| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 02 .11.2016 |
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve kıymetli basın mensupları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bütçeyle ilgili görüşmeler yapılırken biz bütçe üzerinde çok fazla söyleyecek şey olduğunu düşünmüyorduk ama muhalefet tarafından işte iktidarın, bizim niye konuşmadığımız, niye el kaldırdığımız söylenince biz de tabii bütçe üzerinde... Zaten muhalefet tarafında da şu ana kadar bütçeyle ilgili çok da bir şeylerin söylendiğini duymadık. Mehmet Bey biraz bütçeye ilişkin ifadelerde bulundu, şu ana kadarki konuşmalar da zaten genel olaylarla ilgili, bütçeyle ilgili çok detaylı bir şey konuşulmadı, aslında konuşulacak bir şey de yok zaten bütçeye baktığımız zaman gerçekten çok başarılı bir şekilde hazırlanmış, Türkiye'nin... Plan ve Bütçede 3'üncü bütçemiz, diğer 2 bütçenin nasıl başarılı bir şekilde sonuçlanıp sonuçların da nasıl başarılı olduğunu gördükten sonra bu bütçenin de... Yani sadece bütçenin hazırlanması değil, hazırlandıktan sonra uygulamada da sonuçlarının olumlu olacağını şimdiden zaten biliyoruz. Bunu sadece biz söylemiyoruz tabii hem önceki bütçede hem de orta vadeli plana atıfta bulunan yine IMF raporlarına ve OECD raporlarına baktığımız zaman Türkiye'nin bütçesiyle ilgili -eleştiri yaptıkları konular dışında- kamu maliyesinin gücünden, mali disiplinden, bütçe disiplininden zaten özellikle bahsediliyor. Dolayısıyla muhalefetin de bu konuda fazla eleştiride bulunmadığını düşündüğümüzde -bizim de- bütçe üzerinde söyleyecek çok da fazla bir şey olmadığını, hatta sadece teşekkür etme mahiyetinde bu bütçenin bugüne kadar hazırlananlardan farkı da... Tabii, bu bütçenin belki bu noktasını Sayın Bakan zaten çok güzel sunumlarla anlattı ama önemini belirtmek için özellikle bir kalkınma ve yatırım bütçesi olduğunun üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Dünyanın ve Türkiye'nin yaşadığı bu ortamda bu bütçede 78 milyar TL sadece yatırımlara pay ayrılması -ki bir önceki bütçeye göre yüzde 30'un üzerinde bir pay ayrılması- gerçekten Türkiye açısından da yaşanılan bu global kriz içerisinde Türkiye'nin 2023, yani 2053 hedefleri... 2023'ü ıskaladığımızı söylediler ki yine bütçemize baktığımızda 2023 hedefleri için de önemli mesafeler alacağımız bu yatırım bütçesinin hazırlanmasından görülüyor. Yani çok detayını girmeden özellikle reel sektöre 32,4 milyar civarında bir pay ayrılması, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya 12 milyarlık bir kaynak aktarılması, hani buna bağlı olarak son dönemde 4 Eylülde Başbakanımızın açıkladığı bu paketle beraber aslında Doğu ve Güneydoğudaki olayları devamlı eleştiren arkadaşların bu konuda belki hem Sayın Bakanımıza hem Hükûmetimize bir teşekkürü bile çok gördüler diye düşünüyorum çünkü Güneydoğu...
MUSA ÇAM (İzmir) - Şahap Bey, Bayburt'la ilgili bir şeyler söyle, canlı yayın var ona göre.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bayburt'la da var, biz teşekkür ediyoruz Musa Bey ama bu konuda sizden de yani siz de biraz önce bütçeyle ilgili gerçi çok fazla bir şey söylemediniz çünkü gerçekten söylenecek bir şey yok ama en azından bu Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu konusunda hassas olduğunuzu biliyorum. Bu Hükûmetin özellikle de Maliye Bakanlığımızın bu hazırlanan bütçe içerisinde bu yörelere ayırdığı bu kaynağın bu yörede hepimizin üzerinde durduğu sorunların çözümünde çok önemli katkısı olacağını görüyoruz. Bu konuda şu ana kadar konuşan milletvekili arkadaşlarımızdan üzerinde durulması gerektiğini, teşekkür edilmesi gerektiğini veya olumlu anlamda bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Biraz önce kamu maliyesinden, mali disiplinden bahsettik. Gerçekten de bunlara baktığınız zaman Moody's bile Türkiye'nin notunu düşürürken katılmadığımız birkaç eleştirisini -biraz sonra onlardan da bahsedeceğim- söylerken yine orada Türkiye'nin mali disiplinine, kamu maliyesinin gücüne atıfta bulunması gerçekten Türkiye'de artık bütçe açıklarının ne durumda olduğuna baktığımızda -ki IMF bile aynı bizle 1,6 - 1,9 oranlarında neredeyse mutabık- güçlü bir bütçemiz olduğunu, güçlü bir bütçe hazırlandığını görmüş oluyoruz.
Ben bütçeyle ilgili bunları ifade ettikten sonra Türkiye'yle ilgili de değişik konularda konuşuldu, bazen hatta ekonominin içinden gelen, bürokrat olarak yıllardır bu işlerin içerisinden gelen arkadaşların bazı tespitlerini duyunca hakikaten farklı yerlerde mi yaşıyoruz diye düşünmeden de kendimi alamadım. Şimdi, şöyle bir baktığımız zaman, Türkiye ekonomisinin gerçekten son on beş yılda geldiği noktaya baktığımızda dünya ekonomisiyle kısa bir kıyaslama yapmak gerektiğini düşünüyorum. 1999 yılında dünyadaki gayrisafi yurt içi hasıla 32,5 trilyon dolar, 2015 yılına geldiğimizde 73,6 trilyon dolara çıkmış. Bu ekonomi, bu gelişim içerisinde dünyadaki ülkeler gelişmiş ekonomiler ve yükselen ve gelişen ekonomiler diye ayrılıyor. Burada yükselen ve gelişen ekonomiler içerisinde olan Türkiye'nin bu süreç içerisinde ekonomik gelişme büyürken yaklaşık ülke sayısı yükselen ve gelişen ekonomilerde 156'dan 152'ye düşerken Türkiye'nin burada hem gücünü koruması hem de büyüyerek devam etmesi zannedersem son on beş yıldaki geldiği noktayı gösteriyor. Tabii, diğer ülkelerle kıyasladığınız zaman herkesi kendi liginde kıyaslamak lazım yani 1'i 2 yapmak kolaydır ama 100'ü 200 yapmak zordur. Yani büyüyen Türkiye ekonomisi içerisinde oranlarla bazı şeyleri ifade etmeye kalktığınız zaman karşılaştığınız ülkeler de sizin liginizdeki ülkeler değilse doğru sonuçlara gitmezsiniz. Burada bizim yükselen ve gelişen ekonomiler içerisinde beraber hareket ettiğimiz veya aynı ligde düşündüğümüz ülkelerin 1999 ve 2015 gelişimine baktığımızda, özellikle Rusya'nın mesela 1999 yılında gayrisafi yurt içi hasılası 2,4'müş, 3,3 olmuş, Türkiye de 0,9'dan 1'e yükselmiş. İhracatına bakıyorsunuz, Rusya yüzde 1,3 ihracatı varken toplam şey içerisinde yüzde 1,9 olmuş. Türkiye yüzde 0,6'dan yüzde 1'e yükselmiş yani artış oranlarını Rusya gibi bir ülkeyle karşılaştırdığımız zaman, son on beş yılda Rusya'nın ekonomisiyle Türkiye'nin ekonomisini karşılaştırdığınızda biz neredeyse bazı rakamlarda onların önündeyiz, bazı rakamlarda aynı düzeydeyiz. Yine Brezilya hep karşılaştırıldığımız ülkelerden, ona baktığımız zaman da Brezilya'nın da aynı. Yani ihracatına bakıyorsunuz Brezilya'nın 0,9'dan 1,1'e yükselmiş on beş yılda. Türkiye 0,6'dan yüzde 1 yükselmiş yani Brezilya'nın da üzerinde bir büyümeyi, ihracatta artışı gerçekleştirmişiz. Yani mutlak rakamlara baktığımızda da 2002'de 38 milyar dolar olan ihracatımız 168 milyar dolarlara kadar yükselmiş. Dolayısıyla böyle baktığımızda Türkiye ekonomisinin... Tabii ki ekonomi her şeyden etkilenir, siyasi yapıdan, terörden, diğer ülkelerden. ihracat yaptığınız ülkelerin durumuna baktığınız zaman, bizim ihracatımızın büyük bir kısmı yüzde 50'den fazlası Avrupa'ya, kısmen Amerika'ya, şimdi oralardaki duruma baktığınız zaman ihracatın bundan etkilenmemesi mümkün değil. Dolayısıyla Türkiye'nin son dönemde Moody's ve diğer reyting kuruluşlarının Türkiye'nin reytingini düşürürken, çok da gerçekçi olmadığını söylerken... Bu konuda da eleştiriler oldu burada. Evet, önemlidir tabii ki -ben bir bankacı olarak- rating kuruluşlarının, rating değerlemelerinin Türkiye açısından olumlu olması tabii ki önemli ama bunun açıklamalarına baktığınız zaman değerlendirmelerinin gerçekle bağdaşmadığını gördüğünüz zaman... Yani Moody'sin açıklamaları var değil mi? Ne diyor? "Türkiye'nin dış finansman ihtiyacının yüksekliği risk taşıyor." diyor. Türkiye'nin dış finansman ihtiyacının yüksekliğinin risk taşıyor dediği, bizim 168 milyar dolar kısa vadeli, bir yıl içerisinde ödenebilecek borcumuz 168 milyar dolar, bunun 100 milyar doları zaten bankacılık sektörünün, 68 milyar dolar reel sektörün. Reel sektörün bunun aşağı yukarı 39 milyar doları mal alımı yani akreditifli ticaretten doğan borç. Bankacılığın 100 milyar dolarına baktığınız zaman, Türkiye'de bankacılık sektörünün dünya bankacılığının çok önünde olduğunu düşündüğümüz zaman, bu borcun bankacılık açısından bir risk teşkil etmediğini herhâlde Moody's de biliyor biz de biliyoruz. Niye bunu söylüyoruz? Bugün Avrupa'daki bankacılıkla Türkiye'deki bankacılığı karşılaştırdığımız zaman, sadece batık kredilere baktığınız zaman, bugün Avrupa bankacılığı gerçek bir kriz içerisinde, takipteki kredi oranları yüzde 12'ye ulaşmış, 400 milyar dolar civarında bir batak krediyle uğraşıyorlar, İtalya, İspanya bitme noktasına gelmiş, bu konuştuğumuz ülkeler. Avrupa'da yüzde 12 iken Türkiye'de yüzde 3,60'larda dolaşan bir krizi biz de yaşıyoruz, bu dünyada biz de varız, bizim bankacılar da var, bizim bankacılar da sektöre kredi veriyor ama oranlara bakıp Türkiye'deki bankacılık sektörünün yapısını düşünmeden, sadece borcunun nasıl ödeneceğini olumsuzlukmuş gibi ortaya koymanın çok doğru bir değerlendirme olmadığını hepimiz kabul ederiz. Bunun dışında, bir de bankacılık sektöründe Deutsche Bankın yaşadıkları, değil mi Subprime Mortgages işlemleriyle ilgili türev ürünlerinde yaptığı usulsüzlerle aldığı ceza 70 milyar dolardan 20 milyar dolara inmiş bir bankacılık değeri, sadece bir bankanın, bugün Almanya'yı sarsıyor ve peşinden bir sürü bankayı sürükleyeceği konuşuluyor. Şimdi, bunlara baktığınız zaman Türkiye'de nereden bakmamız gerekirse gereksin yani bankacılık sektörünün bu durumunu Avrupa'yla kıyasladığımız zaman 100 milyar doların Türkiye'de nasıl ödeneceği de zaten kendi kredileri, yurt dışındaki mevduatları bunların detayına girmek istemiyorum, girdiğim zaman zaten çok sorun gözükmüyor. Ha, 100 milyar dolar yüksek rakam mıdır? Bir de bankacılıkta kredibiliteye bakacaksınız. O zaman bizim 1,32 trilyon mevduat da ortalama vadesi altmış beş gündür. O zaman altmış beş gün sonra hepimiz bittik. İnsanların gidip altmış beş gün sonra bütün mevduatlarını çekeceğini düşünürsek aynı 100 milyar değerlendirmesi gibi Moody'sin o zaman bütün ülkelere aynı değerlendirmeyi yapması lazım.
Büyüme rakamına göre aynı şeyi söylüyor, büyüme rakamına baktığımız zaman, şimdi, siz, Türkiye'nin büyüme, borç ödeme gücünü büyümeyle ilişkilendirerek Türkiye'nin büyüme gücünün düştüğünü söylüyorsunuz. Aynı şekilde, IMF ve OECD raporlarından Amerika'yı yüzde 2,2'den 1'8'e, Avrupa'yı 1,8'den 1,6'ya düşürüyorsunuz. Oralarda bunun olumsuzluğu ne kadar yansıyor? Türkiye'yi ne yapıyorsunuz? IMF raporunda bizim orta vadeli planda 3,2 iken IMF'nin 2016'yla ilgili Türkiye'nin büyüme oranı yüzde 3,3. Bizden de daha olumlu düşünüyor. Yani siz işinize gelen yerlerde raporların işinize gelen yerine bakıyorsunuz ama Türkiye'yle ilgili olumlu ifade edilen yerlerde bu noktalara bakmıyorsunuz. Şimdi, bunları, hepsini aldığımız zaman Moodys'in veya diğer reyting kuruluşlarının Türkiye'nin notunu indirme gerekçesinin hiçbir şekilde teknik analize dayanmadığını çok açık olarak görüyoruz. Yani Türkiye'de -bazı milletvekili arkadaşlarımız ayrıldı- büyümenin işte belirli yıllarda çok iyi olduğu, ondan sonra yüzde 3'lere yığıldığı söylendi. Türkiye son on beş yılda yüzde 9'lara, 8'lere kadar büyüdü. Evet, yani 2006'larda, 2010'larda, 2011'lerde, Türkiye çok büyük büyüme oranı... Dünyanın gelişimine 2007, 2008, 2009 krizinden sonra baktığınız zaman Türkiye dünyada OECD ülkeleri içerisinde ortalama yüzde 4 büyümeyi sağlayan -ki 5 civarında bir büyüme hedefiyle- 3-4 ülkeden bir tanesi. Bugün bütün dünya ülkeleri biraz önce söylediğimiz, işte IMF raporuna göre hâlâ büyümeyi 1,6 civarında düşünen Avrupa ülkelerine bakmıyoruz, Türkiye'nin 3,2-4,4 büyüme hedeflerini küçümsüyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Şahap Bey, savaş yıllarında da yüzde 4 büyüdü bu ülke, savaş yıllarında da büyüdü yüzde 4.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Biraz önce söyledim, Musa Bey, şeye bakmak lazım yani 1'i 2 yapmanız kolay ama 100'ü 200 yapmanız... Biraz önce dünyayla karşılaştırırken Türkiye ekonomisinin büyüklüğü içerisinde bu büyüme önemlidir. Yani otomobili hemen çalıştırırsınız bozuldu, istop ettiğinde ama tırı çalıştırmanız zor. Türkiye şu an bir tır, büyümüş bir ülke yani 168 milyar dolar, biraz önce ihracat rakamını verirken böyle bir ülkenin büyüme rakamlarının yüzde 100 olmasını falan düşünmek, yüzde 15 olmasını düşünmek böyle bir ekonomide böyle bir rakam yok.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Niye 500 milyar dolar dediniz o zaman?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - 500 milyar dolar da çıkacak inşallah, siz inanmasanız da çıkacak.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Olmaz diyorsunuz, siz olmaz diyorsunuz.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ben demiyorum, nereden çıkardın?
GARO PAYLAN (İstanbul) - Tır hareket etmez diyorsunuz ya 168 milyar dolar.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Ben 168 milyar dolar... 500 milyar dolara çıkar orta vadeli planda baktığınız zaman, bir önceki Türkiye dünya şartları da el verdiğinde. Nasıl çıkacağı zaten orada yazıyor. Türkiye'nin geçmişine bakarsanız, 2003, 2004 2005'ten sonra... Ben size söyleyeyim bazı rakamları yani 2001'de 34 milyar dolar 2014'te nasıl 170 milyar dolara çıktıysa 2023'te de aynı şekilde bunu 2'ye katladığınızda çıkacağını zaten görürsünüz.
GARO PAYLAN (İstanbul) - 140'a düştük.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Tabii, bazı şeylerin dünya gerçekleriyle de... Biz de bu dünyada yaşıyoruz, bu geminin içerisindeyiz yani Avrupa'daki, Amerika'daki, dünyanın diğer yerlerindeki olaylar bunu etkileyecektir ama 500 olması da Türkiye'nin bu gidişatında, Türkiye'nin geldiği noktada büyüme rakamlarını... Yani 4 ülkeden, 5 ülkeden biriyken 4,4'ten 3,1'e revize edilmiş bir şeyi eleştirmek çok gerçekçi değil. Yani dünya büyümeyle uğraşırken büyüyemiyorken Türkiye... Yaşadığımız, son çeyrekte yaşadığımız olayları düşündüğünüz zaman bunun zaten olumsuz olarak yansıması normal. Buna rağmen Türkiye yıl bazında baktığınız zaman 3,2 hedefi koyuyor yılsonu itibarıyla ama önümüzdeki yıl yüzde 4,4 hedefiyle 4,5 belki 5 büyümeyi gerçekleştirecek bir potansiyeli olan bir ülke. Bunu göz önünde bulundurmamız lazım, bunu nasıl göz ardı edebiliriz. Türkiye'nin bütün dinamiklerine baktığınız zaman bunun gerçekleşmemesi mümkün değil. Bunun gerçekleşmeme nedeni sadece coğrafyamızdaki olabilecek olumsuzluklarla etkilenecektir, bu da kısmen etkileyecektir, bugün etkilediği gibi, anlatmaya çalıştığım o.
Yani Türkiye'nin yaşadığı olayları göz önüne aldığımızda, 15 Temmuz olayından sonra dünyada diğer ülkelerde böyle olaylar olmağı hâlde... Ben geçen hafta Fransa'daydım, Paris sokaklarında askerler silahlarla dolaşıyor, insanlar tedirgin, bir araya gelmekten çekiniyor. OHAL'i eleştirdi arkadaşlar, evet, Türkiye'de OHAL vardır, uzatıldı ama sokaklarda OHAL'i hissettiğini kimse söyleyemez. İşte yaşıyoruz, hepimiz yaşıyoruz yani bir sizin bakış açınızla değil biz de bu sokaklarda yaşıyoruz ama Fransa'da Paris'te OHAL'i hissediyorsunuz çünkü yanınızda 3-4 asker silahlarıyla dolaşıyor, tedirgin oluyorsunuz. Yoksulluk, ekonomik kriz inanın oralarda çok daha fazla, sokaklarda insanlar çocuklarla kaldırımlarda yatıyorlar. Bakın, gidin görün, Türkiye'de bu görüntüleri bizim kendi sosyal yapımızdan kaynaklı zor görürsünüz, göremezsiniz. 3 milyon mülteci, 3 milyon Suriyeli, 200 bin Iraklı, 100 bin Afganlıya bugün bakan, eğitiminden barınmasına kadar bu hizmeti veren Türkiye Cumhuriyeti'nin sokaklarında çoluk çocuğuyla battaniye altında veya kaldırımlarda yatan bir adam göremezsiniz ama Paris'te gidin, dolaştığınız bir caddede en az 10 aileyi o şekilde yatarak görebiliyorsunuz. Türkiye'nin bu yaşadıklarımıza rağmen bugün geldiği noktayı hepimizin iyi idrak etmesi lazım. Bakın, son dönemde olan şeyleri de göz önünde... Enerji mesela, 23'üncü Dünya Enerji Kongresi'ni Türkiye'de yaptık, Türkiye çok önemli... Yani dışarıda bizle uğraşılırken yine bizim dünyada bulunduğumuz konum ve Hükûmetimizin bu ilişkileri sayesinde bugün Rusya doğal gazının Ukrayna'yı pas ederek Türkiye üzerinden Avrupa'ya geçilmesi, bu ortamda Rusya'yla yaşadığımız krizlere rağmen bu noktaya getirilmiş olması gerçekten hem takdire şayandır hem de bu ülkede yaşayan herkesin takdir etmesi gereken bir şeydir. Bu dönemde Türkiye'nin böyle önemli işlere imza atmasının gerçekten hem Hükûmetimiz adına hem de Türkiye'de yaşayan tüm vatandaşlarımız açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, sonuç olarak çok fazla uzatmayacağım ama şunu çok net ifade edeyim: Türkiye'nin genel ekonomik yapısı tabii ki Türkiye'de, dünyada yaşanan bir kriz, işte hepimiz okuyoruz, görüyoruz yani Avrupa'da, Amerika'da işte biraz düzelme olur mu? Tabii, bizim ticaretimizin büyük bir kısmı Avrupa'yla. Avrupa'daki kriz böyle devam ettiği sürece bu konuştuğumuz rakamların bazılarının olumsuz anlamda etkilenmesi kaçınılmaz. Zaten bu orta vadeli planda da bunların hepsi düşünülerek oluşturulmuş rakamlar. Farklı bir gelişme olduğunda bu rakamların çok çok üzerinde Türkiye kendini tekrar o hedeflediği yerlerde bulacaktır. Bunların hepsinin yanında, Türkiye yapısal reformlarını yapmaya devam ediyor. Bakın, yapısal reformlarda herkes farklı bir şey söyleyebilir, işte hukuk da bir yapısal reformdur, siyaset de, demokrasi de ama ekonomik yapısal reformlar yıllardır son dönemde bu Hükûmet zamanında özellikle son yıllarda yapılan reformlardır. Yani, tasarruf açığımızla ilgili yaptığımız, işte Mecliste hep beraber yaptık, BES'le ilgili kararlar, cari açığın düşürülmesiyle ilgili, yine yatırımların artırılmasıyla ilgili, bunların hepsi Meclisten geçti, hepinizin gördüğü şeyler. Ha, bunlar uygulamada, evet, uygulamada da sonuç almaya başlıyoruz, alacağız. Bunlar hepimizin destekleriyle inşallah olacak. Türkiye bunları yapmaya devam ediyor, edecek, yapısal reformları devam ediyor
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Kavcıoğlu, süreniz doldu.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Büyümeyi yukarı çekecek tedbirleri almaya devam edecek, faiz ve enflasyon göstergelerimizi hepiniz zaten yakından takip ediyorsunuz. Bu kadar yeni olaya rağmen yüzde 7,5 enflasyon ki iyi bir noktadayız, inşallah önümüzdeki sene de yine düşme eğilimiyle devam edecektir. Merkez Bankası faiz düşürmelerine devam ediyor, onun da hâlâ gidecek yolu var, yapacağını bir sonraki şeyde ben aynı şekilde faiz düşüşünün devam edeceğini, bunun bankacılık sektörüne de yansıyacağını düşünüyorum. Zaten bu konuda hem Hükûmetimizin hem de Başbakanımızın yaklaşımları bellidir. Bu bankacılığı tefeci olarak değil, bankacılığın bazı regülasyonlarla, düzenlemelerle bu oranların daha da BDDK'yla, Merkez Bankasıyla onların rahat hareket edebileceği bir noktaya getirilerek de Türkiye'de çok hedeflediğimiz faiz oranlarına ve enflasyon oranlarına ulaşacağımıza olan inancımızı sizinle paylaşarak sözümü bitirirken hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kavcıoğlu.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Siz de bankacıydınız, nasıl tefeci diyorsunuz?
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Tefeci değil dedim.
BAŞKAN - Sayın Tamaylıgil'e söz hakkı tanıdım arkadaşlar.
Sayın Kavcıoğlu, lütfen...
GARO PAYLAN (İstanbul) - Risk kur kötü bir şey.
BAŞKAN - Sayın Paylan, Sayın Kavcıoğlu...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Pardon, hayır, bu konu anlaşılsın.
BAŞKAN - Lütfen, şu anda söz...
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Müsaade ederseniz...
BAŞKAN - Birazdan, şimdi Sayın Tamaylıgil'e söz hakkı tanıdım.
ŞAHAP KAVCIOĞLU (Bayburt) - Bir şeyi düzeltelim ama yani...