KOMİSYON KONUŞMASI

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllarca bürokrat ve milletvekili olarak katıldığım Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyelerini ve burada bulunan milletvekillerini bu kez Avrupa Birliği Bakanı olarak saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle, Avrupa Birliği Bakanlığının 2015 mali yılı bütçe tasarısını sizlere sunmaktan da onur duyuyorum.

Konuşma metnini sizlerle paylaştım, ancak sorularınıza daha uzun bir sürede cevap verebilmek amacıyla bu basılı metnin tamamını okumayacağım, kayıtlar bakımından metnin dağıtılan şeklinin geçerli olmasını Başkanlığın takdirine ve iznine sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

O zaman yirmi dakika içerisinde toparlayalım efendim.

Buyurun.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Tabii.

Ben de aynı süre zarfında düşünüyordum ama yirmi dakikayı deneyeceğim, başarabilirsem takdirlerinize sığınacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2014 yılını Avrupa Birliği açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirmek mümkündür.

Avrupa'nın inşası sürecinde daha önce de bu şekilde dönemler olduğunu gözlemliyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, Avrupa bütünleşme sürecinin kırılma noktalarının hep böyle zaman kesitlerinde belirgin bir şekilde oluştuğunu ve geleceğe yönelik temel yönelimlerin hız kazanabildiğini de görmekteyiz.

Bu itibarla, Avrupa Birliği açısından 2014 yılının özelliğini yalnızca yeni bir Avrupa Parlamentosu, yeni bir Avrupa Birliği Komisyonu, yeni bir yüksek temsilci ve yeni bir Avrupa Birliği Zirvesinin yeni başkanının işbaşı yapması şeklinde algılamamamız gerekli diye düşünüyorum, bunun ötesinde başka anlamların da olduğunu düşünüyorum.

Şöyle ki, Avrupa, bugün kendi projesini ve temel önceliklerini geçmiş tecrübelerinden çıkardığı dersler ve son on yıldır yaşadığı çoklu krizlerden hareketle masaya yatırmıştır. Bugünün küresel ve bölgesel sınamaları Avrupa projesinin belki de tarihinde karşılaştığı tüm sınamalardan farklı unsurları içinde barındırmaktadır. Fırsatlar farklı, ancak tehditler de farklıdır. Fırsatların değerlendirilmesi için ortaya konulacak irade, Avrupa Birliği için her zamankinden daha güçlü olmalıdır. Avrupa Birliğinin, tehditlerin üstesinden gelmek için kendi kimliğini tazelemesi, ortaklıklarını güçlendirmesi elzemdir. Genişleme sürecinin yepyeni değerini tartma ihtiyacı kaçınılmazdır. Avrupa Birliği, daha derin bir küresel konum için kolları sıvamak zorunda olduğunu nihayet kavramak durumundadır.

Tabiatıyla, Avrupa Birliğinin, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları sacayaklarında yükselen evrensel değerler zemininde, cazibesini kendi coğrafyasının ötesine taşıyabilecek bir kimliği tazeleyebilen, vatandaşlarının kaybolan heyecanını tekrar tetikleyebilen bir birlik yolunda olmasını sağlayacak adımları da atması önem arz etmektedir.

Türkiye'ye baktığımızda, Türkiye bidayetten beri temel iradesini güçlü bir Avrupa projesinden yana kullanmıştır. Avrupa Birliğine tam üyelik tercihimiz konjonktürel değil, kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünüdür. Bu tercih, aynı zamanda Avrupa projesinin siyasi anlamına güç kazandıran ve geniş bir coğrafyada istikrar, refah ve huzura hizmet eden insan odaklı bir anlayışın sonucudur.

Avrupa Birliğine katılım sürecimizi stratejik bir hedef kılan en önemli özellik, öncelikle ortak sahiplenme duygusuyla ve birlikte çalışma, birlikte yaşama anlayışıyla, evrensel değerler zemininde bir barış coğrafyası yaratmaktır. Bu, aynı zamanda değerler coğrafyasının da yaşam sahasını genişletecektir.

Türkiye'nin zengin tarihinden, emsalsiz konumundan, köklü geleneklerinden, insanımızın eşine az rastlanır girişimci yeteneğinden, bölgesel ve küresel düzeyde iş birliği dinamiklerini harekete geçiren vizyon dolu hamlelerinden, insani yardım yeteneğimizi küresel düzeyde örnek kılan cömert duruşundan hareketle, bizler, güçlü bir Türkiye, güçlü bir Avrupa Birliğini bir arada görmek istiyoruz.

Türkiye ile Avrupa Birliği birlikteliğinin bugünkü aşamada taşıdığı anlam, Avrupa projesinin geleceği açısından büyük bir koz teşkil etmektedir. Yılların emeğiyle, yılların birikimiyle katedilen mesafe, süreçteki tüm iniş çıkışlara, ortaya çıkarılan tüm sıkıntılara karşın çok iyi değerlendirilebilecek bir zemini de sağlamaktadır.

Öte yandan, uzun zamandır vizyon dolu projelerden yoksun kalan Avrupa Birliğinin Amerika Birleşik Devletleri'yle sürdürmekte olduğu Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) müzakereleri Avrupa Birliğinin küresel konumu açısından büyük fotoğrafın içinde önem taşımaktadır. G-20 Dönem Başkanlığı'nı üstlenen Türkiye'nin günümüzde transatlantik bağ içindeki ayrıcalıklı konumu ve Gümrük Birliği dâhil Avrupa Birliğiyle ulaştığı entegrasyon düzeyi, geleceğe yönelik bu gibi büyük projeler için güçlü bir katma değer getirecek niteliktedir. Türkiye TTIP'in içinde yer alma yönündeki çabalarını özgüvenle sürdürecektir, haklı beklentilerini her platformda güçlü şekilde dile getirmeye devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımızın 2014 yılını Avrupa Yılı ilan etmesiyle başlı başına önemli bir mesaj verilmiştir. 62'nci Hükûmetimizin programında da Avrupa Birliğine stratejik hedef vurgusu ve son aylarda Türkiye'nin Yeni Avrupa Birliği Stratejisi başta olmak üzere atılan sayısız adım, siyasi kararlılığın ortaya konulması adına anlamlıdır. Hükûmetimiz Avrupa Projesi açısından böylesine kritik dönemde ve çok önemli bir tarih kesitinde verebileceği en güçlü, en içten ve en sorumlu mesajı Avrupa Birliğine böylelikle vermiştir. Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunda uzun bir geçmişe dayanan çabalarının sadece ülkemizde ya da üye ülkelerde değil, farklı coğrafyalarda dikkatle izlendiğini ve bu çabanın sonuç vermesini bir anlamda kendi başarısı olarak görecek çok sayıda ülkenin olduğunu 3 Ekim 2005 tarihinde katılım müzakerelerine başlandığında ortaya çıkan ortam bizlere kesinlikle göstermiştir. Tabiatıyla Türkiye'nin konumu farklıdır. Katılım sürecimizin başarılı şekilde sonuca götürülmesinin yaratacağı etki de bununla ilgili olarak farklı olacaktır. Türkiye istikrarsızlıklarla dolu bir coğrafyada uzun zamandır bir istikrar adasıdır. Siyasi istikrarını ve ekonomik istikrarını civarında meydana gelen tüm yangın niteliğindeki gelişmelere rağmen muhafaza edebilmiş tek ülkedir. Avrupa Birliği katılım sürecinde de Türkiye her alanda kendi vatandaşları için çıtayı en yukarıya koymaktadır ve özgüvenle ilerlemektedir. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yılına giden süreçte, 2023 yılında AB yolundaki kararlılığımızın mevcut bölgesel ve küresel sınamalar açısından ne denli ayrıcalıklı bir mesajı barındırdığını da herkes görmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihin ve coğrafyanın belirlediği bu gerçekleri dikkate alarak, Avrupa Birliğine üyelik hedefi doğrultusunda, bir anlamda Anayasa işlevi olarak değerlendirdiğim Türkiye'nin yeni bir Avrupa Birliği Stratejisi'ni hazırladık. "Reform", "dönüşüm" ve "iletişim" kilit kavramları bu Avrupa Birliği Stratejisi'nin ana kavramlarıdır. Avrupa Birliği Stratejisi bu çerçeve içinde, Siyasi Reform Süreci, Katılım Sürecinde Sosyoekonomik Dönüşüm ve Avrupa Birliği İletişim Stratejisi olmak üzere üç boyuttan oluşmaktadır.

Stratejinin ilk boyutunu Siyasi Reform Süreci ve bu süreçte gerçekleşen çalışmalar olarak düşündük. Kopenhag Siyasi Kriterlerinin mantık silsilesi içinde de siyasi kriterlerin en önde yer almasını ve burada da Türkiye bakımından öncelikli bir konu olarak gördük. Siyasi reformlar tabiatıyla sadece katılım müzakerelerinin başlaması açısından değil, müzakerelerin seyri açısından da belirleyicidir. Türkiye, siyasi reformlar alanında her geçen gün çıtayı daha yukarıya çeken ve geleceğin inşasında demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasını esas alan bir duruş sergilemektedir.

Nitekim, Avrupa Birliği stratejimiz çerçevesinde, 2003 yılında kurulan ve ondan bu yana 30 kadar toplantı yapan Reform İzleme Grubu'nu yeni sistemimiz içinde, yeni anlayışımız içinde Reform Eylem Grubu olarak yeniden yapılandırdık. Avrupa Birliği katılım sürecimizin ülke içindeki en önemli platformlarından biri Reform Eylem Grubu olacaktır. Bu toplantının ismini ve yapısını Bakanlar Kurulumuzun da onayıyla değiştirdik. Bundan sonra Reform Eylem Grubu, eskiden olduğu gibi reformları sadece izlemekle kalmayacaktır ve reform tasarılarının hazırlanması, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulması, Meclisin onayının sağlanması, uygulanması ve yeni bir kavramımız olan "hayata geçirilmesi" bakımında da aktif bir rol oynayacaktır. İlk Reform Eylem Grubu toplantımızı 8 Kasım 2014 tarihinde, Ankara'da, Adalet, İçişleri, Dışişleri Bakanlarımızın ve bendenizin katılımıyla gerçekleştirdik. Bu toplantıda iç güvenlik ve yargıyla ilgili reform paketleri başta olmak üzere, uzun zamandır gündemde olan siyasi kriterler ile 23'üncü ve 24'üncü fasıllarda ilerleme kaydedilmesi bakımından önem taşıyan Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun'u, Kolluk Gözetim Komisyonu Kurulması Kanunu'nu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair kanun çalışmalarını ele aldık. Bunların süratle tamamlanması ve Meclisimizin onayına sunulması kararlaştırıldı. Ayrıca, uluslararası kamuoyunda ülkemiz aleyhinde yanlış ve mesnedi olmayan bir algı oluşmasına neden olan sözde tutuklu gazetecilerin durumu da REG toplantısında ele alındı.

Bununla ilgili gerçek tablo tüm temaslarımda Batılı muhataplarım ve ayrıca basın mensuplarıyla da paylaşılmaktadır.

Reform Eylem Grubu'nda ayrıca, önümüzdeki esas itibarıyla iki çalışma yapılması kararlaştırılmıştır. Bunların bir tanesi 12 Eylül döneminin izlerini silmeye yönelik kapsamlı bir çalışmadır. İkincisi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve uluslararası raporlar ışığında, Türkiye'de ifade özgürlüğü açısından gözden geçirilmesi gerektiği düşünülen mevzuat hükümlerinin değerlendirileceği ayrı bir paket hazırlanması kararlaştırılmıştır. Çok önem verdiğimiz bu paketin Bakanlığımızın ev sahipliğinde ocak ayında İstanbul'da yapılacak ve Sayın Başbakanımızın Başkanlık edeceği müteakip REG toplantısında Başbakanımız tarafından açıklanması da öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; stratejimizin ikinci boyutunu oluşturan katılım sürecinde yaşanan sosyoekonomik dönüşüm ise önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği müktesebatına uyum konusunda yapacağımız çalışmaları içeriyor. Bu çerçevede, stratejimizi operasyonel hâle getiren iki aşamalı Avrupa Birliğine Katılım İçin Ulusal Eylem Planı'nı hazırladık. Eylem Planı'yla, Türkiye'deki siyasi reformların ve mevcut sosyoekonomik dönüşümün sürdürülmesi ve güçlendirilmesine yönelik önceliklerimizi ortaya koyduk. Türkiye bugün Avrupa Birliği müktesebatına uyum konusunda önemli bir aşamaya gelmiştir. Bu nedenle, yeni Avrupa Birliği stratejimizi de mevzuat çalışmalarına paralel olarak, özellikle uygulama ve idari kapasite konusundaki eksikliklerimiz üzerinde yoğunlaştırdık.

Ulusal Eylem Planı'nı iki aşamada düşündük ve bu aşamaların birincisini Kasım 2014-Haziran 2015 döneminde öngördük. Seçim dönemi olduğu için o zamana kadar birinci planını kapsasın diye düşündük ve Eylem Planı'nın birinci aşamasında yer alan düzenlemelerin önemli bir bölümü esasen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş durumdadır. Planda yer alan diğer yasa taslakları da en kısa zamanda Meclisimize sunulacaktır. Daha önce bahsettiğim yeni Avrupa Birliği Strateji'miz sizlere sunduğumuz bu küçük kitapçıktadır ve bu bahsettiğim Ulusal Eylem Planı'nın birinci aşaması da bu kitapçıkta yer almaktadır.

Planının 2015-2019 dönemini kapsayan ikinci aşamasının taslak metni Bakanlar Kurulumuza sunulmuştur. Bunu da 1 Aralık sabahı kamuoyuyla paylaşmayı öngörüyoruz.

Birinci aşamada, Meclisimizin çalışma takvimi nedeniyle yasalaşması mümkün olamayacak düzenlemeler şayet gerçekte olursa bunları da 2015-2019 Ulusal Planı'mızın içine dercedeceğiz.

Öte yandan, Avrupa Birliği müktesebatına uyum çalışmalarının Bakanlığımızın koordinasyonunda daha etkin bir şekilde yürütülmesi için bir Başbakanlık genelgesi çıkarıldı. Bunu da son derece önemsiyoruz ve bu 25 Eylül 2014 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Avrupa Birliğiyle ilgili çalışmaların koordinasyonu konulu genelgede bütün kurumlarımızın, bakanlıklarımızın bundan sonra yapacakları yasa çalışmalarında, öncelikle Avrupa Birliğinin bu yasaların Avrupa Birliği müktesebatına ve Avrupa Birliği ülkelerindeki uygulamalara uyumuyla ilgili olarak görüş bildirilmesi talimatı yer almaktadır. Gerçekten uzun zamandır bunu gerçekleştirmeye çalıştığımız bir Başbakanlık genelgesidir. O açıdan da önemsiyoruz.

Stratejinin üçüncü boyutunu ise Avrupa Birliği iletişim stratejisi oluşturmaktadır. Bu da sizlere takdim ettiğimiz şu kitapçıkta yer almaktadır. Bunun esas amacı, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde özellikle iletişim boyutunda etkin bir hamle yapması gereğinden kaynaklanmaktadır. Bu strateji Avrupa Birliği ülkelerinde Türkiye'yle mevcut olan yanlış bir algının değiştirilmesi, olguyla buluşturulması, keza ülkemizde de Avrupa Birliğine ilişkin olarak son dönemlerde ifade edilmeye başlanmış bazı yanlış algıların da düzeltilmesi ve yine doğru olguyla birleştirilmesidir. Bu nedenledir ki katılım öncesi Avrupa Birliği mali yardımının 2014-2020 döneminde önceki dönemlerle kıyaslandığında sivil topluma daha fazla fon ayrılmasını sağlıyoruz. Zira, iletişim stratejimizin en önemli unsurunu sivil toplum kuruluşları teşkil edecektir. Gerçekten demokrasimizin temel unsuru olan sivil toplumumuzun bu atılımımızda da bize en büyük desteği vereceğini ve arkamıza gerçekten güçlü bir rüzgâr yaratacağını düşünüyoruz ve buna güveniyoruz. Bu kapsamda yaklaşık 180 milyon avro tutarında bir kaynağın sivil toplumun ve sivil toplum diyaloğunun güçlendirilmesi için kullandırılmasını öngörmekteyiz.

Avrupa Birliği iletişim stratejimizi uygulamaya başladık. Bendeniz bizzat AB üyesi ülkelerin liderleriyle, muhataplarımla çok önemli görüşmeler gerçekleştirdim. Göreve geldiğim günden itibaren de dış temaslara ağırlık vererek Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliğine ilişkin haklı beklentilerimizi ve görüşlerimizi farklı ülkelerde ve farklı platformlarda şahsen anlatmaya özen gösteriyorum. Mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında yenilenen Avrupa Birliği yönetimi ve en yeni yapıcı bir dil ile görüşmek, tartışmak ve birbirimizi anlamak hususunda mesafe kaydetmek için gayret sarf ediyorum. Göreve başladığım günden bu yana 4 kez Brüksel'i ziyaret ettim. 1 Kasımda göreve başlayan Avrupa Birliği Komisyonunun şu ana kadar 12 komisyon üyesiyle bizzat görüştüm. Strazburg ve Brüksel'de Avrupa Parlamentosu Başkanı ve grup başkanlarıyla bir araya geldim. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Venedik Komisyonu Başkanıyla görüştüm. Ayrıca Almanya, Fransa, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz'e resmî ziyaretler gerçekleştirdim. Sayın Cumhurbaşkanımıza refakaten de Estonya ve Letonya ziyaretlerinde yer aldım. Böylelikle, hâlihazırda, 1 Ocak tarihi itibarıyla Troyka'da yer alacak olan Letonya ve Lüksemburg yetkilileriyle bir araya gelip -daha başkanlığı devralmadan- sürecin geleceğini konuşma fırsatını, kendileriyle görüşme fırsatını buldum. Bu hafta da ikinci yarısında İsveç'e giderek çeşitli temaslarda bulunacağım.

Öte yandan, sivil toplum kuruluşlarının birikimlerinden yararlanabilmemiz ve mevcut sorunların çözüme kavuşturulması için, demin bahsettiğim gibi, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya gelmeyi öncelikli hedef olarak alıyoruz ve bu çerçevede de onların üyelik sürecimize ilişkin değerlendirmelerini dikkate alacağız.

Burada bir hususun altını çizmek istiyorum. Hâlihazırda faal 103 bin derneğimiz vardır ve gerçekten Türkiye'de demokrasinin ne zaman inkıtaya uğradığı dönemler olduysa bu rakam çok aşağılara inmiştir, ne zaman demokrasi tekrar filizlenmeye başlamışsa sivil toplum örgütlerimizin sayısı yukarıya doğru çıkmaya başlamıştır. Bugün bu bahsettiğim 103 bin dernek sayısı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en üst noktasıdır ve bundan da gerçekten gurur duyuyoruz ve bu çeşitliliğin demokrasimizin geldiği nokta olarak iftihar edilecek bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede, sivil toplum kuruluşlarının geniş katılımıyla iki gün sonra 26 Kasım tarihinde İstanbul'da sivil toplum ile ilk diyalog toplantımızı gerçekleştireceğiz ve onların yeni Avrupa Birliği stratejisine ilişkin katkı ve önerilerinin alınacağı bir istişare ortamı oluşturmaya çalışacağız. Yaklaşık 600 sivil toplum kuruluşunu davet ettik, 1.500 kadar katılım olacak ve son derece canlı bir atmosfer içinde bunu yürütmeyi planlıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği çerçevesinde yapılan siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar bir taraftan Türkiye'yi köklü bir biçimde değiştirmektedir, öte yandan da Türkiye'nin hem bölgesinde hem uluslararası sistemde çok daha güçlü bir ülke olmasını sağlamaktadır. Bazı AB üyesi ülkelerin farklı siyasi yaklaşımları nedeniyle katılım müzakerelerinin istediğimiz hızda ilerleyemediği malumlarınızdır. Ancak, 17 fasıl, Avrupa Birliği Konseyi kararı veyahut ülkelerin siyasi nitelikli engellemeleri nedeniyle bloke edilmiştir. AB katılım sürecinde siyasi nedenlerle oluşan bu tıkanıklığa rağmen bizim Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak konusundaki irademiz güçlü bir biçimde devam etmektedir. Önümüzdeki dönemde müzakere pozisyon belgemizi yedi sene önce sunduğumuz 17 no.lu ekonomi ve parasal politika faslını -bu, daha önce Sarkozy zamanında bloke edilmiş bir fasıldı ve Fransa bütün o beş fasıl üzerindeki blokajını kaldırmış durumdadır- keza, üzerinde siyasi blokaj bulunmayan 19 no.lu sosyal politika ve istihdam faslını ve keza siyasi reform sürecimiz açısından önem atfettiğimiz 23 ve 24'üncü fasılların açılması için gerekli tüm teknik ve diplomatik çalışmaları sürdürüyoruz.

Bu noktada, Avrupa Birliğine katılım sürecini değerlendirirken önemli bir hususun da altını çizmek istiyorum. Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyelik sürecini sadece açılıp kapanan fasıllar üzerinden değerlendirmek yanlış olacaktır. Avrupa Birliği müzakere sürecinde fasıl açmak çok sayıda parçadan sadece birisidir. Avrupa Birliği üyelik süreci fasılların açılıp kapandığı teknik bir süreç değildir. Aksine, nihai aşamada siyasi bir karardır. Malumları olduğu üzere, Türkiye resmî olarak 14 faslı açabildi, 1 faslı ise geçici olarak kapatabildi. Ancak, Aralık 2006 Konsey kararıyla 8 faslın açılması ve tüm fasılların kapatılmasının bloke edilmesi sonrasında Türkiye önemli bir karar almıştır ve bu karar uyarınca tüm fasılların Ankara'da tamamı açılmışçasına bütün çabaların başlatılması ve bu fasıllarla ilgili olarak ne gerekiyorsa yapılması kararı almıştır. Bu çerçevede de sekiz yıldır Türkiye gerçekten çok önemli çalışmalar yapmıştır ve bugün itibarıyla resmî tablodan farklı olan gerçek tablo Türkiye'nin 28 faslı açtığı ve 14 faslı kapadığı bir tablodur. Burada, tabiatıyla, bu çalışmalar sayesinde müzakere sürecinde zaman kaybı yaşanmamıştır. Bu süreç içinde yer alan milyonun üzerinde çalışan; üniversitelerde, kamu kurumlarında, belediyelerde, sivil toplumda, Hükûmette çalışan enerjinin, kişilerin kaybolmaması sağlanmıştır ve bir de önemli husus, siyasi blokajlar kalktığı takdirde fasılların süratle açılıp kapanacak noktaya getirilmesi sağlanmıştır. Yani, örneğin Kıbrıs sorunu çözülse ve "15 faslı yarın açıyoruz." deseler, eğer bu çalışmalar yapılmamış olsa belki üç beş seneye ihtiyacımız olacaktı. Oysa bugün 10 fasıl olsun, 15 fasıl olsun, birkaç ay içinde Türkiye bu fasılları açabilecek noktaya gelmiştir. Diğer bir olumlu tarafı da tabii, bu fasıllarla ilgili çalışmalar sürdürüldükçe Türk insanının da günlük yaşamında hissedebildiği ölçüde standartlarının yükseltilmesi de mümkün hâle getirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızın tabiatıyla desteği ve yüce Meclisimizin iradesiyle bu reformların hayata geçirilmesi gerçekten mümkün olabilmektedir. Hem halkımız hem yüce Meclisimiz bu reformların arkasındaki itici güçtür. Bu kapsamda, son on üç yıla baktığımızda, 377 kanun ve 1.964 ikincil düzenleme yani toplam 2.341 yasal düzenleme gerek Meclisimizden...

MUSA ÇAM (İzmir) - Burada 378 yazıyor Sayın Bakan.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Yanlış toplamış olabilirim. Her zaman sizin matematiğinize daha çok...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - Nasıl takip ediyoruz ama.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Toplamada sizinkine sığınıyorum.

BAŞKAN - Sayın Çam'ın sendikacılığına güvenin efendim, matematiğine değil de

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Tabii.

Yani, ben hesap makinamı da bundan sonra çöpe atacağım, sizinle birlikte çalışacağız.

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Diğer konularda da güvenebilirsiniz arkadaşlara, sadece toplamada değil, her konuda güvenebilirsiniz.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Kesinlikle, ona her zaman güvencim vardır, o da bilir.

BAŞKAN - Sayın Bakan, geçenlerde on beş saatlik çalışmanın sonunda bir kelime atladık diye yapmadığını bırakmamıştı bize efendim, yani.

Buyurun.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Son bir yılda da 15 kanun ve 142 ikincil düzenleme kabul edilmiştir.

Bende 167 gözüküyor. Siz bir toplama yaparsanız ben ona itibar edeceğim.

2014 yılı İlerleme Raporu'nda da müktesebat uyumuna ilişkin olarak gerçekten çalışmalarımız takdir edilmektedir ve 33 faslın ilerleme kaydedilebilecek 30'unda, yani ilerleme kaydedilmesi mümkün olabilecek 30'unda ilerleme sağlandığı teyit edilmektedir. Ve genel uyum düzeyine bakıldığında da ilerleme raporunda 26 fasılda uyum düzeyinin iyi olduğu vurgulanmaktadır. Bu şekilde, demin söylediğim rakamlar, fasıllar itibarıyla Komisyonun ilerleme raporunda da teyit edilmiş olmaktadır.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, arkamızda sayaç vardır, o kalan dakikayı gösteriyor, hani ona dikkat ederseniz.

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Ben oraya yetişmeye gayret ediyorum.

Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; Türkiye Avrupa Birliği mali yardım mekanizmasının genel koordinasyonunu sağlamaktan sorumlu Bakanlığımız "Ulusal Mali Yardım Koordinatörü" sıfatıyla Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilecek programların ve projelerin Avrupa Birliğine katılım öncelikleri doğrultusunda hazırlanmasını ilgili kurumlarla birlikte sağlamaktadır ve uygulamayı izlemektedir, yönlendirmektedir. 2007-2013 dönemi için Avrupa Birliğinden tahsis edilen 4,79 milyar avro hibe bu amaca yönelik olarak kullandırılmaktadır. Bu kaynakların kullanımı 2017 yılı sonuna kadar devam edecektir.

Bakanlığımız koordinasyonunda, Avrupa Birliği ile mali iş birliği kapsamında 2013 yılı için tahsis edilen yaklaşık 903 milyon avro tutarındaki fonun programlamasıyla ilgili çalışmalar kurumlarımızla birlikte tamamlanmıştır. Bu kaynağın 236 milyonluk kısmı IPA'nın birinci bileşeni altında yargı ve temel haklar, göç yönetimi ve sınırlar, enerji ve tarım ile kırsal kalkınma alanlarındaki sektör programlarının finansmanında kullandırılacaktır.

Bakanlığımızın "Ulusal Otorite" olarak belirlendiği IPA'nın ikinci bileşeni olan "sınır ötesi iş birliği" kapsamında Türkiye iki programa iştirak etmektedir. Karadeniz Havzasında Sınır Ötesi İşbirliği Programı altında Türk ortağı bulunan 39 projeden 29'u fiilen uygulama aşamasındadır. 10 proje ise Kasım 2014 itibarıyla tamamlanmıştır.

Bulgaristan-Türkiye IPA Sınır Ötesi İşbirliği Programı'nda ise 2007-2013 döneminde hibe desteği almaya hak kazanan 80 proje Kasım 2014 itibarıyla tamamlanmıştır. 44 projenin uygulaması da devam etmektedir.

Öte yandan, Avrupa Birliğinin yeni bütçe dönemi ile birlikte şekillenen, 2014-2020 yıllarını içine alacak olan yeni mali iş birliği dönemi IPA-II adıyla 1 Ocak 2014 itibarıyla başlamıştır. Bu dönemde ülkemiz yaklaşık 4,5 milyar avro hibe kullanacaktır. Bu döneme ilişkin programlama faaliyetleri kapsamında 2014 yılı için ayrılan 620 milyon avronun programlaması Bakanlığımız koordinasyonunda tamamlanmıştır.

Burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum: Mali iş birliğinin idaresine yönelik olarak ülkemizde tesis edilen yapı ve bu yapının aktörleri Avrupa Birliği Komisyonunca görevlendirilen bağımsız uzmanlar tarafından her yıl düzenli olarak denetlenmektedir. Bunun yanı sıra, Hazine Müsteşarlığımız tarafından da yine düzenli aralıklarla sistemin genel işleyişine yönelik denetleme faaliyetleri düzenlenmektedir. Dolayısıyla, ülkemiz ile Avrupa Birliği arasında tesis edilen mali iş birliği kapsamında Avrupa Birliğinden sağlanan fonlar hem idare süreçleri hem harcama usulleri bakımından çok sıkı bir şekilde, "şeffaflık" ve "hesap verebilirlik" prensipleri doğrultusunda denetlenmektedir.

Yurt dışı teşkilatımız bakımından, yerel ve ulusal yapılanmayla birlikte yurt dışı teşkilatımız da katılım sürecimizdeki yapılanmanın sacayaklarından birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede Brüksel'deki Avrupa Birliği Temsilciliğimizde 1 daimi temsilci ve 4 AB müşavirimiz görev yapmaktadır.

Ulusal Ajans, Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı; bu, kamuoyunda yaygın olarak kullanılan adıyla Türkiye Ulusal Ajansı her yaştan vatandaşımızın Avrupa ülkelerinin vatandaşlarıyla eğitim ve gençlik projelerinde bir araya gelmesine imkân sağlamaktadır. Türkiye Ulusal Ajansı tarafından 2004-2013 yılları arasında yaklaşık 24 bin projeye 600 milyon avronun üzerinde hibe tahsis edilmiştir. Bu projeler kapsamındaki faaliyetlerden 400 bini aşkın gencimiz yararlanmıştır. Bunlar arasından 300 binden fazla gencimiz yurt dışında eğitim ve iş birliği çalışmalarına katılmıştır.

Avrupa genelinde Türkiye Ulusal Ajansı en çok başvuru alan ajansların başında gelmektedir. Ajans tarafından yürütülen eğitim ve gençlik programları vatandaşlarımıza, yurt dışında eğitim, öğretim, öğrenim, staj, yaygın öğrenme temelli gençlik aktiviteleri ve gönüllü çalışmalar yapma imkânı sağlamaktadır.

2014-2020 döneminde de Avrupa Birliği eğitim ve gençlik programları "Erasmus+" adı verilen çatı program altında birleştirilmiştir. 2014 yılında mevcut durum itibarıyla eğitim ve gençlik alanındaki projelere yaklaşık 84 milyon avro hibe tahsis edilmiştir. Bu miktarın 39 milyon avrosu yükseköğretim, 24 milyon avrosu mesleki eğitim, 12 milyon avrosu okul eğitimi, 6 milyon avrosu gençlik ve 3 milyon avrosu da yetişkin eğitimi alanındaki projelere aittir. Yıl sonuna kadar yapılacak ilave tahsisatlar ile toplam hibe tutarının 90 milyon avronun üzerinde gerçekleşmesi öngörülmektedir.

2014 yılında başlayan yeni yedi yıllık program dönemiyle öngördüğümüz hedef Avrupa ülkelerinin ulusal ajansları arasında 1'inci sıraya yerleşmektir. On yılı aşan sürede sergilediği performans göz önüne alındığında, Ulusal Ajansımızın bunu başarmasının zor olmayacağını belirtmek isterim. Bunun için kurumumuza bütçe imkânları çerçevesinde her türlü desteği sağlamaya devam edeceğiz.

TÜRKAK kurumuna geçmek istiyorum. Bakanlığımızın bir diğer ilgili kuruluşu olan TÜRKAK Türk ekonomisi, ticareti ve ihracatı için çok önemli işlevler yerine getiren ve bölgesinde başarılı faaliyetlere imza atan uluslararası bir kurumdur.

Genel olarak "uygunluk değerlendirme kuruluşu" olarak adlandırılan deney laboratuvarı, kalibrasyon laboratuvarı, tıbbi laboratuvar, muayene kuruluşu, ürün belgelendirme kuruluşu, sistem belgelendirme kuruluşu, personel belgelendirme kuruluşu ve yeterlilik deneyi sağlayıcı kuruluşlar TÜRKAK tarafından akredite edilmektedir. Hâlen kamu ve özel kesimden, yurt içinden ve yurt dışından ekonominin değişik alanlarında faaliyet gösteren toplam 982 uygunluk değerlendirme kuruluşunun akreditasyonu devam etmektedir.

Üyesi olduğumuz Avrupa Akreditasyon Birliğinin 2012 yılında gerçekleştirdiği denetim 2013 Nisan ayında sonuçlanmıştır ve TÜRKAK'ın tüm alanlarda uluslararası yetkinliğinin devam ettiği tescillenmiştir. Uluslararası düzenlemeler ve anlaşmalar gereği, 2015 yılı Kasım ayında Avrupa Akreditasyon Birliği tarafından TÜRKAK'ta yeni bir denetim gerçekleştirilecektir.

Ülke ekonomisinin artan akreditasyon ihtiyacı nedeniyle 2013 yılında kuruma yeni personel alımı yapılmıştır. 2015 yılında da yeni personel istihdamıyla ve denetçi, teknik uzman havuzunun geliştirilmesiyle insan kaynağı güçlendirilecektir. Ayrıca, finansmanı kurumun öz gelirleriyle karşılanan bir hizmet binası Haziran 2013'te satın alınmıştır ve 2014 yılında iç düzenlemeleri tamamlanarak Ekim ayından itibaren kurum yeni binasında hizmetlerini sürdürmeye başlamıştır.

Demin, görüşmelerimizin başlangıcında bir soru vaki oldu. TÜRKAK ismi yeni yaratılmış bir isim değildir. Bu, 27/10/1999 yılında 4457 sayılı Kanun'la kurulmuştur ve kanunda TÜRKAK kısaltması kullanılmıştır. O tarihten beri aynı kısaltma kullanılmaktadır. O tarihte AK PARTİ iktidarda değildi ve Rahmetli Ecevit Başbakanlığında bir hükûmet söz konusuydu.

TÜRKAK kuruluş kanunu, keza, 2012 yılında 6337 sayılı Kanun'da değişiklikler getirmiştir ve bu logo olsun, bu isim olsun o zaman tekrar görüşlerinize sunulmuştur ve BDP Grubu adına da Nazmi Gür Beyefendinin bir konuşması olmuştur ve olumlu görüş sunulan bu kanun tasarısı da katılan milletvekillerimizin 222'sinin tümüyle kabul edilmiştir.

Sayın Başkan ve değerli Komisyon üyeleri; sonuç olarak, Avrupa Birliğine katılım sürecinin yönetilmesi sorumluluğunu üstlenerek ülkemizin son yıllarda yaşadığı demokratik ve sosyoekonomik dönüşüm sürecine katkı sağlayıcı bir rol oynayan Bakanlığımız, tam üyelik hedefi doğrultusunda, vatandaşlarımızın yaşam standartlarını en üst seviyeye çıkarmaya odaklanan bir anlayışla çalışmalarına devam etmektedir. Bakanlığımız, yetişmiş ve nitelikli insan gücünün bir kurumun başarısındaki en önemli girdi olduğunun bilincinde olarak insan kaynakları politikalarını şekillendirmekte, liyakat ve uzmanlaşmaya özel önem vermektedir.

Bakanlığımızdaki uzman personel sayısı 2010 yılından bu yana göreve başlatılan AB işleri uzman yardımcısı ve uzmanlarıyla toplamda 175'e ulaşmıştır. 324 olan toplam personel sayımız içinde kariyer meslek memurları yüzde 70 seviyesinde dikkat çekici bir yer tutmaktadır. Avrupa Birliği Bakanlığı, kamuda kariyer uzmanlık sisteminin ihtiyaçları doğrultusunda en hızlı ve sağlıklı biçimde yerleştiren kurumlardan biri hâline gelmiştir.

Bakanlığımız, kadınların iş hayatında temsili açısından da kamu sektöründe örnek teşkil etmektedir. Uyguladığımız pozitif ayrımcı istihdam politikası sayesinde Bakanlığımızdaki kariyer memurlarımızın yüzde 55'ini, tüm çalışanların yüzde 54'ünü ve ana hizmet birimlerimizin yöneticilerinin ise yüzde 64'ünü kadınlar oluşturmaktadır.

Tahsis edilen bu ödeneğin 223 milyon 53 bin TL'si bağlı kuruluşumuz olan AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı için öngörülen tutar teşkil etmektedir. Kalan 68 milyon 185 bin Türk lirası ise Bakanlığımız merkez ve yurt dışı teşkilatının ödenek toplamını oluşturmaktadır.

Sınır Ötesi İşbirliği Programları içerisinde yer alan Karadeniz Havzasında Sınır Ötesi İşbirliği Programı ile Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Programı için gerekli olan 2 milyon 650 bin Türk lirası tutarındaki ulusal katkı payımız Bakanlığımızın 2015 yılı bütçesinin sermaye transferleri bölümünde yer almaktadır.

Yukarıda arz edilen hususlar temelinde, Avrupa Birliği Bakanlığının Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığını da içeren 2015 yılı bütçe tasarısının, 20 milyon 926 bin TL'si personel giderleri, 2 milyon 124 bin TL'si sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri, 22 milyon 575 bin TL'si mal ve hizmet alım giderleri, 238 milyon 963 bin TL'si cari transferler, 4 milyon TL'si sermaye giderleri ve 2 milyon 650 bin TL'si sermaye transferleri olmak üzere toplam 291 milyon 238 bin TL olarak onaylarınıza sunulmuş bulunmaktadır.

Onaylarınıza sunduğumuz 2015 yılı bütçe ödeneğimizin, önümüzdeki dönem için Bakanlığımızın 2015 yılı Performans Programıyla belirlenen faaliyetleri, 2015 yılı içerisinde gerçekleştirilecek projeler ve Avrupa Birliğine katılım süreci bağlamındaki stratejik hedeflerimiz çerçevesinde değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyorum.

Sözlerime son verirken Avrupa Birliği Bakanlığının gerçekleştirdiği faaliyetlere ilişkin sunumum sırasında göstermiş olduğunuz sabır ve ilgi için teşekkür ediyorum. Bugüne kadar Avrupa Birliği sürecine vermiş olduğunuz destek için de şükranlarımızı sunuyorum.

Saygılarımla.