| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/750) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 10 .08.2016 |
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Değerli milletvekilleri, şöyle madde metnini hızlıca okuyayım ki neyi tartıştığımızı ve bizim niye bu kadar üzerinde durduğumuzu anlayalım. Diyor ki: "İçişleri Bakanlığının güvenlik gerekçesiyle ihtiyaç duyduğu, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, il özel idareleri dâhil mahallî idareler..." "Güvenlik gerekçesi" diyor, ne bir mahkeme kararından bahsediyor, ne somutlaştırılmış... "Güvenlik gerekçesiyle"... Bir parantez açayım, deprem gerekçesiyle İstanbul'a neler yaptıklarını söyledim ben size. Yani afet ve deprem diyerek, işte, Beşiktaş'ta, Sarıyer'de ve diğer yerlerde parsel bazında neler yapıldığını biliyoruz. "Güvenlik gerekçesiyle"... "Bakanlar Kurulu kararıyla resen Hazine adına tescil işlemleri İçişleri Bakanlığına tahsis edilir." Resen hazineye tahsis ediyor, belediyenin, mahallî idarelerin mal varlığı resen İçişleri Bakanlığına tahsis ediyor. "Taşınmazın bedeli, tescil işleminden itibaren altmış gün içinde bu Kanunun 11'inci maddesinde belirtilen kriterler de dikkate alınmak suretiyle valiliklerce resen tespit edilir." Gidiyor, diyor ki: "Ben bunu bu kadar tespit ettim." diyor ve resen yapıyor bunu; ne bir değer komisyonu var ne tespit komisyonu var; hiçbir şey yok. "Bedele ilişkin itirazlar Danıştaya yapılır." Sadece bedele ilişkin itiraz edebiliyorsun, onu da Danıştaya yapabiliyorsun, yerel mahkemeye yapamıyorsun diyor, sadece bedele ilişkin. "İtirazlar tescil işlemini durdurmaz." Zaten başka bir itiraz yapamıyorsun diyor, yani sen bunu alamazsın, bu hukuka aykırı, burada güvenlik gerekçesiyle ilgili bir durum yok diyemiyorsun diyor, artı desen bile tescil işlemini durduramıyorsun. "Ben aldım kardeşim." diyor Bakanlık, kime diyor? Başka bir yerel yönetime, başka bir mahallî idareye, başka bir siyasi otoriteye söylüyor. Devam ediyor, bununla da kalmıyor, diyor ki: "Mahkemelerce ihtiyati tedbir ve yürütmenin durdurulması kararı verilemez." Bu Anayasa'ya aykırıdır. Yasama yargının yetkisini bu şekilde kısıtlayamaz. Yasama bir şey çıkararak, yargıya "Sen bu kararı veremezsin." diyemez, bu Anayasa'ya aykırı bir durumdur. "3533 sayılı Kanun hükümleri uygulanamaz." Yani normalde kamu kurumları arasında, demin Sayın Bekaroğlu bahsetti, bir sorun çıktığında, 1930 yılında çıkan bir kanun var, çünkü ilk kez sizin zamanınızda devlet yönetilmiyor, o zaman kamu kurumları arasında hakemlikle ilişkili bir kanun var, onu da yapamazsın diyor. "Bu taşınmazlara ilişkin olarak ihtiyaç duyulan imar planı değişiklikleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca resen yapılır." İmar planını kim yapar normalde? Belediyeler yapar. Yasa ne yapıyor? Belediyelerin yetkisine tecavüz ediyor ve bunu getiriyor Bakanlığın uhdesine alıyor. Bürokratlar bunu yazabilirler. Mesela bürokratlar şöyle bir kanun yazabilirler: "Muhalefet milletvekilleri bundan sonra zincirli konuşacak." Yani size çok abartılı geliyor olabilir bu örnekler ama yanlış yapıyoruz, yanlış yapıyoruz, yanlış yapıyorsunuz; biz sizi korumaya çalışıyoruz.
Bu yasa maddesinde terör var, teröre destek verildiği iddia edilen belediyeler var; gereğini yapın arkadaşlar. Gereğini yapın, eğer teröre bir belediye destek veriyorsa yani Anayasa çerçevesinde seçim kazanmış, teröre destek veriyorsa bunun gereğini yapın ama böyle genel düzenlemelerle... Şu an demokratik devlet terörize ediliyor. Bu yanlış bir yöntem, bu bizi uluslararası arenada küçük düşürür. Böyle bir kanun en ilkel monarşilerde bile olmaz.
Şimdi biz ihtiyaçtan tepki kanunu yaparsak... En tehlikeli kanun ihtiyaçlardan doğan tepki kanunlarıdır çünkü o tepki kanununu düzeltmek için on-on beş düzenleme daha yapmak zorunda kalırız. Bizim yapacağımız ne? Terörle en iyi mücadele yolu ne? Demokrasidir. Çünkü demokrasi olursa, hak olursa, hukuk olursa, adalet olursa kimse kimseyi kandıramaz ki. "Ya, bu ülkede hukuksuzluk var; benim dinim baskı altında, benim kimliğim baskı altında, benim laiklik inancım baskı altında." diyemez, diyemediği için de illegalize olamaz. Bizim buradan çıkış yolumuz bu şekilde pragmatik ve sığ akıllardan çıkan kanunlar değildir. Bunu yaparak, şimdi, bu kanunu çıkardınız, gittiniz diyelim ki ege belediyesinde Efes Harabeleri'yle ilgili düzenleme yaptınız, Diyarbakır Sur'da düzenleme yaptınız; oradaki insanlar ne diyecek? "Ya, biz zulüm görüyoruz." diyecek ya. "Ben belediye başkanını seçmişim, ister beğen ister beğenme. Sen yasa şey yapıp, benim belediyede olan bütün yetkilerimi eline alıyorsun. Üstelik daha kötü olan, mahkemeye gitme hakkı bile tanımıyorsun, yargıya gitme hakkı bile tanımıyorsun. Yargının yetkilerini alıyorsun." Bu düzenleme Anayasa'ya aykırı. Ha, Anayasa Mahkemesi nasıl karar verir bilemiyorum artık, çünkü öyle bir havaya geldik ki, Türkiye öyle bir ortama girdi ki.
Biz, muhalefeti doğru bir şey olsun diye yapıyoruz. Siz bir şey yapıyorsunuz, o daha doğru olsun diye yapıyoruz. Ama öyle bir noktaya geldik ki, yapılacak her muhalefetin terörizm olarak suçlanması gibi bir risk söz konusu. Çünkü ülke ağzına kadar terörist kaynıyor. E, yok mu? Var. Tanklar o insanları çığlık çığlığa ezmediler mi? Ezdiler ama hangi tarlada yetişti, hangi zemin o insanları kendi insanlarının üzerine koca savaş makinelerini sürdü? İşte bu zemin; biz yaratıyoruz bunu. Biz de şunun için... Çıkarırsanız siyasi sorumluluk sizde ama siyasi sorumluluk sizde de, bedelini beraber ödüyoruz. Darbe size yapılmadı, darbe hepimize yapıldı. O gece Meclisteydik işte, beraberdik, yan yana duruyorduk, daha önce kavga ettiğimiz arkadaşlar sigara ikram ediyordu. Bomba vurduğunda taşın kimin üzerine düşeceği belli değildi. Onun için, sizin yaptığınız her şeyin toplumsal maliyetini beraber ödüyoruz. Biz, bu yüzden, hani, biz burada bir gereksizlik yapalım, aman iktidar kanun çıkarıyor, onun her şeyine karışalım falan gibi bir dertte değiliz. Vergi düzenlemesi yapıyorsunuz, yetki sizde, bizim seçmenimiz de vergi veriyor, ben de vergi veriyorum. Belediye düzenlemesini yapıyorsunuz, sizin de belediyeleriniz var, bizim de belediyelerimiz var. E, antidemokratik bir şey yapıyorsunuz, antidemokratik ülkelerde ne olur? Baskı artar. Baskı artınca ne olur? Bu sefer baskının terörize yolları ortaya çıkar. Kendilerine sorarsanız "Direnme hakkı." diyorlar, "Cennete götüreceğiz sizi." diyorlar, "Zulüm devleti." diyorlar. Biz ne yapacağız? Hiçbir kimsenin, kimliği ne olursa olsun, bu devlete zulüm devleti dememesini sağlayacağız. Bunun yolu da şu: Bürokratlar getiriyor bakanların önüne bir kanun koyuyor. Teknokrat, en kısa yoldan böyle çözüleceğine inanıyor. Ama millî irade sizlersiniz, bizleriz. Biz bakacağız...
Şu kanun Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasına hiçbir fayda sağlamıyor. Kötülük getirecek. Göreceksiniz, işte, "Bu belediye, dozerleriyle hendek kazmasına yol açtı." diye birkaç işlem yapılacak, ondan sonra buradan yol açılacak. İzmir'de Selçuk Belediyesine kızdı, hadi bakalım... Sizin kendi belediyenizle anlaşamadığınız bir belediye var, işte, o milletvekili gidecek, bakanlığa söyleyecek, hadi bakalım... Yanlış yoldan doğruya varamayız ki. Doğru yol şudur: Terörü kim destekliyorsa, kim bu insanların kanını döküyorsa sonuna kadar mücadele etmek zorundayız. Bir sürü gariban insan ölüyor askeriyle siviliyle ama bize düşen görev, bu terörü sonlandırmak için millî irade olarak bir demokratik ortam yaratmaktır, yoksa güvenlik tedbirlerini yarattık, yarattık, en sonunda güvenlik güçlerini gördük, güvenlik güçlerinin içine düşmüş teröristler bize neler yaptılar. Biz bunu beraber engelleyebiliriz. Bu yaptığımız da size kötülük olsun, aman bilmem ne olsun diye değil... Sizin seçim kaybetmenizi çok istiyorum ben, oy kaybedin istiyorum, iktidardan düşün istiyorum ama demokratik yolla olsun istiyorum. Demokratik yolla olsun ki siz iyi bir ülkeyi hayal ediyorsunuz, biz daha iyi bir ülke hayal ediyoruz; biz gelip yapalım istiyorum. Ama size antidemokratik olarak çevrilecek her namlunun önünde duracağız, emin olun duracağız. Aynı şeyi sizden de bekleriz. Biz gideriz başkası gelir ama sonuçta insanlar bizi seçip gönderdi. Demokrasinin eksiği var, gediği var. İyi bir yola götürmek varken şu madde bunu iyi bir yola götürmüyor.
Sayın Bakandan da ricam... Bakın, Sayın Bakan çok basit anlattı ama basit bir şey değil. Bunları üst üste koyarsak bir antidemokratik ülkemiz olacak.
Teşekkür ediyorum.