KOMİSYON KONUŞMASI

BURCU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Değerli Başkan, değerli üyeler; tekrardan selamlıyorum sizleri.

Sayın Müdürüm, konuşma esnanızda epey bir aslında soru aldım, hızlı hızlı geçeceğim. Aslında, bizim burada belirttiğimiz neredeyse tüm iddiaları kabul ettik yani konuşmadan biz bunu çıkardık. Evet, cezaevlerinde ihlaller var. Şöyle, sırayla geleceğim:

Mesela "Hangi yayın yasaklandı?" diye bir açıklama yapmadık yani hangi gazete yasaklandı? Spesifik bir örnek varsa bunu paylaşmanızı da bekleriz. Onun dışında, bu engellemeler adlilere mi yoksa siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik mi gerçekleşti? Bunu da açıklarsanız memnun oluruz.

Onun dışında, telefon görüşmesi açık görüşleri... Mesela, telefon görüşmesinden sonra yakın zamanda açık görüşler iki ayda bire çıkarıldı. Aslında tıkanıklık şurada: Evet, 15 Temmuz sonrasında bir örgütle mücadele adı altında olağanüstü uygulamaların yaşandığını biliyoruz fakat cezaevlerindeki bu yoğun taleplerin yani bu yoğun şikâyetlerin esas gerekçesi şu: Evet, bir örgütle mücadele edilebilir fakat bunların yansımasının tüm tutuklu ve hükümlülere mi olması gerekirdi? Aslında sıkıntımız burada bizim. Bu sebeple, genel itibarıyla Türkiye'deki uygulamaların bu açıdan da ele alınması gerekiyor aslında çünkü sorun orada.

Bunun dışında, "ani müdahale takımı" dediniz, A takımı. Bu da kabul edildi yani konuşmanızda "var, olabilir." dediniz, yanlış anlamıyorsak tabii ki.

Mesele yine şu: Tabii ki ani müdahale takımı olabilir ama bu takımın hangi amaçla görev yaptığı, hangi uygulamalara müdahale ettiği... Gerçekten ben geçen hafta size çok masum bir sonuç vermişim, ben bazı cezaevlerindeki idare açısından ele aldığımızda operasyonlarda sayı verdim ama sizin bize vermiş olduğunuz bilgilerden sonra, ben size çok çok az bir bilgi vermişim yani gözaltılar, işlemi devam edenler, görevden alınanlar; bunları göz önüne aldığımız zaman 15 Temmuz öncesi sonrası ya da öncesi, ben ayırt etmiyorum, uygulamaların daha ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Yani sayı az bir sayı değil Sevgili Müdürüm. 1.929 kişi hakkında işlem yapıldığı söylendi, 1.517'si görevden alındı, 490 kişi tutuklandı. Şimdi, belli ki bu insan hakları ihlallerinin mutlak suretle bağlantılı olduğu düşüncesi bizde bir kanaat oluşturuyor açıkçası.

Onun dışında, örneğin "Mektupların giriş ve çıkışına ilişkin varsa bir somut örnek..." dediniz. Ben, ayrıca HDS Cezaevi Komisyon Sözcüsüyüm, biz HDP Cezaevi Komisyonu olarak Komisyonumuzu oluşturduğumuzda her cezaevine bir mektup gönderdik, hiç ayırt etmedik yani cezaevlerini ziyaret edemediğimizi, bu sebeple herhangi bir ihlalin, herhangi bir talebin bize mektupla da gönderilebileceğine dair bir mektup yazdık fakat bu mektubun her cezaevine ulaşmadığını biliyoruz. Bazı cezaevlerinde yırtılıp atıldığını, sehven yani sözlü olarak sadece bildirildiğini de biliyoruz yani yapacağınız araştırmada bu açıkça ortaya çıkacaktır. Size örnek olsun diye söyledim.

Avukat görüşmelerine ilişkin idarenin ya da savcılığın lüzum görmesi üzerine kamera ve ses kayıt cihazlarının devreye girebileceğini söylediniz fakat bu lüzum noktası tartışmalı çünkü şu anda, görülen bir lüzum değil rutin bir uygulama hâline geldi. Bu sebeple de sadece Fetullahçı terör örgütü değil diğer tüm, daha önceden yani bir yıldır belki de tutuklu olan ya da öncesindeki bütün tutukluların bu hakkı açık bir şekilde gasbedildi aslında. Bu yüzden de idarenin yaklaşımı bu noktada önemli ama şunu biliyoruz önümüze gelen örneklerden: Bunun görülen lüzum üzerine değil bir rutin bir uygulama hâline geldiği de karşımıza çıkıyor.

Sibel Çarpaz'la ilgili bilgi verdiniz, teşekkür ederiz ancak Ergin Aktaş'la ilgili de sormuştuk çünkü Ergin Artaş'ın durumu farklı. Ergin Aktaş'ın iki kolu yok bilekten itibaren ve şu koşullarda cezaevinde kalması gerçekten mümkün değil. Bunu Bakanlık da kabul etti fakat güvenlik gerekçesiyle... Biliyorsunuz, güvenlik gerekçesiyle bunun önlenebileceğine dair bir madde eklendi fakat bunun tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Onun yanı sıra, sadece bu iki isim geçiyor hasta tutuklulara ilişkin ama geçen toplantıda da belirttim, bizim de bakın, buradaki, partideki üyelerimizle birlikte yaptığımız ziyaretlerde biz aslında birçok hasta tutukluyla karşılaştık. Yani Adli Tıptaki operasyonlardan bahsettiniz, mutlaka yine bağlantılı. Bizim beklentimiz hem Komisyon üyesi olarak hem de insan hakları savunucuları olarak, hangi örgüt, adli ya da siyasi hiç fark etmiyor, bakın, burası çok önemli çünkü insani bir durum. Hasta tutukluların acilen yani hiç beklemeden... İç kanunlarımız, uygulamalarımız elbette ki var, bu çerçevede hareket ediyoruz ama biraz daha insani yaklaşmamız gereken bir konudur. Mesela, dediniz ki: "Kendi etini kesip yiyen..." Bu kişi neden cezaevindedir? Aslında bunu sorgulamak gerekiyor yani böyle bir kişinin cezaevinde kalması zaten sorundur, tedavisinin mutlaka dışarıda yapılması gerekir mesela ya da bir şizofrenin ya da bir... Önümde var benim, ne yazık ki her gün yeni bir vaka geliyor önümüze. Hemen söylüyorum: İrfan Öztekin olması gerekiyor, soyadını da teyit edeyim, iki kez kalp krizi geçirmiş yakın zamanda -bugün geldi mektup elimize- ve astım ve şizofreni ya da epilepsi -bilgiler var bende- ve bu kişi hâlâ cezaevinde. Bizim Adalet Bakanlığından talebimiz, hasta tutuklulara ilişkin nasıl bir başvuru büromuz varsa gerçekten bütün hasta tutuklu ve hükümlülerin yeniden... Bakın, Adli Tıptaki vakalar da, bu operasyonlar da göz önüne alınarak yeniden bütün cezaevlerinde -ayrım yapmıyoruz, siyasi, adli, nereden olursa olsun- bu konuların tekrardan ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Bunun dışında, Şırnak cezaeviyle ilgili vermiş olduğunuz bilgiler gerçekten çok önemli ama eksik ve biraz da bulunduğunuz konum itibarıyla farklı açıdan baktığınızı düşünüyoruz. Şöyle: Sayın Müdürüm, yangın sebebi nedir? Gerçekten yangın sebebi nedir ve ölen 2 kişi uyuz muydu, uyuz olan çocuklar mıydı? Bu bilgiler çok geçmedi mesela. Eğer 2 kişi uyuz ise ve... Bakın, Şırnak'tan bugün gelen ve Türkiye İnsan Hakları Vakfına gönderilen bir mektup -bunu sizinle paylaşacağım, bugün geldi- ve birinci yazdıkları konu bu. Konuya ilişkin burada çok açık bir durum var yani bu kişilerin... Sonrasında, mektupmuş, şuymuş, şu örgütmüş, bu örgütmüş... Orada bir uyuz vakası var ve bu çocuklar oradaki uyuz vakasının giderilmesi için, tedavilerinin yapılması için idareyle bir görüşme yapıyor fakat talepleri karşılanmadığı için bir şekilde bu yangın çıkıyor. Biz, esas gerekçeye girmek zorundayız yani ölen 2 kişi alelade 2 kişi değil de, sağlık durumu iyi olan 2 kişi olsaydı dediğiniz açıklamaları kabul etmek olabilirdi ama gerçekten bu 2 kişi uyuz muydu? Evet, uyuzdu ölenler. Yani bu yüzden de ölüm sebepleri, ölmüş kişilerin ardından... Keşke yaşamış olsalardı da sorsaydık neden yangın çıkarıldığını ya da öldüklerini ama ölen 2 kişinin uyuz olduğunun burada altını çizmek gerekiyor ve hâlen orada bu vakanın devam ettiğini de belirtmek lazım ve bu mektubu da ben yine size aktaracağım çünkü sorunlar epey birikmiş.

Onun dışında "Biz girişlerde çıplak arama yapabiliyoruz." dediniz Sayın Müdürüm. Evet, biz de bunu zaten söyledik. Bu uygulamaların da yapılmaması gerektiği noktasında düşüncelerimiz var.

Fiziksel şiddete karşı, işkenceye karşı da -ben özellikle tane tane seçtim yani çok özenle dinledim sizi, öyle söyleyeyim- "bireysel inisiyatif" kelimesini kullandınız, "Bireysel inisiyatif olabilir" dediniz, bir idareci, bir infaz memurunun bir kişiye işkence ya da şiddet yapmasına dair. Böyle bir kelime geçti, umarım ben yanlış anlamışımdır.

CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRÜ ENİS YAVUZ YILDIRIM -Umarım, bunu legalleştirdiğimiz anlamında anlamışsınızdır. Bireysel inisiyatif kullanılabilir bir hak anlamında kullanılmadı, bireysel bir davranış, bireysel bir yanlış, bireysel bir tasarruf anlamında kullandım.

BURÇU ÇELİK ÖZKAN (Muş) - Tamam. O yanlış anlaşılabilirdi, o yüzden, düzeltilmesi noktası hepimiz açısından önemliydi.

Alanya'yla ilgili Bakanlık, mesela Alanya'ya gitti mi? Kendisi soruşturma başlattı mı? Bir soru önergesi hazırlayalım burada şimdi. Oradaki kamera kayıtları incelendi mi? Gerçekten, mahrem olan kısımlara bu kamera kayıtları yerleştirildi mi yerleştirilmedi mi mesela? Bunlara ilişkin de bir tespit yok. Yani Bakanlık oraya gidip kendisi tespitini yaptı mı? Çünkü neden? Cezaevi müdürünün bize "Yoktur." demesi bizim için kabul değil sadece, bizim için yeterli bir cevap değil. Bu anlamda, sizin verdiğiniz bilgilerden biz şunu anlıyoruz: Olmaması gerekir, kabul etmeyiz. Tabii ki kabul etmeyiz. Zaten, insanların özel yaşam alanlarına ya da banyoya takılan kamerayı hiçbirimiz kabul etmeyiz ama bu oldu mu olmadı mı; buna ilişkin bir cevap olmadı Sayın Müdürüm. O yüzden, özellikle Alanya bu örneğin devam etmemesi açısından açığa çıkarılması gereken bir cezaevi. Bu iddiamız Ödemiş ya da Şakran'la ilgili değildi bu arada, sadece Alanya'yla ilgiliydi çünkü orada olduğuna dair bilgiler gelmişti.

Bunun dışında -hemen toparlıyorum, bütün arkadaşlarım konuşmak isteyecektir- Silivri'yle ilgili şimdi basına düşmüş bir haber var mesela. Korkunç bir iddia. Umut ediyoruz ki doğru değildir. Eğer bilginiz dâhilindeyse ben burada açıklamayacağım çünkü konuşmakta bile zorlanırım diye düşünüyorum o iddiayı. O zaman geçiyorum, bana "Bilgimiz var." diyorsunuz çünkü.

Bir de cezaevlerinde işkence odaları olamaz. Evet, siz çok iyi niyetle ve aslında insan haklarının uygulanması gereken bir düzenden bahsettiniz, bütün konuşmanız sonucundan biz bunu anladık ama biz cezaevlerine yaptığımız ziyaretlerde... Mesela, mavi oda ne anlama gelir, niçin kullanılır? Bunu da burada konuşmak gerekir diye düşünüyorum. Yani evet, mavi odanın... Biliyorum ki şimdi "Uygulamaya göre ya da kanuna göre kendisine zarar verebilecek kişilerin tutulduğu, vesaire..." diye başlayan cümlelerle devam edecek açıklamanız ama ne yazık ki bu kötüye kullanılarak bu gibi odalarda istemediğimiz, kabul etmediğimiz uygulamaların da yaşandığı bize gelen bilgiler içerisinde.

Ben bütün arkadaşlarımızın söz almak istediğini bilerek, sözlerimi sonlandıracağım ama bugün, son olarak, insan hakları örgütlerinin ortak bir mektubu var. Bilemiyorum, bugün geldi mi? Sayın Başkanım sizin de dikkatinize sunmak istiyorum. Bu mektubu ben size de sunacağım. Bakın, önemli, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş bir mektup ama tamamen bizim Komisyonumuzu ilgilendiren bir mektup. Bu anlamda, eğer bilginiz dâhilinde değilse bu mektubu da size ileteceğim.

Umut ediyorum ki bu sorunlarla ilgili en kısa sürede birlikte yapacağımız çalışmalar neticesinde daha iyi koşullar oluştururuz birlikte ve daha iyi sonuçlar elde ederiz.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler.