrıs yüzünden üç gece uykusuz kaldıktan sonra 3,5 saat konseyi kilitlediğimizde Türkiye'de faizler 2 puan arttı, borsa düştü. O zaman 2,5 milyar dolardı 1 puan faiz. Hep bu korku yaratıldı ama en son 3,5 sene önce rekabet faslını "Türkiye'nin zararınadır." diye biz açmadık ve on iki sektör menfi etkileniyordu "açmıyoruz" dedik. Dediler ki: "Ekonomi şöyle olur böyle olur." Hiçbir şey de olmadı. Bu bağı da koparttığımız için artık Kıbrıs konusundan bir unsuru getirip de fasıl açmak için kullanma söz konusu değil bizim için, içimiz rahat, elimiz de rahat. Açarlarsa açarlar açmazlarsa -demin söylediğim gibi- biz işimize bakarız.
Şimdi, tabii, Sayın Mehmet Bey'e takılmam lazım. Elli yıllık evlilik bizi...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Evlilik değil nişanlılık.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ama nişanlılık dediniz, bir de yani bizi bir tarafa koydunuz yani bu eski tabirle lafı ağza koymak derler.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Kandırılıyor muyuz?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - "Kandırıyor muyuz?" diyor ama bir defa böyle bir evlilik yok. Yani şimdi şöyle bir örnek vermek lazım...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - 50 yıllık uzatmalı nişanlılık.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır ama bakın yani 50 yıl da olsa bu şeyi bırakmamak lazım. Şimdi mesela siz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak 50 yıldır iktidara gelemediniz diye siyaseti bırakacak mısınız? Bırakmayacaksınız. (Gülüşmeler) Böyle bir şey olmaz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Olmadı şimdi. Namusu böyle kurtaramazsınız, kusura bakmayın. O Başka.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır hayır, hayır yani. Ama takılırsan, sabahtan beri bu anı bekliyorum. (Gülüşmeler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Elma diyorsan itirazım yok.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Bak, sekiz saattir bu anı bekliyorum. (Gülüşmeler)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Uymadı yani, hiç uymadı.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Artık uyduysa, ne yapalım.
Bu arada Fener de bir gol atmış. (Gülüşmeler)
Latife tabii, ben tamamen...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bizimkisi kara sevda, biz çok iktidar olduk. Yani sizin partiniz yoktu, yavru bile değildi.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır tek başına iktidar dedim.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Eğer oraya girersek...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Neyse...
Şimdi...
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Kızı ne yapacağız?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Kız mı erkek mi belli değil kimse yani...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir on dakika daha süre veriyorum. Soruları alalım.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Şimdi, TTIP konusu Türkiye için önemlidir. Çünkü Gümrük Birliği Türkiye'nin gerçekten bir başarı noktası olmuştur. İlk başlarda çok zarar gördüğümüz belki söylenebilir ama bu yapısal değişikliği yapmanın bir bedeli olarak düşünmek lazım bunu ve ondan sonraki sürecin devamı için de bu Gümrük Birliğine girmemiz gerekiyordu. Şimdi, hiçbir ülke üye olmadan Gümrük Birliğine giremedi, cesaret edemedi çünkü Gümrük Birliğinin getireceği zararları üyeliğin nimetlerinden karşılamayı tercih ettiler. Biz, buna girdik hiçbir fon da almadık Yunanistan'ın blokajı nedeniyle ama gerçekten bugün 150 milyar euroluk bir ticareti yüzde 45 ihracat yüzde 55 ithalat şeklinde bence dengeli çünkü ithalatın da bir bölümü ihracatı karşılayacak mallar olduğu için, bence bir başarı ve Türkiye'nin kendi sanayisini yapılandırması, ürünlerini çeşitlendirmesi bakımından da yararlı olmuştur. Biz bunun devamını arzu ediyoruz fakat tek sıkıntımız, bu Gümrük Birliği Anlaşması müzakere edilirken maalesef bir madde ya unutuldu ya koyulamadı o günün şartlarında bilemiyorum ama o da üçüncü ülkelerle bir anlaşma imzalandığında bunun Türkiye'ye geçerli olması. Şimdi, biz bundan dolayı mutazarrır oluyoruz. Güney Kore'yle Avrupa Birliği imzaladı. Biz, yüzde 8 piyasa kaybına uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Ama Güney Kore centilmen davrandı, kısa zamanda imzaladık ve bu piyasa kaybını yaratmadık. Meksika'yla aynı şekilde oldu ama Cezayir imzalamadı. On senedir Cezayir malları bize Avrupa Birliği gümrük anlaşması nedeniyle gümrüksüz girer bir noktaya geldi. Şimdi Amerika'yla imzalanacak olan bu TTIP ciddi bir sorun. Onun için şimdiden biz olabilecek tehlikeyi, sıkıntımızı güçlü bir sesle anlatmak istiyoruz. Ben onu belki...
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Tahminen ne zaman imzalanacak Sayın Bakan?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Şimdi müzakereler çok hızlı bir şekilde gidiyor. Gelecek sene sonuna yetiştirmeye çalışılıyor ama Parlamentoda onayı var, şu var bu var yani belki hiç... Ama diyelim ki hepsi gerçekleşti ve Türkiye'yle ilgili bizim arzumuz şu, diyoruz ki: "Bir madde koyun TTIP Anlaşmasına." Bu anlaşma yürürlüğe girdiğinde Gümrük Birliği üyelerine uygulanır. Çok basit bir şey. Bunu koyarlarsa bizim derdimiz kalmıyor. O takdirde bir sıkıntımız olmayacak, Gümrük Birliğine devam edeceğiz.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bizim işi daha da uzatacak.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır uzatmayacak. Şimdi, eğer bunu koymazlarsa Türkiye'de zarar fazla olur, yüzde 0,3'e kadar, millî gelirin binde 3'ü kadar zarar olabilir. İhracatımızda engeller olabilir, istihdam kaybına uğrayabiliriz. 2,5-3 milyar dolarlık zararımız olabilir. Onun için, diyoruz ki biz yani zarara uğrayacağız, onun için belki dondurmak mecburiyetinde kalırız ama ya Gümrük Birliğini donduracağız yahut da Amerika Birleşik Devletlerinin uygulamasını donduracağız. Ama "dondururuz" demiyoruz, bunda yararımız var. Onun için "Sıkıntımızı halledin, bizi bu noktaya getirmeyin." diyoruz. Söylemekte fayda var. Nasıl ki geri kabul anlaşmasını eğer 3 sene sonra vizeler kalkmazsa 6 ay içinde feshederiz diyorsak bu şeyi göstermemiz lazım ki yanlışlık olmasın, sonradan unutulmasın.
Şimdi, burada özür diliyorum, çünkü ben sekiz saatlik sorulara yirmi dakikada yetişemeyeceğim, kusura bakmayın.
BAŞKAN - Buyurun, buyurun efendim.
Sayın Bakanım, bir kısmını yazılı olarak da alabiliriz. Bir altı dakikamız var, o arada cevaplayabildiklerinizi alalım, diğerlerini yazılı olarak alırız.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yazılıları ayrı vereceğim.
Şimdi, Ulusal Ajansla ilgili olarak bir soru var. Bu Ulusal Ajansla ilgili olarak iki konudan bahsedildi. Avrupa Komisyonu Mart 2014 tarihinde Ulusal Ajansta bir çalışma gerçekleştirdi, Sayın Hanımefendi sordu. Bu inceleme sonunda hazırladığı raporda "Ulusal Ajansın incelemeye konu satın alma ve istihdam faaliyetlerinin mevzuata uygun yapıldığı." şeklinde bir rapor verdiler. Usulsüzlük ve yolsuzluk konusunda hiçbir vurgu yer almadı. Raporda Ulusal Ajans'ın faaliyetlerini daha iyi yürütmesi için bazı öneriler getiriyorlar ve bu önerileri de uygulamaya koydu Ulusal Ajans. 18 Kasım 2014 tarihli yazıyla bu önerilerin bir tanesi hariç tümünün yerine getirildiğini de Komisyon teyit etti. Kalan öneri de Ulusal Ajans personelinin görev tanımlarının detaylandırılması. Bu öneriyle ilgili de çalışmayı yapıyoruz. Bununla ilgili bir sorun kalmayacak.
Bir de "58 milyon avro miktarında bir fonun kaybolduğuna" dair rivayetler dolaşıyor ortada. Şimdi, bir defa, Avrupa Birliği, hiçbir ülkede parasını kaybetmez, kuruşuna kadar bakar. Romanya'da, Bulgaristan'da 500 milyon dolarlık fonları askıya aldı biliyorsunuz üye ülkede parasının istediği gibi harcanmadığını gördüğü için. Dolayısıyla, Türkiye bakımından hiçbir şekilde bu söz konusu değil. Burada bahsi geçen "58 milyon avro" miktarındaki AB fonuna ilişkin Sayıştayın bulgusu AB Bakanlığıyla ilgili değil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı raporunda yer alan bir husus ve bu 58 milyon avro insan kaynaklarının geliştirilmesi operasyon programı kapsamında Avrupa Birliğinin onayıyla 2013 yılında hizmet alımı, mal alımı, kurumlara ve kişilere hibe şeklinde kurallara uygun olarak dağıtımı yapılmış ve bu harcamalar Avrupa Birliği ile Türkiye arasında imzalanan çerçeve anlaşmaya uygun olarak tahakkuk etmiş ve şeffaf, hesap verilebilir ayrı bir muhasebe sistemi çerçevesinde de muhasebeleştiriliyor ve bu, Avrupa Komisyonu tarafından kuruş kuruş takip ediliyor. Ayrıca da AB Komisyonu ve Hazine kontrolörleri tarafından da denetleniyor. Yani bu konuda benim hiçbir endişem yok. İyice baktım konuya. Ama, zaten, sanıyorum bir yanlış algıdan kaynaklandı. Onun için de, ben, biraz daha uzun bir şekilde bunu arz etmek istedim.
Diğer bir husus, TÜRKAK'la olarak "TÜRKAK'ın Sayıştay raporunda kasa hesabı usulüne uygun tutulmuyor." diye bir milletvekilimiz, Kuşoğlu galiba, o yok galiba şimdi...
BAŞKAN - Burada, burada efendim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Pardon... Evet, siz bahsetmiştiniz, tavsiye olarak da "Buna bakın." demiştiniz. Bu kasa hesabı çok acil durumlarda küçük tutarlar için kullanılıyor ve Sayıştayın bulgusuna yönelik olarak kasa hesabından sorumlu idari bir personel belirlendi ve hesabın takibinin daha etkin yürütülmesi sağlandı. Sayıştay tarafından da bu tedbir uygun bulundu. Gider taahhütleriyle ilgili olarak da Sayıştayın bulgusuna yönelik cevap ve düzeltme Sayıştaya gönderilmiştir, Sayıştay tarafından uygun bulunmuştur.
TÜRKAK'la ilgili olarak Adil Bey bana bir gol attı, onun da cevabını vermem lazım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Pek de gol sayılır mı, bilemeyiz herhâlde.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır, bugün, şimdi 3 gol var, biliyorsunuz; "TÜRKAK ismi değil, logo." dediniz, logo da isim de 99 tarihli Kanun'da çıktı. Bu 2 gol oradan. Sonra 3'üncü gol: Ben konuşmamda demiştim "Sayın Gür, 2012 değişikliği sırasında söz alıp konuşma yaptı, bu konuda çok olumlu görüşler serdetti ve oy birliğiyle kabul edildi." Siz "Nazmi Gür, konuşma yapmadı." dediniz.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Nazmi Bey Komisyon üyesi değil.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır, ben, "Genel Kurulda konuşma." demiştim.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Eski defterleri açmayalım Sayın Bakan, zararlı çıkarsın şimdi.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - 29 Haziran 2012, "Buyurun Sayın Gür." diyor Başkan. "Değerli arkadaşlar, Türk Akreditasyon Kurumu hakkındaki görüşlerimizi kısaca bildireceğiz..."
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Genel Kurul konuşmasıdır bu.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Genel Kurul konuşması.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Siz Komisyondan söz ediyorsunuz.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yo, yo, komisyonu demedim...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Açarız tutanakları, bakarız...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ya, 1 gol atayım, hadi bu golü saymayalım 3-0'da kalsın.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Genç Bakansınız, yeni Bakansınız hevesiniz kursağınızda kalmasın. (Gülüşmeler)
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ya, ben otuz beşinci yaşımı 29 kere daha dün kutladım, "genç bakan" deme gözünü seveyim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, gol olup olmadığına siz karar vereceksiniz.
BAŞKAN - Efendim, doksanıncı dakikayı bekliyorum, skoru ondan sonra vereceğim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Şimdi, bir iki de ismimi kullanarak ifade olduğu için...
Önce, Loğoğlu, bu Cumhurbaşkanlığı yerleşkesiyle ilgili olarak sanıyorum bir "AB'ye nasıl gireceğiz, böyle bir Cumhurbaşkanlığı yerleşkesiyle?" dedi. Sayın Musa Bey de benim bir konuşmama atıfta bulundu. Aslında, gerçekten, burada, çok ileri görüşlü bakmamız lazım.
Ankara Başkent olduğunda 10 bin nüfusluydu biliyorsunuz ve 10 bin nüfuslu bir Ankara bugün 4 milyon nüfuslu bir Ankara hâline geldi. Türkiye Cumhuriyeti de demin söylediğim rakamlara ulaştı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti, her şeye layıktır. Gerçekten, siz, büyükelçilik yaptınız, oturduğumuz, herkesin oturduğu rezidansların Türkiye'nin itibarını en yüceltecek şekilde olması için bu cumhuriyet, Atatürk zamanından beri çok büyük gayret sarf etmiştir, Bükreş Büyükelçiliği konutunu Başbakanlık konutu olarak satın almıştır Atatürk zamanında ve ilk büyükelçimize de Topkapı Sarayı'ndan eşyalar göndermiştir. Bu devletin itibarında ben tasarruf olmayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla, dünkü konuşmamda -ben ilçeleri dolaşıyorum- ilçelerin bir tanesinde yine bu konu gündeme geldi. Dedim ki: "Yani, Cumhuriyet Halk Partisinin vizyonunun genişlemesini bu tür önemli projelere bakışından anlayacağız." Şimdi, köprüye karşı çıkıp, havaalanına karşı çıkıp, Cumhurbaşkanlığına karşı çıkıp, ondan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezini koca bina yapın... Eğer bu mantıkla gidilseydi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi bugün eski Ulus Gazetesi'nin olduğu Posta Caddesi'nde küçük binada kalırdı.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - İyi de Başbakanlık konutuna Cumhurbaşkanlığı el koydu Sayın Bakan.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Olabilir...
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, konulara yasala uygun imarlı arsalara yapılabilir.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Başbakanlık da yukarıya gidecek. Dolayısıyla, bu Başbakanlık binası, bakın...
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Başbakanlık dışarıda...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır, hayır, bakın..: Şimdi, bakın, bu Başbakanlık binası eski... Bu Başbakanlık binası var ya...
MUSA ÇAM (İzmir) - Kanunlara, nizamlara uygun yasal imarlı arsalar üzerine yapılır...
BAŞKAN - Sayın Çam, mümkünse siz daha önce ifade ettiniz görüşlerinizi, bitiriyor efendim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ben orada Dışişleri Bakanlığında onun yarısındaydım. Siz, Başbakan, Bakanlar Kurulunu yerin 2 kat altında, Bakanlar Kurulana yahut da devlete gelen başbakan misafirlerinin basın toplantısı yeri yerin 3 kat altında, hakikaten içinize sindirebiliyor musunuz? Şimdi, o Başbakanlık binası da eski Cumhurbaşkanlığımızın olduğu yere taşınacak.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Number 10"den haberiniz var mı?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Efendim?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - "Number 10"den, İngiltere'deki Başbakanlık Konutu...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sizin Fransa'daki Elize Sarayı'ndan haberiniz var mı?
MUSA ÇAM (İzmir) - Mutlaka efendim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Yani, kendi kalenize gol attınız.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yok, Elize Sarayı'na gittiniz mi? Ben sizi götüreyim oraya.
RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Ya, binalarla ne ilgisi var Sayın Bakan?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Vali konakları, cumhurbaşkanlığı mekânları her yerde çok şeydir.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, yapılsın, imara uygun değil, yasal değil.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yok, öyle bir şey yok...
BAŞKAN - Sayın Çam...
Sayın Bakanım, son bir dakika, mümkünse -Sayın Çavuşoğlu'na da söz vereceğim-lütfen toparlayabilirseniz. Diğer soruların cevaplarını da yazılı olarak alalım.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Başkan, biz kalkacağız, bütün süreyi Sayın Bozkır kullansın.
BAŞKAN - Yok efendim, yok, olur mu?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - O zaman, diğer sorulara...
BAŞKAN - Yazılı olarak alalım efendim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - EKOFİN'le ilgili olarak Sayın Oral'ın bir sorusu vardı, "EKOFİN devam ediyor mu, etmiyor mu?" diye. Bu EKOFİN toplantıları devam ediyor. 2010-13 döneminde Sayın Babacan ve Maliye Bakanımız katıldı. En son 2014'teki EKOFİN toplantısına da Sayın Maliye Bakanımız katıldı, bunlara Türkiye katılıyor.
"Bağımsız otoritelerde zaman zaman geriye gidiş var." demiştiniz. Bu farklı alanlardaki bağımsız otoritelerin mevzuatında geriye gidiş yönünde şimdiye kadar Avrupa Birliğinden herhangi bir eleştiri gelmedi. 2014 İlerleme Raporu'nda örneğin Komisyon, Rekabet Kurumuyla ilgili olarak idari ve operasyonel bağımsızlığını tatmin edici düzeyde tutmaya devam ettiği yolunda da ibareler var.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım, sağ olun.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Postal kaldı Sayın Bakanım.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ha, postalla ilgili...
BAŞKAN - Sayın Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu'na...
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Keskin, ben size sormak istiyorum: Bütün İslam aleminin çok önemli bir mekânına siz içinize sindirdiniz mi İsrail askerlerinin postalla girmesini?
ADNAN KESKİN (Denizli) - Benim sorum onunla ilgili değil.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır, yani ben size soruyorum.
ADNAN KESKİN (Denizli) - "Bununla ilgili bir girişiminiz var mı bu sözünüzle ilgili?" diye sordum.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Hayır, girişim başka, ben söyleyince orası boşaltıldı, onu biliyorum ben.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.