KOMİSYON KONUŞMASI

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, ben sataşma demeyeyim ama...

Şimdi, birincisi, şöyle bir şey var: Biz konunun vahametini anlatmaya çalışıyoruz. Bu meseleyi kişiselleştirme gibi bir niyetimiz yok ama bizim burada, hele ki şartların gerektirdiği uyumlu çalışma şeyimiz, bizim muhalefet görevimizin önüne geçmemek durumunda.

Şimdi, bakın, sadece yürütmeyi tescil, durdurma işlemi... Ya zaten yürütmeyi durdurma işlemi yargının en önemli görevi yani yürütmeyi durdurma kısmını kaldırıp "Ya, bunda bir şey yok." dememek lazım yani bunda ciddi bir şey var. Yürütmeyi durdurma, bu anlamda yargının yarısı. İtiraz ve tescil, işlerini durdurmaz. Mahkemelerce ihtiyati tedbir ve yürütmenin durdurulması kararları verilemez. Bu kanunla uygulanamaz. Yani, madde ile hayal ettiğimiz dünya arasında veya istediğimiz şey arasında bir bağlantı yok. Bunu kötü niyetli söylemiyorum. Madde başka bir şey diyor. Anlıyorum, tecrübeli bir siyasetçisiniz. Bu fiilî durumu yumuşatarak anlatmanız gerekiyor.

Kamuya ait mallar... Şimdi, devleti bir kül düşünüyorsunuz. Ya, bütün bu devlet memaliki devlete aittir. Böyle düşünülmez bu işlerde. Mesela, belediye kısmı başka bir şey taraftan yönetiliyor, Sağlık Bakanlığı kısmı... Şimdi "Duvar yapılacak." deniyor. Yahu, duvara biz gidip kemiklerimizi koyalım bu çocuklara bir şey olmasın diye. Bakış açısındaki sorun şu: Şimdi, biz burada Çevre ve Şehircilik Bakanlığı düzenlemesinin, imarla alakalı bir düzenlemesini şehit kanı meselesine getirirsek tartışma olmaz. Bakın, burada bir imar planı meselesi var. Şimdi, ne desek? Yahu bu...

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Maksadı belli yani imar planı bu gerekçeyle yapılacak bir imar planı, başka bir şey değil.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanım, tam da maksatla alakalı bir şeyler söylüyoruz. Bakın, bunu yine kötülük olsun diye söylemiyoruz. 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, zaten kendisi kötü. Diyorsunuz ki: "Güvenlik gerekçesiyle beş yıldızlı otel yapılırsa 7 tane..." Yapılmadı mı? Deprem gerekçesiyle İstanbul'a bu tür rezidanslar dikilmiyor mu? Arkadaki bürokratlara dönün, sorun yani şey yapmıyorsanız, biz görüyoruz. İşte, Afet Kanunu, afet işlerinin yenilenmesiyle ilgili bir kanun çıkarılıyor; kanunun sonuna bakıyorsunuz, milyon dolarlık rezidanslar çıkıyor. Olmayan bir şeyi söylemiyoruz.

Ben şunu söylüyorum: Kocaman bir devlet yönetiyorsunuz, on binlerce insan çalışıyor. Bu on binlerce insanın binlerce başka çıkar grupları var. Sonuçta biz fiilen neyi görüyoruz, biliyor musunuz? "Deprem" diyor, rezidans çöküyor; "büyük proje" diyor, çevre katliamı çıkıyor. Biz demiyoruz büyük proje yapmayın ama biz doğayı katletmeden, insanları sömürmeden de kalkınabiliriz. O biraz zordur. Onun için ortak akıl gerekiyor. Beraber yapabiliriz, bu ülke hepimizin. Aman, burada Sayın Bakana, retorik golü atalım diye bir şeyi söylemiyorum ki. Devletin terörize edilmesi derken de şunu kastettim: Bazen biz bunu çok iyi niyetli, hızlı işlem yapalım, bilmem ne, öyle bir yola giriyorsunuz ki... "Martı" diye bir kitap var. "Her gün bir arpa yolu yol gideceğim." diyor. Arpa boyu yol giderken nereye gittiğini görmüyor ama dönüp baktığında kilometrelerce yanlış yolda olduğumuzu görebiliriz. Bunu anlatmaya çalışıyorum ben.

Teşekkür ederim.