| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyon çalışma takvimi, Komisyonda görevlendirilecek uzmanların belirlenmesi ve Komisyona davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .10.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Öncelikle şunu söyleyeyim: Ben yani hepimizin, birbirimizin aklına, zekâsına çok saygı duyarak gitmesi gerektiğine inanıyorum. Yani şöyle 90'a stratejik olarak bir röveşatayla gol atma falan. Vallahi, ne yaparsanız yapın, ben hiç orada değilim. Ben bunun araştırılmasını istiyorum, samimiyetle. Kasım Gülek de gelsin, bütün hepsi gelsin; hepsi, hepsi gelsin. Ki, sonuçta kim beni burada bombalamış, ben bunu öğreneyim. Hiç böyle, onun için böyle şeyden başlayarak, o Siyonizm altyapısı falan filan... Çünkü o altyapıyı kuracak durumdayım, ben de araştırılmasını isterim ama böyle, hani, mesela laiklik bağlantısı falan filan... Bu da araştırılsın, ona da bir şey demiyorum da hani, şu anlamda...
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Aykut Bey, yapmayın ama.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ya ben de çok basit bir şey söyleyeyim: Daha düne kadar iyiyken cemaatti; kötü oldu, örgüt oldu yani nasıl oldu anlamadık.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Aykut Bey, siz ciddi bir insansınız, benim onu demek istemediğimi anlamadınız mı?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, yok bakın, şunu...
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - O lafı geri aldım o zaman ben.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, yok, estağfurullah, onu söylemiyorum.
Şimdi, bakın, kediye "kedi" demezsek işin içinden çıkamayız. Bu adam çıktı...
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Diyoruz işte, bu adam iktidar peşinde.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Şunu söylüyorum, bakın, biz şöyle bir hata yapıyoruz: İyi cemaat var, kötü cemaat var ama biz aman cemaat kavramına zarar gelmesin diye çok iyiyken, hoca efendiyken "cemaat", ondan sonra bir anda "terör örgütü..."
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Tabii, öyle, adam darbe yaptı.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Vallahi, terör cemaati. Yani, şimdi, bakın, "örgüt" mesela sol bir kelime, burada da hani...
BAŞKAN - Şöyle yapalım mı arkadaşlar? Özür dilerim...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben konuşurken niye böyle oluyor ya, çok da nazik konuşmaya çalışıyorum.
HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Yani yanlış anlaşılmak insanı üzüyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, yok kavramsal olarak... Bakın, mesela hanımefendi "sosyolojik olarak" diyor ya, ben de kavramsal olarak kavramlar üzerinden neler olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ben de diyorum ki bu, şu haksızlığı da getiriyor: Bu adam kendini cemaat olarak tanıttı. Bu kötü bir cemaat, bu bir suç cemaati. İyi cemaat olur mu? Elbette ki olur. İyi örgüt olur mu? Mesela CHP bir örgüttür, iyi bir örgüttür. Terör örgütü olur mu? O da terör örgütüdür, kötü bir örgüt olabilir. Bizde kavramlar üzerinden böyle çok 3'üncü sınıf, böyle çok bence zekâ seviyesi düşük... Ama, Türkiye'de oluyor yani Fetullah Gülen cemaati eğitim... Veya şöyle bir şey oluyor bazen: Mesela zammı devlet yaptı, indirimi hükûmet yaptı. Yani, bu tip şeylere gerek yok. Bizler hani o seviyeleri geçmiş insanlarız, bunu anlatmaya çalışıyorum.
Şimdi metodolojik konuşalım. Hiç böyle şeye girmek istemem yani sadece bu polemiklerle vakit kaybetmek için söylemiyorum, metodoloji meselesi. Şimdi, bakın, önümüzde, bizim üzerimize düşen... Bu Komisyonun bütün hükûmetlerin başaramadığını başarma gibi bir şansı var çünkü bu Komisyonda bütün muhalefet cephesi de burada. Şimdi, biz ne kadar "Yenikapı, Yenikapı, Yenikapı" diye anlatıyorsak da içerideki, dışarıdaki her insan görüyor. Yenikapı ne demek yani biz onu ne kadar farklı dillerde anlatmaya çalışsak da bu Komisyonun gücü, Hükûmetin anlatamadığını -burada çünkü CHP var, MHP var, HDP var- anlatma şansı var. Çünkü, dışarıda şöyle bir şeyimiz var bizim, bunu hani netleştirelim: "Yok kardeşim, burada darbe marbe olmadı; bu, Recep Tayyip Erdoğan'ın oyunudur." diyor. Ne desek böyle; kapı arkasına çıkıyor, böyle; kendi arasında konuşuyor, böyle; yayınları böyle. O zaman, bunun tarihî bir sorumluluğu var.
Bir de bizim ülkemizin bekası, ekonomik, sosyolojik bütünlük olarak tehdit altında. Bunu hep beraber görüyoruz, birini suçlayalım falan diye söylemiyorum, tehdit altındayız, ciddi bir tehdit altındayız. O zaman, bize düşen... Mesela çok doğru bir şey söyledi beyefendi, dedi ki: "Kardeşim, bu Fethullah Gülen'i dinleyelim, yüzüne soralım 'Ya, bu darbeyi sen mi yaptın?' diye." "Yapmadım." derse "E, hepsi senin okullarından çıkmış adamlar." diyelim gibi. Mesela bunu dış basındakiler görecek, ben gidip İngilizce veya Fransızca konuştuğum bir yerde "Bakın, biz bunu da söyledik, madem bu kadar masum, çıksın, gelsin, bilgi versin." diyeceğim. Bakın, işte bunlar, bu tip şeyler bu Komisyonu ve bu ülkeyi güçlendirecek şeyler. Ama, hani, ince taktikler, şu oldu, bu oldu...
Bir de şuna geleyim: Şimdi, bakın, Fethullah Gülen'le ilgili bir müktesebat var elimizde. Yaklaşık 40 tane kitap var, bunun 10 tanesi de sağlam kitap. Yani, bu konuştuğumuz Kestane Pazarı meselesinden başlayıp 28 Şubat meselesine kadar, Erbakan-Fethullah Gülen ilişkisine kadar ciddi değerli bilgiler veren -çeşitli bakış açılarıyla, İslamcı bakış açısı, sol bir bakış açısı, milliyetçi, devletçi bakış açılarıyla- ciddi bir müktesebat var. Şimdi, elimizde böyle bir müktesebat varken dönüp sıfırdan analiz edeceğimize; birincisi, oradaki bilgileri çekebilmemiz lazım. O bilgileri çektikten sonra... Mehmet Bey doğru bir şey söylüyor. Ya, burada bir devlet var, ciddi bir kurum var ve bu devletin bir hafızası, bir çalışması. Kim bilir ne sunumlar yapılmıştır İçişleri Bakanına, Cumhurbaşkanına; Emniyette, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, MASAK'ta, her bir kurumda ne raporlar hazırlanmıştır. Şimdi böyle bir şey varken o raporları tekrar bizim yazmamız gibi bir gereksizlik içine düşeceğimize bunların özetlerini ve bu raporları Komisyona alarak... Bu Komisyonun özelliği şu ama: Bu Komisyon İçişleri Bakanlığından da güçlü, MASAK'tan da güçlü, MİT'ten de güçlü çünkü hem katılımcılar hem uzman sayısı hem gücü itibarıyla. Mesela, bütün buradaki kurulması zor bağlantıları kurabilecek çok farklı bakış açıları ortak çalışabilir. CHP de, MHP de, HDP de uzman öneriyor, 4 farklı bakış açısı, bunların yanında ve destekçisi olan milletvekillerinin, basının bakış açısı, gelebilecek bir sürü mail, yazışma, ihbar falan filan. Yani, sonuçta bu Komisyon bütün bu öyküyü birleştirip bir şey çıkarabilir ama şöyle bir şeye gidersek; Kestanepazarı'nda ilk şeyini vermiş, sonra 1971 yılında... Hepimiz biliyoruz bunu. Ha, orada şunu söylüyorsa Selçuk Bey... "Kardeşim, bu 1980 darbesinde bu adamın serbest bırakılması telefonu kimden geldi?" Atıyorum, "Devlet bakanı şundan geldi." "Yaşıyor mu?" Yaşıyorsa "Gel bakalım Sayın Bakan, bu talimatı niye verdin?" Atıyorum, bilmem ne büyükelçisi beni aradı. Hani, bu ince şeyleri anlayabilecek durumda olduğumu da ima ederek anlatmaya çalışıyorum. Bu bize şunu verecektir: Bir ülke nasıl müstemleke olur? Görgüsüz, bilgisiz, cahil, demokrasisi kalitesiz, ekonomisi kalitesiz. İşte, bu, bu ülkeye şunu sağlayacaktır: Siz tek başınıza anlatırsanız bir ülkeyi işgal etmek için, bir ülkeyi zayıf düşürmek için içeriden birini bulmak zorundasınız. Biz birbirimize sürekli yumruk vurursak biri sizi bulur, biri bizi bulur. Oysaki burada... Ama, birbirimizi öyle kazıklamaya çalışarak falan değil, akıllı adamlarız biz. "Bu ülke bizim." diyorsak hiç çekinmeden... Ne kadar doğru bir şeyle başladı beyefendi, dedi ki: "Al, kardeşim Fethullah Gülen, sana bunu soracağız."dan başlayarak bunun dış bağlantıları... Şimdi biz neyi diyoruz? Bizim acil ihtiyacımız, şu 15 Temmuz gecesi... Bizim ihtiyacımız derken dünyaya anlatmak için çünkü dünya çok basit bir soru soruyor. Çok samimi bir açıklama geldi: "Eniştemden öğrendim." Tamam, çok samimi bir açıklama. "Üçte MİT Müsteşarı biliyordu." E, niye söylemedi?
Şimdi, buradaki Komisyon Başkanının görevine de şöyle bir şey düşüyor: Bakın, davet edeceğimiz insanlar eğer sivil toplumdansa, hiçbir kamusal görevi yoksa onun üzerinde bu halkın, bu 85 milyon insanın, vefat eden 250 kişinin, yaralanan 2.500 kişinin hakkı var. Buraya gelmesi ve burada doğruları söylemesi... Bir de şöyle bir risk üzerimizde: Buraya gelip bizi manipüle etme riskleri çok önemli. Bir sürü manipülasyon riski olabilir; yanlış yönlendirme, başkasını hedef gösterme falan filan. Tabii ki nezaketle -buraya gelen de bizim konuğumuz olacak- kırmadan ama bu manipülasyon risklerini de göze alarak.
İkincisi: Kamu görevlileri. Diyelim ki bir kamu görevlisi çağrılıp gelmediği takdirde bu sizin ile Hükûmetin kuracağı bir ilişkidir. Siz bu ilişkiyi Parlamento adına kuracaksınız. O bakanının, sonuçta da Başbakanın ve Cumhurbaşkanının sorumluluğudur. Biri kamu görevlisi olarak "Ben gelmiyorum." diyorsa bizim diyecek hiçbir şeyimiz yok, biz size döneceğiz. Getirme sizin göreviniz.
İkinci mesele, gelenlerin doğruyu söylemesi. Şu olabilir: Bazı doğrular millî çıkarlarımızı ilgilendiriyor olabilir. O zaman samimi bir gizli oturum yaparız ve o samimi gizli oturumda gerçekten millî çıkarlarımız konusunda bir sır veriliyorsa ve o sır gerçekten böyle bir şeyse ve buradan sızdıran kimse siyasal olarak da hesap verir. Çünkü, o zaman seçim meydanında siz de bağırırsınız, biz de bağırırız -bu bir millî çıkar meselesi, 85 milyonu ilgilendiriyor- "Bu çıktı, o sırrı açıkladı." diye. Yani, öyle de bir sorumluluk da yüklenebilir.
Şimdi, geldik... Bu, yargıda oluşan bir şey. Gerçekten bir sürü ifade alınıyor şu an. Kim bilir kimler neleri söylüyor, ciddi bir şey oluşuyor ama biz yargıdan şu anlamda daha güçlüyüz: Daha üstten bir bakış açımız var, kaynaklarımız bu anlamda belki daha şey ve bizim yazacağımız şey yargının raporundan daha inandırıcı olacaktır. Bize inanmayan adamların önüne, altında CHP'nin imzası olan, MHP'nin imzası olan, HDP'nin imzası olan bir raporu koymak çok ciddi bir güç verecektir. Onun için yargıdaki bu kayıtlara bir yöntemle -bu bir özet rapor olabilir, başka bir şey olabilir- ulaşmak gerekiyor.
Dış bağlantı meselesine ben de çok önem veriyorum. Birincisi, arkadaşlar, işte "Bütün dünya bizden nefret ediyor." bilmem ne falan, böyle bakmayacağız meseleye. Bütün uluslar diğer uluslardan nefret ediyor yani İngilizler ile Fransızlar arasında da böyle bir ilişki var. Biz büyük bir devletiz, büyük bir ülkeyiz, tarihî bir halkız. Elbette ki bunlarla böyle mücadelelerimiz olacak ama sürekli "Herkes bizden nefret ediyor.", "Köşeye sıkıştık." falan değil. O zaman, büyük bir halksak ve büyük halkın büyük Meclisindeysek bu profesyonellikte olmamız lazım ama aynı zamanda bu cesarette de olmamız lazım. Bunun arkasında biz bir şüphe duyuyoruz anladığım kadarıyla. Hükûmetin ilk açıklamaları falan... Çok basit şeyler var; İncirlik Üssü, İncirlik Üssü'nün kamera kayıtları, girişler ve çıkışlar, Amerikan Büyükelçiliği, İngiliz Büyükelçisi, HTS kayıtları, mobil kameraların kayıtları. Kim gelmiş, kim gitmiş o zaman? Mesela, bu tanker uçak meselesi. Ondan sonra da çıkıp Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda aynı güçte "Beyefendiler, bakınız, bizim ülkemizde böyle bir şey oldu ve bizi son derece şüphelendiren şöyle bir durum söz konusudur." diyebilecek duruma gelmeliyiz. Bunu şu anlamda söylüyorum: Bunu böyle yaparsak... Bakın, işte, 1980 darbesi için "our boys" diyorlar yani "Bizim çocuklar yaptı." falan diye sözleri sürekli duyuyoruz ama bu yapılmadığı için dünyaya bunu ispatlayamadık. Ben 2023 yılında, 2043 yılında çocuğumun ve torunumun bir daha böyle şeylerle karşılaşmaması için bugün geleceğe yönelik bunların şey olduğunu düşünüyorum. Başlık olarak söylüyorum. Şimdi, dış politik şeyi için ayrı bir uzman grubu gerekiyor bize İngilizcesi çok iyi olan, bu raporları okuyacak. Ben de size bir sürü rapor söyleyeyim: "Moderate İslam" raporu var, beni çok rahatsız etmişti mesela. Moderate İslam raporunda moderate İslam'ın nasıl gelişeceği, Ergenekon, Balyoz'un nasıl kurulacağı falan da yazıyordu. Hiç çekinmeyelim, o dediğiniz adamları da okuyalım.
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın Başkan, uçak...
BAŞKAN - Ben de varım da...
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ben hep dinlemiştim, üstelik 2 katı konuşmuştunuz Selçuk Bey.
BAŞKAN - Özür dilerim, çok iyi takip ederken uçak meseleleri gündeme geldi.
Sizin sözünüzü de kesmek istemiyorum ama bir kifayetimüzakere yapabilirsek... Nasıl olsa konuşacağız.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Dış politika konusunda uzmanlar gerekiyor. Birkaç temel, bizim de paylaşabileceğimiz bazı raporlar var. Hatta "Fetullah Gülen'in adamları şöyledir, darbe yapması gerekiyor." diye, onları biz de paylaşabiliriz.
Bir de ekonomik mesele var. Bakın, bir suç örgütü ekonomik boyutu olmadan olmaz, her suç örgütünün bir ekonomik boyutu vardır ve bu ekonomik boyutu -en kolay mücadele budur- ortaya çıkarılıp çökertilirse o örgütler çöker. Mesela, yıllardır yapılmayan Türkiye'de de budur. Bunun için de mesela, çok basit birkaç şey söyleyeyim, üzerine siz koyun: 15 Temmuz öncesindeki bir hafta içerisinde yüksek miktarda döviz alanlar kimler? Bu döviz alımlarının makul açıklaması var mı? Mesela, büyük bir ihracat ödemesi mi yapacak, yoksa hiçbir şekilde pozisyon mu değiştiriyor? Hisseden çıkanlar kimler, giriş çıkışlar... Mesela, Merkez Bankası incelemesi, SPK incelemesi gibi, bunun için de ayrı uzman ekip gerekiyor ama Komisyonun yorulmasına gerek yok. Mesela, ben maliyedenim, sizden maliyeyi bilen birkaç kişi vardır, uzmanlara tarif ederiz, uzmanlar gelir...
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Yazı yazar isteriz.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tabii tabii. Biz de hani milletvekili tecrübesiyle... Şunu anlatmaya çalışıyorum: Sizi yormayız, burada gelip de üç saat "Bu döviz alım belgesinin anlamı nedir?" 5 kişilik uzman ekip gider Merkez Bankasını, SPK'yı, borsayı ziyaret eder, sonuçta bir şeyi... Devlette böyle bir kayıt vardır.
Sonuçta özetle söyleyeceğim şu: Komisyonu her konuda yormaya gerek yok, geniş bir uzman ekip bu konuda faydalıdır. Ama bizim ilk yapmamız gereken dünyayı ve Türkiye'yi rahatlama açısından, şu 15 Temmuz gecesinde o karanlık noktaları mümkün olduğu kadar aydınlatırsak bundan sonraki darbe riskini de biz Komisyon olarak -böyle de bir şeyimiz olabilir- geri çekmiş olabiliriz. Asla şu anlama gelmiyor: Senin partin, benim partim veya şu ülke korkusu değil, ne varsa çıkacak, ne varsa çıkacak. Kim insanların şu kadarcık damlasına, saçının teline zarar vermişse bedel ödeyecek, böylece masumları ayrıştırma konusunda namuslu bir iş yapacağız.
Teşekkür ediyorum.