KOMİSYON KONUŞMASI

EFKAN ALA (Bursa) - Teşekkür ederim.

Efendim, şimdi, bu kadar, böyle bir teşkilatlanma yapmış bir örgütü dış istihbarat örgütlerinin kullanmıyor olması mümkün değil, mutlaka kullanıyorlar.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kanaat mi, tespit mi?

EFKAN ALA (Bursa) - Arkadaşlar, ben bütün bildiklerimi burada söyleyemem. Şimdi, siz de beni tanıyorsunuz, ben de sizi tanıyorum. Yani inanmadığım bir şeyi... Zaten genel ilke söylüyorum yani "Düşünülemez." diyorum. Hani, böyle bir yapı varsa bunu istihbarat örgütleri kullanır, bu işle uğraşan herkes ya da bu işe hafif dikkat etmiş olan herkes bunu bilir, bir ilkedir.

Şimdi, bu örgütün de daha sonra yani o söylediğiniz tarihlerden itibaren Türkiye'de hem Sayın Cumhurbaşkanına karşı, onun şahsında bütün Hükûmete karşı, daha sonra da bütün Türkiye'ye karşı böyle bir tavır alması ve böyle saldırıya geçmesinin arkasındaki neden Türkiye'nin gelişiyor ve kalkınıyor olmasıdır. Peki, önceden gelişmiyor muydu? Diyelim 2002'den biz aldık, 2010'lara kadar gelişmiyor muydu? 2002'den 2010'lara kadar bu dış odakların yani Türkiye'nin önünü kesmeye çalışanların kullandığı iç odaklar farklıydı. Onların gücünü kaybetmesinden sonra ki her biri harekete geçtiğinde AK PARTİ hükûmetlerinden aynı şekilde karşı duruş gördüler, o karşı duruşlar onları bir müddet sonra bertaraf etti, bu referandumla da artık noktayı koydu. Bu sefer, dışarıdan, tabii, aynı anda birçok eşzamanlı, çok alanlı gelişmeler oluyor yani tek bir nedene bağlı değil söylediğim şeyler, birçok neden bir arada olabiliyor yani "one minute" oluyor, sonra referandum oluyor, sonra kapatma davası sonuçlanmış oluyor, daha da güçlenmiş oluyor, parti de güçlenmiş oluyor, siyasetçilerin topyekûn tutumu da bir iklim oluşturmuş oluyor. E, bunların hepsi bir araya gelince bu sefer bunları kullanmaya kalktılar, bunları kullanmaya başladılar. Ondan önce kullandıkları yapılar farklıydı, şimdi o tartışmalara girmek istemiyorum. Yani muhtıralar, 367 kararları, efendim, darbe teşebbüsleri hazırlıkları, darbe hazırlıkları; bunların hepsi oldu. Bunları kullanıyorlardı, sonra bunlarla baş edilince, bunlar bir tarafa itilince bu sefer onların yerini almak üzere bu terör örgütünü kullanmaya başladılar.

İstihbarat ve terör örgütü ilişkileri çok doğru. Mesela, o dönemde, arkadaşlar, bakınız, 6-7 Ekim olayları oldu ve orada polis memurunun yani içindeki şeylerin görevi nedir, bunu ben defalarca televizyonlarda anlattım; insanların can, mal güvenliğini sağlamak, hele devletin araçlarını, tamamen herkesi korumaktır. Yanan polis aracının üzerine -Van'da, şeylerde çıktı, gösterildi hepsi- diğer polis aracını, polisin panzeriyle süren adamlar; polisler. Ben onları görevden aldım. Yani iş daha da büyüsün diye. Sonra, aynı olaylarda Hakkâri'de hanımefendilerin -bizim kardeşlerimiz yani orada, köşede duran Hakkârili hanımefendiler- üzerine -biz bir şeyi saklayıp gizlemeyiz arkadaşlar- polis zırhlı aracından maytap atıldı, arkadaki vatansever, memleket sever polis memuru onları bildirdi ve biz onları görevden aldık ve attık. Şimdi, bu sadece iki örnek.

Ayrıca, DAEŞ'le ilgili olarak jandarma içerisinde bir astsubayın -yani öyle onlarcası var da- tespit edildi ilişkisi, daha önceden verilen bilgiyi nasıl sakladığı, iletmediği ve bundan dolayı patlamanın olduğu tespit edildi ve onlara da hukuk içerisinde gereği yapıldı. Yani bu tür, arkadaşlar, zaten -sistem sorununu onun için önemsiyorum- akla aykırı biçimde bir süreklilik arz ediyorsa bir sorun, bir problem, orada bir sistem sorunu vardır. Yani orada o mekanizmalar demek ki doğru dürüst işlemiyor ya da iş birliği yapıyor. Bunun birçok örneği var ama topyekûn bir devlet yapısını... Nitekim onları ortaya çıkarıp cezalandıran da bu devletin yapısı, devlet de hepimiziz. Yani ben 79 milyonu devlet olarak tanımlayanlardanım. Aristo'nun dediği gibi yurttaşlar topluluğudur. Yani -kayıt olarak Hocam, size düşüyorum- 40'ı köle, 1'i hürdü o zamanlar, köleleri saymıyorlardı. Bizde -Allah'a şükür öyle bir çağdayız ki- köle filan yok, 79 milyon bu ülkenin sahibi. Bunun adıdır devlet. O bakımdan, o işi yapan da devlette görevli olanlar, o işi açığa çıkaranlar da... Bize düşen, açığa çıkaranlar, kurumsallaştırılan açığa çıkarılıyor ve onlar cezalandırıldı. Yani şudur: O ilişkiler maalesef var. Ortaya en ufak bir şey çıktığında da soruşturma açtık ve o soruşturmanın gereğini yaptık ama çoğu tabii, yüzlercesi, yüzde 90'ı, 99'u insanların görevlerinin başında görev yapıyorlar.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakanım.