KOMİSYON KONUŞMASI

EFKAN ALA (Bursa) - Sayın Başkanım, çok kıymetli Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli basın mensupları; hepinize iyi akşamlar diliyorum, saygıyla selamlıyorum. Umarım bu değerlendirmeler Türkiye'nin gelişmesi, kalkınması, gelişmiş ve kurumsallaşmış bir demokrasiye sahip olabilmesi bakımından yararlı sonuçlar doğurur.

Tabii, gündemimizde olan konu, bu Fetullahçı terör örgütü meselesine önce şöyle bir kuşbakışı genel değerlendirmelerle sistem içerisinde bakmakta yarar var. Ondan sonra sistemle, aslında sistemik dönüşüm neden Türkiye'de zorunlu bunu da ayrıca buradan hareketle belki ele almak lazım çünkü bir şeyin imkânı varsa ihtimali de vardır. O imkânı ortadan kaldırmak gerekir. O bakımdan yani bu genel ilkelere elbette varacağız, değerlendireceğiz, konuşacağız ama bizim bugüne kadar elde ettiğimiz bilgiler, belgeler, değerlendirmeler şöyle bir manzarayı ortaya çıkarıyor, şöyle bir resim görüyoruz: 1980'lerden itibaren bu örgüt, devletin çeşitli önemsediği kademelerine sorular çalarak, çeşitli yöntemler kullanarak girmeye başlamış. 90'lı yıllarda aynı şey devam etmiş ve 28 Şubat meselenin, bunların önünü daha fazla açmış -28 Şubata olan destekleri veya işte o günkü tartışmaları, konuşmaları hep birlikte biliyoruz- ve ondan sonrasında -devam edeceğiz- peki, kim bunlar, nasıl bir örgüt? Kendilerine baştan işte "cemaat", "hizmet hareketi" şu bu diye birtakım isimler koymuşlar ama örgütlenme, teşkilatlanma biçimlerine baktığımız zaman, gizli, gizliliğe azami özen gösteren farklı bir örgütlenme yapısı ortaya çıkıyor. Yani bizim literatürümüzde vatandaşımız... Tarihî birikimimiz bize cemaatlerin aslında tanışmak için bir araya geldikleri topluluklar olduğunu gösteriyor. Bunun dışında bir cemaat tarifi olamaz, yoktur. İnsanlar birbirlerini tanımak, bilmek, konuşmak, meseleleri değerlendirmek için bir araya gelirler yani gizlenmek için, birbirlerinden haberdar olmamak için bir araya gelmezler; böyle bir cemaat yapısı hiç olmamıştır ama burada ortaya çıkan şeylerde görüyorsunuz durumları. Kod isimler var yani kod isimler. Cemaat teşkilatlanması olmadığı oradan belli. Kod isimler var, hücre yapılanması var, birbirlerine farklı haberleşme sistemleri var ve böylece biz daha terör örgütüne dönüşen bir gizli örgütlenme biçimiyle karşı karşıyayız. Konuşulan mesele son derece ciddidir. Bu 28 Şubattan sonraki ön açılmadan yani zaten öbürleriyle beraber, birçok şeyle beraber devam ediyordu; o gizlilik, o soru çalmalar ve "himmet" adı altında para toplamalar, bunların hepsi o zamanlar da var ama tabii 28 Şubattan sonra diğer bütün o günkü alınan kararlar, din hassasiyeti olan örgütlenmelerin, teşkilatların, yapıların önünün kapatılması, müthiş bir baskı uygulanması ve aynı anda bunların önünün açılması, böyle karşılaştığımız ondan sonra -biraz sonra detaylandıracağımız- devasa bir sorunun Türkiye'nin önüne çıkmasının asıl sebebi olmuştur diye değerlendiriyorum.

Şimdi, tabii daha sonraki gelişmeleri hep birlikte biliyoruz ama şu tarihin altını çiziyorum, "one munite"den sonra -bizim elde ettiğimiz bilgiler- hemen birkaç ay sonra bu örgüt Hükûmet aleyhine bu sefer belge, bilgi toplamaya, dosyalar açmaya, dinlemeler yapmaya başlamış. Daha sonra başka bütün partilere de yaymış dinlemeleri. Sivil toplum örgütleri, devletin bütün mekanizmaları yani birçok yeri aynı anda dinleyen devasa bir yapı hâline gelmiş. Tabii şimdi ben rakamlar verecek değilim, onları zamanında basına da çok söyledik ama hatırladığım kadarıyla yani yılda ortalama böyle 250 bin kişi dinlemişler ve 250 bin kişiyi birkaç kez mahkemelerden karar alarak bu 500 bine varıyor böyle dinlemeler sonucu yani kararlar 500 bin ama 250 bin kişi... Bunların ortalama 10 kişiyle konuştuğunu düşünün arkadaşlar, o konuştukları kişileri de dinlemişler yani 2,5-3 milyon. 20 kişi derseniz, artık onu siz varın hesap edin. Böyle bir durum.

Tabii daha sonra biliyorsunuz şubatta -tarihlerini şimdi kronolojik olarak söyleyemeyeceğim- MİT saldırısıyla karşı karşıya kaldık, deşifre ettiler, MİT'e saldırmaya başladılar sonra...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - "MİT saldırısı" dediğiniz, 7 Şubat...

EFKAN ALA (Bursa) - Evet evet, MİT krizi.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - MİT Müsteşarının ifadeye çağrılması.

EFKAN ALA (Bursa) - Daha sonra arkadaşlar, buna benzer çatışma alanları oluşturdular. Geldi 17-25 Aralık. 17-25 Aralıktaki ve ondan sonraki gelişmeleri siz de yakından takip ettiniz, açık bir darbe teşebbüsüyle memleketi karşı karşıya bıraktılar. Tabii böyle olunca biz de... Ama ondan önce de tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman Başbakan olarak bunların suç şebekesi hâline yani bunların problemli bir yapı olduğunun bilgileri, belgeleri ya da emareleri ortaya çıkınca hemen duruma vaziyet eder bir şekilde bunların finansman kaynaklarının çünkü daha çok süreç alıyor suçlamalar, mahkemeler ama idari tedbirlere de başvuruldu. Bunların soruları çaldıkları, insanlara bu soruları ya da görüldü diye verdikleri ve çok fazla asıl işlerinin yani örgütün göbeğinde olan, odağında olan bu dershanelerle ilgili de hem de aynı zamanda milletin bu konularda, dershaneler konusundaki sıkıntısını da dikkate alarak daha öncesinden bunu dile getirmişti ama bu da tuzu biberi oldu işin yani buralardan bunların çok fazla beslendiği ortaya çıkınca dershanelere karşı bir politika geliştirilmişti, ondan sonra da 17-25 Aralık hadisesi oldu ve orada artık buna girişen yani bir açık yargı ve emniyet ittifakıyla bir darbe teşebbüsü gerçekleştirmiş olmaları meseleye çok daha farklı bir biçimde yaklaşmamızı zorunlu kıldı. Ve geldiğimizde -zaman zaman bunları kamuoyuyla paylaşmıştım, şimdi oran olarak söyleyeyim yani rakamlara girmeye lüzum yok- gerçekten emniyetin operasyonel birimlerinde, istihbaratında emniyet müdürleri seviyesinde bu işle soruşturmalar açınca, hemen meseleye vaziyet edince baktık ki yüzde 90'ların üzerinde bir orandalar. Biz tabii bunları değiştirdik yani bazen insanlar bu sosyal medyadaki kelime kıtlığıyla konuşmaya başlayınca lafın tamamını izah etmeden farklı bir biçimde anlıyorlar yani biz iki üç ay içerisinde orada emniyet müdürlerinin onlara ait olanlarının tamamını değiştirdik. İstihbarat teşkilatı tabii zaman aldı, alıyor ama onlar da belli bir süre içerisinde bu sefer yüzde 99'lara varan -yani bilinmeyenleri dışarıda tutuyorum- oranda değiştirildi. 35 bin kişinin operasyonel birimlerden alınıp başka birimlere tayini yapıldı. Yani bir kısmı mesela memuriyetten de çıkarıldı, meslekten çıkarıldı, sivil memuriyetlere, başka bakanlıklara gönderildi. 5-6 bin kişi hakkında doğrudan suçla ilişkili olduklarından, dinlemeler yaptıklarından buna parti genel başkanlarının özel kalem müdürleri...

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Darbe öncesi ama değil mi?

EFKAN ALA (Bursa) - Tabii, tabii, ondan öncesinde.

...ve korumaları dâhil olmak üzere... Zaten onları onun üzerinden dinliyorlar. İllerde partileri böyle dinlemişler. Bunları tabii ortaya hem koyup hem de soruşturmalarını yapıp 5 binden fazla kişiyle ilgili de ayrıca soruşturma açıp görevden alıp yani görev yeri değişikliği başka, bir de görevden almalar var. Bunları etkin, operasyonel birimlerden uzaklaştırdık. Daha sonrasında tabii yargı aşaması var, orada devam edecek.

Şimdi, biz görevden aldıklarımızı -Mecliste Adalet Bakanımıza da vermiştim, sizler de gördünüz- bir müddet sonra hemen aynı daktilodan çıkmış, aynı şekilde sadece isimleri boş bırakılmış kararlarla yani yargıdaki adamları vasıtasıyla o kararlarla geri döndürmeye başladılar. Ve biz tabii buna ilişkin de tedbirler almaya gayret ediyoruz. Hepiniz çok iyi bileceksiniz -biraz önce söyledim- bu yapılanmaların hem nüvelendiği hem neşvünema bulduğu yerleri hem de bir sistemdeki dönüşümü kısmen hiç olmazsa sağlayabilmek adına iç güvenlik paketi hazırladık ve Meclise getirdik. Buradaki süreci sizler de çok iyi biliyorsunuz.

Şimdi tabii o zaman belki muhalefetimiz de bu kadar meselenin farkında değildi yani orada belki biz de yeterince anlatmadık yani anlatamadık hepsini bir arada... Burada çünkü çözüm arıyoruz, suçlu aramıyoruz sonuçta. Gerekçe ne olursa olsun sonuçta müthiş bir dirençle de karşılaştık ama orada yaptığımız düzenlemelerle etkili şahısları -yani bilinen o zamanki müdür seviyesinde- emekli ettik. Yani arkadaşlar, bin civarında komiserin ya da başkomiserin olduğu ama yani o civarda başkomiser olabilir, komiser olabilir -şimdi şeyini yapmayayım- 1.050 civarındaydı. Ama 1.900 birinci sınıf emniyet müdürünün olduğu bir yapı. 1990'larda yapılan düzenlemelerden sonra da bu böyle olmuş yani 2000'lerin başında hatta. Tabii bunu değiştirdik, okulları kapattık. Yine dışarıdan Batı ülkelerindeki, demokratik ülkelerdeki uygulamaları almıştık, onlara uygun değerlendirmeler yaptık ve önemli bir kısmını emekli ettik, meslekten çıkardık. O sayıyı aşağı indirdik. Gerçekten içerisinde yani görevden aldığımız, uzaklaştırdığımız, yerlerini değiştirdiklerimizin hepsi dikkate alındığında 40 bin civarında bir kişinin yerini değiştirmişiz, bir kısmını görevden almışız, 5 bin kişi kadar da hakkında soruşturma açmışız, bir kısmı hakkında görevden alma işlemi uygulamışız. Ve yargıda da bazı önemli adımlar atıldı, gelişmeler oldu.

Değerli arkadaşlar, sonuçta geldik o süreçleri hep birlikte yaşadık. Jandarmada da o zaman kısmi değişiklik yapabildik yani o iç güvenlik paketinde. Hiç olmazsa alay komutanı seviyesinde olanları, daire başkanı seviyesinde olanları yine bakanın da etkili olduğu, bakanın yetkisine veren, ilçe jandarma komutanlıkları dâhil ama diğerlerini aynı bırakan bir düzenleme yaptık. Şimdi, bunları şunun için söylüyorum: Bu 15 Temmuz gecesi ortaya çıkan manzara, aslında -Meclisimize de çok teşekkür ediyorum- o zaman yaptığımız düzenlemelerin ve o zaman aldığımız inisiyatifin yani o süreç içerisinde, 17-25 Aralıktan sonra aldığımız inisiyatifin ve bunun sonunda da o yasanın çıkmış olmasının ne kadar ehemmiyetli ve önemli olduğunu açık bir biçimde ortaya çıkardı, gösterdi. Operasyonel birimlerdeki arkadaşlarımız canla başla bu 15 Temmuz gecesi ahlaksız, terörist yapının darbe girişimini önleyici bir tutum aldı yani onunla ciddi bir biçimde mücadele etti ve onların tek tek aldıkları yerleri -biraz sonra oraya ayrıca geleceğim- gittiler, tekrar ellerinden aldılar. Biz hatta o gece Doğu'dan, Güneydoğu'dan Ankara'ya özel harekât getirdik uçaklarla. Özel harekât, tabii, Ankara'daki F16'lar dolayısıyla inemedi, Nevşehir'e indirdik ve oradan araçlarla getirdik buraya. Sabaha kadar belli bir sayıda, 600-700 civarında özel harekât -öğlene kadar da bu 1.500'ü falan buldu yani öğleden sonraya kadar- gidip bizzat çarpışarak geri bertaraf ettiler onları işgal ettikleri devlet kurumlarından. Şimdi, bu tür önlemlerin yani önleyici tedbirlerin sistem içerisinde ne kadar önemli olduğunun açık kanıtıdır. Yani, 17-25'te yargıyla birlikte harekete geçip seçilmiş bir hükûmeti seçim dışı yollarla devirmeye çalışan bir yapı bu sefer tedbirler alındı ve memleketi koruyucu bir sistem, bir rol üstlenildi.

Tabii, değerli arkadaşlar, sonuçta 15 Temmuz gecesine geldik. Orayı biraz izninizle detaylandırmak istiyorum. Ben Erzurum'daydım. Erzurum'da Sağlık Bakanımızın abisi vefat etmişti, ona akşam saatlerinde başsağlığı dileklerinde bulunduk, ziyaret ettik, taziyelerimizi ilettik. Oradan Türk Hava Yollarının tarifeli 21.20 uçağıyla Ankara'ya hareket ettik. Biz gece on bir sularında Ankara'ya indik ve daha iner inmez -tabii, uçakta telefonlar açılıyor- hemen Koruma Müdürüm "Efendim, darbe oluyormuş, böyle haberler var." dedi. Tam o onu bana gösterirken MİT Müsteşarımız Hakan Fidan aradı, "Sayın Bakanımız, neredesiniz?" dedi. Buradayım dedim. "Darbe oluyor." dedi. Ne darbesi falan derken artık konuşmaya başladık. İndikten sonra, tabii ben indim, vatandaşlar indi, onlar gittiler. Biz de yanımdaki arkadaşlarla havaalanında bir değerlendirme toplantısı yaptık -Bakan Yardımcımız da oradaydı, Yaverimiz ve diğer arkadaşlarımız danışmanlardan- hemen o anda Emniyet Genel Müdürümüzü aradım ve Emniyet Genel Müdürümüze kesinlikle Türkiye sathında silahla karşı konulacaktır, Emniyet teşkilatımıza bu şekilde talimatı geçin, Jandarmaya bu şekilde geçin... Jandarmayı da aradım tabii. Emniyet Genel Müdürümüze bu talimatı verdim. O da "Sözlü olarak vermiştik ama efendim, şimdi elektronik postayla da talimatınızı derhâl göndereceğiz." dedi. Kesinlikle burada yönetimi yani Türkiye'yi bunların eline bırakma gibi bir ihtimal yoktur.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Jandarma Genel Komutanıyla görüşebildiniz mi?

EFKAN ALA (Bursa) - Hayır, hayır. Ona geleceğiz arkadaşlar.

Jandarma kısmında o Harekât Başkanı şimdi Asayiş Komutanı olan Korgeneral -o zaman, tabii, tümgeneraldi- Arif Çetin Paşa'yla görüştüm ve ona da aynı şekilde aynı talimatları verdim. Tabii, orada, yanımızda birçok... O arada, işte, Sayın Başbakanımızı arıyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızı arıyorum. O da şey yapmış yani ben indim, onlar uçakta, ben uçaktayım, onlar başka yere harekât hâlinde ama görüşmelere başladık. Sonuçta belediye başkanlarından, valilerden bazılarını aradım, buradaki, Ankara çevresindeki bakanlarımızla görüştük. Tabii, Ulaştırma Bakanımızla bu özel harekât polislerinin Ankara'ya sevkiyatıyla ilgili görüşmelerimiz derken bir görüşme trafiği oldu. On birde inmişiz ve havaalanından meseleye vaziyet ediyoruz. Belli bir zaman geçti, Emniyet Genel Müdürümüz özel harekât polislerine F16'larla saldırdıklarını, bombaladıklarını ve birtakım yerlere bomba attıklarını söyledi, vatandaşımızın meselelerden haberdar olmasının doğru olacağını, vatandaşın da desteğine ihtiyaç duyduğumuzu bildirdi. Ben de, tabii, hemen, zannediyorum ilk NTV'ydi, orayı aradım. O arada Sayın Cumhurbaşkanımız konuşuyor NTV'de. Telefonla dinledim, sonra ben devreye girdim, Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı bittikten sonra aynı çağrıyı yaptık. İşte, sosyal medyadan vatandaşımıza durumu aktaran çağrıyı yaptık. Diğer bir iki kanala daha bağlanarak... Çünkü, o arada, "Sürekli şuraya giriyorlar...", oraya eleman sevki yapıyoruz, polis sevki yapıyoruz. Dolayısıyla, fırsat buldukça da bazı kanallara bağlanarak vatandaşımızı bilgilendirdik ve durumdan haberdar ettik, yardımlarını istirham ettik. Yine aynı anda Başbakanımızın açıklamaları, siyasi parti genel başkanlarımızın açıklamaları oldu ve bazı partilerimizden Başbakanımızla irtibat kurma konusunda bizden destek istendi, onları hemen yerine getirdik. Yine Özel Kuvvetler Komutanının benimle irtibat kurmak istediğini söylediler. Kendisi beni arayarak kendisinin harekete geçeceğini, yetki istediğini söyledi. Ben de açtım telefonu yani Hükûmet adına söylüyorum, Cumhurbaşkanımız adına da söylüyorum dedim, bunlara karşı koyma konusunda her türlü yetkiye sahipsin ve harekete geç kardeşim dedim ve o da "Emredersiniz, ben bu meseleyi vatan meselesi olarak görüyorum." dedi ve ondan sonra kendi sistemini uyguladı yani kendi karşı duruş biçimini, organizasyonunu yaptı. Aynı gece, yine hemen -Bursa'da bunlar komutanlar tayin etmişler- Bursa'daki alay komutanı gözaltına alındı -ilk gözaltına alınan alay komutanıdır- ve onun cebinden illerde görevlendirdikleri sıkıyönetim komutanlarının isimleri çıktı. Bu sıkıyönetim komutanlarının isimlerini bize gönderdiler. Ben de aynı anda onlardan Jandarma kısmında olanların hepsini görevden aldım yani bunlar görevden alınmıştır. Tabii, o anda attığınız her adımı çok iyi hesap etmeniz lazım yani hem tahkim edici hem çözücü etkisi olabilir.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Siz o arada havalimanında mısınız?

EFKAN ALA (Bursa) - Tabii, havalimanındayım. Zaten havalimanında... Arkadaşlar, onları anlatacağım, kusura bakmayın.

Şimdi, biz sabaha karşı Sahil Güvenlik Komutanını da görevden aldık. Tabii, havaalanında bir bölük var, orada jandarma bölüğü. Ben de yaverimi -yani bizim emir subayımız oluyor, albaydı- değiştirmiştim arkadaşlar. Onun için, albay gitti, izin aldı benden, "Efendim, ben oraya gidiyorum." dedi. Gitti oraya ve "Ben albayım, burası artık benden sorulur." dedi ve oraya el koydu yani tabiri caizse. Çünkü, Ankara Alay Komutanını da almışlardı ve bölge komutanıyla irtibata geçerek tekrar onların kurtarılmasını sağladılar, okula gittiler. İşte, ondan sonraki durumları hep birlikte biliyoruz.

Tabii, biz gelirken -sonraki ifadelerden görüyoruz- F16 kaldırmışlar Malatya'ya indirmek için ama daha sonra ortaya çıkacaktır ki herhâlde... Belki Emniyetin özel bir uçağı vardı, onunla geldiğimi mi düşündüler, onu bulamadılar; yoksa Hava Kuvvetlerinden iki mesaj gitmiş, oradaki kafa karışıklığı mıdır bilmiyorum ama sonuçta muvaffak olamadan aşağı inmişler. Bunlar ifadelerde var. Yani, iki F16'nın uçağımızı, benim bindiğim uçağı -Türk Hava Yolları uçağındayım- indirmek için Malatya'ya... Ama, o uçak mı, daha sonra acaba Emniyetin uçağıyla mı geliyor, yoksa o mesajlaşmadaki iki ayrı mesajın gitmesinin yarattığı kafa karışıklığı mıdır bilmiyorum ama sonuçta -kendi ifadeleri- aşağı inmişler buna muvaffak olamadan. Biz, tabii, indiğimizde yani havaalanındayken bu sefer tanklar çeşitli yerlere geliyor. İşte, biz belediye başkanlarıyla konuşuyoruz, insanlar sokaklara çıktı. Emniyet Genel Müdürümüz buranın yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Külliye'nin de -o arada sürekli görüşüyoruz- bombalandığını söyleyince acaba bir şey bulabilir miyiz -TÜRKSAT'a da gitmişler- bir yöntem bulabilir miyiz diye ben MİT Müsteşarımızı aradım. MİT Müsteşarıyla değerlendirmemiz sonucunda -önceden bir miktar bu tür silahların olduğuna dair bilgim vardı- orada bu uçakları en azından tedirgin edecek birtakım şeyler vardı ellerinde, onları sevk ettik hem Meclise hem Külliye'ye hem de yukarıya konuşlandırdık Başbakanlığa. TÜRKSAT'ta da ikinci bir hamlelerini önlemek için "Ejder" diye bir şey almıştık ama onlar henüz teslim alınmamıştı, onları fabrikasından alıp oraya gönderdik ve orada, gerçekten, helikopter geldiğinde ateş etti aşağıdan ve helikopter bir daha gelmedi.

Şimdi, tabii, bir gece boyunca Sayın Başbakanımızla ve İstanbul'a indikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımızla sürekli diyalog hâlinde, onların talimatlarını da alarak, onları bilgilendirerek buradaki durumu yönetmeye çalıştık. Jandarmada karargâhı ele geçirmişlerdi. Karargâhı ele geçiren de zamanında aslında tayin ettiğimiz ama bir senedir ilişiği kesilmemiş olan... Belki basın mensuplarından arkadaşlarımız ya da milletvekillerimiz bilmeyebilir, bu ne demek diyebilirler. Bu bürokraside bir sistem var, tayin yapıyorsunuz... Ben imzayı atmışım, adamı tayin etmişim ama ilgili amiri ona tebliğ etmiyor yani "Sen tayin edildin." diye tebliğ etmiyor, masasında tutuyor, o da orada görev yapıyor. Bir yıl boyunca öyle görev yapmış ve o kişi orayı organize ediyor ve bizim Terörle Mücadele Daire Başkanımızı da orada, Jandarmanın içerisinde eli kolu bağlıyken vuran terörist bu yani.

Tabii, biz aynı şekilde Jandarmaya da çeşitli talimatları verdik. O Arif Paşa onları birimlere iletti. O arada, tabii, bilgiler alıyoruz yani Genelkurmay Başkanı, diğerleri nerede, nereye götürülmüşler, ne olmuş, diğer bütün ilgili birimlerle, belediyelerimizle, çeşitli yerlerdeki valilerle konuşuyoruz, onlar sürekli arıyorlar, biz onlara sürekli talimatlar veriyoruz, güven veriyoruz. Derken, arkadaşlar, bu geceyi sabaha erdirdik. Sabah da Sayın Başbakanımızla yine mutabık kalarak gittik, o da geldi, ben de gittim ve orada açıklama yaptık, Çankaya Köşkü'nde.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, süre olarak yarım saat doldu.

Bilginiz olsun.

EFKAN ALA (Bursa) - Tamam.

Teşekkür ediyorum. Ben de bitirmek üzereyim.

Daha sonraki gelişmeleri, arkadaşlar, hep birlikte izledik, hep birlikte izliyoruz, değerlendiriyoruz, kararlar alıyoruz, işte Meclis üyeleri olarak alıyoruz, Hükûmet olarak arkadaşlarımız şimdi alıyor, ben de içindeydim, alıyoruz.

Tabii, bu sunumda söylenecek, detaylandırdıkça detaylandırılabilecek çok fazla konu var ama izin verirseniz burada sonlandırayım ve sizin soracağınız sorularla değerlendirmelere devam edelim.

Bu sonuçta -son cümle olarak- gerçekten çok gizli, özel bir biçimde dizayn edilmiş, teşkilatlandırılmış bir örgüt yapısıyla karşı karşıyayız. Yani düşünün ki böyle bir karar alıyorlar ve... Tabii, istihbarat bilgisi olarak bir şey daha paylaşayım: Yani "Şu saatte şu gün şu olacak." diye bir istihbarat bilgisi bana gelmiş değil şeyden önce yani bu iş faaliyete başlamadan önce gelmiş değildi. İşte, zaten öbürlerini biliyorsunuz. MİT, biraz önce bir bilgi alıp önce onu Genelkurmayla değerlendiriyorlar. Ama daha öncesinde, herkeste olduğu gibi, çeşitli değerlendirmeler yani "Bunlar bir adımı kaybedince diğer bir adımı devreye sokacaklar." diye değerlendirmeler hep oldu. Nitekim, zamanı gelmemiş yani albaylardan 8-10 kişi vardı. Bunları sürelerini doldurmadıkları için daha önceden tayin etmemiştik. Biz mayıs ayında bunların yine tayinini yaptık, 8-10 kişinin de -tam rakamı bilmiyorum ben, o civarda- ve onların da bir an önce ilişiklerinin kesilmesini ben söyledim çünkü yaklaşan Askerî Şûra öncesinde birtakım değerlendirmeler yaparak bazı girişimlerde bulunabilecekleri yönünde bir kanaat oluşmuştu. Onun için de bir an önce bunların da ilişkilerini kesin diye talimat vermiştim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Nasıl oluştu bu kanaat?

EFKAN ALA (Bursa) - İşte kanaat...

Yani kanaatin oluşması, arkadaşlar, işte değerlendirmeler yapıyoruz, sizler de yapıyorsunuz, istihbarat bilgisi, genel bilgiler yani genel olarak, efendim, böyle şeylere girişebilirler. Spesifik olarak, siz sormadan ben söylüyorum, yani "Şu saat şu tarihte şöyle bir şey olacak." diye bir istihbarat bilgisi gelmiş değil ama daha öncesinde "Efendim, şöyle şöyle yapabilirler, böyle kalkışmalarda bulunabilirler..." Bunlar değerlendirme skalasındaki bilgiler diyelim yani değerlendirmeler. Bu tür değerlendirmeler istihbarat birimlerinden de de geliyor zaman zaman, ondan sonra da geldi, ondan öncesinde de geliyordu. Onun için zaten sistemik dönüşümü çok önemsiyorum ve yine son cümle, imkân, bir sistemde -daha sistemi hiç konuşmadık- örneğin darbe yapma imkânı varsa, arkadaşlar, ihtimali de olur. O imkânı ortadan kaldıracak demokratik düzeni inşa etmek bizim boynumuzun borcudur.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Açıklamalar için teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Ben soruları başlatmış olayım.

Şimdi, Fetullahçı terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi olduğu için bu örgütü de tüm yönleriyle araştırmak bizim Komisyonumuzun görevi. Siz özellikle Bakanlığınızdan sonra henüz "Fetullahçı terör örgütü" kavramı oturmadan "paralel devlet yapılanması", "paralel örgüt" kavramlarının konuşulduğu 17-25 Aralık döneminde bu paralel yapıyla -o günkü kavramla söylüyorum- etkin mücadelede görev almış bir İçişleri Bakanısınız. Kamuoyunda da bilinen bu mücadele safhasında yaptığınız araştırmalar, size gelen istihbarat raporları ve değerlendirmelerle bu örgütün ilk başlangıç, kuruluş ve kamuya sızma tarihi konusunda yaklaşık veya bildiğiniz net bir şey var mı, söyleyebilir misiniz?

EFKAN ALA (Bursa) - Yani sözün başında söyledim, zaten şimdi ifadeler ortaya çıktıkça da görülüyor, 1980'lerden itibaren, 1984, 1983, ondan önce de var, 1970'lerin sonunda ama böyle sistematik olarak devlet kurumlarına sorular çalarak, çeşitli yöntemler kullanarak girme dönemleri, şu ana kadar -başka bilgiler çıkabilir daha sonra- benim elimdeki bilgiler 1980'lerin başından itibaren bu böyle olmuş.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.