Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
Dönemi | : | 26 |
Yasama Yılı | : | 1 |
Tarih | : | 10 .08.2016 |
NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri; ben de herkesi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Türkiye parlamenter rejimle idare edilen bir ülke. Parlamentomuz var. Parlamentoda iktidar partisi var, muhalefet partileri var, işte Plan ve Bütçe Komisyonumuz var, sık sık toplanıyoruz. Parlamentoya gelecek olan yasaları, kanunları burada hep birlikte tartışıyoruz, değerlendiriyoruz. Ama ne yazık ki ben iki dönemdir burada Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yapıyorum. İktidarın getirip de muhalefetin eleştirilerinden sonra bazı değişiklikler yaptığı kanun ve yasa maddelerini çok az gördüm, hatta benim bulunduğum toplantıların hiçbirinde olmadı. Eğer olduysa da birkaç tane çok belirleyici değil, önemli değil. Yani o nedenle bu Komisyona her zaman gelirken aslında ben bu Komisyona gitmemeliyim diye düşünüyorum yani ne işim var diyorum. Yani eğer burası demokrasiyle idare edilen bir ülkeyse, bu ülkede bir Parlamento varsa, muhalefet ve iktidar varsa, işte böyle bir toplantı yapılıyor, burada da bazı şeyler tartışılıyorsa muhalefetin de söylediklerinden, hiç olmazsa doğru söylediklerinden birkaç tanesi değiştirilmez mi? Yani görebildiğim kadarıyla değil bir cümle bir kelimesinin bile değiştirildiği bir toplantıya ben kendim şahit olmadım. Dediğim gibi, olduysa da belirleyici değil. Bir kere bunun değiştirilmesi gerekir. Değiştirilmezse işte böyle tekçi anlayışın, tekçi zihniyetin getirdiği sonuçları bu ülkede hep birlikte yaşayacağız.
Şimdi, gerek bu üzerinde düşündüğümüz, konuştuğumuz 27'nci madde gerekse bu torba kanunun içeriğindeki bazı maddelerden benim açıkçası anladığım şu: Burada halkın iradesiyle seçilmiş -bazı arkadaşlar da belirttiler, beğenirsin beğenmezsin- bu ülkede birlikte yaşıyorsak, bu ülke 780 bin kilometrekareyse, bu ülkenin doğusu da, batısı da varsa, yani doğudaki insanların da iradesinin açığa çıkardığı belediyeler varsa bir kere buna saygı duymak gerekiyor. Bu yasa bana göre halkın iradesine saygı duyulmadığını gösteren bir yasa çünkü bu yasayla birlikte BDP'li belediyelere, onların taşınır taşınmaz mal varlıklarına el koyma yasası. Siyaseten iktidar partisi ülkenin belli bir bölgesinde, bölümünde belediyelerinin önemli bir kısmını seçimler yoluyla alamayınca güvenlik gerekçesini ortaya koyarak, öne sürerek gerekli işte bugün burada tartıştığımız bazı yasaları, kanunları çıkartarak bu belediyelere el koymaya çalışıyor. Buradan da bu yasa zaten çıkacak.
Yaptığımız konuşmalar muhalefet olarak o nedenle bu yasanın burada yaptığımız muhalefet nedeniyle değiştirileceği için değildir, sadece tarihe bir not düşmek içindir, Meclisin kayıtlarına bir not düşmek içindir. Burada en doğru şeyi söylesek de, en gerçekçi tespiti, en yalın tespiti yapsak da bir şey değişmeyecek, inancım budur. Ancak not düşsün, belki ileride yaşanacak sorunlardan sonra birileri kalkıp "Bu Mecliste muhalefet de ne demişti?" diye baktığında farklı şeyler de söylendiğini görsün.
Şimdi, bir kere dediğim gibi demokrasiyle idare edildiğimiz bir ülkede halkın tercihlerine saygılı olmak gerekiyor. O nedenle, 100'den fazla belediyeye bu çıkarılacak yasa ve kanunlarla el koyma girişiminden vazgeçmek gerekiyor. Aslında bir gerçeği ben size söyleyeyim. Şu anda bölgedeki belediyelere zaten fiilen el konulmuş durumdadır. Yani kimsenin de böyle bir yasa, kanun filan aradığı yok. Şu anda bölgedeki belediyeler makine parklarındaki greyderden tutun, işte bu yolları yapmak için makineler, kepçeler, hiçbirini ama hiçbirini emniyetin izni olmadan kullanamıyor. Şu anda emniyetin önemli bir gücü belediyelerin makine parkının etrafında nöbet tutuyor. Herhangi bir şekilde belediye bir aracını oradan alacağı zaman bir sürü prosedüre tabi tutuluyor. Valiye başvuracak, emniyete başvuracak, yok efendim, asfalt mı yapacak, yoksa parke taş mı döşeyecek? Parke taş döşeyecekse zaten kesinlikle hiçbir aracın makine parkından çıkmasına izin verilmiyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.
Geçenlerde Lice'ye gitmiştim. Lice Kulp taraflarında nehrin kenarında bir araç yani bir makine parkından çıkarılmış belediyenin bir aracı, kepçe, o cins bir şeydi. Onun etrafında üç dört polis aracı gördüm yani bu, işte, kirpi, akrep o cins araçlardan. Açıkçası önce bölgede operasyon başladığını düşünmüştüm. Dedim herhâlde yeni bir operasyon başlıyor, gidip sorayım çünkü sık sık bölgede sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor köylerde, aniden ilan ediliyor, arkasından operasyon başlıyor. Arabadan indim, gittim güvenlik görevlilerine sordum, dedim, bir operasyon mu başladı, sokağa çıkma yasağı mı ilan edildi? Dediler: "Hayır." Dedim ne yapıyorsunuz bu kadar araç burada peki? Dediler: "Bu kepçeyi bekliyoruz." Yani koskoca emniyet, jandarma, güvenlik güçleri işleri, güçleri bırakmışlar üç dört tane akrep, zırhlı araç oradaki bir belediyeye ait aracı bekliyor.
Yani zaten dediğim gibi bu el koyma işlemi fiilen yapıldığı için belediyeler şu anda büyük oranda çalışamaz bir durumdadır.
Şimdi, şunu söylemek gerekir tabii ki: Belediyeler ve belediyelerin mal varlıkları halkındır, oradaki yaşayan insanlarındır. Buna devlet çıkarttığı birtakım yasalarla kamu güvenliğini gerekçe göstererek ya da işte farklı şeyleri gerekçe göstererek el koyamaz. El konulduğunda da halkın orada yaşayan yöre halkının hem hukuki anlamda kendi malına sahip çıkma hakkı vardır hem de sokaklara, alanlara, meydanlara çıkarak bu el konulan varlıklarına karşı mücadele etme hakkı vardır. Ha, "Biz bu yasayı çıkartır, kanunu çıkartır, istediğimizi yaparız..." İşte, kanuni yolları zaten yasada belirli, kesilmiş önü, bir mahkemeye bile gidip başvuramıyorsun. Sözde Türkiye de demokratik bir hukuk devletidir yani öyle. Sözde demek istemiyorum ama yani bu tür yasalarla sözde olmuş oluyor yani bir halkın malına el konuluyor, bu halkı temsilen iradesi olan belediye yönetimi bir mahkemeye bile gidip el konulan varlıklarıyla ilgili başvuru yapamıyor. E o zaman siz demokratik bir hukuk devletinden nasıl bahsedeceksiniz?
Şimdi, dediğim gibi, bu el koyma işleminden sonra da eğer "Bizim işte bu kadar askerî gücümüz var, bu kadar polis gücümüz var, hepsi bizim kontrolümüzde, işte, götürürüz, baskı yaparız, şiddet uygularız ve bu karşı çıkışı da bu şekilde ortadan kaldırırız, sindiririz." diyorsanız o başka bir mesele ama yani şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir: Nicel birikimler her zaman nitel patlamalar yaratır. Bu, benim bir sözüm değildir; bu, önemli bir tespittir ve bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir. Yani elindeki askerî güce, polis gücüne dayanarak "Her şeyi ben yaparım, ederim, kimse bana hesap soramaz." derseniz bunlar nicel olarak birikir birikir ve bir gün nitel patlamalara dönüşebilir.
Şimdi bazı insanlar burada kalkıp şunu diyebilir: "Yine HDP'liler bizi her zamanki gibi tehdit ediyor." Böyle bir şey yok. Ben bir gerçeklikten söz ediyorum, bir realiteden söz ediyorum. Bu realite de yavaş yavaş bir Diyarbakır milletvekili olarak söylüyorum: Bölgede gelişmeye başlıyor. Yani işte kayyumlar atanacak, biraz sonra o madde de başlıyor. Niçin kayyum atanacak? "İşte belediyenin bazı araçları kullanılıyor terör örgütü tarafından, PKK tarafından, vesaire kaçırılıyor. Buna belediyeler göz yumuyor, vesaire." Şimdi, tabii gerçeklikler ortaya konup tartışılmadıkça böyle çok yanlış kararlar alınır. Buyurun o yasayı da çıkaracaksınız, yine hep birlikte göreceğiz. Sizin atadığınız kayyumların yönetiminde de o araçlar oradan çıkarılabilir, o araçlar, o kamyonlar götürülebilir, kullanılabilir. Bunların hepsi gerçekleşebilir. O zaman ne denilecek? Yani atadığınız kayyumları da mı görevden alacaksınız? Kayyumun kayyumunu da mı belediyelere atayacaksınız? Yani bunların hepsi -söylemek istiyorum- son derece yanlış şeyler, bu yanlıştan da hızla dönülmesi lazım. Yani mevcut yaşadığımız sorunu, yani bu ülkenin en temel sorununu, Kürt sorununu öyle belediyelere kayyum atayarak, halkın iradesini yok sayarak, işte halkın malı olan, belediyenin mal varlıklarına el koyarak bitiremezsiniz. Böyle bir gerçeklik yok. Olsa böyle bir gerçeklik hep birlikte söyleyelim "Tamam, haydi getirin, yasaları çıkartalım 20-30 tane, her şey bitsin." Sabah uyandığımızda yepyeni bir Türkiye'ye uyanalım. Böyle bir şey yok, sabah uyandığımızda yepyeni, öyle sizin çerçevesini çizdiğiniz bir Türkiye yok. Gerçekten acıdır ama ne yazık ki böyledir.
Her ne kadar inanmasam da bir kez daha burada söylemeyi ben görev biliyorum. Bu torba yasanın içerisinde gerek 27'nci madde, daha sonra konuşacağımız maddeler bir kez daha, bir kez daha gözden geçirilmeli, bir kez daha iktidar partisi tarafından ele alınıp değerlendirilmeli. Ondan sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilip buradan uygun şekilde çıkarılmalıdır diyorum.
Sağ olun.